'Taviz vermeden mücadele etmeliyiz' 2020-08-12 09:02:28 VAN - İstanbul Sözleşmesi’ni kaldırmak isteyen AKP'nin kadın gücünden ve mücadelesinden korktuğunu belirten ÖHD'li avukat Sevda Aydın, "Bu noktada bizim yapacağımız tek şey hükümete hiçbir şekilde taviz vermemektir" dedi. AKP iktidarı, İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmek için yarın karar verilmesi bekleniyor. Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) Van Şube üyesi Avukat Sevda Aydın, hükümete hiçbir taviz vermeden sözleşmenin hayatta kalması için mücadele edilmesi gerektiğini ifade etti. Gündemde İstanbul Sözleşmesi için çok fazla yorumun olduğunu dile getiren Aydın, AKP iktidarının kadınla ilgili politikalarının değişmediğini söyledi.    KADIN GÜCÜNDEN KORKUYORLAR    Aydın, “Kimisi iktidarın köşeye sıkıştığını ve bu durumdan dolayı saldırganlaştığını, kimisi AKP'nin kitlesini konsolide etmesi için sözleşmeyi tartışmaya açtığını kimileri de AKP hükümetinin kadın politikalarının değiştiğine yoruyor. Şunu söylemek gerekiyor; AKP hükümeti geldiğinden beri politikaları zaten bu yöndeydi. İktidardaki sürecine baktığımızda, kadınlarla ilgili sarf edilen sözlerden tutun, kadın cinayetlerine yaklaşımlarından ve kadına yönelik saldırılarından bu politikaları görebiliyoruz. Belediyelere kayyım atandığında ilk yaptıkları şey kadın kurumlarını kapatmak oldu. Kadın aktivistler ve TJA’lı aktivistler sırf kadın çalışmaları yürüttükleri için bu süreçte tutuklandılar. Bu sebeple AKP’nin politikalarının değiştiğine yormuyorum. AKP tam olarak buydu zaten. AKP, bilinçli olarak bunu tercih ediyor. AKP’nin kadın gücünden ve mücadelesinden korktuğunu düşünüyorum. Kadından korktuğu için de bu sözleşmeyi feshetmek istiyor” dedi.   ALGI YÖNETİYORLAR   Hükümet kanadından sözleşmeye dair yapılan yorumları eleştiren Aydın, sözleşmenin şiddet ortamı yaratmadığını, kadınlara ve çocuklara yönelik şiddeti engellemeye dönük politikalar içerdiğini hatırlattı. Aydın, “Bu sözleşme sadece şiddete karşı bir sözleşme değil, genel olarak toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlayamaya yönelik, cinsiyet ayrımcılığını ortadan kaldıracak politikalar yürütmeyi emreden bir sözleşme. Bu sözleşme, kadın-erkek eşitliğini sağlanması için politikalar üretmeye zorlayan bir sözleşmedir. Kadını ekonomik hayatta yalnız bırakırsanız ya da eğitim sisteminde toplumsal cinsiyet ayrımcılığını erkek lehine düzenleyecek müfredatlarla çocukları yetiştirirseniz, bir yerden sonra da kadına yönelik şiddettin zemini, ortamı ve verileri de artar. Şiddetin artması hiçbir şekilde sözleşmeyle alakalı değil. Sözleşmenin uygulanmamasıyla ve hükmettiği politikaların geliştirilmemesiyle alakalıdır. İstanbul Sözleşmesi’nin şiddeti arttırdığını söyleyenler, bu sözleşmeyi istemeyen kesimlerdir. Kendileri, gerek havuz medyasıyla gerek siyasetçilerle bunu çarpıtıp, İstanbul Sözleşmesi ile ilgili çok yanlış bir algı yaratıyorlar. Aslında şiddetin artmasının sebebi yine iktidarın politikalarıdır" diye konuştu.   ÖNLEME DERTLERİ YOK   "Bu sözleşmeyi kaldırmak isteyen aklın, kadına yönelik şiddet ya da kadın cinayetini engellemeye yönelik bir derdinin olduğuna inanmıyoruz” diyen Aydın, "Aslında bu sözleşme, o dönem Türkiye’nin kadına yönelik politikalarının uluslararası mekanizmalarda eleştirilmesinden ve hükümet yetkililerinin başı önde dolaşmasından kaynaklı bir kaçış noktasıdır. Yani bu sözleşmeye imza atmaları kendi kirli karnelerini uluslararası kamuoyunda düzeltmeye yönelikti. Hatta hükümet sözleşmeden önce genelgeler yayınlayarak kadına yönelik şiddeti engelleyecek biçimde vaazlar verilmesi, buna ilişkin müfredat oluşturulması ve kampanyalar yapılmasına yönelik çalışmalar yaptı. Ama bugün bu sözleşmeyi kendilerini imzalamamış gibi vazgeçmek istiyorlar" diye belirtti.    ‘KADIN CİNAYETLERİ POLİTİKTİR’   İktidar kanadındaki bakanların, vekillerin herhangi birinin ağzından çıkan olumsuz bir cümlenin halk arasında da hemen olumsuz etki yarattığını vurgulayan Aydın, değerlendirmelerini şöyle tamamladı: “İstanbul Sözleşmesinin gündeme getirilmesinden itibaren neredeyse her gün bir kadın cinayeti ya da kadın şiddetini görür olduk. Kadın cinayetleri politiktir ve şiddet devletin politikalarından beslenir.  Bu sözleşmeyi kaldırmak demek, ‘ben aslında kadına yönelik cinayetin ve şiddetin yanındayım’ demektir. Bu şekilde olunca kadına yönelik şiddet ve cinayet olayları da haliyle artış gösteriyor. 13 Ağustos’ta İstanbul Sözleşmesi için karar verilecek. Eğer olumsuz bir karar çıkarsa, ‘biz bu şiddetin önünü açacağız’ demektir. Bu durum toplumda çok korkunç ve geri dönülmez sebeplere yol açacaktır. Bu noktada bizim yapacağımız tek şey hükümete hiçbir şekilde taviz vermemek. Öldürülecek bir canımızın daha olmadığını gösterip, hiçbir şekilde o gün o kararın bizim aleyhimize olmamasını sağlamaktır."