DFG ve MKGP 3 gazeteciyi andı: Kalemlerini yerde bırakmayacağız 2020-08-08 12:05:36 DİYARBAKIR - Gazeteci örgütleri DFG ve MKGP, gazeteci Ferhat Tepe, Deniz Fırat ve Hüseyin Deniz’in ölüm yıldönümüne ilişkin “Canları pahasına mücadele veren özgür basın şehitlerinin kalemlerini yerde bırakmayacağız” açıklaması yaptı.    Dicle Fırat Gazeteciler Derneği (DFG) ve Mezopotamya Kadın Gazeteciler Platformu (MKGP), gazeteci Ferhat Tepe, Deniz Fırat ve Hüseyin Deniz’in ölüm yıldönümünde yazılı açıklama yaptı.    DFG, 8 Ağustos’un Özgür Gündem Gazetesi Bitlis muhabiri Ferhat Tepe ile Mahmur mülteci kampında DAİŞ saldırısında yaşamını yitiren Deniz Fırat’ın ölüm yıldönümü, 10 Ağustos’un ise gazeteci Hüseyin Deniz’in katledilişinin yıldönümü olduğunu hatırlatarak, 3 gazeteciyi andı.    Açıklamada, her üç gazetecinin hayat hikayelerine yer verilerek, “Engebeli bir yolda yürüyorlardı; elde bir kağıt, bir kalem, bir de gerçeklere tuttukları ayna… Şimdi ardılları yürüyor açtıkları yolda. Çünkü bu yol kutlu bir yol, tüm zorluklarına rağmen yürünmesi gereken bir yol” denildi.    Açıklamanın devamında Hüseyin Deniz, Ferhat Tepe ve Deniz Fırat’ın hayat hikayelerine ilişkin şunlara yer verildi:    BİR ENTELLEKTÜEL, BİR YAZAR: HÜSEYİN DENİZ    “Hüseyin Deniz 6 Şubat 1956'da Nusaybin'in Sıtılilê (Akarsu) köyünde doğdu. Bolu Öğretmen Okulu mezunu Deniz, 1975'ten itibaren Siverek ve Nusaybin'de öğretmenlik yaptı. 12 Eylül 1980 askeri darbesinde tutuklandı ve üç yıl Diyarbakır Cezaevi'nde kaldı. Serbest bırakılınca görevden alındı.   Aynı zamanda Kürt bilge Apê Musa’nın da yeğeni olan Deniz, Kürt dili ve folkloruyla ilgiliydi. 1991'de ‘Gotinên Pêşiyên Kurdan’ adlı kitapta Kürt atasözlerini derledi. Yeni Ülke, Cumhuriyet, Tercüman, 2000'e Doğru ve Welat gibi gazete ve dergilerde yazıları yayımlandı. Uluslararası Yazarlar Birliği (PEN) üyesiydi. Son olarak Özgür Gündem gazetesinde Forum köşesini yazıyordu ve ayrıca Ceylanpınar muhabiriydi. 9 Ağustos 1992'de Urfa Ceylanpınar'da kimliği belirsiz kişilerin saldırısına uğradı. Ağır yaralıydı, 10 Ağustos günü tedavi için Diyarbakır’a götürülüyordu. Ancak hastaneye henüz varmıştı ki yaşama gözlerini yumdu.    Hüseyin Deniz’in katledilmesi iki yıl ‘faili meçhul’ kaldıktan sonra, 1994'te cinayette kullanılan Makarov marka silahın Hizbi-Kontra mensubu Mehmet Şah Bakır'ın üzerinde bulunduğu iddia edildi. Bakır o silahla işlenen 12 cinayetten sorumlu tutuldu.   Diyarbakır 4 No’lu Devlet Güvenlik Mahkemesi, 2001 yılında Bakır’a müebbet hapis cezası verdi. Karar 2 Temmuz 2002'de Yargıtay tarafından bozuldu ve dava Diyarbakır Ağır Ceza Mahkemesi'nde yeniden başladı. 2 Kasım 2004'te mahkeme, Bakır'ın tutuksuz yargılanmasına karar verdi.    Aslında devlet tüm gücüyle Deniz’in faillerinin ortaya çıkmaması için çaba gösteriyordu. Çünkü biliniyordu; bu karanlık güçlerin arkasında devletin kirli eli vardı. Çünkü Batman’da Cengiz katledildiğinde, Amed’te Hafız katledildiğinde, Gercüş’te Yahya katledildiğinde yine bu kirli eller devredeydi.   FERHAT'I DEĞİL GERÇEKLERİ KAYBETMEK İSTİYORLARDI    Ferhat Tepe, 1974 yılının Mayıs ayında Bitlis’te dünyaya gözlerini açtı. İlk, orta öğrenimini Bitlis’te tamamlayan Tepe, lise sonda Özgür Gündem Gazetesi'nin Bitlis muhabiri olarak çalışmaya başladı. Özgür Gündem’de çalıştığı esnada 28 Temmuz 1993'de şehir merkezinde bulunan evinden çıkarken 3 kişi tarafından kaçırıldı. Kaçırılırken bindirildiği araba daha sonra Bitlis İlçe Karakolu önünde görülürken, Tepe ailesinin yapmış olduğu tüm başvurulara rağmen gözaltında olduğu kabul edilmedi.     O dönem Demokrasi Partisi (DEP) Bitlis İl Başkanı olan baba İshak Tepe’yi kendilerini ‘Türk İntikam Tugayı’ olarak tanıtan bir grup arayarak, Tepe’yi kaçırdıklarını, karşılığında da PKK tarafından alıkonulan turistlerin serbest bırakılmasını ve bir milyarlık fidye istedi. Çalmadık kapı bırakmayan Tepe ailesi, 8 Ağustos'ta acı haberi aldı. Elazığ'ın Hazar Gölü yakınında Ferhat Tepe’nin cansız bedeni bulundu.    Tepe ailesi çocuklarının kaçırılmasına ve katledilmesine ilişkin birçok yere başvuruda bulundu. Ancak etkin bir soruşturma yürütülmedi. Türkiye'deki mahkemelerden sonuç alamayan Tepe ailesi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne (AİHM) başvurdu. AİHM, davaya ilişkin etkin soruşturma yürütmediğinden Türkiye'yi 28 bin Euro maddi tazminata mahkum etti. Adalet arayışını sürdüren Tepe ailesinin, AİHM'in Türkiye'yi mahkum eden kararı sonrası yaptığı tüm suç duyuruları da gerekçesiz reddedildi. Tepe'yi Diyarbakır Jandarma Alay Komutanlığı'nda işkence esnasında gördüğünü söyleyen 14 kişi ise hiçbir zaman dinlenmedi.    Aslında Ferhat’ın katledilmesi karanlıkta bırakılmak isteniyordu. Çünkü devlet gerçeklerin açığa çıkmasını istemiyordu, o yüzden kaybetmeye çalışmıştı Ferhat’ı. Aradan geçen 27 yılda katiller elbette vicdanlarda mahkum edildi. Ancak devlet hiçbir zaman olayın perde arkasının ortaya çıkmasını istemedi.    ÖN CEPHEDE ELİNDE KAMERASI: DENİZ FIRAT    8 Ağustos aynı zamanda son ana kadar kamerasını elinden düşürmeyen gazeteci Deniz Fırat’ın aramızdan ayrılışının yıldönümü. Dünya IŞİD’in Şengal’e saldırısını ondan öğrenmişti. IŞİD’in başka bir saldırısını takip ederken hayatını kaybetti.   Deniz Fırat, iyi bir gazeteci olmak istiyordu, o nedenle de 2007 yılından itibaren gazetecilik alanında kendini geliştirdi. Basın alanında büyük emek harcayan Deniz Fırat, durmak dinlenmek bilmeyen bir pratiğe sahip oldu. Mahmur’da kapı kapı dolaşıp gerçeğin insanlara ulaşması için gazete dağıtımından, yazdığı makalelere, çektiği görüntülerden, savaş muhabirliğine kadar özgür basın adına birçok çalışma yürüttü.   Şengal’de Êzidî Kürtlere yönelik son fermanı duyurdu Deniz Fırat, gazeteciliğini savaşın en sıcak bölgelerinde yaptı. Savaşın en ön cephesinde Mahmur savaşını anı anına yansıttı. IŞİD’in Şengal’e ilk saldırısında katlettiği Êzidîleri ve kaçırıp zorla köle pazarlarına götürdüğü Şengalli kadınları anlatabilmek için gecesini gündüzüne katarak, Maxmur’dan programlar yaptı. 6 Ağustos 2014’te IŞİD çeteleri Maxmur Kampı’na saldırdığında Deniz Fırat, elinde kamerasıyla savaşın içinden tüm dünyaya olanları aktardı.   8 Ağustos’ta IŞİD’in Mahmur saldırısında yine ön saflardaydı, gerçekleri tüm dünyaya duyurma çabası içerisindeydi. IŞİD’in attığı havan topunun parçalarının vücuduna isabet etmesi sonucu yaşamını yitirdi.”    ‘KALEMLERİ YERDE KALMAYACAK’   Açıklamada, yaşamını yitiren her 3 gazetecinin daha güzel yarınlar için mücadele ettiği ancak gerçekleri karanlıkta bırakmak isteyen güçler tarafından katledildikleri vurgulanarak, “Canları pahasına mücadele veren özgür basın şehitlerinin takipçileri olarak kalemlerini yerde bırakmayacağımız sözünü bir kez daha yineliyor, Özgür Basın şehitleri onurumuzdur, mücadele gerekçemizdir” denildi.   MKGP'DEN AÇIKLAMA    Mezopotamya Kadın Gazeteciler Platformu (MKGP) da yaptığı açıklamayla üç gazeteciyi andı. Platformun, gazetecilerin katledilmesinin yıldönümü dolaysıyla yaptığı açıklama şöyle: “8 Ağustos 2014’te IŞİD’in Maxmur’a yönelik saldırısını takip ederken vücuduna isabet eden şarapnel parçaları sonucu hayatını kaybeden Deniz Fırat’ı hayatını kaybedişinin 6’ncı yılında saygı ve minnetle anıyoruz. Deniz, IŞİD’in Şengal ve Maxmur Kampı’na saldırılarını dünyaya ilk duyuran gazetecilerden biriydi. Deniz cesareti, kararlılığı ve özgürlük sevdası ile ardıllarına ışık oldu. Binlerce genç kadın kendi topraklarında yaşananları tüm çıplaklığıyla göstermek için Deniz’in kamerasına sarıldı. Bizler de Deniz’in hakikat yolunda yürüyen kadın gazeteciler olarak, Deniz’in sesini kalemimizle, gördüklerini kameralarımızla çoğaltacak tüm dünyaya duyurmaya ve kadınların mücadelesini yükselteceğiz. Deniz Fırat şahsında gerçeğin peşinde koşarken katledilen özgür basın emekçileri Ferhat Tepe ve Hüseyin Deniz’i de saygıyla anarak, basın şehitlerinin onurumuz olduğu gerçeğini yineliyoruz."