Özgökçe BM’de konuştu: Sessiz kalındığı sürece saldırı olağanlaşır

img

HABER MERKEZİ - Yerine kayyum atanan Van Büyükşehir Belediye Eşbaşkanı Bedia Özgökçe Ertan, BM İnsan Hakları Konseyi'nin 42'nci oturumunda video konferans ile yaptığı konuşmada,  “Türkiye’de Kürt sorununun çözümsüzlüğü ve buna bağlı olarak yaşanan hak ihlallerine sessiz kalındığı sürece saldırı tüm dünyada olağan bir hal alacak” dedi.

İçişleri Bakanlığı'nın, haklarında soruşturma yürütüldüğü gerekçesiyle görevden alarak yerine kayyum atadığı Van Büyükşehir Belediye Eş Başkanı Bedia Özgökçe Ertan Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Konseyi'nin 42. oturumuna video konferans ile katıldı.

Ertan, oturumda kayyum atamaları, eşbaşkanlığa yönelik saldırılar ve kadın mücadelesine ilişkin konuşma yaptı.

Ertan’ın konuşmasında şunları belirtti:  

"Aranızda olmak, Kürt halkının seçme ve bizlerin de seçilme hakkının elimizden alınmasına neden olan Türkiye’deki hukuksuzluğu doğrudan ifade etmek isterdim. Ancak hakkımızda ne bir yargı kararı ne de bir tutuklama kararı olmasına rağmen, üstelik iki dönem parlamenter olarak da görev almama rağmen görevden uzaklaştırılmamızdan hemen sonra hakkımda yurtdışı çıkış yasağı konuldu. Bizler bir siyasi anlayışın, siyasi partinin tarafı olarak Kent yönetimlerine halkın doğrudan halk meclisleri adı altında katılımcılığını sağlayan,  kent bütçesinin toplumsal cinsiyet eşitliğine ve özellikle de denetlenebilir, şeffaf ve katılımcılığa dayalı hazırlanmasını sağlayan bir yaklaşımı esas aldık. HDP olarak da Türkiye halklarına bunu vadettik.  Yerel yönetim deneyimlerimizden devraldığımız demokratik yönetim modelini güçlendirerek devam ettirdik. Bizim yerel demokrasi anlayışımız daima demokratik, ekolojik, kadın özgürlükçü uygulamalara dayandı.

‘YÖNELİM KADIN KAZANIMLARINA SALDIRMAKLA BAŞLADI’

2014’ten bu yana yerel yönetimlerde uyguladığımız eş başkanlık sistemi de kadın özgürlük ve eşitlik mücadelesini derinleştiren ve yayan bir sistem olarak kadının politik dönüştürücü gücü ile katılımcı, çoğulcu, yatay, demokratik bir toplumsal yapıyı ve yaşamı inşa etmenin iddiasını taşıdı ve taşımaya da devam ediyor. Ancak Türkiye’de iktidarı elinde tutan ve bugün ırkçı parti MHP ile yan yana duran AKP partimize ve yerel yönetim modelimize yönelimini her zaman kadınlara ve kadın kazanımlarımıza saldırmakla başlatmıştır.

Kayyımların ilk işi bin bir emek ve mücadeleyle elde edilen kadın kazanımlarını ve kadın iradesini gasp etmek oldu. İrade gaspının ve erkek egemenliğinin tezahürü olan kayyumlar, eşbaşkanlık sistemini hedef alarak eşbaşkanlarımızı tutukladı; kadın merkezlerini, kadın sığınma evlerini, kadın yaşam alanlarını, kadın emeği pazarlarını, kadın politikaları daire başkanlıklarını ve müdürlüklerini kapattı. Bunlarla yetinmeyerek bu merkezlerde çalışan kadınlar işlerinden çıkarıldı, kadın merkezi çalışanlarına davalar açıldı. Yerel demokrasi anlayışına örtüşmeyen, merkezden ve AKP’nin talimatlarıyla hareket eden kayyımlar, kadınlar için hayati önem taşıyan kadına yönelik şiddet merkezlerini ya kapattı ya da bu merkezlerin adlarındaki “kadın” ifadesini çıkarıp bu merkezlere ‘aile merkezi’ adını verdi. Bu merkezler şiddete uğrayan kadınların şiddet gördükleri hanelerden uzaklaşmak için sığındıkları ve kadın dayanışmasıyla güçlendikleri yerler olmaktan çıkarılarak sözde 'aile birliğini korumak' adına, kadına yönelik şiddeti meşrulaştıran kurumlara dönüştürüldü. Yani yaşam alanlarını kadınsızlaştırmaya çalışan iktidar, kadın mücadelesi yürüten yerel mekanizmaları doğrudan hedef aldı.

 ‘SESSİZ KALINDIĞI SÜRECE SALDIRI OLAĞAN HAL ALACAK’

Üye ülkelerin yükümlülüklerinin özellikle hatırlatıldığı ve uyarıldığı bu raporlara rağmen Türkiye demokratik bir ülke olma çabasının aksine giderek totaliter ve evrensel değerleri hiçe sayan bir rejimle yönetilmeye devam etti. Özellikle BM ve üye ülkelerin temsilcilerinin bilmesi gerekir diye düşünüyorum. Türkiye’de Kürt sorununun çözümsüzlüğü ve buna bağlı olarak yaşanan hak ihlallerine sessiz kalındığı sürece BM’nin özünü oluşturan evrensel değerlerin yok oluşu, adalet, özgürlük, insan hakları gibi temel haklara saldırı giderek tüm dünyada olağan bir hal alacak.

‘MEDYAYA GERÇEK DIŞI BEYAN SERVİS EDİLDİ’

Demokratik yollarla seçilmiş olan biz her üç Kürt kentinin belediye eşbaşkanları, herhangi bir mahkeme kararı olmadan görevden uzaklaştırıldık ve kayyım atanması için hükümetin öne sürdüğü gerekçeler, kanıtlanamayan gerçekdışı beyanlar gerekçe gösterildi, medyaya bu gerçek dışı beyanlar servis edildi. Gerek kayyımın atanması ve gerekse sonrasında biz seçilmişlere ilişkin yargılama süreçlerinin hukuk ilkelerine ve devletin bağlı olduğu uluslararası insan hakları yükümlülüklerine uygun olarak yürütülmesinin sağlanması, bu sürecin uluslararası kamuoyunca da takip edilmesi bizler açısından oldukça önemlidir.

‘SUÇLAMALAR SORUŞTURMA KONUSU OLMALI’

Bu bağlamda BM, bir an önce kendi içerisinde ülke temsilcilerinin olduğu bir mekanizma kurmalı ve bizlere yöneltilen suçlamaların hiçbir gerçekliği olmadığını, bizlerin seçilme ve bize oy veren Kürt halkının, özellikle de kadınların seçme hakkını koruma altına alan bir soruşturma grubu kurmalıdır. Bizlerin demokrasi adına, hukuk adına ve tüm evrensel değerler adına beklediği budur."