Kayıp aynı, yanıtlar farklı 2020-09-17 09:03:37   MARDİN - Karakola çağrıldıktan sonra kendisinden bir daha haber alınamayan Hizni Bilmen ile ilgili Türkiye, BM’ye 6 farklı yanıt verdi. “Biz katillerimizi tanıyoruz ama devlet ortaya çıkarmıyor” diyen Bilmen Ailesi, Türkiye’nin BM’ye gerçekleri anlatmasını istedi.    Mardin’in Midyat ilçesine bağlı Kerşaf (Budaklı) köyünde 14 Mayıs 1995’te İlçe Jandarma Karakolu’na çağrıldıktan sonra serbest bırakıldıkları belirtilen Mehmet Emin Atuğ, Hizni Bilmen, Abdulkadir ve Şakir Demir’den bir daha haber alınamadı. Ailelerin verdiği hukuk mücadelesinde bugüne dek bir sonuç alınmazken, dosyalar tozlu raflarda zaman aşımına terk edildi.    İnsan Hakları Derneği (İHD) ve Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile kapatılan Yakınlarını Kaybeden Aileler ile Dayanışma Derneği (YAKAYDER), kayıp yakınları adına 2014 ile 2018 yılları arasında Birleşmiş Milletler (BM) Zorla veya İrade Dışı Kaybetmeler Çalışma Grubu'na yapılan başvurulara, Türkiye’den farklı cevaplar gelmeye başladı. Zorla veya İrade Dışı Kaybetmeler Çalışma Grubu'na bugüne kadar yapılan 30 başvurudan 9’u yanıtlanırken, Türkiye’nin hakkında bilgi verdiği isimlerden biri olan Hizni Bilmen’e ilişkin farklı tarihlerde farklı cevaplar verildi.    FARKLI TARİHLERDE FARKLI CEVAPLAR   Zorla veya İrade Dışı Kaybetmeler Çalışma Grubu'nun ilk oturumunda Türkiye’den verilen cevapta; Bilmen’in Midyat Jandarma Komutanlığı’nda yapılan görüşmenin ardından serbest bırakıldığı belirtilerek, devamında ise PKK’ye katılmış olabileceği iddia edildi. Cevapta, 21 Temmuz 2013’te Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’na yapılan başvuru üzerine Nusaybin ilçesi Girêmîra (Girmeli) köyünde Bilmen’in kemiklerinin olabileceği bir toplu mezar kazısı yapıldığına yer verildi. Türkiye’nin 11 Nisan 2017 tarihli oturuma gönderdiği cevapta; Bilmen’in akıbeti ile ilgili 2009’da soruşturma başlatıldığı, 8 Ağustos 2018’deki oturumda; Türkiye’nin “Bu kişi hakkında şu anda hiçbir bilgi bulunmamaktadır” şeklinde cevap verdiği belirtildi.    8 Ekim 2019’daki oturuma gönderilen cevapta, “Şahıs kayıp olarak kaydedilmiştir ve güvenlik güçleri aramaları sürdürmektedir” denilirken, 4 Mart 2020 tarihli oturumda ise Bilmen ile ilgili “Şahısla ilgili olarak Mardin Cumhuriyet Savcılığı tarafından 2019/4847 dosya numarasıyla soruşturma yürütülüyor” ifadelerine yer verildi. Zorla veya İrade Dışı Kaybetmeler Çalışma Grubu, 21 Eylül’de zorla kaybedilenler için yapacağı oturumda, Türkiye’nin Hizni Bilmen hakkında da bilgi vermesini istedi.    25 yıldır haber alınamayan Hizni Bilmen’in eşi Şükriye Bilmen ve ağabeyi Mehmet Selim Bilmen, 25 yıllık mücadelelerini, Türkiye’nin BM’ye verdiği farklı cevaplar ve 21 Eylül’de görülecek olan oturuma ilişkin Mezopotamya Ajansı’na konuştu.    GİTTİĞİ KARAKOLDAN BİR DAHA DÖNMEDİ   Şükriye Bilmen, eşi Hizni Bilme’nin karakola çağrıldığı 14 Mart 1995 gününde yaşananları şöyle anlattı: “Çocuklarımız kayboldu. Karakola haber verdik. Askerler de çocukların babaları ‘kimlikleriyle karakola gelsinler’ dedi. Eşim de karakola gitti ve bir daha haber alamadık. Her yere haber saldık ama bir bilgi alamadık. Eşim karakola gittikten sonra, karakoldan çok sayıda silah sesleri geldi. Eşim kendi ayağıyla gittiği karakoldan bir daha dönmedi. Ondan sonra her yerde aradık ama izine rastlamadık. Şikayet dilekçesi yazmak için gittiğimiz her yerden kovulduk. Kimse bir dilekçe yazma cesaretinde bulunamadı. Eşim katledildi. Bir Fatiha okumamız için kemiklerini versinler. O dönemde Midyat Karakol Komutanı Yüzbaşı Hilmi Kahraman idi. Ziya ve Katil Metin diye iki komutan daha vardı. Eşimin katilleri bu üç şahıstır.”   KÖYÜ YAKIP YIKTILAR...   Bilmen, eşinin kaybolduğu günün akşamında köyün tanklarla bombalandığını belirterek, “Ahırlarımızdaki hayvanlarımızı öldürdüler. Dolaplarda ve mutfaklarımızda bulunan buğday, nohut, un, mercimek, şeker, yağ gibi eşyalarımızı döküp birbirine karıştırdılar. Köyden çıkmamız için her şeyi yaptılar. Başımıza her şey getirdiler ama ne biz köyden çıktık ne de savunduğumuz değerlerden vazgeçtik. Kanımızın son damlasına kadar davamızın takipçisi olacağız. Artık kemiklerimizi versinler. Yeter” dedi.   KÖYÜ TERK ETMEDİLER   Saldırılara rağmen köylerini terk etmediklerini dile getiren Bilmen, eşini aramak için yola her çıktığında askerler tarafından engellendiğini söyledi. Bilmen, Kerşaf köyünden olanların kayıplarını aramak için başvurduğu bütün yolların güvenlik güçleri tarafından kapatıldığını ifade ederek, “2 binden fazla asker ve korucuyu köyümüze yerleştirdiler. Kayıplarımızı aramamamız için hep engel çıkardılar. Evimize baskın düzenlediklerinde, durmaları için elime Kur’an aldım, fakat Kur’an’ı elimden alıp yere fırlattılar. Evimizi dağıttılar. Bizleri de bir yer odaya toplayıp, silah dipçikleriyle bize işkence ettiler. Çoğumuzun vücudunda sağlam kemik kalmadı. O dönem gördüğüm işkenceden dolayı 3 defa ameliyat oldum” şeklinde anlattı.   ‘DEVLETİN ELİNDE KAYBOLDU’   Faillerin dönemin güvenlik güçleri olduğunu belirten Bilmen, eşinin “PKK’ye katıldı” iddialarının da asılsız olduğunu söyledi. Devletten eşinin kemiklerini istediğini söyleyen Bilmen, “Kemiklerimizin davasını sürdürüyoruz. Eşimin kaybolmasında PKK’nin bir ilgisi yok. Devlet aldı. Midyat Jandarma Karakolunun içine girdi, bir daha da dönemedi. O günden beri akıbetini soruyoruz, fakat bize bugüne kadar herhangi bir bilgi verilmedi. Onlar önüme ne kadar engel çıkarsalar da bir sonuç alınıncaya kadar davamı sürdüreceğim. Onlar bir kapıyı kapatsalar, ben başka bir kapıyı açarım. Ne yaparsa yapsınlar mücadelem sürecek” şeklinde konuştu.    TÜRKİYE GERÇEKLERİ ANLATSIN   21 Eylül’de Türkiye’nin eşi ile ilgili BM Zorla veya İrade Dışı Kaybetmeler Çalışma Grubu'na  bir yanıt vermesi beklendiğini söyleyen Bilmen, Türkiye’nin gerçekleri anlatmasını istedi. Bilmen, “Eşimi devlet kaybettirdi. Devlet götürmeseydi, eşime bir şey olmayacaktı. Kendi gözlerimle eşimin karakola götürüldüğünü gördüm. O dönemki muhtar ve 4 azası da karakolda eşimi gördüler. Eşim karakoldan çıkmadı. Eşimi öldürdülerse, kemiklerini istiyorum. Eşimi devletten istiyorum” dedi.   25 yıldır eşinin aradığını belirten Bilmen, BM’ye şu çağrıda bulundu: “Geriye 11 yetim çocuk bıraktılar. 25 yıldır bu durum böyle. Çalışmaktan dolayı dizlerime ağrılar girdi ve ayağım doğru düzgün tutmuyor. Dolayısıyla BM elinden geleni yapsın.”   ‘KONUŞAN HERKES KAYBOLUYORDU’   Ağabey Mehmet Selim Bilmen ise kardeşinin kaybolmasıyla ilgili konuşan herkesin ertesi gün ya ortadan kaybolduğunu ya da sustuğunu ifade ederek, “Kayıpları soranlar da sordukları günün akşamında öldürülüyordu. Dolayısıyla kimse sesini çıkaramıyordu. 5 yıl içerisinde bu bölgede yüzlerce insan katledildi. Köyümüzde kardeşimle beraber kaybedilen 3 kişi de akrabam oluyor. Hepsi bizim aileden. Bir şekilde dilekçe yazarak şikayetçi olduk. Yüzbaşı Hilmi Kahraman, Ziya adında bir komutan ve Katil Metin adında bir başçavuş, bunları bize yaptı. Biz katillerimizi tanıyoruz. Ama devlet ortaya çıkarmıyor” diyerek tepki gösterdi.    MA / Mahmut Ruvanas - Ahmet Kanbal