Temelli: Türkiye ekonomisi 5 yılda yüzde 30 geriledi

img

İSTANBUL – Türkiye ekonominin son 5 yılda yüzde 30 gerilediğini belirten HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli, kişi başına düşen gelirin 12 bin dolardan 8 bin dolara gerilediğini söyledi. Bu krizin müsebbibinin iktidar olduğunu belirten Temelli, krize karşı birlikte hareket etme çağrısı yaptı. 

 
Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Türkiye'de yaşanan ekonomik krize karşı “Halklarımızı krize karşı birlikte mücadeleye dayanışmaya çağırıyoruz” şiarıyla Taksim’de bulunan Genel Merkezi'nde basın toplantısı düzenledi. Toplantıya HDK Eş Sözcüleri Gülistan Kılıç Koçyiğit ile Sedat Şenoğlu, Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Sezai Temelli, Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP) Eş Genel Başkanı Şahin Tümüklü, Sosyalist Yeniden Kuruluş Partisi (SYKP) Eş Genel Başkanı Cavit Uğur, HDK bileşenleri ile çok sayıda kişi katıldı.
 
‘KRİZİN ASIL SEBEBİ KAPİTALİST SİSTEMDİR’
 
HDK Yürütme Kurulu adına ortak basın metnini okuyan Ahmet Kavuk, Türkiye'nin ağır bir ekonomik kriz yaşadığını hatırlattı. HDK olarak krize karşı başlattıkları kampanyanın startını bugün yaptıkları toplantıyla verdiklerini sözlerine ekleyen Kavuk, "Hareket noktası ekonomik kriz olan kampanyamızda emek, doğa, kadınlar açısından krizin toplumsal hayata, kültür, sağlık, eğitim alanlarına yansıyan tüm boyutları ele alınacak” dedi. Uzun yıllardır ülkede uygulanan savaş politikaları, toplumun refahı için harcanması gereken bütçenin savaş ve savunma ekonomisine aktarılması sonucunu yaratıldığını ifade eden Kavuk, “Bu durum krizle birlikte yoksulluğu derinleştirmiştir. İktisadi kriz güncel olarak toplumda yerel seçimlerin etkisi ve belediyelerde yaşanan yolsuzlukların teşhirine başlanması ile birlikte israf olarak görünmeye başlamıştır. Oysa unutmamalıyız ki krizin asıl sebebi kapitalist sistemin kendisidir" diye belirtti. 
 
‘KISA, ORTA VE UZUN VADEDE KAZANIMLARI OLACAK’
 
“Faaliyetlerimizle toplumun en geniş kesimlerine ulaşmak ve onları talebin sahibi yapmak için toplumun büyük çoğunluğunu ilgilendiren temel talepleri öne çıkararak kısa ve orta vadede kazanımla sonuçlanmasını sağlayacak bir mücadele hattına ihtiyaç vardır” diyen Kavuk, “Uzun vadede hedeflediğimiz, kapitalizme alternatif ekonomik sistemin inşası ile halkların, inançların, kültürlerin demokratik, eşit ve özgür ilişkiler içinde bir arada yaşayacağı bir siyasal yapının oluşması ve halklarımızın kurtuluşunun böylesi bir sistemde olabileceğine dair umudun büyütülmesi ise meclislerin özgün örgütlenmelerinden geçecektir” ifadelerini kullandı.  Kavuk, kampanyanın HDK’nin 10’uncu genel kuruluna kadar süreceğini söyleyerek, taleplerini sıraladı. 
 
KAMPANYA TAKVİMİ
 
 Kavuk kampanya takvimini ise şu şekilde açıkladı: 
 
“* 15 Ekim 2019’a dek illerde paneller, seminerler, halk toplantıları küçük atölyeler, bildiri dağıtma ve benzer etkinlikler düzenlenecek. Mahallelerde, sokakta, işliklerde krizden kaynaklı yaşanan sorunlar dile getirilerek sorunu yaşayanların dâhil olduğu örgütlenmeler yaratılmasını.
 
* 15 Ekim 2019 - 31 Ekim 2019 arasında, örgütlü olduğumuz her ilde emek demokrasi güçleri ve çeşitli toplumsal kesimlerin katılımıyla şehir meydanlarında kitlesel basın açıklamaları yapılmasını.
 
* Kasım ayı içerisinde sokaklarda, mahallerde, fabrikalarda vb yapılan çalışmalar ile sağlanan örgütlülüğünün daha etkin olması ve görünür kılınması için tüm yerellerde var olan tüm örgütlü yapılar ve toplumsal kesimlerin kriz eksenli mitinglerde bir araya gelmesini,
 
* Eylül - Kasım ayları arasında yürütülecek çalışmalar ile yeterli bir olgunluk oluşması halinde, Aralık ayında geniş toplumsal kesimleri de içine katacak tarzda Ankara veya İstanbul merkezli ‘halk için bütçe’ temalı miting örgütlenmesini planlıyoruz.”
 
 ‘KRİZİN YIKIMINI HER YERDE GÖRÜYORUZ’
 
Basın açıklamasının ardından söz alan HDK Eş Sözcüsü Sedat Şenoğlu, krizin birçok toplumsal sonucunun olduğunu vurguladı. Krizin ilk başta bir yıkım düzeni olduğunu belirten Şenoğlu, “Biz bunu doğanın her yerinde görüyoruz. Biz bunu toplumun her yerinde görüyoruz. Kriz var ama krize karşı dünya emekçilerinin kesintisiz bir mücadelesi de var. Krize karşı mücadele yeni yaşama karşı da bir mücadeledir. Bizler de bu mücadeleye kendi meclisimizden bir katkı sunmak istiyoruz. Bu sadece HDK’nin ve onun bileşenlerinin katkısıyla çözülecek bir problem değil. Diyoruz ki halkımız, işçiler emekçiler krizin kısa vadede sonuçlarını sermayeye yıkan önlemler aldırabilir. Uzun vadede ise alternatif bir yaşam, örgütlenme ve dayanışmacı ekonomi modelleri ile bu süreçten çıkma arayışı içerisindeyiz” ifadelerini kullandı.
 
‘CUMHURBAŞKANLIĞI SİSTEMİ BAŞLI BAŞINA BİR KRİZDİR’
 
HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli de HDK’nin başlatmış olduğu kampanyanın büyük öneme sahip olduğunu dile getirdi. Bütün dünyada kapitalist sistemin büyük bir kriz içerisinde olduğunu vurgulayan Temelli, “Son 40 yıldır belki de daha uzun süredir yapışkan bir krizi yaşıyoruz. Ve giderek de kapitalizmin krizi derinleşiyor. Ama Türkiye açısından talihsizlik şu ki, dünya kapitalizminin yanı sıra Erdoğan-AKP krizini bir arada yaşıyoruz. Dolayısıyla böyle bir ikili kriz söz konusudur. Bunu söylerken de dünyadaki göstergelere baktığınızda aslında bu söylemimizin ne kadar haklı ve doğru olduğunu görmeniz mümkün. Dünya ekonomisi içinde belki de en fazla kırılgan ekonomi Türkiye ekonomisi. Bugünkü iktidar, neoliberal akılla fazlasıyla buluşmuş, kendi toplumunu, halklarını yok sayan kendi iktidarı için her şeyi mubah gören bir iktidar anlayışıdır. Erdoğan iktidarı böyle bir iktidardır. Bu rejim böyle bir rejimdir. Bugün cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi olarak karşımıza çıkan bu sistem aslında tam da ekonomideki krizde ya da diğer alanlarda karşılığını bulan bir sistemdir. Yani cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi zaten başlı başına bir krizdir, krizin nedenidir. Dolayısıyla kapitalizmin krizi yükseldikçe Türkiye halkları çok daha fazla bu iktidarın elinde mağdur olacaktır” diye belirtti.
 
 ‘ADALETSİZLİK HER YERDE’
 
Türkiye’nin her yerinde adaletsizliklerin giderek arttığını dile getiren Temelli, şöyle devam etti: “Adaletsizlik göstergelerini görmek istiyorsanız yarın Figen Başkan’ın Ankara Sincan’da duruşması var. Gelin bir kez daha Türkiye’deki adaletsizliğe tanıklık edin. Ne denli büyük bir adaletsizliğin mahkeme salonlarında yankılandığını, mahkeme salonlarında yaşandığını bir kez daha görün. Türkiye’de adaletsizliği görmek istiyorsanız, öyle çok uzağa gitmeyin daha dün KCK ana davasına dair Yargıtay ilanı her yerde paylaşıldı. Adaletsizliği ne boyutlara geldiğini adaletsizliğin siyasi komplolardan nasıl beslendiğini gelin görün. Evet, adaletsizlik her yerde. Tabi ki ekonomide de çok büyük adaletsizlik var. Çok ciddi bir adaletsizlik var ve bu adaletsizliğin en temel nedeni, diğer adaletsizliklerde de olduğu gibi bugünkü iktidardır. Adaletsizliklere, adaletsizlik katıyor. Hukuksuzluğa hukuksuzluk katıyor. Savaş ekonomisiyle, şiddet ekonomisiyle, savaş politikalarıyla, şiddet politikalarıyla, ayakta durmaya çalışıyor. Bakın, ekonomik göstergeler aslında her akşam televizyonlarda gördüğümüz, dolar şu oldu, borsa bu oldu değildir. Ekonomik göstergeler topluma ait göstergelerdir. Bunlara dönüp baktığınızda hem adaletsizliğin boyutunu hem de ülkenin içine sürüklendiği durumu görmeniz mümkün.”  
 
‘SAVAŞ POLİTİKALARI ÜLKEYİ BU DURUMA SÜRÜKLEDİ’
 
Türkiye’nin son 1 yılda yüzde 1’in üzerinde bir küçülme yaşadığını dile getiren Temelli, “Küçülen bir ekonomi zaten büyük bir sorunları yaşayan ekonomidir. Bu denli sorunların yaşandığı bu ülkede iktidarı herhangi bir sorunları çözmek adına attığı adımları görmeniz mümkün değildir. Küçülen bir ekonomi olmasına rağmen iktidar sabah akşam savaş politikalarında ısrar ederek silahlanma yarışını dünyada kimseye kaptırmamakta bu konuda ilk sırada gelmektedir. Evet, en dramatik silahlanma çalışmaları Türkiye’de yaşanmaktadır. Oysa ekonomi küçülüyor. Çok ciddi sorunları var. Dar boğazdayız, sıkıntı büyüyor ama dönüp baktığınızda s-400 alıyorsunuz ve bugün Amerika’da hala Cumhurbaşkanı silah pazarlığı yapacak durumda. Diğer tarafta nükleer santral diğer tarafta nükleer santrale bağlı olarak nükleer başlıklı füze anlaşmalarının peşinde koşan bir iktidar. Bu savaş politikaları ülkeyi işte bu duruma sürüklemiştir. Diğer taraftan bugün Suriye sınırında yapılan yığınak, bugün pençe harekatları, aslında tam da bu iktidarın ayakta durmak için ülkeyi bu düşman hukukuna bu ayrımcı politikalara sürüklediği yerdir” ifadelerini kullandı.
 
‘EN YOKSUL İLLER KÜRT İLLERİ’
 
Türkiye’de ekonominin son 5 yılda yüzde 30 gerilediğini vurgulayan Temelli, “Yani yüzde 30 yoksullaşmışız. Yüzde 30 ortalamada yoksullaşmışız. Oysa toplumun geniş kesimlerine baktığımızda yani toplumun yüzde 80’i çok daha büyük boyutta yoksullaşmış. İşte bu akıl dışı ekonomi yönetimi, bu akıl dışı siyaset, bu akıl dışı dış politikanın bedelini toplum ödüyor. Kişi başına gelir 8 bin 800 dolara gerilemiş. 12 bin dolardan 8 bin dolara gerilemiş, son 5 yılda 6 yılda gerilemiş durumda. Bütün bu yoksullaşmanın çok ciddi bir bedeli tabi ki halkın, toplumun, emekçilerin, kadınların, çocukların sırtına yükleniyor. Mültecilerin sırtına yükleniyor ve Kürtlerin sırtına yükleniyor. Evet, bu ülkeye, yoksulluk haritasına baktığınızda neden Kürt illeri başta geliyor bunu görüyorsunuz. Sadece kişisel gelirlerde yoksulluk yok. Eğitime baktığınızda da bunu görüyorsunuz. Sağlığa baktığınızda da bunu görüyorsunuz. Sosyal güvenliğe baktığınızda da bunu görüyorsunuz. 8 milyon insan Türkiye’de yeşil kart dediğimiz aslında bütün ülke olarak utanacağımız bir sınırın altında yaşıyor. Yani sosyal güvenlik hizmetine ulaşması mümkün değil. Gıda yoksulları var. Çocuklarımız iyi beslenemiyor. Evet, bu hepimizin tüm ülkenin aslında utanç hanesine yazılacak rakamlar, göstergeler. Bunun müsebbibi tabi ki iktidar” diye konuştu. 
 
‘ADALETSİZLİĞE DUR DİYEBİLİRİZ’ 
 
Temelli, son olarak şunları dile getirdi: “Bugün resmi işsizliğe bakın yüzde 13. Bu resmi rakam. Gayri resmi rakamlara baktığınızda ya da çeşitli güvenilir kuruluşların yaptığı araştırmalara baktığınızda işsizlik devasa boyutta. Yüzde 20’lere yaklaşmış boyutta ki, Bugün hem Avrupa ülkeleri açısından hem OECD ülkeleri açısından bir rekor. Enflasyon resmi rakamlara göre düşüyor ama çarşıya pazara çıktığınızda zam furyasından geçilemiyor. İngiliz turizm firması iflas etti. Bu iflasın bile en büyük bedelini Türkiye ödeyecek. Neden? Yanlış turizm politikası yüzünden, ucuz turist politikası yüzünden bugün dünyada nerede bir iflas varsa bunun en ağır bedelini işte bu iktidar yüzünden, Erdoğan rejimi yüzünden, Türkiye halkları ödüyor. Dışarıda 150 bin turisti varmış firmanın 80 bini Türkiye’de. İşte 2008’de küresel kriz çıktığında teğet geçti diyenler, o krizi yönetemedikleri için bugün her alanda kriz derinleşiyor. O yüzden de diyoruz ki bir an önce toplumun bütün kesimlerinin yan yana gelerek demokrasi ittifakında buluşarak her yerde büyük dayanışmalar göstererek bu krize karşı bu iktidara karşı mücadelesini yürütmelidir. Dayanışma gücünü ortaya koymalıdır. Mahallesinde, iş yerinde, meclislerini oluşturarak, o dayanışma ağlarını kurarak bu iktidara karşı bu mücadeleyi, hep birlikte yükseltmeliyiz. Unutmayalım, soysuz bir siyasetle, soylu yalanlarla, damat ekonomisiyle gidecek bir yolumuz yok. Ancak ve ancak faşizme karşı yan yana gelerek omuz omuza gelerek bu büyük adaletsizliğe dur diyebiliriz.”
 
‘İKTİDARIN VARLIK NEDENİ SÖMÜRÜNÜN SÜRDÜRÜLMESİNE DÖNÜK’
 
Türkiye’de yapısal bir krizin olduğunu dile getiren SKYP Eş Genel Başkanı Cavit Uğur, AKP’nin uygulamış olduğu politikaların bu krizi daha da derinleştirdiğini söyledi. Krizin bütün yükünün emekçilere çıkarılmak istendiğini dile getiren Uğur, “Sadece İstanbul’da 1,6 milyar AKP’li müteahhittin borcu varlık fonuna devredilmiştir. Kimin parasını kime devrediyorsunuz? Bugün emekçilerin sırtından alınmış vergilerle AKP’li müttehitler kurtarılmaya çalışılıyor. Bunları kabul etmek imkansızdır. Türkiye’de gerçekten bir hukuk rejimi olmuş olsa insanlar her yerde buna isyan ederdi.  Bu iktidarın varlık nedeni bu sömürü düzenin sürdürülmesine dönüktür”  diye konuştu.
 
‘ELİMİZDEN GELENİ YAPACAĞIZ’ 
 
Daha sonra konuşan ESP Eş Genel Başkanı Şahin Tümüklü de, “Kapitalizm insanları, doğayı öldüren bir sistemdir. Çok uzun bir süredir bu krizin sonuçlarını yaşayanlar olarak bir gudubet devlet sistemiyle katlı karşıyayız. Kürt sorununda merkezinde durduğu bir saldırı politikasıyla karşı karşıyayız. Bunların saldırıların karşısında ne istediğinizi daha net bir şekilde ortaya koymalıyız. Kongremizi belirlemiş olduğu hedefler çok yerindedir. Belki bir yönüyle geç kaldık diye biliriz. Bu anlamıyla bunun içerisinde yer alacağız. Ve elimizden geleni yapacağız. Aksi takdirde her dönemde bununla karşı karşıya kalmaya devam edeceğiz” diye ifade etti. 
 
‘BU DÜZENİ DEĞİŞTİREBİLİRİZ’
 
Son olarak söz alan HDK Eş Sözcüsü Gülistan Kılıç Koçyiğit, şunları dile getirdi: “Bizler yaşamın içerisinde bir kriz yaşıyoruz. Belki sayılarla bu kriz ifade edilebilir. Ama bütün bu sayılar bu krizi açıklamakta yetersiz kalır. Biz bugün krizi çocuğuna defter alamadığı için kendisini yakmak zorundan kalan babadan biliyoruz. Bizler bugün pazara gidip de bir şey alamayan Ayşe teyzeden biliyoruz. Onun için bugün krizi çok yönlü yaşıyoruz. Sayıştay bir raporunu açıklamak istiyorum size. Sarayın bir günlük harcaması 4 buçuk milyon. Her birimizin vergileriyle toplanan paralar bir hortum tarafından talan ediliyor. Bu yönüyle alın terimizin karşılığını alamıyoruz. Bu sistemden çıkış yolunun mümkün olduğunu düşünüyoruz. Türkiye'de sendikaların yürüttüğü kampanyalar elbette var. Bizim kampanyamız da bu yönüyle buna bir destektir. Bize çok söylendi ‘aynı gemide miyiz’ diye.  Hayır bizler aynı gemide değiliz. Biz yoksulların gemisindeyiz. Bütün ezilenler olarak birleşirse bu düzeni değiştireceğiz. Bizler, kadından, doğadan, emekten yana bir düzenden yanayız.”