Hüda Kaya: Leyla Güven kadınca haykırışına devam ediyor

img

VAN - HDP İstanbul Milletvekili Hüda Kaya, açlık grevi eyleminin 21’inci gününe ulaşan Leyla Güven’in, dört duvar arasında bile kadınca haykırışına devam ederek, rejime meydan okuduğunu belirtti.

Diyarbakır E Tipi Cezaevi'nde tutuklu bulunan Halkların Demokratik Partisi (HDP) Hakkari Milletvekili ve Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı Leyla Güven’in, PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecride son verilmesi talebiyle tek başına girdiği açlık grevi eylemi 21’inci güne ulaştı. Efrin'e yönelik operasyona karşı gösterdiği tepki, yaptığı açıklamalar ve DTK çalışmaları nedeniyle 31 Ocak'tan bu yana tutuklu olan Güven, milletvekili seçilmesine rağmen tahliye edilmemişti.
 
Güven’in kendisini de mağdur eden bu hukuksuzluk hali ve ülkenin içerisinde bulunduğu anti-demokratik koşullara son vermenin adımı olarak tecride karşı 8 Kasım’da başladığı eylem devam ederken, cezaevlerinde bulunan siyasi tutuklular da dün aynı taleple dönüşümlü-süresiz açlık grevine başladı. Hükümet nezdinde ise, bu eylemlerle dile getirilen talebe henüz yanıt verilmiş değil.
 
HDP İstanbul Milletvekili Hüda Kaya, milletvekili arkadaşı Leyla Güven’in maruz kaldığı hukuksuzluğa kadınlık hali üzerinden yaklaşıp, talebine dair konuştu.
 
'GÜVEN REJİME MEYDAN OKUYOR'
 
Türkiye ve dünyada kadına yönelik artan şiddetin temelinde son derece hoyrat ve insanlığın sınırlarını da zorlayan binlerce yıllık erkek egemen zihniyetin yattığını söyleyen Kaya, Türkiye özelinde ise bu durumun politik egemen zihniyetin topluma yaydığı şiddet ve nefret sarmalı ile kendisini göstermeye başladığını kaydetti.
 
Kaya, ekonomik, politik ve sosyal alanda hakim olan bu nefret ve şiddet dilinin en büyük ceremesini kadınların çektiğini, şiddet ve nefretin hedefinde yine kadınların yer aldığını vurguladı.
 
REJİM İÇİN EN BÜYÜK TEHLİKE 
 
Kaya, “Kadın; varlığı, vicdanı, duruşu, direnişi ve kadınlığı ile tarih boyunca olduğu gibi bugün de ülkemizde hakim olan bu karanlık, nefret ve şiddet zihniyetinin de karşısında duruşunu kaybetmeyen, en olmaz zamanlarda bile varlığını ve duruşunu koruyarak direnişinden asla vazgeçmeyendir. Bugün bu hakim zulme karşı, özellikle son yıllarda her tarafımızı sarıp sarmalayan şiddet, nefret ve linç kültürüne karşısında kadınların ayağa kalktığı, direnişe geçtiği ve sesini yükselttiği bazı günler, anmalar ve toplumsal değerlendirmeler bu rejim ve zihniyet için en büyük tehlike ve risk olmuştur. Bundan ötürü şiddetini daha çok kadına yönlendirmiştir” dedi.
 
Kaya, bu durumun en somut örneklerden birinin ise milletvekili seçilmeleri sonrası tutuklu bulunan CHP’li Enis Berberoğlu serbest bırakılırken, HDP’li Leyla Güven’in halen hapiste olmasını gösterdi.”
 
‘KADINCA HAYKIRIŞINA DEVAM EDİYOR’
 
Leyla Güven’in serbest bırakılmamasını sadece HDP’li olma kimliğine bağlamadığını söyleyen Kaya, “Bir kadının ne kadar direngen ve direnişini sürdüren, tavizsiz ve iş birlikçi olmayan tutum ve davranışına da bağlıyorum aynı zamanda. Ve o kadın ki Leyla Güven, şu anda dört duvar arasında, zindanda bu rejime meydan okuyan bir eylem içerisindedir. Duruşuna ve direnişine, kadınca haykırışına hala devam ediyor” diye konuştu.
 
HDP’li vekile göre, milyonların sevgisini ve iradesini kazanmış Leyla Güven’le birlikte Figen Yüksekdağ, Aysel Tuğluk, Çağlar Demirel, Sebahat Tuncel ve Gülten Kışanak'ın haksızca hala tutuklu olması “kadına şiddetin politik alandaki göstergesi”. Kaya, “Hem kadın politikacılarımız hem de kadın yöneticilerimiz ve diğer binlerce kadının şuanda hapiste olduğunu düşündüğümüzde, kadınları zindanlara sığdıramayan kadın düşmanı bir iktidarın anlayışının ve pratiğinin hangi noktalara geldiğini görüyoruz” ifadelerini kullandı.
 
‘TECRİT, ŞİDDET VE NEFRET PRATİĞİDİR’
 
Tecrit politikası üzerinde de duran Kaya, tecridin bir insanın hayatına, yaşamına, var oluşuna, nefes alma hakkına ve insanca eşit muamele görme hakkına yapılmış en büyük bir darbe, şiddet ve nefret pratiği olduğunu kaydetti. 
Kaya, “Leyla Güven, kendi şahsı üzerinden zindan koşulları içerisinde bir kadın olarak uğradığı ve maruz kaldığı bu ayrımcı şiddet politikası karşısında bireysel duruşunu kaybetmediği gibi tecrit politikasına karşı da, bunun bir şiddet ve ayrımcılık olduğunu haykıran bir eylemlilik ortaya koymuştur” dedi.