Hafızalara kazınan o fotoğraflarla Meclis'ten seslendiler

img
ANKARA – HDP’li kimi vekiller, sokağa çıkma yasaklarının yıl dönümünde ellerinde o döneme dair hafızalara kazınan fotoğraflarla Meclis’te basın toplantısı düzenledi. Toplantıda konuşan HDP Diyarbakır Milletvekili Hişyar Özsoy, “Cizre zulmün, vahşetin ve direnişin sembolü oldu” dedi.
 
Halkların Demokratik Partisi (HDP) milletvekilleri, 2015-2016 yılları arasında bazı bölge kentlerinde ilan edilip, sivil ölümlerin yaşandığı sokağa çıkma yasaklarının yıl dönümüne ilişkin Meclis’te basın toplantısı düzenledi. Toplantıda Şırnak, Diyarbakır, Muş gibi sokağa çıkma yasaklarının yaşandığı kentlerin milletvekilleri yer aldı. 
 
Milletvekilleri ellerinde insanların bu merkezlerde yaşananları gösteren hafızalara kazınmış fotoğrafları taşıdı.
 
Açıklamayı ise, HDP Diyarbakır Milletvekili Hişyar Özsoy yaptı. Özsoy, öncelikle 2015-2016 yılları arasında Kürt illerinde ilan edilen sokağa çıkma yasakları sırasında yaşananları hatırlattı. 
 
Çözüm sürecinin AKP tarafından bitirilmesinin ardından “öz yönetim” ilanlarının başladığını söyleyen Özsoy, “14 Aralık 2015’te Cizre’de ilan edilen abluka sonrası yaşananlar başta Kürt halkı olmak üzere vicdan sahibi herkesin hafızasına kapkara bir sayfa olarak kazındı. Cizre zulmün, vahşetin ve direnişin sembolü oldu. 14 Aralık bu anlamda bir halkın saldırılar karşısında direnişinin ve korkunç acıların yaşandığı bir gün olarak tarihteki yerini almıştır” dedi.
 
‘SAYIN ÖCALAN UYARMIŞTI’
 
Kent ablukaları ile PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın her fırsatta dikkat çektiği darbe mekanizmasının devreye girdiğini vurgulayan Özsoy,  şunları söyledi: “Barış sürecinin rafa kaldırılması, kentlere tank ve ağır silahların inmesi, 15 Temmuz darbe girişiminin hazırlık adımlarıydı. Ablukalar devam ederken, bu Meclis’te yaptığımız konuşmalarda durumun bir terörle mücadele olmadığını, darbe mekaniğinin işlediğini, Kürt kentlerinde pazularını şişiren ordu içindeki kimi güçlerin bir sonraki safhada Ankara’da sivil siyasete saldıracağını defalarca ifade ettik. Kamuoyu çok iyi bilmelidir ki, Kürt meselesinde askeri yöntemlerin kullanılması her zaman askerin sivil siyaset üzerinde vesayet kurmasını, askerin sivil siyaseti darbeci bir mantıkla yeniden şekillendirmesini beraberinde getirmiştir.”
 
‘VAHŞETİN SORUMLULARI FETÖ’DEN TUTUKLU’
 
Sokağa çıkma yasakları sırasında kentlerde yaşanan vahşetin sorumlularının bugün FETÖ’den tutuklu olduklarını belirten Özsoy, ancak bu kişilerin yasak zamanında yaşananlardan yargılanmadıklarının altını çizdi.
 
‘SAKLANDIKLARI MECLİS’İN BODRUMLARINDA ŞAHİTLİK ETTİLER’
 
Özsoy, “Taybet İnan’ın sokak ortasında bir hafta bekletilen cenazesi, buzdolabında saklanan 13 yaşındaki Cemile’nin hikayesi ve Cizre bodrumlardaki vahşeti Meclis’te anlatmaya çalıştığımızda iktidar ve muhalefetin önemli bir kesimi ‘kahraman ordumuz teröristlere karşı savaşıyor’ diyor, bizlere her türlü hakaret ve saldırganlığı reva görüyordu. Ta ki darbe girişimi gecesi TSK’ya ait uçaklar Meclisi bombaladığında Meclis’in bodrumlarında saklanana kadar. 15 Temmuz gecesi iktidar ve muhalefet milletvekilleri ‘kahraman Türk ordusu’ dedikleri yapının sivilleri pekala öldürebildiğini saklandıkları meclisin bodrumlarında şahitlik ettiler, ama yine de ders almadılar” dedi.
 
“Cizre bodrumlarında yaşanan vahşet Meclis’in bodrumlarına kadar genişledi” diyen Özsoy, Kürt kentlerinde başlatılan abluka sürecinin şu an tüm Türkiye’de devam ettiğine işaret etti. 
 
HDP’li vekil, yine yasaklar sırasında yaşanan hak ihlalleri karşısında sessiz kaldıklarını belirttiği batılı kurumları da eleştirdi.
 
‘CİZRE BODRUMLARINDAKİ VAHŞET MECLİS BODRUMLARINA GENİŞLEDİ’
 
O dönem hazırlanan “Çöktürme Planı” üzerinde de duran Özsoy, sözlerine şöyle devam etti: “Özyönetim ilanlarına karşı iktidarın tavrı keyfi gözaltı ve tutuklamalara son verip, diyalog ve müzakere etmek olması gerekirken, askeri yöntemlerin devreye konması büyük oranda can ve mal kayıplarının yaşanmasına neden oldu. Oysa 2013 yılında ilk kez Cizre’de kurulan hendekler, sayın Abdullah Öcalan’ın da devreye girmesi ile diyalog yöntemi ile kapatılmıştı. Hendek ve barikatlar çok önceleri detaylı çöktürme planları yapan devletin topyekûn saldırısı için bir gerekçe olarak kamuoyuna sunulmuştur.” 
 
YIKIMIN VE KIYIMIN TABLOSU
 
Sokağa çıkma yasaklarında yaşanan hak ihlallerinin cezasızlık politikalarıyla sonuçlandığı ifade eden Özsoy, ortaya çıkan “kıyım ve yıkım” tablosu için “Ordu ve Emniyet güçleri ile birlikte ‘Esedullah Timi’ gibi bir takım IŞİDvari, paramiliter yapılar bölge kentlerinde aylarca süren kent yıkımları içinde yer aldılar. En az 1 milyon 809 bin kişinin özgürlük ve güvenlik hakkı, özel ve aile hayatına saygı hakkı, toplanma özgürlüğü, örgütlenme özgürlüğü, din özgürlüğü, bilgi alma ve verme özgürlüğü, mülkiyetin korunması hakkı, eğitim hakkı, işkence ve insanlık dışı ya da aşağılayıcı muamele yasağı, yaşam hakkı ve vücut bütünlüğü hakkı olmak üzere en temel hakları ihlal edilerek bu yasaklardan etkilenmiş olduğu tahmin edilmektedir. 14 Aralık 2015 tarihinden Nisan 2017 tarihine kadar abluka bölgelerindeki gelişmeleri takip eden HDP Enformasyon Masası, söz konusu süreler içerisinde 861 yurttaşın çatışmalarda yaşamını yitirdiğini belirtmiştir. 79 çocuk, 71 kadın (30’u 60 yaş üstü) katledildi. 23 Ocak 2016 tarihinde gündeme gelen, devletin yaralılara dönük acımasız yaklaşım sergilediği ve yurttaşların sığındığı bodrum katları kamuoyu tarafından ‘vahşet bodrumları’ olarak tanımlanmıştır” diyerek sözlerini noktaladı.