Koronavirüse karşı herkesin bir görevi var 2021-01-22 09:38:04 ANKARA - Halk Sağlığı Uzmanı Muzaffer Eskiocak, koronavirüs aşısına karşı direnç ve aşılama sürecine dair yaratılan güvensizlik ortamının tehlikelerine dikkati çekerek, “Doğru, zamanında ve eksiksiz bilgi paylaşımı salgın yönetiminin ödevi. Sürece destek, umut ve emek katkımız da bizim ödevimiz” dedi.    Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın son açıklamasına göre, Çin’den getirtilen 3 milyon doz CoronaVac aşısının 1 milyondan fazla kişiye yapıldı. Sağlık emekçilerinin aşılanmasıyla başlayan süreç, huzurevleri ve bakım evlerinde kalan kişiler ile onların bakımında görev alan personellerle sürüyor. Aşılama devam ederken, toplum bağışıklığın sağlanması için yürütülen sürece dair tartışmalar da sürüyor. Halk Sağlığı Uzmanı Prof. Dr. Muzaffer Eskiocak, toplum bağışıklığı için yapılması gerekenleri değerlendirdi.   Kullanım izni alan her aşının güvenlik açısından kabul edilebilir düzeyde olduğuna dikkati çeken Eskiocak, “Tüm tıbbi girişimlerde, ilaçlarda olduğu gibi aşılar da kabul edilebilir risk çerçevesindeki yararı ve olası yan etkilere kıyasla çok fazla olduğu için yaygın biçimde kullanılır. Bu aşamada kullanımdaki aşıların tümü güvenlik değerlendirmesinde olumlu bulunmuş diyebiliriz. Hangisinin daha da güvenilir olduğunu değerlendirmek için yayınlanmış karşılaştırma çalışmalarını beklememiz gerekiyor” dedi.    AŞI SATIŞINA İZİN VERİLMEMELİ   Aşı sağlamada kaynakların çeşitliliğinin neden önemli olduğuna da değinen Eskiocak, “Kaynakların çeşitliliği aşılanması gerekenlerin aşıya erişimini hem sayısal hem de olası yapılma uygunluğu-uygunsuzluğu ve tercih edilirliği açılarından önem taşır. Ne var ki, farklı aşılara erişimin tek belirleyicisi tıbbi değerlendirme olmalıdır. Bu koşullar altında serbest piyasada aşı satışına izin verilmemelidir” diye konuştu.    YÜZDE 90 AŞILANMA GEREKLİ   Aşı olanın hastalıktan koruduğunu hatırlatan Eskiocak, “Hastalığa karşı aşılanmışlar arttıkça toplumda hastalık etkeninin, bu pandemi için koronavirüsün, dolaşımı azalır. Bu da hastalığa duyarlı insanların koronavirüsle karşılaşma-temas etme olasılığını azaltır. Bu şekilde, aşılanma hem aşılananı korumuş olur, hem de henüz aşılanmamış kişileri korur. Aşılanma yoluyla hastalık etkenlerine karşı dayanışma durumuna toplum bağışıklığı adı verilir. Toplum, hastalığın yayılımına karşı direnç gösterir. Bu durumun ortaya çıkması için bugünkü bilgilerimize göre coğrafyanın tümünde (il, ilçe, mahalle, köy) hastalığa karşı duyarlı olanların yüzde 90’ından fazlasının aşılanması gerekecek” diye belirtti.   Kendisinin de 1’inci doz aşısını yaptırdığını belirten Eskiocak, “Elbette ki, sırası gelmişlerin aşılanmasını öneririm” dedi.   AŞIYA ERİŞİM   Ülkeler arasında aşıya erişim konusunda yaşanan eşitsizliğe de değinen Eskiocak, “Üretilen aşılar, öncelikle aşı üreticisi/varsıl ülkelerde kullanılmakta, diğer ülkelerin aşıya erişimi kısıtlı oldu, şimdiye dek, kısa sürede erişim de olası görünmüyor. Ne yazık ki Türkiye de aşıda dışa bağımlı. Bu nedenle toplum bağışıklığı için gereksinim duyulan miktarda aşıya kısa-orta vadede erişim sorunlu görünüyor, dışalım için sözleşmeler yapıldığı basında duyuruluyorsa da şimdiye dek 3 milyon doz sağlanabildi” ifadelerini kullandı.   AŞI OLANLAR NEYE DİKKAT ETMELİ?   Aşılama sürecinin dayanışmacı ve sağlık-esenlik özendirmesiyle güçlenerek sürdürülmesi gerektiğine dikkati çeken Eskiocak, “Aşı olan, olmayan, herkes; olanaklıysa evde kalacak, diğer insanlarla arasına 2 metre koruma mesafesi koyacak, ellerini sık sık yıkayacak ve maske takacak, yani var olan halk sağlığı önlemlerini uygulamaya devam edecek. Korumada dayanışmayı bu biçimde gösterecek. Aşı 2 doz olarak uygulanacak. Koruma ikinci dozdan 15-20 gün sonra başlayacak. Bu durumda saydığımız diğer önlemeleri sürdürmeye devam etmek gerekiyor” uyarısında bulundu.   OLAĞANDIŞI DURUMDA NE YAPILMALI?   Aşılananların olası bir yan etki durumunda ne yapması gerektiğine de değinen Eskiocak, “Aşılananların, kendilerinde olağandışı bir durum hissetmeleri durumunda aşı yaptırdıkları sağlık birimine başvurmaları, hekim değerlendirmesinden geçmeleri ya da kendi aile hekimlerine danışmaları gerekir. Bunun dışında, üniversitelerin bu konuda araştırmalar yapması beklenir” diye belirtti.   YANLIŞ BİLGİ YAYIMI    Pandeminin başında, kimi ülke liderleri ve medyasının var olan pandemi gerçekliğini reddederek komplo teorileri ürettiğini belirten Eskiocak, dünyada koronadan ölen sayısının 2 milyonu geçtiğine dikkati çekti.   Yaratılan güvensizlik ortamında yanıltıcı bilgi yayımının bir halk sağlığı tehdidi olarak nitelenebilir duruma geldiğini ifade eden Eskiocak, şöyle devam etti: “Kötü haberlerin pazar değerini insandan daha değerli gören habercilik, yönetimlerin katılımcı, şeffaflıktan uzak oluşu, güvensizlik bunalımı, doğru-bilimsel bilgi eksikliği, yanlış bilgi çokluğu, gelecek güzel günlere inancın azalması bu kararsızlık sürecinin besleyicileri gibi görünüyor.”    Eskiocak, yaratılan bu güvensizlik ortamında yapılması gerekenleri şöyle sıraladı: “Doğru, zamanında ve eksiksiz bilgi paylaşımı, karar alma süreçlerinde bilimsellik ve açıklık, yönetime katılma mekanizmalarında açıklık salgın yönetiminin ödevi. Sürece destek, umut ve emek katkımız da bizim ödevimiz.”   HALK SAĞLIĞI ÖNCELİKLİDİR   Türkiye’nin bağışıklamada önemli kazanımları, birikimleri, deneyimleri ve yaygın örgütlenmesi olan bir ülke olduğuna vurgu yapan Eskiocak, şunları söyledi: “Bu birikimler gözetilir, aşı temin edilirse, aşılama Kovid-19’a karşı başarıyla sonuçlanabilir. Hükümetler halkın sağlığından sorumludur.  Bireyler tek başlarına alacakları önlemelerle bu pandemi sürecinden esenlik içinde çıkamazlar. Salgın yönetiminin halkın tümünü korumaya yönelik önlemleri hayata geçirmesi gerekir, ancak şüphesiz ki bunu halkın katılımı olmadan yapamazlar. Bu açıdan toplumu bu önlemleri gönüllüce uygulamaya razı edecek bir güveni sağlamaları gerekir. Sağlık halkın sağlığı en öncelikli ulusal çıkardır.”   MA / Zemo Ağgöz