Evrim Alataş’sız 8 yıl: Özgür Gündem gazetesi ile Evrim oldu

img

DİYARBAKIR - Gazeteci-Yazar Evrim Alataş’ın ölüm yıldönümünde kardeşini anlatan ablası Mukaddes Alataş, kardeşinin Özgür Gündem gazetesinde yoğurulduğunu kaydederek, "Özgür Gündem yerine başka gazete olsaydı Evrim olmazdı. Evrim orada Evrim oldu" dedi.   

Evrim Alataş 15 Nisan 1976’da Malatya’nın Akçadağ ilçesine bağlı Gölpınar köyünde dünyaya geldi. İlkokul ve ortaokulu doğduğu köyde okudu. Daha sonra eğitimini İstanbul'da sürdürdü. 1994 yılında gazeteciliğe başladı. Yeni Politika, Demokrasi, Özgür Bakış, Ülkede Özgür Gündem gibi gazetelerde muhabir ve sonrasında da editör olarak görev aldı. Ardından Evrensel, BirGün ve Özgür Politika'da aralıklarla köşe yazarlığı yaptı. Esmer, Birikim, Amargi, Siyahi ve Tiroj başta olmak üzere birçok dergide makaleleri yayınlandı. Radikal İki eki ve Taraf gazetesinde de köşe yazdı. Mayoz Bölünme Hikayeleri adlı kitabı 2003 yılında Aram Yayınları tarafından yayımlandı. Her Dağın Gölgesi Deniz’e Düşer adıyla kaleme aldığı çalışması da 2009 yılında İletişim Yayınları’ndan çıktı. Yazdığı ve katkıda bulunduğu kitaplarında Kürt coğrafyasında yaşanan çatışmalı dönemin traji-komik öykülerini derledi. Savaş mağduru çocukları konu edinen “Min Dît” (Ben Gördüm) hikayesi adıyla uzun metrajlı bir film çekti. 
 
Yakalandığı kanser hastalığı nedeniyle yine bir Nisan ayında Diyarbakır’da hayata veda etti. 12 Nisan 2010’da yaşamını yitiren gazeteci-yazar Evrim Alataş’ın ölüm yıldönümünde ablası, insan ve kadın hakları savunucusu Mukaddes Alataş kardeşini anlattı. 
 
Kısa ömrüne yüzlerce makale-yazı, iki kitap, bir filmin öykü yazarlığı ve dolu dolu bir gazetecilik sığdıran Evrim Alataş’ın özellikle gazetecilikle ilişkisini Özgür Gündem gazetesiyle bütünleştiren Mukaddes Alataş, "Özgür Gündem yerine başka gazetede olsaydı Evrim olmazdı. Evrim orada Evrim oldu" dedi.   
 
 Evrim Alataş’sız 8 yıl nasıl bir özlemle geçti?
 
Herkeste aynı duygular vardır. Bir kardeş giderse çok eksilirsiniz. Şuan hayatımızda çok önemli bir eksiklik var. Evrim ardından büyük bir acı, hüzün bıraktı. Yeri doldurulmayacak büyük boşluk var. Yer yer dönüp eski yazılarını okuyorum. Yazılarının ne kadar güncel olduğunu tekrar görüyorum. Ne kadar derin değerlendirmeler yaptığını ve bunların üç beş yılda değişmediğini görüyorum. Bir kardeş olarak olan özlemi ifade etmek çok zor. Yazılarını ve gazeteciliğine çok ihtiyaç olan bir dönemden geçiyoruz.
 
 En çok hangi zamanlarda anıyorsunuz Evrim’i?
 
Yakın sevdiklerini kaybedenler bilir ki aslında anma diye bir şey yok. Çünkü yiten her an hayatımızdadır. Yaşadığınız her şey ile karşınızdadır. Güzel günleri sürekli yad ederim elbette. Çocukluğundan gençliğine ve son anlarına kadar. Keşkeleri oluyor insanın. Evrim, Nisan ayında doğmuştu, yaşamını da Nisan ayında yitirdi. Nisan'ın hüznü çok yoğun oluyor. 
 
Yapmak istediği ama yarım kalan bir şeyler var mıydı?
 
Evrim hızlı bir şekilde bir şeyler yapmak istiyordu. Daha fazla sokak görmeliyim, daha fazla insan tanımalıyım ve daha fazla yazmalıyım diyordu. Bilgisayarında yarım kalan senaryoları ve karikatürleri var. Yine Her Dağın Gölgesi Denize Düşer kitabını filme uyarlamak istiyordu.
 
Evrim hep belki çok az yaşarım diyordu. Bu hastalıkla ilgili değil. O yüzden sürekli ve hızlı bir şekilde bir şeyler yapmak istiyordu. “Daha fazla sokak görmeliyim, daha fazla insan tanımalıyım ve daha fazla yazmalıyım” diyordu. Bilgisayarında yarım kalan senaryoları ve karikatürleri var. Yine ‘Her Dağın Gölgesi Denize Düşer’ kitabını filme uyarlamak istiyordu. Hastanede iken birkaç yönetmeden teklif geldi. Hastaneden çıkınca bunları hayata geçirmeyi düşünüyordu. 
 
Çocukluğu nasıl geçti?
 
Çocukluğu köyde çok güzel geçti. Toprakla iç içe hayvanlarla, doğa ile baş başa geçti. Köyde özgür bir ortam vardı. Aslında o kuşağın çocuklukları güzel geçti. Evrim’in de gözü ve yüzü sürekli köydeydi, doğduğu topraklardaydı. Büyüdüğü köyün yaşam kurgusunu kafasında çok iyi organize etmişti. Aydınlanma süreci, bilinçlenme süreci, sosyalist hareketleri tanıdığı süreç köyde oldu. Korku ve kaygılarla hapsedilmiş bir çocukluğu yoktu tam aksine özgür bir çocukluktu Evrim’in. Kitabında da sürekli orayı anlatırdı. 
 
Mücadele ile nasıl tanıştı?
 
Biz Kürt Alevi ve sosyalisttik. Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu bizim köyde örgütlenmişti ve köyün geneli de okumuş aydın insanlardı. Köyde sistem karşıtlığı mevcuttu. Evrim böyle bir ortamda büyüdü. Ve kendini mücadelenin içinde gördü. 1980 darbesi ile yönelim olmuşsa da bugün halen o köylerde mücadelenin eserleri var. Nitekim köyde 1990'larda Kürt özgürlük mücadelesine katılımlar oldu. Evrim Kürt Özgürlük Hareketi ile tanıştıktan sonra sorunları daha açık görmeye başladı. Sonra Kürt özgürlük mücadelesini içselleştirerek yaşamak istedi. Ve bu hislerini yazılarla kamuoyu ile paylaşmak istiyordu. 
 
Politik tepkileri nasıldı?
 
1992’de Şırnak kent merkezine yoğun saldırılar olmuştu. Buna tepki olarak hep birlikte Sultanahmet Meydanı’nda yapılan bir eyleme katıldık. Evrim 16 yaşındaydı. Polisler müdahale ederek hepimizi gözaltına aldı. Evrim çocuk olduğu için ertesi gün serbest bırakıldı. Ancak biz tutuklandık. O eylemle mücadeleye hızlı bir giriş yaptı.
 
Gazeteciliğe nasıl başladı?
 
Evrim 17-18 yaşlarında Özgür Gündem'de çalışmaya başladı. Özgür Gündem’de başlayan her arkadaş gibi Evrim de acemi bir muhabir olarak başladı. Hatta Yurdusev Özsökmenler ‘Bu çocuğun burada ne işi var, bu yoğunluğun içinde ona nasıl gazetecilik öğreteceğiz’ demişti. Ama Evrim oradaki arkadaşları sayesinde yoğruldu. Hamuru orada pişti. Kamerası elinde fotoğraf makinası boynunda sürekli o haberden diğerine koştu. Özgür Gündem Evrim üzerinde büyük etki bıraktı. Özgür Gündem olmasaydı Evrim, Evrim olmazdı. Ona güçlü bir kişilik ve perspektif kazandırdı. Özgür Gündem ile sıkı bir bağı vardı. Sürekli gözaltına alınmalarına rağmen o geleneği sürdürdüler. Özgür Gündem’de çalışmak her zaman riskti. Hele o dönemler… Kaybettirilen gazeteciler ve hapse atılan gazeteciler çok olmuştu. 
 
Gazeteciliğine dair paylaştığı anıları var mıydı?
 
Metin Göktepe ile gözaltına alınmıştı. Metin öldürülmüştü o ve diğer arkadaşları bırakıldı. Yine İsrail'in Filistin'e yaptığı saldırıları protesto için bir eyleme katılmıştım. Polisler beni darp ederek gözaltına almıştı. Evrim de haberi takip edip benim gözaltına alınmamı kameraya çekmişti. Bana anlatınca ‘bak ben profesyonel olduğum için senin götürülmeni çekmişim’ diyordu. 
 
Diyarbakır’ı çok seviyordu, nasıl başladı Evrim Alataş’ın Diyarbakır hikayesi?
 
Diyarbakır Evrim’in ufkunu açtı. Kürtlük sorununda ya bu taraftasınız ya da karşı taraftasınız derdi. Ve o bu tarafta kaldı. Nitekim Kürt halkının yaşadığı sıkıntıları Diyarbakır özelinde yansıtmaya çalıştı.
 
Bazı hastalar için özel alanlar olur. Evrim için de bu alan Diyarbakır’dı. Diyarbakır'a göç ettikten sonra kendini çok geliştirdi. Kafasına bütün taşlar oturdu. Burada edebiyat günleri organize etti. Diyarbakır onun ufkunu açtı. Kürt sorunu Diyarbakır bakışı ile yansıtmaya devam etti. Bir yazısında ‘Kürt sorununun demokratikleşme sorunu ya da insan hakları sorunu olmadığını, bir Kürtlük sorunu olduğunu’ yazmıştı ve öyle de diyordu. Kürtlük sorununda ya bu taraftasınız ya da karşı taraftasınız derdi. Ve o bu tarafta kaldı. Nitekim Kürt halkının yaşadığı sıkıntıları Diyarbakır özelinde yansıtmaya çalıştı. 
 
Yaşasaydı mevcut sürecin tam olarak neresinde olurdu, bu süreci nasıl okurdu sizce?
 
Yarım kalan projeleri bitirirdi. Ancak bu şartlar altında büyük ihtimalle cezaevinde olurdu. Nitekim Sarmaşık Derneği’ne açılan soruşturmada Evrim aranır duruma düşmüştü. Yaşamını yitiren biri hakkında yakalama kararı çıkarmışlardı. 
 
En önemli vurgusu barışa olurdu. Her iki taraftan da kanın durmasını isterdi. Bir gerilla veya askerin annesinin acısını hissediyor bu yüzden barışın gelmesi Kürtlük sorununun çözülmesini isterdi. Özelikle müzakere sürecinde masanın devrilmemesine vurgu yapardı. 
 
MA / Cihan Ölmez - Devran Toptaş