Toprağından koparıldıktan sonra gelen ölüm!

img

DİYARBAKIR - Köy boşaltmaların yaşandığı 1990’lı yıllarda evi yıkılan ve zorla göç ettirildikten sonra hayata küsen Ekrem Taş, 26 yıl boyunca hiç dışarı çıkmadığı Diyarbakır’daki evinde yaşamını yitirdi.

 
Bölgede uzun bir süredir devam eden çatışma ortamında özellikle 1990’lı yılların başında binlerce köy ve mezra zorla boşaltıldı. Köylerinde göç ettirilen kimi yurttaşlar kentlerin varoşlarına kimisi de akrabalarına sığındı. Köy boşaltmalarının yoğun olduğu 1993 yılının bahar aylarında Diyarbakır’ın Kulp ilçesine bağlı Yaylak (Eskar) köyüne yönelik gerçekleştirilen askeri operasyonda, dağlık alandaki mezralarda bulunan evler, içindeki eşyalarla birlikte ateşe verildi, mezra sakinleri ise göçe zorlandı. Bu mezralardan Aliye Gund’de yaşayan Ekrem Taş (80) ise evi yakılmasına rağmen sazlık bir mekan oluşturarak, hayvanlarıyla birlikte köyde kalmaya devam etti. Yaşamı boyunca hayvancılık yaparak geçimini sağladığı topraklarını bırakmak istemedi. 
 
Aynı yılın Ekim ayında köye bir kez da kapsamlı askeri operasyon düzenlendi. Bu sefer Taş’ın inşa ettiği sazlık, içindekilerle birlikte ateşe verildi. Taş’a ağır hakaretlerde bulunan özel harekat timleri, bir de olup bitenlerin yanında Taş’ı tokatladı. Hayvanlarının bir kısmını askeri operasyon sırasında kaybeden Taş, koruyabildiği hayvanlarıyla o geceyi askerlerin bulunduğu bir yamaçta geçirdi. Ertesi gün Taş ve beraberindeki hayvanlar köyden çıkarıldı. 
 
SON ÇARE DİYARBAKIR’A GELDİ
 
Yaşamını geçirdiği toprağından koparılan Taş, hayvanlarına bakabilmek için komşu köylerden Ağaçkorur’un Derik mezrasının yolunu tuttu. Burada bir süre kaldıktan sonra geldiği köyün ilçeye yakın bir mezrasında kış boyunca hayvanlarıyla birlikte tek başına kaldı. Baharda bir daha aynı gerekçelerle yerini değiştiren Taş, ilçe yakınlarındaki akrabalarının yanına geldi, ancak burada kalması uzun sürmedi. Bu kez hayvanlarıyla birlikte eşi ve çocuklarının bulunduğu Diyarbakır’ın yolunu tuttu. 
 
HAYVANLARI TELEF OLDU
 
Hayvanlarını, o yıllarda daha çok köylerden göç edenlerin yerleştiği Yenişehir ilçesinin Seyrantepe semtinde bulunan bir evin altındaki ahıra yerleştirdi. Hayvanlar, 94 yazının sıcağında telef oldu. 
 
EVE KAPANDI
 
Toprağından koparılmıştı ama hayvanlarından ayrılmak istemedi. Evi ve toprağından sonra hayvanlarını da kaybedince dünyası karardı, içine kapandı, yerleştiği ailesinin müstakil evinden bir daha dışarı adım atmadı. Zaman zaman eve gelip giden akrabalarla konuşup sohbet etse de bahçe kafesinin içindeki keklik ile daha çok iletişim kurdu. Yaşama kusmuştu, onun için düğün ve ev ziyaretleri gibi hiçbir sosyal etkinliğe icabet etmedi, cenaze törenlerine katılmadı, taziyelerde bulunmadı. 
 
TEDAVİYİ REDDETTİ
 
Yaşam kaynağı olan toprağı ve hayvanlarından koparılmasının doğurduğu “psikolojik” etkenler sıralansa da Taş, uzun bir süre yaşadığı sağlık sorunlarına rağmen hastaneye bile gitmeyi reddetti. Kovid-19 salgını Türkiye’ye gelmeden önce boğazında bir hastalık beliren Taş, eşi ve çocuklarının tüm uğraşları sonucu götürüldüğü hastanede gırtlak kanseri teşhisi konuldu. Tedaviyi kabul etmeyince hastalığı git gide ilerledi. Boğazı sıvı bile alamayacak duruma gelince kaldırıldığı Dicle Üniversitesi Hastanesi’nde tedavi olmak istemediğini, bunun için evine gitmek istediğini söyleyince, hastanedeki Kovid-19 yoğunluğu da buna eklendi ve mama ile beslenmesi için yine evine getirildi.  
 
26 YIL EVDEN DIŞARI ÇIKMADI
 
Kendisine verilen mamayı içmek istemeyen Taş, toprağından koparıldıktan sonra 26 yıl boyunca hiç dışarıya adımını atmadığı evinde 16 Eylül günü saat 02.30 sıralarında yaşamını yitirdi. Cenazesi 27 yıl önce zorla çıkarıldığı köyüne götürülerek, bulunduğu mezranın karşısındaki mezarlıkta toprağa verildi.