Basın meslek örgütleri: Eser ve Topaloğlu'nu serbest bırakın 2020-03-25 09:19:02 İSTANBUL - Basın meslek örgütleri temsilcileri, yarın ilk duruşmaları görülecek tutuklu muhabirlerimiz Sadiye Eser ve Sadık Topaloğlu’nun serbest bırakılmasını istedi.  Yurtdışı gezileri, haber notları ve materyalleri kendilerine yöneltilen “örgüt üyeliği” suçlamasının delilleri sayılarak 3 Aralık’ta tutuklanan Mezopotamya Ajansı (MA) muhabirleri Sadiye Eser ve Sadık Topaloğlu, 26 Mart'ta (yarın) İstanbul 22’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nde hakim karşısına çıkacak.   Yaklaşık 4 buçuk aydır cezaevinde tutulan muhabirlerimiz hakkında İstanbul Cumhuriyet Savcılığı tarafından hazırlanan iddianameye dinledikleri müzikler, okudukları haberler ve haklarındaki dava dosyaları da ‘suç delili’ olarak eklenmişti.   Koronavirüs salgını tedbirleri kapsamında yarın görülecek duruşmalarına Eser’in tutuklu bulunduğu Bakırköy L Tipi Cezaevi’nden, Topaloğlu’nun ise Silivri 5 Nolu L Tipi Cezaevi’nden Ses ve Görüntülü Bilişim Sitemi (SEGBİS) aracılığıyla bağlanması sağlanacak.   Görülecek duruşma öncesi basın örgütleri temsilcileri Eser ve Topaloğlu’nun serbest bırakılması çağrısında bulundu.   AV. ŞAHİN: İDDİANAMEDE BİLE SUÇ    Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) avukatlarından Ülkü Şahin, Eser ve Topaloğlu hakkındaki iddianameye baktıklarında tanık beyanları, kişisel müzik çalarlarında kayıtlı olduğu iddia edilen bir müzik parçası ve yine flaş belleklerinde kayıtlı olduğu iddia edilen fotoğraflarla suçlandıklarını gördüklerini belirtti.   Şahin, “İddianamede gazetecilere yöneltilen suç ile deliller arasında bir bağ kurulamamış. Bir an evvel tahliye olmalarını bekliyoruz” dedi.    Türkiye’de gazetecilere dönük baskıların gün geçtikçe arttığını dile getiren Şahin, gazetecilerin haber yapamamasının halkın haber alma hakkına yönelik bir müdahale olduğunu ifade etti. Şahin, “Gazetecilerin ne yazık ki haftada ortalama en az 5-6 duruşması görülüyor. Absürt soruşturmalar, gerekçesiz mahkûmiyet kararları, matbu tutuklama kararları ile gazeteciler sürekli ceza tehdidi altında mesleklerini yapmaya çalışıyorlar. Örneğin geçtiğimiz hafta elimize ulaşan verilere göre yerelde 8 gazeteci hakkında soruşturma açıldı, gözaltına alındılar. Gerekçe ise koronavirüs haberleri nedeniyle ‘halkı paniğe sevk etmek.’ Haberlerin doğruluğu ortaya çıkınca ise serbest bırakıldılar. ‘Evinizden çıkmayın, hayatı durdurun’ denilen dönemde bile gazetecilere yönelik keyfi muameleler hız kesmeden devam ediyor. Sadık ve Sadiye tutuklu oldukları için pandemi’ye rağmen perşembe günü duruşmaları görülmesi gerekiyor. Şu şartlar altında bir an evvel tahliye olmalarını bekliyoruz. Beklentimiz tüm gazetecilerin bir an önce tahliye edilmesi yönündedir” dedi.    EREN: İKTİDAR SATIN ALAMADIĞINA BASKI UYGULUYOR   İktidarın en büyük operasyonlarını medya üzerine yaptığını söyleyen Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu’na (DİSK) bağlı Basın İş Genel Başkanı Faruk Eren de, iktidarın medyanın büyük bir bölümünü satın aldığını ve kendisine biat ettirdiğini dile getirdi.   İktidarın bu medyadan da kendisine muhalif saydığı tüm gazetecileri bir şekilde temizlediğini belirten Eren “Kalan basın yayın organlarına ise muazzam bir baskı uyguluyor. Keyfi olarak yayın organlarını kapatıyor, gazetecileri tutukluyor, yargılıyor. Basın ve ifade özgürlüğü ayaklar altında. Gazeteci örgütleri ve tek tek gazeteciler buna karşı mücadele veriyor. Ama bu durumu düzeltmek için sadece gazetecilerin çabası yetmez. Bu bir demokrasi mücadelesi ve tüm demokrasi güçleri, toplum birlikte mücadele ederek bu durumu değiştirebilir. Gazeteciler de bu mücadelenin bir parçası olmalı” ifadelerini kullandı.   ‘KÜRT BASIN HALA İMHA EDİLMEYE ÇALIŞILIYOR’   1990'lı yıllarda özellikle Kürt gazetecilere ağır baskılar uygulandığını ve birçok gazetecinin katledildiğini hatırlatan Eren, “Musa Anter'den Metin Göktepe'ye, Uğur Mumcu'dan Ferhat Tepe'ye kadar onlarca gazeteci katledildi. Bu gazetecilerin büyük çoğunluğu Kürtler ya da Kürt medyasında çalışan meslektaşlarımızdı. Bu basın hala imha edilmeye çalışılıyor. Neredeyse çıkardıkları her yayın organı kapatılıyor, matbaacısına kadar çalışanları gözaltına alınıyor, tutuklanıyor” diye konuştu.   Kürt illerinde gazetecilik yapmanın halen çok zor olduğunu vurgulayan Eren, şöyle devam etti: “Geçenlerde Diyarbakır'da çalışan bir gazeteci arkadaşım anlattı. Kamerayı çöp poşetinin içine gizleyip habere gidiyorlarmış. Çünkü kamera görünce polis hemen durdurup nereye gittiğini, nerede çalıştığını soruyor, gözaltına alıyor. Serbest bırakılsalar bile gazeteci için hayati önemdeki ekipmanlarına yani bilgisayarlarına, telefonlarına, kameralarına keyfi biçimde el konuluyor. Bu durum batıda da farklı değil aslında. Kürt medyasında çalışan meslektaşlarımız gazeteci sayılmıyor, devlet basın kartı vermiyor. Sahada haber takip etmeleri çok güç. Ama en acısı bazı gazetecilerin de böyle davranması. Bu durumu dayanışma ile hep birlikte tersine çevirmeliyiz.”   ‘EN ACİL İHTİYACIMIZ DAYANIŞMA’   Basın camiasının en acil ihtiyaçlardan birinin dayanışma olduğunun altını çizen Eren, yargılanan meslektaşlarının davalarını toplu olarak izlemekten, serbest bırakılmaları için kampanyalar düzenlemeye, kamuoyunun dikkatini tutuklu gazetecilere çekmeye kadar birçok şey yapılabileceğini kaydetti.    “Herkes elini taşın altına koymalı” diyen Eren, gazeteci arkadaşları Sadiye Eser ve Sadık Topaloğlu’nun duruşmasını koronavirüsü salgını nedeniyle toplu olarak izleyemeyecek olsalar da adliyede olacaklarını söyledi.   Eren, “Hem Sadiye ve Sadık arkadaşlarımız, hem de tutuklu tüm meslektaşlarımız derhal serbest bırakılmalı talebimizi yineleyeceğiz. Artık kamuoyu da inanmıyor bu suçlamalara. Gazetecilerin yargılandığı her dava aslında daha iddianame çıktığı anda çökmüş oluyor. Ama az önce söylediğim baskıların bir parçası gazeteci yargılamaları. Bu davaların tümü düşürülmeli” diye konuştu.    MA / Erdoğan Alayumat