Gazeteci Evran: Başarılı olsalar sırada Federe Kürdistan var 2020-07-08 09:08:59 ŞIRNAK - Türkiye’nin sınır ötesi operasyonuna ve Irak Ordusu’nun konuşlandığı bölgelere dikkat çeken gazeteci Seyit Evran, "Kürtler birlik olmazsa, Irak ilk fırsatta statüyü ortadan kaldıracak. İran, bütün hakları geri alacak. Türkiye, Kürt özgürlük hareketinden sonra ikinci büyük darbeyi Başûr’a vurmak isteyecek" dedi.  Libya ve Suriye’de “kimliği belirsiz” olarak tanımlansa da bu sahalarda karşı karşıya gelinen güçlere ait savaş uçakları tarafından peş peşe hava saldırılarına maruz kalan Türkiye için rüzgar Ortadoğu’da son günlerde tersine dönmeye başladı. Son gelişmelerin sahadaki durumunu nasıl etkileyeceği merak edilirken, Türkiye’nin 15 Haziran’da Federe Kürdistan Bölgesi'ne yönelik başlattığı operasyon ise devam ediyor. Bölgeye yönelik operasyon zamanlamasıyla dikkat çekti. Operasyon, Kuzey ve Doğru Suriye’de ulusal birliğin sağlanması konusunda başını Demokratik Birlik Partisi’nin (PYD) çektiği 25 partinin bir araya gelmesiyle oluşturulan Kürt Ulusal Birliği Partileri (PYNK) ile Suriye Kürt Ulusal Konseyi (ENKS) arasında 16 Haziran’da duyurusu yapılan mutabakattan bir gün önce başlatıldı.   Operasyona dair sahadan yansıyan bilgiler, karadan ilerleme sağlanamaması nedeniyle operasyonun Heftanîn, Zap-Avaşîn ve Xakurkê bölgelerine yönelik hava saldırılarıyla sürdürüldüğü yönünde.    Sivil yerleşim alanlarının hedef olduğu bu hava saldırılarında şimdiye kadar 9 sivil yaşamını yitirdi, çok sayıda kişi de yaralandı. Saldırılar nedeniyle Heftanîn ve Duhok bölgelerinde yer alan 20’ye yakın köyde yaşayanlar, köylerini boşaltmak zorunda kaldı. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) saldırıları, Federe Kürdistan Bölgesi'nin dört bir yanında protesto edildi. Türkiye’nin sınır ihlali yaparak sürdürdüğü saldırılara tepki gösteren Irak Hükümeti ise, sınır hattına gönderileceğini duyurduğu bazı ordu birliklerini, dikkat çekici şekilde sınırdan uzağa Zaxo kentine bağlı Batûfa ve Derkarê beldelerindeki Şabinî ve Dêrê tepelerine yerleştirdi.    Federe Kürdistan Bölgesi’ne yönelik saldırılarına devam eden Türkiye, yanı sıra Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi kontrolündeki alanlara dönük saldırılarını da arttırdı.    Uzun yıllardır bölgedeki gelişmeleri yakından takip eden gazeteci Seyit Evran, bölgedeki son gelişmelere ilişkin Mezopotamya Ajansı'nın (MA) sorularını yanıtladı.     Suriye’deki süren savaşı, ilk günden bu yana takip ediyorsunuz. Son gelişmeler ne yönde?    Türkiye karmaşık durumdan faydalanarak Kürtlere yönelik saldırılarına devam ediyor. Kuzey ve Doğu Suriye Demokratik Yönetimi'ni yok etmek, topraklarını işgal etmek için çalışıyor.   Suriye iç savaşı, iç savaş için oluşturulup tamamı Türkiye’nin denetiminde olan çete gruplarının belli bölgelere yönelik saldırıları ile devam ediyor. Türkiye’nin işgal ettiği Efrîn, Serêkaniyê ve Girê Spî'de Kürt soykırımı sürüyor. İnsanlar kaçırılıp fidye isteniyor. Tecavüz edildikten sonra katlediliyor. Türkiye menşeli gruplar tarafından günlük olarak insanlar kaçırılıyor. Türkiye ve bağlı çetelerin Ebu Rasayn yani Zergan ve Til Temir ile Kobanê’nin belli bölgelerine yönelik saldırılarını sürdürüyor. Siviller ve sivil araçlar hedef alınıp insanlar katlediliyor. Günlük olarak onlarca saldırı gerçekleştiriliyor. Rusya ile İdlib’den çeteleri çıkarma üzerine anlaşmasına rağmen çetelerini çıkarmadığı gibi onların desteklenmesi için İdlib’e çok fazla güç, zırhlı araç ve gereç sevkiyatını yaptı. Var olan gözlem noktalarına yeni gözlem noktalarını ekledi. İdlib, Efrîn, Ezaz, Rai, Exterin, Cerablus, Bab’da  -ki bunlar işgal ettiği yerlerdir-  TL kullanma uygulamasına geçti. Bu bölgelerde okullar açtı, PTT binaları açtı, işgal kurumlarının hepsini açtı. Bununla aslında oraları ilhak ettiğini ilan etmek istiyor. Rusya’dan destek alarak bunları yaptı. Son uygulamalarını Rusya kabul etmediğini söylese de Türkiye’ye karşı herhangi bir girişimde bulunmuyor. Rusya, Suriye’de Beşar Esad’ın alternatifi olarak dayısının oğlu Rami Maxluf’u çıkardı.    Bu durum Suriye yönetimi içinde bölünmeye neden oldu. Beşar Esad, Rami Maxluf’un tüm mal varlığına el koydu. İran, Beşar Esad’ı desteklediğini açıkladı. ABD ise daha önce bulunduğu ve çıktığı alanlara yeniden dönmeye çalışıyor. Kısacası Suriye’de durumlar eskisinden daha fazla karmaşık hale getirildi.    Türkiye bu karmaşık durumdan yararlanarak işgal ve ilhak politikasını uygulamaya çalışıyor. Aynı zamanda bu karmaşık durumdan faydalanarak Kürtlere yönelik saldırılarını da arttırarak devam ediyor. Kuzey ve Doğu Suriye Demokratik Yönetimi'ni yok etmek, topraklarını işgal etmek için çalışıyor.    Federe Kürdistan Bölgesi’ne yönelik operasyonunu sürdüren Türkiye’nin Mahmur Kampı, Şengal ve Kandil’deki birçok alana yönelik giriştiği bombardımanlarda siviller hedef oldu. Sivil alanların hedef alınmasının amacı ne?   Eskiden beri sivil ve sivil olmayan yerleşim alanları ayrımı yapılmadan bombardımanları oldu, oluyordu. Ama son zamanlarda bu daha fazla arttı.   Aslında eskiden beri sivil ve sivil olmayan yerleşim alanları ayrımı yapılmadan bombardımanları oldu, oluyordu. Ama son zamanlarda bu daha fazla arttı. Êzidîlerin yurdu Şengal ve Mahmur Mülteci Kampı da birçok defadır bombalanıyor. Şengal halkı, bu saldırıları ‘DAİŞ’in yapamadığını Türk devleti yapmak istiyor’ diyerek tanımlıyor. Mahmur halkı, 'Türkiye'nin işkencesine, koruculuk dayatmasına karşı çıkarak buralara geldik. Şimdi bizden onun intikamını almak istiyor. KDP ile birlikte ambargo politikalarını da uygulayarak bizi kendi işbirlikçi çizgilerine çekmeye çalışıyorlar' diyerek bu saldırıları tanımlıyor.    Sadece bu her iki alan da değil, Şeladizê, Sida ve Çemço köyleri ile çevresi de bombalanıyor, siviller katlediliyor. Metîna da Gulka köyü bombalanıyor, köylü gençler katlediliyor. Süleymaniye’de turistik ve piknik yeri Kunemasi, halkın en yoğun olduğu saatlerde bombalanıyor.    Elbette bununla halk korkutulup, esir alınmak isteniyor. Ayrıca halkla Kürt özgürlük hareketi karşı karşıya getirilmek isteniyor. Yani halka 'bunlar olduğu için sizi bombalıyoruz'  mesajı verilmek isteniyor. Ama gerçekte Kürt oldukların için bombalanıyorlar. Fakat bölge halkı bunun bilincinde. Zaten KDP yetkilileri de ‘alanda gerilla olduğu için bombalamalar oluyor’ diyerek Türkiye’nin mesajını tamamlamak istiyor. Bununla işbirlikçilik üzerine kurulu olan politikasını sürdürüyor.     Türkiye’nin on yıllardır sürdürdüğü sınır ötesi operasyonlarına karşı Irak Hükümeti’nin ilk kez asker göndermesi ne anlama geliyor?   1991 yılındaki ayaklanmada o bölgeden çıkarılan Irak askeri, 30 yıl sonra ‘sınırları tutma’ adı altında o bölgeye gidip yerleşti. Yerleştikleri yer sınır değil ve şu ana kadar Türk saldırılarını durdurmak amacıyla olmadığı da ortaya çıktı.   Irak Hükümeti 30 yıl sonra o bölgelere asker gönderdi. Yani 1991 yılındaki ayaklanmada o bölgeden çıkarılan Irak askeri, 30 yıl sonra ‘sınırları tutma’ adı altında o bölgeye gidip yerleşti. Yerleştikleri yer sınır değil ve şu ana kadar Türk saldırılarını durdurmak amacıyla olmadığı da ortaya çıktı. Zira yerleştikleri yerlerle işgal saldırılarının olduğu yerler aynı değil. Bu güçlerin oraya gitmesi, ‘ABD tarafından 1992 yılında 'Çekiç Güç' uygulaması ile sınırları belirlenen Başûrê Kürdistan’ın (Güney Kürdistan) statüsünün ortadan kaldırılması mı hedefleniyor?’ sorusunu akla geliyor. Ancak ABD’den habersiz ve bağımsız bir şekilde bu gücün gönderildiği söylenemez. Bu da ‘ABD, Türkiye ve Irak ile anlaşarak Başûr’un statüsünü ortadan kaldırmaya mı karar verdi?’ diye bir başka soruya yol açıyor. ABD, bölge güçlerini sürekli birbiriyle dengeliyor. Fakat sadece Irak ve Türkiye’nin dengelenmesi için böyle bir karar verdiğini söylemek yanlış olur. O vakit güç gönderme kararının arkasında ABD’nin nasıl bir plan ve hesabı var, onu şimdiden kestirmek zor. Bir boyutu Kürt özgürlük hareketini etkisiz hale getirmek olabilir. Ancak Türkiye'nin daha sonra diğer Kürt yapılarını da hedefleyeceği çok iyi biliniyor.     Irak askerlerinin konumlandıkları bölgelerde KDP’ye bağlı pêşmergelere baskı uyguladığı yönünde yansıyan bilgiler de var. Bu bilgiler söylediklerinizle ne derece örtüşüyor?   Bölgeye gönderilen Irak askeri güçleri Kürtlerden oluşuyor. Komutası da yine Kürtlerden oluşuyor. O yüzden varsa bir baskı, Kürt oldukları için yapılan bir baskı olduğunu düşünmüyorum. Bölgede yer alan pêşmerge güçlerinin çoğu, o alandaki aşiretlerden. Bu aşiretlerin çoğu KDP’ye mesafeli. Bölgede yer alan aşiretler, tarih boyunca hiçbir gücün hakimiyetini kabul etmemişler. KDP’nin hakimiyetini de şimdiye kadar kabul etmiş değiller. KDP, son süreçte burada pêşmerge güçleri oluşturup içine çekerek onlarla bir biçimde uzlaştı denilebilir. Fakat o bölgelerdeki pêşmerge güçleri KDP’nin talimatı ile çok fazla hareket eden güçler değil. Eğer öyle olsaydı belki KDP onları Kürt özgürlük hareketi gerillaları ile bile çatıştırabilirdi. Şimdi bölgeye giden Irak gücünün de KDP’ye yakın olan kesimlerden oluştuğu belirtiliyor. Komutanın eski Irak Dışişleri Bakanı aynı zamanda Mesut Barzani’nin dayısı Hoşyar Zebari’nin yeğeni olduğu belirtiliyor. Buradan bakılırsa eğer pêşmergelere dönük bir baskıları varsa, başka bir amaç için olduğu söylenebilir.   Kuzey ve Doğu Suriye’deki Kürt güçler arasında bir süredir birlik arayışları söz konusu.  ABD ve Fransa da bu birlik arayışlarında rol oynuyor. Her iki gücün birlik görüşmelerinde rol üstlenmesinin amacı nedir?     ABD’nin kendisine yakın olan, çizgisini benimseyen, her türlü politikasını kabul edenler arasında bir birlik yaratmaya ya da bir araya getirmeye çalıştığı söylenebilir.   ABD’nin Kürtler arası bir birlik olması için çalıştığı kanısında değilim. Şöyle denilebilir; ABD’nin kendisine yakın olan, çizgisini benimseyen, her türlü politikasını kabul edenler arasında bir birlik yaratmaya ya da bir araya getirmeye çalıştığı söylenebilir. Ama özgürlük isteyen, bunun için mücadele eden Kürtleri bir araya getirme gibi bir planı olmadığı, tam tersine böyle birliğin olması durumunda engelleyeceği kanısındayım.   Kuzey ve Doğu Suriye’de atılan birlik adımı, Kuzey ve Doğu Suriye yönetimi ile Kürdistan Demokrat Partisi'ni (KDP) yakınlaştırmaz. Oradaki yapıyı da Kürt özgürlük hareketinden uzaklaştırma planı olduğunu düşünüyorum. Zira o adımdan sonra Türkiye, ABD’nin de onayı ile Kürt özgürlük hareketi ve ona sempati ile bakan yerlere yönelik saldırılar başlattı. Bu saldırı ile Kürt özgürlük hareketi darbelenip, Kuzey ve Doğu Suriye’deki yapıyı daha fazla KDP ile yakınlaştırma planı yapıldığı düşüncesindeyim.    Kuzey ve Doğu Suriye’de dış güçlerin başka hesapları olsa da bu yola girilmişken, Federe Kürdistan’daki Kürt güçler arasında neden birlik sağlanamıyor?   Başûr’daki güçlerin birleşememesinin birkaç nedeni var; Birinci nedeni tarihsel çelişkileridir. Aslında ikisi arasında ideolojik herhangi bir çelişki yok. Güçler arasındaki çelişki, siyasal çelişkidir. Birleşememesinin bir diğer temel nedeni iktidarı paylaşımı, daha doğrusu paylaşamama çelişkisidir. Mesele aralarındaki iktidar paylaşım meselesinden ziyade birbirlerini kendi iktidarı, hakimiyeti altına alma mücadelesi. Birbirini yutma ve yok etme üzerine çalışıyorlar. O yüzden de birleşemiyorlar. Diğer ve asıl önemli nedeni ise, Kürdistan’ı sömürgesi altında tutan güçlerin engelleme politikalarıdır. Yani KDP üzerinde fazlasıyla etkili olan Türkiye, KDP, YNK ve PKK başta olmak üzere Kürt hareketleri arasındaki birliğin oluşmasını engelliyor. YNK üzerinde etkili olan İran, diğer cepheden bu konuda etkili oluyor.    Son olarak Kürtler, içinde bulundukları mevcut koşullardan nasıl kazançlı çıkabilir?   Kürtleri bu süreçte kazançlı çıkartabilecek tek şey, ulusal birliktir. Zira Başûr halkı, siyasetçileri, aydınlarından sık sık duyduğum bir sözü söyleyerek bunu dile getireyim: ‘Düşmanlarımız, Kürtler söz konusu olunca savaş halinde bile olsalar savaşlarını durdurup birleşiyorlar. Peki, biz Kürtler neden birleşmiyoruz?’ Eğer Kürtler birliklerini sağlayamazlarsa bugüne kadar elde ettikleri tüm kazanımlarını kaybederler. Zira Irak ilk fırsatta statüyü ortadan kaldıracak. İran, verdiği bütün hakları geri alacak. Türkiye zaten Kürtlük adına hiçbir şeyi kabul etmiyor. Şimdi hedef aldığı Kürt özgürlük hareketine darbe vurduktan sonra ikinci büyük darbeyi Başûr’a, Başûr yönetimine vurmak isteyecek. Bunu tüm Başûr halkı ve birçok siyasetçisi de biliyor.    MA  /  Müjdat Can - Zeynep Durgut