'Batı'da AKP-MHP'nin koalisyonunun alanlarını daraltacak adayları destekleme konusunda netiz'

img
İZMİR – İzmir’de katıldığı panelde konuşan HDP Sözcüsü Saruhan Oluç,  DBP'nin 112 belediyesinden 96'sına kayyum atandığını hatırlatarak, "Hedefimiz kayyum atanmış belediyeleri kazanmak. Batıda da AKP-MHP koalisyonunun iktidar alanını daraltacak, demokrasi güçlerinin halkçı belediyecilik yapacak adaylarını destekleme konusunda netiz" dedi. 
 
İzmir Emek Demokrasi Güçleri "Olağanüstü koşullarda yerel seçim ve demokrasi" başlığıyla panel düzenledi. Konak ilçesinde Fuar içinde yer alan İsmet İnönü Sanat Merkez'inde yapılan panele Prof. Dr. Nilgün Toker kolaylaşıtıcılığında, DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) 26. dönem milletvekili Zeynep Altıok, Halkların Demokratik Partisi (HDP) Sözcüsü Saruhan Oluç ve Emek Partisi (EMEP) Meclis Yürütme Kurulu (MYK) üyesi Levent Tüzel konuşmacı olarak katıldı. Panele çok sayıda vatandaşın yanı sıra, HDP İzmir Milletvekili Murat Çepni, CHP'li büyükşehir ve ilçe belediye aday adayları da katıldı. 
 
Panel başlamadan önce 6 Kasım tarihinde İzmir'in Çiğli Organize Sanayi Bölgesi’ndeki TARİŞ fabrikasında çalışırken Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu’na (DİSK) bağlı Türkiye Gıda Sanayi İşçileri Sendikası’na (Gıda- İş) üye oldukları gerekçesiyle 7 işçi panelin yapıldığı yere "Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiç birimiz" sloganı atarak salona giriş yaptı.  
 
PROF.DR. TOKER: DEMOKRASİ YERELDEN GÜÇLENİR
 
Panelde ilk olarak konuşan Prof. Dr. Nilgün Toker,  OHAL'in hukuken kalktığını fakat fiilen devam ettiğini belirtirken, OHAL öncesi başlayan ve kaldırılmasından sonra yerleşen baskı ortamında kamusal söz ve eylemin imkansızlaştığını söyledi. Sadece meclisin işlevsizleşmesiyle kalmadığı kamusal alanda da herhangi bir faaliyetin dahi polis kontrolünde gerçekleştiğini belirten Toker, demokrasinin yerelden güçleneceğini söyledi. Toker, siyasal alanda, sokaklarda sadece aday adaylarının afişlerinin var olduğunu belirterek, "Siyasal alanların kapatıldığı alanlarda siyaset oy vermeye indirgenmiş gözüküyor. OHAL koşullarının olağan hale getirildiğini ancak siyasetçilerin sanki normal bir dönemde yaşanıyormuşçasına siyaset yapılıyor. Uzun süredir siyaset olağan üstü koşullarda olağan siyaset yapılamaz diyoruz. Bu koşullarda olağan siyaset araçlarını kullanırsanız siyasetin yapılmasına hizmet etmiş olmazsınız. Hatta olan siyasetin devam etmesine koltuk çıkarsınız. Tüm bu olağanüstü halde en karanlık tabloda siyasal alanın açılması için hepimize düşen görev ne?” diye sorusunu soruyorum. Siyasal alanın açılabilmesi için siyasal alanın talepler alanıyla ilişki kurması gerekir. Her bir siyasal alanın bir kamusal alanı temsil edebiliyor olması lazım. Bu siyasal alanlardan hangi kamusal alanları temsil ediyorlar? Hangi talepleri görüyorlar ve hangilerine muktedirler” diye ifade etti. 
 
‘OLAĞANÜSTÜ HALLERDE OLAĞANÜSTÜ KOŞULLAR YARATABİLECEK NİTELİKTEYİZ’
 
CHP 26. dönem milletvekili Zeynep Altıok, Türkiye'yi zor zamanların beklediğini belirterek, yıkıcı Türkiye ekonomisinin altında ve OHAL'in bir rejim olmuş haliyle seçime gidildiğini söyledi. Altınok, tarihte bütün kurtuluşların en karanlık zamanlarda umut içinde ve yan yana çıkabildiklerini söyledi. İnançların asla yitirilmemesi gerektiğini ifade eden Altıok, "Umut olmadan başarabileceğimizi düşünmüyorum. En naif haliyle, en sahici haliyle anlatmamız gerekiyor. Gezi bir son damla değil, başlangıç idi. Gezi'den o ana kadar yan yana gelmiş kişilerden siyasetçilerin de öğreneceği şeyler var. Seçimlere iki kişinin arasındaki bir yarış olarak değil, Türkiye'nin kurtuluşu olarak ele almalıyız. Bu süreçte sağdan oy almak ve sağın dilini kullanmak yerine solun değerleri ile çalışmalıyız. Bizler olağanüstü hallerde olağanüstü koşullar yaratabilecek nitelikteyiz. Bugün bizim ihtiyacımız olan şey eğitim, bilinçtir. Okullarda yok edilen eğitimi evlerde, sokakta, dernekte yeniden kurmamız gerekiyor. Yerel yönetimler yok edilen nefes alanlarını koruyabilmek için önemlidir. İzmir'i rakıya yada mahallenin kızı benzetmeleri ile indirgeyenlere karşı İzmir'in kadın kimliği gurur duymalıyız. Bizim burada tüm vatandaşlara eşit hizmet sunarak nefes açan yerel yönetim alanlarını Anadolu’nun her tarafına yaymalıyız" dedi. 
 
ÇERKEZOĞLU: SİSTEMİN DEMOKRASİNİN KIRINTISINA BİLE TAHAMMÜLÜ YOK
 
DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu da, siyasi iktidarın ne zaman hak mücadeleleri, emek mücadeleleri alanında yenilirse hep önlerine sandığı ortaya koyduğunu ifade ederek, demokrasi birikimini ortadan kaldıran ve diktatörlük sisteminin kurulmak istendiği bir dönemde seçime gidildiğini söyledi. Krizin etkisinin ciddi bir şekilde hissedildiği bir döneme girdiklerini belirten Çerkezoğlu, "Türkiye öyle bir tarihten geçiyor ki her şey daha fazla anlam taşıyor. Siyasi iktidar ne zaman talepler alanında, emek mücadeleleri alanında ve sokaktaki siyaset alanında ne zaman yenilirse kendisince sandığı önümüze koyuyor. Yerel seçimlere olağan koşullarda gitmiyoruz. Türkiye'de seçime 150 yıllık bütün demokrasi birlikteliğini ortadan kaldırmaya çalışan tek adam rejiminin kurulmaya çalıştığı bir dönemde gidiyoruz. Yerel seçimler, krizin etkilerini koruyarak politikalar üzerinden tartışılmalı aynı zamanda emeğin haklarını koruma mücadelesidir. Biz demokrasiyi ve emeğin hakkını koruyacak bir yerel yönetimden yanayız. Kapitalizm ve neoliberal politikalar çökmüş ve bir reçeteleri yok. Bu düzenin yerel yönetim anlayışı da çökmüştür. Bugün işçiler, sermaye, ülkeyi yönetenler herkes bir karar aşamasındadır. Bugün bu politikalara boyun mu eğeceğiz yoksa kendi emeğimize ve geleceğimize sahip mi çıkacağız. Sistemin demokrasinin kırıntısına bile tahammülü yok. O nedenle bizim açımızdan her siyasal süreç bu pencereden bakılarak yaklaşmalıyız. Sermayenin yıkıcı politikalarına karşı emekten yana kamucu bir yerel yönetim olmalıdır. Belediye hizmetleri ücretsiz olmalı, herkes bundan ücretsiz faydalanmalıdır. İnsan, toplum merkezli bir yerel yönetim, belediyelerde taşeron çalışmanın tümüyle ortadan kaldırılması, Mahalle komitelerinden halkın söz sahibi olduğu ve karar mekanizmalarına katıldığı bir yerel yönetim olmalıdır. Türkiye'de artık koruncak değil kurulacak bir demokrasiden bahsediyoruz. Bu demokrasiyi kendi ellerimizle kuracaksak en önemli güçlerden biri de işçi sınıfıdır. Tüm sınıf kardeşlerimizle, adalet, demokrasinden yana insanlarla emeğin Türkiye'sini kurmakta karalıyız" şeklinde konuştu. 
 
OLUÇ: HDP SON SEÇİMLERDE ÖNEMLİ OY POTANSİYELİNE ERİŞTİ
 
HDP Sözcüsü Saruhan Oluç, söz ve eylem hakkının ortadan kaldırıldığı bir dönemde seçime gidildiğini belirterek, böyle bir dönemde yapılacak işleri temsili alanlardan çıkarılması gerektiğini söyledi. Sorunların çözümünün temsilcilere bırakılması çözüm sağlamayacağını ifade eden Oluç, şunları söyledi: "Doğrudan doğruya her bir yurttaşın adım atması lazım. Her yurttaş karar ve denetim süreçlerine daha fazla katılım sağlamalıdır. İktidarın tek adama yüklendiği bir dönemde yerellerde güçlü örgütler yaratmak bugün yapılması gerekendir. Güçlü yerel yönetimlerle, kendini güçlü sanan merkezi iktidar devirebilir. Bu toplumsal muhalefet için yol yaratabilir. 31 Mart yerel yönetimlerin iyice merkeze bağlanacağı seçimdir ama bu engellenebilir.  İktidar sadece demokrasiyi sadece oy kullandırmaya indirgeyerek kendi iktidarını güçlendiriyor. 
 
Her seçim demokrasiyi biraz daha ortadan kaldırıyor. Bunu 31 Mart seçimlerinde değiştirebiliriz. Yerellerde demokrasi yoksa ülkenin genelinde de demokrasi yoktur. Yerelde demokrasi sağlandığı zaman daha demokratik bir cumhuriyet yaratılabilir. Batıda kayyumlar çok hissedilmese de 112 DBP'li belediyeden 96'sına kayyum atandı. Kayyum atanan her yerde insanların verdiği oylar çöpe atıldı. Seçim yoluyla alınamayan yerler kayyumla ele alındı ve halkın oyları gasp edildi. Kayyumların başarılı olmasını beklediler ama yolsuzluk yaptıkları Sayıştay raporları ile de ortaya çıktı. Kayyumlarla halka yönelik kültürel soykırım uygulandı. Türkiye'nin yerel yönetimlere kayyum atayan sistemi de değiştirilmelidir. Yerel yönetimler daha öncesinde de yerel demokrasiye imkan veren yerler değildi. Ama artık tamamen merkeze bağlayacak. Denetim ve mali işler de tamamen cumhurbaşkanına bağlı olacak. Hedefimiz Kayyum atanmış belediyeleri kazanmaktır. Batıda da AKP ve MHP koalisyonun iktidar alanını daraltacak demokrasi güçlerinin halkçı belediyecilik yapacak adaylarını destekleme konusunda netiz. HDP son seçimlerde önemli oy potansiyeline erişti. Elbette ki büyükşehir ve il meclislerinde yer almak için adaylar çıkaracağız. Herkesin daha fazla temsil imkanının olduğu yönetimler yaratmak istiyoruz" 
 
‘DEVLETİN KABA GÜCÜ ORTAYA ÇIKTI’
 
EMEP MYK üyesi Levent Tüzel ise, umutlu olacaklarını belirterek, umutlu olabilmek için bir takım çalışmaların yapılması gerektiğini ifade etti. 17 yıllık iktidarın son 3 yılda bütün muhalifleri sindirmeye yönelik operasyonlar yaptığını belirten Tüzel, böyle bir süreçte hukuk rejiminin olmadığını söyledi. Hukukun çoktan rafa kaldırıldığını belirten Tüzel, "Bu süreçte iktidarın kaba gücü ortaya çıktı. Bir OHAL rejimini darbeyi fırsata dönüştürülerek bütün muhalifleri yönelik bir operasyonuna işaret etti. Bir iktidarın güç gösterisi ve zor kullanması söz konusudur. Bu 25 Kasım da şiddete karşı çıkan kadınlar şiddete maruz kalması ya da TARİŞ işçileri benzer seklide direnişe geçtiğinde gözaltına alınması gibi. 
İçinden geçtiğimiz kriz meselesi bir gerçekliktir" dedi. 
 
Konuşmaların ardından panel soru cevap şeklinde son buldu.