Yoleri: Devlet toplumu ayrıştırıyor 2020-11-21 09:01:24 İSTANBUL - Bölgede son dönemde yaşanan hak ihlallerinin cezasızlık politikası nedeniyle arttığına dikkati çeken İHD İstanbul Şube Başkanı Gülseren Yoleri, “Devletin izlediği düşmanca politika toplumu ayrıştırıyor” dedi. İnsan Hakları kurumlarından alınan verilere göre, yılın 11 ayında toplam 238 yaşam hakkı ihlali yaşandı. Yaşanan hak ihlallerinin birçoğu Kürt kentlerinde yaşandı.    Batman’da İpek Er Uzman Çavuş Musa Orhan tarafından tecavüze uğrayıp intihara sürüklendi. Er yazdığı bir mektupla Uzman Çavuş Musa Orhan tarafından tecavüz edildiğini anlatmıştı. Er’in mektubu ve ATK raporlarına rağmen Orhan tutuklanmazken, İpek Er yaşamını yitirdikten sonra kamuoyunda gelişen tepkilerden sonra tutuklanmış bir hafta tutuklu kaldıktan sonra serbest bırakılmıştı. İpek Er vakasından sonra ise Kürt kentlerinde taciz ve tecavüz vakaları artarak devam etti.   HELİKOPTERDEN ATTILAR    11 Eylül’de de Van’ın Çatak İlçesine bağlı Çığlıca Mezrasında askerler tarafından gözaltına alınan Servet Turgut ve Osman Şiban’dan bir süre haber alınmazken, gözaltına alındıktan 2 gün sonra Şiban ve Turgut’un Van Bölge Eğitim ve Araştırma Hastanesinin yoğun bakım servisinde tedavi altında oldukları ortaya çıktı. Şiban ve Turgut’un gözaltına alındıktan sonra ağır işkencelere maruz kaldıkları ve ardından helikopterden atıldıkları hastaneye raporları ve tanık ifadeleri ile kanıtlandı. Osman Şiban kısmi hafıza kaybı yaşarken, Servet Turgut ise tedavi gördüğü hastanede yaşamını yitirdi.   GAZETECİLER TUTUKLANDI    Şiban ve Turgut’u helikopterden atanların ifadesi alınmazken, Van Cumhuriyet Başsavcılığı olaya ilişkin önce yayın yasağı getirdi ardından olayı ortaya çıkaran 4 gazeteci hakkında ise soruşturma başlattı. Gözaltına alınan gazeteciler “Devlet aleyhine propaganda yaptıkları” iddiasıyla tutuklanarak cezaevine gönderildi.   ASKER KURUŞUNU İLE GELEN ÖLÜM   Hakkari’nin Yüksekova ilçesine bağlı Esendere Beldesi Avyan (Duranlar) köyünde de operasyona çıkan askerlerce 29 Ekim tarihinde Şerali Dereli evine birkaç metre mesafede atıyla birlikte öldürüldü. Olayı ajansımıza anlatan Dereli’nin yakınları cenazeyi almaya gittiklerinde jandarma tarafından darp edildiklerini, olay yerine gelen binbaşının “Türk’ün gücünü göreceksiniz” diyerek tehdit edildiklerini söyledi. Olaya karışan askerlerin gözaltına alındığı açıklansa da aynı gün içinde ifadeleri alınıp serbest bırakıldıkları bildirildi.   DEVLET POLİTİKASININ SONUCU   Yaşanan işkence ve yaşam hakkı ihlallerini değerlendiren İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şube Başkanı Gülseren Yoleri, yaşanan hak ihlallerinin devletin Kürtlere dönük politikasının sonucu olduğunu söyledi. “Demokratik çözüm süreci”nde bu tür olayların yaşanmadığını hatırlatan Yoleri, “Barış ve bir arada yaşama düşüncesinin arka plana itilmesi bu tür olayların tekrar artmasına neden oluyor. Devletin meseleye nasıl yaklaştığı çok önemlidir. Kürtlerin haklarını yok sayan, savaş politikalarının ön plana çıkarıldığı, Kürtleri insan olarak değil de düşmanmış gibi görme hali ortaya çıktığı zaman maalesef bu tür hak ihlallerini daha fazla görüyoruz” dedi.   HALKI DÜŞMAN GÖRÜYOR   Devletin bugüne kadar işlediği tüm suçlarda cezasızlık politikasının bir olgu haline getirdiğini ifade eden Yoleri, “Bütün katliam ve işkence olaylarında bu cezasızlık faktörü ciddi bir sorun olarak karşımıza çıkıyor. Devletin düşmanca yaklaşımı işkenceler, ölümler ve tecavüzleri kaçınılmaz hale getiriyor. Çünkü Kürt kentlerine gönderilen devlet görevlileri bölge insanını düşman olarak görüyor. Bu yaklaşım kadınlara dönük tecavüz, bölgede yaşayan yurttaşlara dönük işkence ve yaşam hakkı ihlalleri olarak yansıyor. Devletin düşmanca yaklaşımı devam ettiği sürece maalesef biz bu tür olayları sürekli konuşmak zorunda kalacağız. Bu olayların son bulması için devletin bu politikalarını değiştirmesi gerek” diye konuştu.   GİZLEME GEREĞİ DUYMUYOR   12 Eylül Darbe koşullarında emniyette işlenen suçlar söz konusu olduğunda devlet görevlilerinin mahkemelerde bu suçları kitabına uydurma telaşına girdiğini ifade eden Yoleri, bu dönem ise suç işleyen devlet görevlilerinin bunu gizleme gereği bile duymadıklarını belirtti. İşkence ve ölüm olayları karşısında izlenen bu cezasızlık politikası ile bölgede yaşayan halka gözdağı da verilmek istendiğini sözlerine ekleyen Yoleri, “Devlet işlediği bu suçlarla ülkede yaşama isteğini ortadan kaldırmak istiyor” diye konuştu.   TOPLUMU AYRIŞTIRILIYOR   “Devletin izlediği düşmanca politika toplumu ayrıştırıyor” diyen Yoleri, şöyle devam etti: “Yaratılan bu kutuplaştırma batıda yaşayan Kürtlere ırkçı saldırılar olarak geri dönüyor. İstanbul’un orta yerinde Kürtçe konuşan bir kişi saldırıya uğrayabiliyor. Ülkeyi yönetenler toplum bölmek için birçok yol deniyor. Örneğin salgın sürecinde ciddi hak gaspları yaşanıyor. Ancak yaratılan kutuplaşmadan kaynaklı yaşanan hak gasplarına karşı ciddi bir tepki örgütlenemiyor. İktidar Kürt düşmanlığını içselleştirerek, toplumu kutuplaştırma aracı olarak kullanıyor.”    BASKI KURUMSALLAŞTIRILIYOR   Toplum içinde iktidarın ayrıştıran politikalarını kabul etmeyen ciddi bir kesimin de olduğunu belirten Yoleri, iktidarın bu kesimleri gözaltı ve tutuklamalar ile pasifize etmeye çalıştığını söyledi. Yoleri, şöyle devam etti: “Bu gün baskı aygıtı gittikçe kalıcılaşıp kurumsal bir hal alıyor. Bu anlamda insan hakları örgütlerinin üzerine büyük sorumluluklar düşüyor. Devlet baskı aygıtını uzun vadeye yayıyor. Muhalefetin bu aygıta karşı bir mücadele programı olması gerekir. Ancak muhalefet çoğunlukla iktidar politikalarının sonuçlarıyla uğraşmak zorunda kalıyor. Muhalefet sürekli iktidar politikalarının arkasında sürüklenen bir pozisyonda. Muhalefet acilen bu pozisyonundan çıkıp iktidarı gerilecek politikalar üretmeli.”   BARIŞ FİKRİ GÜÇLENDİRİLMELİ   Bu anlamda Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) açıkladığı barış bildirgesinin çok önemli olduğunu vurgulayan Yoleri, yaşanan birçok sorunun devletin savaş politikası ile doğrudan alakalı olduğunu bu yüzen barış fikrinin güçlendirilmesi gerektiğini söyledi. İnsan yaşamını ilgilendiren meselelerde topyekûn bir tepkinin örgütlendirilmesi gerektiğini sözlerine ekleyen Yoleri, şunları söyledi: “Bu tür olaylar karşısında tepkiyi büyütmek gerekiyor. Tehdit ve ajanlık dayatmasına maruz kalan kişilerin tepki vermesi bu gibi olayların önüne geçebiliyor. Eğer kişi susuyor ve sinmişse o baskı süreklileşiyor. Bu yüzden bu tür baskılardan kurtulabilmenin yolu anında ve etkili bir tepki ortaya koymaktır.”    MA / Erdoğan Alayumat