Önlü: Saldırılara karşı örgütlü parti ve toplumun duruşu sonuç alacak

img
ANKARA - Örgütlenme konferanslarında tespit ettikleri ve ilk önce aşılması gereken iki temel sorunun “merkezileşme” ve “temsiliyet” olduğunu belirten HDP Eş Genel Başkan Yardımcısı Alican Önlü, güçlü bir parti ve toplum örgütlenmesini hedeflediklerini söyledi. 
 
Halkların Demokratik Partisi (HDP), “Demokratik siyasetle faşizmi yıkalım, Türkiye’yi demokratikleştirelim” şiarıyla 7 bölgede düzenlediği örgütlenme konferansları ardından 1’inci Merkezi Örgütlenme Konferansı’nı Diyarbakır’da gerçekleştirirdi. HDP’nin Örgütlemeden Sorumlu Eş Genel Başkanı Alican Önlü, konferans sürecini Mezopotamya Ajansı’na (MA) değerlendirdi.
 
BASKILARA KARŞI ÖRGÜTLÜ TOPLUM
 
HDP’nin kurulduğu dönemdeki siyasi koşulları hatırlatan Önlü, “Çözüm süreci vardı. O koşullarda yürütülen müzakere süreci geniş bir hareket alanı sağlamıştı. Bundan kaynaklı çok güçlü bir örgütlenme ihtiyacı duyulmadı. Konjonktür HDP’nin büyümesine katkı sundu. Bunlar neydi? İmralı’daki görüşmelerde Sayın Öcalan o dönem siyasete müdahale etti. Yine toplum buna dahil oldu.  Ama 7 Haziran sonrası baskılar, anti-demokratik uygulamalar arttı. Hak arayışının ortadan kaldırıldığı bir zemine gidildi. Koşullar tersine dönünce bu defa bütün bu saldırılara karşı örgütlü bir toplumun, örgütlü bir partinin karşı duruşu ciddi sonuç alacaktır. Saldırıları ancak örgütlü bir güç bertaraf eder. Örgütlü toplumun örgütlü bir partiye ihtiyaç duyduğu böylesi bir dönemde konferanslarımızı başlattık” ifadelerini kullandı. 
 
GÜÇLÜ FİKRİYATA GÜÇLÜ ÖRGÜT
 
Parti olarak uzun süre bir tartışma yürüttükten sonra temel sorunları tespit ettiklerini aktaran Önlü, şunları söyledi: “HDP’nin güçlü bir fikriyatı var. Bunun Türkiye toplumunda ciddi karşılığı var. 7 Haziran ve 23 Haziran'da güçlü bir siyasal sonuç çıktı. Bu sonuçla beraber ortaya çıkan umut halkımızı partiye bağladı. Bu umut partimize ciddi bir sorumluluk yükledi. Sonra baktık ki haklarımızın bu partiye duyduğu güven, umuda denk bir örgütlü yapımız yok. Tartışmalar sonrasında, ‘Güçlü fikri olanın güçlü bir örgütünün olması gerekir’ tespitinde bulunduk. Toplumun ihtiyaç duyduğu bütün alanları örgütlemek, demokratik siyaseti örgütlemek, kimlik isteme taleplerini örgütlenme veya kazanımlarını örgütlemek gerekiyor. Örgütü yöneten de kadrolardır. Bu paradigmayı bir arada örgütleyebilecek, yürütebilecek onun geleceğine dair güvence mekanizmaları oluşturabilecek kadrosu da olması gerekiyor. Konferanslarımızı bu ihtiyaç üzerinden oluşturduk ve ilk önce kendi yerellerimizde tartışmalarla başladık.” 
 
‘BAYAĞI MERKEZİLEŞMİŞİZ’
 
Konferans sürecinde temel aşılması gerekenin “merkezileşme sorunu” olduğunu gördüklerini söyleyen Önlü, “Fikriyatı yerele dayalı olanın örgütleme modelinin, siyaset yapma tarzının ve karar alma mekanizmalarının tümüyle yerelden oluşturulması gerekiyor. Dikey değil yatay bir ilişkinin sağlanması gerekiyor. Baktık ki biz bayağı bir merkezileşmişiz. HDP yönetiminin de karar alma aşamasından tutun da yönetme tarzına, sorunları çözme tarzına kadar merkeziyetçi dikey bir yapıda olduğunun tespitini yaptık. Ama fikriyatımız bu değil. İlk önce aşılması gereken merkezileşmedir. Çünkü Üçüncü Yol ve paradigmamızın bütün saç ayakları da yerele dayalı. Üçüncü Yol, HDP’nin kuruluş aşamasın da gerekçesiydi zaten” değerlendirmelerinde bulundu. 
 
Merkezileşme sorununun birçok olumsuzluk getirdiğini belirten Önlü, “Paradigmamızda genel bir tanım vardır; merkeziyetçi olan her şey erkektir, doğal, yerel olan her şey de kadındır. Devlet merkez karakterlidir. Toplum yerel karakterlidir. Toplumu da kadınla tarif ediyoruz. Onun için tabi ki en başta aşmamız gereken sorunun merkeziyetçilik olduğunu söylüyoruz. Bu noktada en büyük güvencemiz özellikle 40 yıldır devam eden Kürt kadın mücadelesidir. 40 yıldır bütün merkezlere, iktidarlara ve kendisinin reddine karşı bir mücadele geleneği vardır” dedi. Merkeziyetçi siyasetinin “yaşlı siyaset” olduğunu de belirten Önlü, “Biz yeni bir partiyiz, yeni paradigma ve onun en dinamik enerjisi gençliktir. Tespitlerimizden biri de buydu” dedi. 
 
TEMSİLİYET SORUNU
 
Önlü, konferansta tespit edilen diğer önemli bir sorunun “temsiliyet” olduğunu belirterek, “Temsili demokrasi ve temsili Meclis’te temsil edilenin toplumun varoluşu değil, tersine var olmayışıdır. HDP, faşizme karşı ortak zemin hazırladı. Adımlarımızı atarken, geçmişteki kazanımlarımıza sırtımızı yaslayarak atacağız. Ama yeni bir şey daha yaratmak zorundayız. Asıl ortak mücadele zeminini oluşturan toplumdur. Konferanslar bir şey daha hedefine koydu; bizim örgütlememizden çok, bütün toplumsal kesimlerin kendini örgütlediği meclis tarzında, doğrudan demokrasi dediğimiz toplumsal örgütlülük ayağını oluşturmak” şeklinde konuştu.
 
‘HDP FİKRİYATININ İKİ ALANI VAR’
 
Önlü, şöyle devam etti: “HDP’nin iki alanı vardır. Biri Türkiye biri Kürdistan. Türkiye'de faşizm olduğu için demokrasi cephesi genişlemiyor. O zaman Türkiye cephesinde demokratikleşme sorunu vardır. Konferansımızda, ‘Demokratik siyasetle faşizmi yıkalım Türkiye'yi özgürleştirelim’ dedik. Kürdistan’da da tabii ki demokrasi sorunu var. Ama en temelde Kürdistan halklarının özgürleştirilmesi sorunu vardır. Bugün özellikle Güney Kürdistan'da en büyük sorun Türkiye'nin işgali. Bunun nedeni Kürdistan'daki demokratik ulusal birliğin olmayışından kaynaklı. Konferanslarımızda Kürdistan'da demokratik ulus birliğinin de sağlanması zeminini genişletilmesi kararı aldık.”
 
DEMOKRATİK CEPHENİN ÖRGÜTLENMESİ 
 
Önlü, son olarak “Türkiye'de örgütleme hamlesi derken demokratik cephenin örgütlenmesidir, uzun vadeli demokratik anayasanın örgütlenmesidir ve en sonunda demokratik bir cumhuriyetin örgütlenmesidir. Kürdistan'da ise toplumun taleplerinin toplumcu bir temelde doğru örgütlenmesidir. Toplumcu belediye ve yerel yönetimler modeli temelinde örgütlenmesidir” dedi.
 
MA / Zemo Ağgöz