Şener: Muhalefet süreci iyi yönetirse Erdoğan bir daha seçim alamaz

img

ANKARA - Seçim sonuçlarını değerlendiren CHP Konya Milletvekili Abdüllatif Şener, AKP’nin oy oranın yüzde 38’i geçmediğini ve seçimin Erdoğan için “büyük hezimet” olduğunu belirterek, “Eğer muhalefet süreci iyi yönetirse bundan sonra Erdoğan’ın seçim alacağına ihtimal vermiyorum” dedi.

Türkiye genelinde 31 Mart'ta sandık başına giden halk yerel yöneticilerini belirledi. Ancak yapılan itirazlar ve devam eden oy sayma işlemleri nedeniyle birçok kentte seçilen yöneticiler mazbatalarını alarak iş başı yapamadı. Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Konya Milletvekili Abdüllatif Şener, 31 Mart seçim sonuçları ve yapılan itirazları değerlendirdi. 
 
'ŞAHİBENİN TEK NEDENİ AKP'DİR'
 
Büyükşehir için geçersiz oyların sayım işlerinin sürdüğü İstanbul’daki itiraz sürecine ilişkin konuşan Şener, İstanbul’da olabilecek bir şaibenin ancak hükümet ve AKP tarafından yapılabileceğine işaret etti. Seçimlerden önce yasallaşan, mühürsüz oy ile pusulaların geçerli kılan, sandık kurulu başkanlarının atanmasını sağlayan ve Yüksel Seçim Kurulu (YSK) üyelerinin görev süresini uzatan seçim kanunundaki değişikliklere işaret eden Şener, “Sandıklara hakimiyet kurdular. Şuanda kendi atadıkları YSK üyeleri iş başında. Hem YSK’ye hem sandık kurullarına hem il ve ilçe kurullarına hakim olacaklar sonra da çıkan oylarda şüphe, şaibe var diyecekler. 'Bu şaibenin sebebi muhalefettir' demek mümkün değil. Tek sebebi hükümet ve AKP’dir” dedi. 
 
‘İMAMOĞLU’NUN KAZANMASINI ENGELLEYECEK GÖRÜNTÜ YOK’
 
İstanbul’da sandıkların tekrar tekrar sayıldığını ve önceki dönemlerde bu tarz bir yöntemi görmediğini belirten Şener, şunları söyledi: “Bir parti seçim sonuçlarına itiraz edebilir. Bu yasada açıktır.  Ama bir sandığa itiraz yaparken, ‘bütün sandıklar sayılsın’ demez. Bunun için bir delil, gerekçe veya bir sandıkla ilgili muhalefet şerhi vardır, o muhalefet şerhine istinaden açılıp tekrar sayılmasını isteyebilir. Ama böyle demiyorlar. ‘Tüm geçersiz oylar sayılsın’ diyarlar. Üstelik delilleri ve gerekçeleri yok. Sadece geçersiz oyları değil, bazı sandıklarda da sandığın tamamı sayılsın diyorlar. Doğrudan doğruya seçimlerin oluşturduğu istikrar geleneklerine, yasa hükümlerine aykırı bir prosedürü başlatmış vaziyetteler. Ufak tefek farklar oluyor ama bu farkların Ekrem İmamoğlu’nun kazanmasını engelleyebilecek bir görüntüsü yok şuana kadar.”
 
'BU ERDOĞAN'IN HEZİMETİDİR'
 
Seçimlerde İstanbul ve Ankara gibi iki büyük kentin AKP’den alınmasını değerlendiren Şener, şöyle devam etti: “Bu seçimlerde herkes şunu söylüyordu; Ankara’yı, İstanbul ve İzmir’i hangi parti alırsa bu seçimin galibi odur diye. Özellikle Ankara ve İzmir ile birlikte İstanbul’un alınmış olması son derece de önemli. Seçim sonuçlarına baktığımızda CHP bu üç büyük kenti bu seçimlerde almış görünüyor. Her ne kadar itirazlar devam etse de, bu devlet gücüne dayanarak seçim sonuçlarına değiştirme çabasından ibarettir. Başka bir anlamı yok, halk iradesini göstermiş ve oyunu vermiştir.  2002 seçimlerinden bugüne, 17 yıldır ilk defa Tayyip Erdoğan’ın bir seçim kaybettiğini görüyor seçmenler. Demek ki seçimleri kaybedebilirmiş. O kadar da güçlü değilmiş. Bu kadar medya ve para gücüne rağmen seçimleri kaybetti. Kendi geleneksel oy tabanı da kendisinden rahatsız ve partiyi terk etti diye bakılıyor. Bu doğrudan doğruya Tayyip Erdoğan’ın bir hezimetidir. Tayyip Erdoğan bu seçimlerle 17 yıllık siyasi hayatı boyunca yaşamadığı bir hezimeti yaşamıştır. 1991, 1989 ve 1987 seçimlerinde yaşananan hezimeti yaşamıştır. Bu algısını ve sihrini bozmuş bir hadisedir. Bundan sonra ki seçimlerde inişe geçeceğini düşünüyorum. Eğer muhalefet süreci iyi yönetirse Erdoğan’ın bundan sonra seçim alacağına ihtimal vermiyorum.”
 
‘İSTANBUL’DA 17 YILDA 3 TRİLYON DOLAR RANT OLUŞTURULDU’
 
İstanbul’un AKP’den alınmasını “rant paylaşımı” üzerinden de değerlendiren Şener, AKP’yi, “Saray ve onun oluşturduğu lümpen burjuvazinin yağmasını sağlayan bir iktidar” diye tanımlayarak, şunları ekledi: “İstanbul’da, bu yağma alanlarının en önemlilerinden biridir. Dolayısıyla böylesine büyük bir ekonomik gücün olduğu bir yeri kaybetmiş olmakta son derece önemlidir. 1994’ten beri Tayyip Erdoğan çizgisinin İstanbul’da oluşturulan rantın değerinin ne olduğunu bir hesaplamak lazım. Sadece 17 yılın oluşturduğu rantın, özellikle imar rantının bile 3 trilyon dolar civarında olduğu söyleniyor. Türkiye’nin yıllık milli gelirinin 850 milyar dolar olduğunu düşünecek olursak, aşağı yukarı 4 yıllık bir milli gelire denk gelen bir rakamdır. Ve bunun elinden gitmesi o kadar da azımsanacak, ihmal edilecek bir hadise değil. Bir taraftan ekonomik güç bir taraftan siyasi güç bu seçimlerle geri saymıştır.”
 
‘DAR VE SABİT GELİRLİLER UZAKLAŞMA EĞİLİMİNE GİRDİ’
 
AKP ve Erdoğan’ın kaybetme nedenlerine sınıfsal açıdan bakmaya gerek olduğuna vurgu yapan Şener, Erdoğan’ın lümpen burjuvazinin çıkarlarına dönük politikalar üreten bir siyaseti izlediğini ifade etti. Şener, “Saray ve lümpen burjuvazinin sınıfsal çıkarları maalesef kimlik politikaları izlenmek suretiyle geniş halk kitlelerine de kabul ettirilerek getirilmiştir bugüne kadar. Ama özellikle son ekonomik krizden sonra geniş halk kitleleri, saray ve lümpen burjuvazinin çıkarlarıyla kendi çıkarlarının aynı çizgide olmadığını hissetmeye başlamıştır. Birkaç gün önce açıklanan enflasyon rakamlarına baktığımızda gıda enflasyonu yüzde 30, sebze meyve enflasyonu yüzde 70. Bu dar gelirlilerin, gelirlerinin daha büyük bir kısmını gıda harcaması için kullandığını gösteriyor. Dar gelirlilerinin 100 liralık geliri varsa bunun 70 lirasını gıda harcaması için kullanıyor. Mutfaktaki yangını en fazla hisseden kesimde budur. Ama kriz ortamında saray ve işbirliği halinde olduğu sermaye, kriz ortamında bile kazanmaya devam ediyorlar. Bu durum dar ve sabit gelirlilerde uzaklaşma eğilimini ortaya çıkarmıştır” ifadelerini kullandı.
 
‘NEFRET VE KİN SÖYLEMİ BATIDA GERİ TEPTİ’
 
Erdoğan’ın bir diğer kaybetme nedeni olarak nefret ve ötekileştirici politikaları olduğunu dile getiren Şener, “Sayın Erdoğan’ın bu seçim kampanyasındaki ana seçim stratejisi bile kin ve nefret söylemleridir. Kin ve nefret söylemlerine,  korkuya ve nefrete dayalı bir siyasi çizgi belirlemiş. Bu bazı yerlerde etkili olmuştur. Özellikle Doğu ve Güneydoğu’da bunun etkili olduğunu düşünüyoruz. Çünkü insanların aileleri, hayatları var. Her şeylerini kaybetmeyi herkesin göze almasını kimse bekleyemez. Güneydoğu’da bazı illeri de almışlardır. Ama seçmenin devlet baskısından daha özgürleştiği İstanbul, Ankara gibi batı kentlerinde bu tür söylemler ters tepmiştir. Ve AKP’den uzaklaşmaya yol açmıştır” diye konuştu.
 
‘AKP’NİN OYU YÜZDE 38’DEN YUKARI DEĞİL’
 
Şener, AKP oylarının da yüzde 44 olmadığını da söyledi. İttifakı MHP’nin bir çok kentte seçime girmediğini ve AKP’yi desteklediğini hatırlatan Şener, yüzde 44 AKP oyları arasında en az 6 puanın MHP oylarına ait olduğunu söyledi. Şener, AKP’nin bu seçimde aldığı oyun yüzde 38’den fazla olmadığını ifade etti. 
 
‘BATI İLLERİNDE HDP OYLARI CHP’YE GİTTİ’
 
Batı’daki sonuçların büyük bir kısmında HDP stratejisinin etkili olduğunu söyleyen Şener,“İstanbul ve diğer büyük kentler bağlamında baktığımda HDP oylarının büyük bir kısmının İstanbul’da Ekrem İmamoğlu’na gitmesi muhtemeldir. Ama orada her türlü baskıya karşı özgürleşmiş bir seçmen yapısı var ve özgür iradeleriyle vermiş oldukları oy oluğu anlaşılmaktadır. Ankara’da da durumu tam kestiremiyorum. Ne kadarı nereden geldi diye. Ama diğer batı illerinde Antalya, Adana, Mersin gibi illerde de HDP oylarının önemli bir kesiminin CHP’ye geçtiği görülüyor” diye vurguladı. 
 
‘ÖLÇÜMÜZ ERDOĞAN MI YOKSA ANAYASAL DÜZEN Mİ?’
 
CHP’nin özellikle HDP ve Kürtlere dönük izleyeceği politikalara ilişkin konuşan Şener, şöyle devam etti: “Eğer bir ülkede anayasaya, siyasi partiler kanunu ve seçimler kanununa göre bir parti yasalsa, hukuken meşruuysa, faaliyette bulunuyorsa bunun Meclis'te milletvekilleri varsa, buranın değişik birimlerinde görevli milletvekilleri varsa bu parti meşru bir partidir ve yasal olarak faaliyetini sürdüren bir partidir. Dolayısıyla özellikle Sayın Erdoğan’ın kriminalize ederek, kin ve nefret duyguları eker şekilde partiler arasında ayrışma çıkarmış olmasının peşine takılmanın hiçbir anlamı yoktur. Erdoğan ‘HDP iyidir’ dediğinde iyi, ‘kötüdür’ dediğinde kötü demek zorunda mıyız? Ölçümüz Erdoğan mı olacak, yoksa mevcut anayasal düzen ve hukuk düzeni mi olacak?  Ben işe hukuk düzeni açısından bakarım. Bu çerçevede baktığımızda da ülkenin birliğini, beraberliğini, kardeşliğini, insanların birlikte yaşama iradesini güçlendirecek tarz neyse o tarzın siyasetin tarzı olması gerektiğini düşünürüm. Bu benim kendi görüşüm. Her partide karar organları vardır. Bir takım politikalarla ilgili olarak o karar organları değerlendirmeler yaparlar ve ana çizgilerini belirlerler. Bu değerlendirmelerin sadece bu ülkede insanların birlikte yaşama iradesine katkı sağlar nitelikte olmasını umut ederim.”
 
‘UMARIM PARLAMENTO ÜZERİNE DÜŞENİ YAPAR’
 
Tecridin kaldırılması talebiyle 152 gündür açlık grevinde olan Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı ve HDP Hakkari Milletvekili Leyla Güven’in öncülüğünde devam eden açlık grevlerini değerlendiren Şener şunları ifade etti: “31 Mart seçimlerine girerken bütün partiler daha fazla oy alacak stratejiler peşindeydi. Şimdi bir seçimden çıktık ve geride kaldı. Önümüzde de kısa dönemde bir seçim görünmüyor. Dolayısıyla partilerin şimdi daha sağlıklı düşüneceklerini umut ediyorum. Başta iktidar olan AKP olmak üzere diğer muhalefet partileri de bu tür gelişmeleri daha sağlıklı düşünür ve parlamento olarak üzerine düşen görevleri daha özgür iradeyle yerine getirir diye umut ediyorum. 16 Nisan’da Meclis açılacak. Meclis açıldıktan sonra mutlak suretle bu konuda gündeme gelecektir ve partiler görüşlerini beyan edeceklerdir. Muhtemelen partiler arası görüşmeler olacaktır. Ülkemiz için faydalı bir süreç yaşanır inşallah.”
 
MA / Diren Yurtsever