Temelli STK'lerle bir araya geldi: Sivil anayasayı hep birlikte yapmalıyız

img

MARDİN – Mardin’de STK temsilcileri ile bir araya gelen HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli, “Bu devlet bir hukuk devleti değil. İnsan haklarına, demokrasiye duyarlı değil. İnsan haklarına duyarlı hale getirmek için sivil anayasayı hep birlikte yapmalıyız” dedi.

Mardin’deki temaslarını sürdüren Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Sezai Temelli, il ve ilçe örgütleri ile Nusaybin Belediyesi'ne yaptığı ziyaretlerin ardından kentte bulunan sivil toplum örgütleri, iş insanları ve Kent Konseyi bileşenleriyle bir araya geldi.

Mardin Büyükşehir Belediyesi tarafından organize edilen buluşma, Maridin Otel’de gerçekleşti. HDP’li vekiller Tuma Çelik, Pero Dundar, Ebru Günay, Tayyip Temel, Mardin Büyükşehir Belediye Eşbaşkanları Ahmet Türk ve Figen Altındağ ile partili ilçe belediye eşbaşkanları da buluşmada yer adlı.

Toplantının açılış konuşmasını ev sahibi olarak Mardin Büyükşehir Belediye Eşbaşkanı Ahmet Türk yaptı.

TÜRK: HALKIN TALEPLERİNİ DOĞRU OKUMAYANLAR GİDİCİDİR

Düzenledikleri bu toplantının geç kalınmış bir toplantı olduğunu belirterek sözlerine başlayan Türk, “Tüm demokratik ilkelere, demokrasiye sahip çıkanları cezalandırmaya yönelik bir anlayış ile karşı karşıyayız. Bugün bu hükümetin gerçekten demokrasiden yana olanları sindirmeye, susturmaya yönelik siyaset izlediğini görüyoruz. Burada bize düşen hem yerelde hem de genelde doğru bir dayanışma göstermektir. Bu dönemde daha fazla demokrasi birliğine ve ittifakına ihtiyaç var. Geçen yerel seçimlerde aslında parti olarak bunun ilk adımını attık. Bugün demokrasi ittifakı başarılı oldu. Kürtlerin demokrasiye sahip çıkmasından kaynaklanan bir sonuç elde edildi. Eğer gerçekten bir araya gelebilirsek, doğru siyaset izleyebilirsek, inanıyorum ki baskıcı politikalar, Kürtleri, aydınları susturmak isteyen anlayış halkımızın zihninde mahkum olacaktır. Bugün Türkiye’yi ne hale getirdiklerini daha iyi görebileceklerdir. Bu ittifak aslında bir ders verdi. Halkı önemsemeyen, halkın taleplerini doğru okumayanlar gidicidir. Aslında bu iktidar da böyle bir süreçle karşı karşıyadır. Ama buna rağmen sindirmeye, susturmaya çalışan bir anlayış ile karşı karşıyayız” diye konuştu.

‘KISA SÜREDE BELEDİYEMİZİ AYAĞA KALDIRACAĞIZ’

Mardin’i yönetme iddiaları olduğunu, ancak Büyükşehir Belediyesi’ni devraldıkları günden bu yana sorunlarla karşı karşıya kaldıklarını ifade eden Türk, ekonomik olarak güçsüzleştirilmiş, işçi ve memur maaşlarını bile ödeyemeyecek halde olan bir belediyeyi devraldıklarını söyledi.

‘STK’LERE DE GÖREV DÜŞÜYOR’

Bu durumu ancak doğru projeler ve dayanışma ile aşabileceklerini belirten Türk, bu noktada hem kent halkına hem de sivil toplum örgütlerine büyük görevler düştüğünü kaydetti. Türk, “Belediyemizi birlikte yönetelim. Geldiğimiz günden bu yana sorunlar ve tahribatları ortadan kaldırmaya çalışıyoruz. Bizi güçsüzleştirmeye çalışan, yürüttükleri politikalarla bizi halkla karşı karşıya getirmeye çalışan anlayıştan belediyeleri devraldık. Geldiğimiz gün işçilerin maaşları dahi ödenmemişti. Yapılan usulsüzlükler ile ilgili hem kamuoyuna hem de halkımıza bilgiler sunmaya çalıştık. Aslında herkes bunun farkında. Biliyoruz ki halkımız bizden hizmet bekliyor ve belediyemizi ayağa kaldırmak zorundayız. Bugün halkımıza istediğimiz noktada hizmet verecek durumda değiliz ama gün geçtikçe toparlıyoruz. İnanıyorum ki kısa süre sonra da belediyemizi ayağa kaldıracağız” dedi.

‘TAVİZ VERMEYECEĞİZ’

Belediyeleri ile ilgili dedikodular yaratılmaya çalışıldığını da dile getiren Türk, şunları belirtti: “Çok iyi biliyorsunuz ki TEDAŞ elektriği kestiği gün burada birileri devreye girdi. Halkı parka çağırdı. Su kesildiği için bize karşı bir tezgah kurulmaya çalışıldı ama halkımız buna değer vermedi. Bundan sonra da buna benzer birçok olay ile karşı karşıya gelebiliriz. Bizim yaptığımız çalışmaları bütünleştirip, doğru bir dayanışma ile bu süreci götürebilirsek, inanıyorum ki bu gün bu provokasyonlara başvuranlar bundan bir şey çıkmayacağını görecektir. Halkın belediyesini rahat bırakacaktır. Kayyumun halkın iradesine devredilen bir belediye de hala belediyenin sahibi gibi görülmesi gerçekten demokrasi açısından büyük bir ayıp. Bugün bile belediye çalışmasına müdahale edebilecek bir anlayış var. Şunu çok iyi bilsinler asla ve asla taviz vermeyeceğiz. Yolsuzluklarını bir bir ortaya koyacağız. Bizi tehditle, korkutarak sindireceklerini zannediyorlarsa yanılıyorlardır. Asla taviz vermeyeceğiz.”

Ahmet Türk’ün ardından HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli konuştu.

TEMELLİ: BİZİ BU HALE GETİREN CUMHURBAŞKANLIĞI HÜKÜMET SİSTEMİ

Sivil toplum örgütleriyle Diyarbakır’da bir araya gelmeye başlayıp, dün Urfa’da bunu sürdürdüklerini dile getiren Temelli, “Her şeyden önce bir Türkiye fotoğrafına ihtiyaç var. Aslında her şey çok net. Bugün dönüp baktığınız da ‘Bu fotoğrafı nasıl tanımlıyorsunuz?’ diye kime sorsak, herkes buna ‘kriz yumağı’ der. Yaşamın neresine bakarsanız bakın karşınıza çıkan şey, krizdir. Hem iktisadi, hem siyasi alanda budur. Dolayısıyla bu kriz yumağının içerisinde kalmış, mahkum edilmiş bir hayatımız var. Kutuplaştırılmış siyasetin sonucudur. Bu dün başlamadı tabi bunun tarihsel geçmişi çok öncelere dayansa da belki de fotoğrafı en belirgin hale getiren dönem son 4 yıl içinde yaşadıklarımız. Hele hele bu son dört yılın bizi getirdiği yer, bugün ortaya çıkan krizdir” dedi.

“Bizi bu hale getiren Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi” diyen Temelli, devamında “Bunu bir tek biz söylemiyoruz. Bir tek biz söylesek bir muhalefet sesi olarak değerlendirebilir. Ama bunu bizzat iktidar partisi de söylüyor; ‘Bir sorunumuz var. Bunu tartışmamız, MR çekmemiz lazım, rehabilite etmemiz, yasalarda belli değişiklikler yapmamız lazım’ diyorlar. Demek ki iktidar partisi bile bunları söyleyecek hale gelmiş ise sorunun teşhisinde artık Türkiye ortaklaşıyor. Cumhurbaşkanı Hükümet sistemi geçmişten bugüne gelen vesayetçi anlayışın, tekçi anlayışın kristalize olmuş en belirgin biçimi. Şimdi bizim hepimizin böyle bir sorunu var. Teşhiste ortaklaşıyorsak tedaviyi de hep beraber bulmamız lazım” diye belirtti.

TÜRKİYE SİYASETİNE ‘ÜÇÜNCÜ YOL’ İLE MÜDAHALE ETTİK

İktidarı eleştirip, yerden yere vururken muhalefet olarak “Ne yapmalı? Nasıl yapmalı?” sorularına da yanıt aramak zorunda olduklarını belirten Temelli, şöyle devam etti:

“Bugün iktidarın içinde bulunduğu bu sistem meselesi beraberindeki tüm krizlerin ortak hali olan yönetememe meselesini önümüze getiriyor. Yönetemedikçe bu kriz yumağını daha da büyüten bir iktidar anlayışı ile karşı karşıyayız. O zaman öyle bir adım atmalıyız ki yönetememe haline çözüm üretmeliyiz. Biz de yerellerde iktidarız, birçok yerde de yerelin iktidarını değiştirdik. Dolayısıyla güçlü bir parti ve güçlü bir siyasetiz. Siyaset gücümüzden esinlenerek, çözüm üretmekte iddialıyız. Özellikle 31 Mart seçimleri sonrasında stratejik ve taktiksel olarak önemli bir adım attık ve Türkiye siyasetine müdahale ettik. Bu kutuplaşma halinin sonlanması için. Seçim döneminde bir tarafta Millet, bir tarafta Cumhur ittifakı olarak kutuplaşmanın adresleri de belliydi. Her iki kutbun da HDP ile yan yana gelmeme gibi bir tutumu olduğunu da biliyorduk. Bu kutuplaşma halinin bir çözümsüzlük hali olduğu konusunda hepimiz hemfikirdik ve böyle bir noktada Türkiye siyasetine müdahale ettik. Türkiye siyasetine müdahale etmek Türkiye siyaseti ile sınırlı bir müdahale değildir. Avrupa’sından Ortadoğu’suna geniş bir coğrafyaya müdahaledir. Çünkü siyaset sıkışmıştır, çözüm üretememektedir. Siyasetsizlikle karşı karşıyayız. Çözüm üretemediğiniz yerde savaş vardır, yoksulluk, işsizlik, kriz vardır. O yüzden müdahale etmek önemlidir. Bu ‘Üçüncü Yol’ müdahalesidir. Gelin birlikte çözüm üretelim müdahalesidir. Fakat bu iktidara karşı bu hamle önemliydi ve başardık.”

ÜLKENİN SON DÖRT YILDA GELDİĞİ NOKTA KAYYUM ZİHNİYETİ

Bu Üçüncü Yol hamlesinin toplumda karşılık bulduğunu söyleyen Temelli, bugün Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin tartışılıyor olmasının temel sebebinin de bu hamle olduğunu vurguladı.

Türkiye’nin son dört yılda geldiği noktanın kayyum zihniyeti olduğunu ifade eden Temelli, şunları ekledi: “Bu sadece bir iktisadi bir tahribat değildir. Bundan önce kentin tarihine, kültürüne, geçmişine, kimliğine, halklarına yönelik öyle bir tahribattır ki tam da tekçi, otoriter rejimin tahribatıdır. Bugün hala bunu sürdürme niyetinde olanlar, bugün hala kayyumcu zihniyetin artıklarının topluma dayatmaları karşımıza çıkıyor.

TEŞHİSTE ORTAKLAŞTIĞIMIZ GİBİ TEDAVİDE DE ORTAKLAŞMAMIZ GEREKİYOR

Kayyumun izlerini temizlemeli, otoriter anlayışa karşı çıkmalıyız. Bunun için her şeyden önce en temel sorumluluğumuz, tarihimize, kimliğimize karşı sorumluluğumuz bu mücadeleyi vermektir. Ama bu mücadeleyi verirken, yeni geleni de karşılamak ve hep birlikte inşa etmek gerekir. Teşhiste ortaklaştığımız gibi tedavide de ortaklaşmamız gerekiyor. Bu nedenle hemen 31 Mart’tan sonra Türkiye’ye bir çağrı yaptık. Dedik ki şimdi Demokrasi İttifakı zamanıdır. İki kutbun birlikte hareket edeceği, aslında Cumhur ittifakının yeni versiyonlarına dair eğilimler belirlendi. Bunlar krizden çıkış değil, bunu sürdürme çabasıydı. Bunu karşısına demokrasi ittifakıyla çıktık ve dedik ki; Türkiye’nin ihtiyacı olan demokrasi ittifakıdır. Demokrasi de buluşmalı, yan yana gelmeliyiz. Sorunları çözmek istiyorsak ortak aklı oluşturmalıyız. Ortak vatanda Demokratik Cumhuriyet gibi bir iddiamız varsa ortak vatanda nasıl bir araya geleceğiz, nasıl bir zeminde buluşacağız bunun yolunu ve yöntemini mutlaka bulmalıyız. Ortak iyiyi istiyorsak, ortak geleceğimizi birlikte inşa etmek istiyorsak o zaman birbirimizin yüzüne bakarak, konuşarak yapmalıyız. Türkiye’nin ihtiyacı olan tam da budur.”

‘SİVİL ANAYASAYI HEP BİRLİKTE YAPMALIYIZ’

HDP olarak çağrıda bulundukları Demokrasi ittifakı ve yeni anayasa çağrılarına dair de Temelli, şöyle konuştu: “Demokrasi ittifakı peki ne yapacak. Kestirmesi belli hemen erken seçim isteyebiliriz. Fakat her seçim de bu otoriter seçimi oylayan ve bu vesayetten kurtulmayan bir seçim yapıyorsak o zaman bu bir çözüm değil. Geriye baktığımız dört yılda birçok seçim yaptık ve her seçimde otoriter rejim güçlendi, tecrit tüm Türkiye’yi kapladı. Birçok kurum ve kuruluş tecrit altında hareketsiz bırakıldı. Türkiye’de yakındığımız bürokrasi bile çöktü. O yüzden erken seçim çağrısıyla sorunlarımızı ötelemek yerine daha gerçekçi bir yolda yürümeliyiz. Üçüncü yol tam da bu noktada iki belirgin buluşma alanını önümüze koydu. Dedik ki her şeyden önce kendi anayasamızı yapmalıyız. Evet, bugün cunta anayasası ile yaşıyoruz. 12 Eylül cunta anayasası Türkiye’ye bir sistem dayatıyor ve bu sistemin geldiği nokta Cumhurbaşkanlığı Hükümet sistemi. Yani otoriter bir sistem. 12 Eylül’den bu yana bu anayasa yamalı bohça haline geldi ama her yamada demokratik yere kayma yerine mevcut demokratik kültürünü yitirerek, ayrışmacı bir toplumsal, çöken bir siyasi yapı getirdi. O yüzden anayasamızı yapmalıyız. Evet, bu devletin bir anayasası var ama anayasal bir devlet değil. Bu devlet bir hukuk devleti değil. İnsan haklarına, demokrasiye duyarlı değil. İnsan haklarına duyarlı hale getirmek için sivil anayasayı hep birlikte yapmalıyız. Sosyal, siyasal ve toplumsal haklarımızı koruyan, kendimizi içerisinde bulabileceğimiz, toplum sözleşmesini hep birlikte yazmalı ve bunun için adım atmalıyız. Bu yüzden bugün anayasa tartışmaları gündemdedir. Çoğulcu, demokratik, laik bir Cumhuriyet için nasıl bir anayasa konusunda birçok kesim tartışmaktadır. Hemen bir reçete yazmak yerine herkes tartışmalı, konuşmalı ve ortak çözüm üretmeliyiz. Biz bunu yapacağız. Her yere gideceğiz, her kapıyı çalacağız. Hiçbir ayrımcılık yapmayacağız. Kimseyi ötemeleyip, bu ülkede yaşayan herkesi eşit yurttaşlık temelinde kucaklayacağız. Böyle bir ilkesel adım atacağız.”

‘YARGIDA ADIM ATILMALI’

Demokratik Anayasa tartışmaları yanı sıra Türkiye’de yol temizliği yapılması gerektiğini de söyleyen Temelli, sözlerini şöyle noktaladı: “Özellikle bugün Türkiye’de çok büyük mağduriyetler yaşanıyor. En büyük mağduriyeti de yargı alanında yaşıyoruz. Yargının bağımsızlığını ve tarafsızlığını yitirdiği bir ülkedeyiz. Bundan dolayı binlerce insan haksız, hukuksuz bir şekilde cezaevinde en çok da HDP’liler cezaevinde. Bunun en büyük sebebi de HDP’nin barış adına yaptığı mücadeleden kaynaklı. Yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığının sağlanması için yargıda adım atılmalıdır. Hatırlarsanız 23 Haziran seçimlerinde önce yargı reform strateji belgesini açıkladı. Tüm ülke bunu tartıştı ve beklenti içerisine girdi. Meclis kapanmadan bu konunun gündeme geleceği yönünde beklentiler vardı. Olmadı, adım atılmadı. Bugün dönüp, baktığımız da son dönemde yeşeren bütün umutları yok etmeye yönelik bir anlayışın hala kendisine hayat bulmaya çalıştığını izliyoruz. Nedir işte sınıra askeri sevkiyatlar, pençe harekatı, Suriyeli mültecilere yönelik nefret söylemlerinin yükseltilmesi, Rojava’ya yönelik bir harekatla orada bir alan açılması ve orada bu nefret söylemi ile suçlanan Suriyelilerin gönderilmesi. Bir de aklımızla alay eder gibi buna ‘barış koridoru’ diyorlar. Barış koridoru için böyle bir şiddet ve savaş aklının yaratılması, hem Türkiye halklarıyla, hem Suriye halklarıyla ve bu coğrafyadaki tüm halklarla alay etmektir. Tüm halklara karşı hasmane bir tutumdur. Bunlara son vermek için demokrasi ittifakında, yargı reformundan diğer alanlara güçlü toplumsal ittifaklar yapmak, müzakere zeminleri oluşturmak, geliştirmek büyük önem taşıyor.

‘ANCAK HEP BİRLİKTE BAŞARABİLİRİZ’

Bütün bu adımları, nasıl yapmalı ve ne yapmalı sorularına bulacağımız cevapların en önemli ayağı yerel yönetimler. Yerel yönetimlerde iktidar olduğumuz yerde atacağımız adımlarla sadece o yerelin sorunları için değil tüm Türkiye’ye sorunlarını çözmek için örnek oluşturacağız. Geçmişten gelen deneyimlerimiz var, geçmişten gelen eksiklerimizde var. Eleştiri, özeleştiri vererek, yeniden yapılandırdığımız bir yerel demokrasi anlayışımız var. Bugün burada öncelikle konuşmamız gereken budur. Mardin özelinde, nasıl yapmalı, ne yapmalıyız. İçinde bulunduğumuz sorunlardan nasıl çıkabiliriz. Nasıl nitelikli bir kamu hizmeti üretebiliriz. Bu hizmetin ulaşılabilirliğini nasıl yapabiliriz. Bunu yaparken tarihimize, kimliğimize nasıl sahip çıkabiliriz. Kentimizin kendi Bu kayyumcu, tehditkar, saldırgan şiddete karşı barışın, kadınların, emeğin kentlerini nasıl inşa edebiliriz. Bunu için yerel demokrasi yerinden yönetim önemli bir işlev görecektir. Bunu ancak hep birlikte başarabiliriz. Kentin sağlık, eğitim, işsizlik, tarım sorununa birlikte çözüm üretebiliriz.”

Temelli ardından STÖ temsilcileri ve iş İnsanların taleplerini dinledi.