Buldan: Bir yanda faşizm bir yanda demokrasi seçeneği var

img
ANKARA - HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, grup toplantısında yaptığı konuşmada Türkiye’nin artık bir yol ayrımında olduğunu belirterek, “Bir yanda halklara nefes aldırmayan faşizm bir yanda da ülkeye nefes aldıracak güçlü bir demokrasi seçeneği var” dedi.
 
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, partisinin grup toplantısında konuştu. HDP grubu, PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin sonlandırılması talebiyle 104 gündür açlık grevinde olan Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eş Başkanı ve Hakkari Milletvekili Leyla Güven’in açıklamalarını ve Güven’e destek eylemlerini konu edinen sinevizyon gösterimi ile başladı.
 
Yerel seçimler öncesi son grup toplantılarını gerçekleştirdiklerini belirten Buldan, oldukça kritik bir süreçten geçildiğini vurgulayarak, Türkiye’nin bir yol ayrımında olduğunu söyledi. Buldan, “Bir yanda halklara nefes aldırmayan faşizm var. Diğer tarafta ise, ülkeye nefes aldıracak, herkesi rahatlatacak güçlü bir demokrasi seçeneği var. Bir yanda tüm ülkeyi esir almaya çalışan karanlık var. Diğer tarafta ise aydınlık var” dedi.
 
‘AÇLIK GREVLERİ FAŞİZME DUR DEMEK İÇİN’
 
Güven’in bu karanlığı dağıtmak için 104 gündür açlık grevinde olduğunu belirten Buldan, “Leyla, Hewlêr’de Nasır Yağız ile Galler’de İmam Şiş ile, Kanada’dan Yusuf İba ile, Strasburg’dan Gülistan ile, Kandıra’dan Selma ve Sebahat ve cezaevlerinde 300’ün üstünde can ile bir oldu. Açlık grevleri, zalimlerin kurduğu tecrit sistemine ve faşizme dur demek için yapılan bir müdahaledir. Halklarımıza dayatılan karanlığa ülkeyi teslim etmemek için sürdürülen tarihi bir direniştir” dedi.
 
‘TECRİT FAŞİZMİ AYAKTA TUTMAK İÇİN OLUŞTURULAN BİR SİSTEM’
 
Buldan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Tecride dayanan İmralı sistemi 20’nci yılında. 20 yıldır bu ülke İmralı sistemiyle yönetiliyor. Nedir bu sistemin özü? Sadece bir kişiye tecrit midir? Hayır. Bu sistem; barışı, özgürlükleri, adaleti, eşit yaşamı, emeği esas alan demokratik cumhuriyet seçeneğini engellemek için kuruldu. Tecrit bir sistemdir. Zorbalığa ve hukuk dışılığa dayanan bir yönetim biçimidir. Halkları, kimlikleri, inançları, dilleri dışlayan tekçi, otoriter sistemi kurumsallaştırmak için tecrit sistemini 20 yıldır devrede tutuyorlar. Bugün adalet mumla aranır hale geldiyse, hukuk yok edildiyse bunun doğrudan tecritle bağlantısı var. Demokratik hak ve özgürlüklere, demokratik siyasete, parlamentonun iradesine darbe yapıldıysa, ülke yarı açık cezaevine dönüştürüldüyse bunun ardında yatan tecrit sistemidir. Demokratik hak arayışlarına bir tecrittir. Halkın belediyeleri kayyumlar eliyle gasp ediliyorsa bunun nedeni, halk iradesini hiçe sayan gaspçı yönetim anlayışını iktidarda tutabilmektir. Bu, demokratik halk iradesine bir tecrittir. Binlerce emekçi iş cinayetinde hayatını kaybettiyse, bunu nedeni tekçi iktidarı ayakta tutmaya yönelik sürdürülen sömürü düzenidir. Sömürü sistemini tecrit sistemiyle kurdular. Bu alın teri üzerinde kurulan bir tecrittir. Binlerce kadın her gün sokaklarda katlediliyorsa, tacize ve şiddete uğruyorsa bunun nedeni tecrit sistemiyle kurulan erkek devlet, erkek iktidar, erkek yargı düzenidir. Bu kadına uygulanan bir tecrittir. Evet tecrit; faşizmi ayakta tutmak için oluşturulan bir sistemdir. Mesele sadece İmralı meselesi değildir.”
 
‘LEYLA VE ARKADAŞLARI YAŞAMLARINI ORTAYA KOYDULAR’
 
Tecridin “yönetim biçimi” olduğunu belirten Buldan, Türkiye Cumhuriyeti’nin 20 yıldır “Tecrit Cumhuriyetine”, “Tecrit Devletine” dönüştürüldüğünü söyledi. Buldan, “İşte Leyla arkadaşımız ve yoldaşları, bu gidişatın toplum olarak kabul edilmemesi, sessiz kalınmaması için yaşamlarını ortaya koydular. Ve cesareti yeniden yaydılar. Umudun tutsaklığını kırmayı başardılar. Halklar olarak biz de bunu başarmak durumundayız. Bize dayatılan karanlığa mahkûm olmamak için bu ışığın aydınlattığı yolda ilerlemeliyiz ve ilerleyeceğiz” dedi.
 
‘İNANIN Kİ BAŞARACAĞIZ’
 
Buldan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Ülkeyi tecrit altından çıkartmak için el ele, omuz omuza vermeliyiz. Tecrit sistemiyle dayatılan karanlığa karşı demokratik seçeneği daha da yükseltmeli ve büyütmeliyiz. İnanın ki başaracağız. Açlık grevindeki hayat dolu insanların topluma bulaştırdığı cesaret dalga dalga yayılmaktadır. Her gün büyüyen bu büyük dalga ile faşizmi zorluyor. Bu nedenle bir vekilimize neredeyse 10 bin polis atıyorlar. Siz zannediyor musunuz ki bizim bir vekilimizi talimatla çalışan zırhlar durdurabilir. Durduramaz! Bizler Kenan Evren’lerden, Esat Oktay’lardan, Ağar’lardan, Çiller’lerden korkmadık, sizden de korkmayacağız. Ama siz korkun bizden; Çünkü Leyla’nın yoldaşıyız, Çünkü Nasır’ın gülümsemesiyiz, Çünkü biz haklıyız ve hakkımız olanı alacağız. Tecridi kıracağız, faşizmi sonlandıracağız” diye konuştu.
 
POLİS TACİZİNE TEPKİ
 
Buldan, Ankara’da gözaltına alındığı sırada polisin tacizine maruz kalan Merve Demirel’i de gündemine alarak, “Toplumun güvenliğini alması, kadını tacize ve cinsel saldırıya karşı koruması gereken Emniyet bu iğrenç olaya sahip çıktı, tacizciyi korudu. Peki, kimden güç alıyorlar? İktidardır onlara bu cesareti veren! İşte AKP iktidarının ülkeyi getirdiği nokta budur” ifadelerini kullandı.
 
‘SALDIRILARIN NEDENİ KÜRT DÜŞMANLIĞI’
 
Antalya Serik’te Cizrespor oyuncularına dönük ırkçı saldırıyı kınayan Buldan, “Futbolcular zırhlı araçlarla ayrılmak zorunda kaldı. Kürt düşmanlığı politikasıdır bu saldırıların nedeni. Gözaltı, işkence, taciz, ırkçı saldırı, tüm bunlar AKP’nin seçim kampanyasıyla eş zamanlı olarak devreye sokuldu. AKP’nin seçimlerden anladığı budur” ifadelerini kullandı.
 
‘OLASI PROVAKASYONLARA ZEMİN OLUŞTURUYORLAR’
 
Buldan, partilerine dönük baskılara da dikkat çekti. Erdoğan ve AKP yöneticilerinin HDP’ye karşı seferber olduklarını dile getiren Buldan, şunları söyledi: “Her gün meydanlarda, televizyonlarda akşam sabah HDP’yi hedef gösteriyorlar, tehdit ediyorlar, HDP’ye oy veren 6 milyon insana hakaret ediyorlar. Bizi ırkçı çetelere, Susurluk artıklarına hedef gösteriyorlar. Ağızlarını açıyorlar, hakaret, küfür, tehdit, yalan. Ne ararsan var. Bu nasıl bir seçim kampanyasıdır böyle?
 
Öyle bir algı yaratmaya çalışıyorlar ki kendileri dışında herkes bu ülkede terörist! Bu bir seçim kampanyası değil seçimleri terörize etme kampanyasıdır. Resmen nefret suçu işliyorlar. Olası provokasyonlara zemin oluşturuyorlar. Şunu da net olarak söylüyorum: Bu baskılar bizi asla yıldırmayacak, asla korkutmayacak. Asla bize geri adım attırmayacak.”
 
‘HDP’Yİ GÖRÜNCE 7 HAZİRAN’I HATIRLIYORLAR’
 
Yerel seçimlere dair konuşan Buldan, HDP’nin yerel seçim stratejisini açıklaması sonrası iktidarın kaybetme korkusu yaşadığını aktardı. “HDP’yi görünce 7 Haziran’ı hatırlıyorlar” diyen Buldan, “Halk kazanmasın, halkın iradesi sandığa yansımasın diye ellerinden geleni yapıyorlar. Kara propagandaya sarılıyorlar. Çünkü halka söyleyebilecekleri bir şey yok. Yoksulluk, yolsuzluk, işsizlik, sefalet diz boyu. Halk bunları görmesin diye yok ‘Kandil ittifakı’ yok ‘devletin bekası’ diyerek, gerçekleri saptırıyorlar!” şeklinde konuştu. 
 
‘BUNLARIN KORKUSU KOLTUKLARININ BEKASIDIR’
 
Buldan, şöyle devam etti: “Neymiş devletin bekasıymış. Bir beka sorunu varsa eğer, bunu yaratan sizsiniz! Ülkeyi uçurumun kenarına getiren, içeride ve dışarıda krizlerin içine sürükleyen sizin iktidarınızdır! 16 yıldır bu ülkeyi siz yönetmiyor musunuz? Beka sorunu varsa bu sizin eserinizdir. O halde derhal çekilmeniz, istifa etmeniz gerekmez mi? Bunların korkusu kendi koltuklarının bekasıdır. Sarayın bekasıdır! Devleti soyup soğana çeviren yandaş şirketlerinin bekasıdır. Müteahhitlerin bekasıdır! Dikkatinizi çekmek istiyorum. Kasım seçimleri öncesinde de aynı yola başvurdular. AKP iktidardan düşerse kaos olur dediler. AKP tehditle, şantajla iktidara geldi kaos oldu. Ülkeyi 15 darbesinin içine sürüklediler.”
 
‘AKP-MHP TRENİNE BİNMEYİN’
 
AKP-MHP ittifakının 31 Mart’a kadar günü kurtarma peşinde olduğunu ifade eden Buldan, şöyle konuştu: “Bu rejim, seçim sonrası halkın sırtına büyük vergiler yüklemeyi planlıyor. Seçimden sonra AKP-MHP ittifakının ajandası zam yağmurları olacak. Enflasyon fırlayacak. Kriz tırmanacak, işsizlik ve yoksulluk daha da artacak. Beka söyleminin ardına gizledikleri gerçekler budur.   Halkı kuru soğana muhtaç hale getirirken Recep Bey çıkmış, şunu yapacağız, bunu yapacağız diye sözler diyor. 16 yıldır niye yapmadınız? Sorunları niye çözmediniz? Halk adeta canından bezmiş.  Bunlar çıkmış, Rabia diyor. Kandil ittifakı diyor. Beka diyor. Tek millet diyor. Yakında tek soğan, tek patates, tek biber derlerse şaşırmayın! Merminin fiyatını insan hayatından daha değerli gören bu iktidara Türkiye halkı sandıkta gereken cevabı mutlaka vermelidir. Biz uyarıyoruz: AKP-MHP trenine binmeyin. Binerseniz yarı yolda kalırsınız! 7 Haziran’da, 1 Kasım’da, 24 Haziran’da sizi yarı yolda bıraktılar.”
 
‘AKP’Yİ BÖLGEDE TABELA PARTİSİNE DÖNÜŞTÜRECEĞİZ’
 
Yerel seçimlerde krizden çıkmak için HDP’nin önemli bir strateji ortaya koyduğunu belirten Buldan, “Biz ne dedik, ‘Kayyumlar eliyle gasp edilen bütün belediyeleri geri alacağız, daha önce bizim olmayan belediyeleri de bu kervana ekleyeceğiz. AKP’yi Bölge’de tabela partisine dönüştüreceğiz’. Batıda ise faşizme kaybettireceğiz. Faşizm deyince tabi AKP ve küçük ortağı hemen kendilerinden bahsedildiğini anladı ve paniğe kapıldılar! Kamuoyuyla şunu açık yüreklilikle paylaşmak istiyorum. AKP kaybederse ne olur? Her şeyden önce yerelden başlayan ve genele yayılacak radikal demokrasinin önü açılır. Toplumun nefes almakta zorlandığı bir dönemde HDP herkese nefes olur” ifadelerini kullandı.
 
‘YERELLER TEKLEŞMEYECEKTİR’
 
Hafta sonu açıkladıkları seçim bildirgeleri için “yeni yaşam manifestosu” diyen Buldan, “Kentlerimizi, tüm kimliklerle, inançlarla, kültürlerle, kadınlarla, gençlerle, emekçilerle birlikte yönetme manifestosudur. AKP-MHP bloğu tekçi-milliyetçi yönetim anlayışını yerellerde de kurumsallaştırmayı amaçlıyor. Biz de diyoruz ki hayır, yereller, halkındır, tekçiliği, merkeziyetçiliği, Saray’dan dayatmaları kabul etmeyecektir. Yereller tekleşmeyecektir. İşte bunu başarmaya geliyoruz” şeklinde konuştu.
 
‘SANDIK KURUL ÜYELİĞİ 23 ŞUBAT’TA SONA ERİYOR’
 
Buldan, şu çağrıda bulundu: “Aydınlık bir gelecek için sandıklara koşalım ve bu iktidara unutamayacağı bir ders verelim. 31 Mart’ta onlara 7 Haziran’ı yaşatalım. Recep bey yine Osmanlı tokadına sarıldı. Beklesin! 31 Mart’ta, sandıklar açıldıkça terleyecek. Kaybetmenin tadını yaşayacak. Yanında mendil taşısa iyi olur. Bu onura ve iradeye güçlü bir biçimde sahip çıkalım. Sandıklar için seferber olalım. Sandık kurul üyeliği başvuruları 23 Şubat’ta sona eriyor. Bulunduğumuz her yerde sandık kurulu üyeliği için başvurularımızı yapalım. 31 Mart tarihin akışının değişeceği tarihtir.”