Temelli: Tel örgüleri beton duvarları TOMA’ları belediyelerden uzaklaştıracağız

img
VAN – Van’a gelen HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli, basın özgürlüğünün olmadığı ülkede demokrasi ve özgürlükten bahsedilemeyeceğini söyledi. Erdoğan’ın “Kayyum atarız” sözlerine de cevap veren Temelli, “Bir saatliğine dahi olsa o belediyeleri alacağız. Tel örgüler, beton duvarlar ve TOMA’ları oralardan uzaklaştıracağız” dedi.
 
Van milletvekili ve HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli Van’da basın mensuplarıyla kahvaltıda bir araya geldi. Bir kahvaltı salonunda yapılan etkinliğe kent milletvekilleri Murat Sarısaç, Muazzez Orhan, Bedia Özgökçe Ertan, Hakkari Milletvekili Sait Dede, HDP İl Eşbaşkanları Ümit Dede ve Yadişen Karabulak ile DBP İl Eşbaşkanı Aynur Tarhan eşlik etti. Çok sayıda basın çalışanının da katıldığı etkinlik Sezai Temelli’nin gündeme ilişkin değerlendirmesiyle başladı.  
 
‘BASIN ÖZGÜRLÜĞÜNDEN BAHSEDEMİYORUZ’
 
Mağduriyetler ülkesinde yaşandığını söyleyen Temelli, bu mağduriyetlerin en önemli nedenlerinden birinin iktidarın uygulamakta olduğu politikalar olduğunu söyledi. Mağduriyetlerden en fazla nasibini alanlar arasında basın mensuplarının da bulunduğunu aktaran Temelli, “Bir ülkede basın özgürlüğü yoksa o ülkede özgürlüklerden bahsetmek mümkün değildir. Bugün bu ülkede maalesef basın özgürlüğünden bahsedemiyoruz. 200’den fazla basın emekçisi arkadaşımız tutsak. Sadece mesleklerini yaptıkları, halkın haber alma hakkını gerçekleştirmeye çalıştıkları için bugün cezaevinde tutuluyor. Cezaevlerinden çıkmalarının artık bir tek yolu kalmıştır. Yargı değil bir başka ülkenin devlet başkanı ya da başbakanı eğer o gazeteci hakkında bir ricada bulunursa yargıya müdahale etmesiyle meşhur hale gelmiş bu ülkenin Cumhurbaşkanı yargıya müdahale eder, o gazeteci özgür bırakılır. Tabi o gazeteci yurtdışında yaşayan bir gazeteci olduğu için de ülkeden çeker gider, tıpkı Deniz Yücel örneğinde olduğu gibi. Ama eğer böyle bir torpiliniz yoksa bu ülkenin gazetecisiyseniz, bu ülkenin halkın haber alması için emek veriyorsanız, cezaevinde tutsak kalmaya devam edersiniz” diyerek basına uygulanan ayrımcılığa dikkat çekti. 
 
‘YARGIYA MÜDAHALE EDİLİYOR’
 
Temelli, Amerikalı Rahip Brunson’un serbest bırakılmasına ilişkin de, “Yargı bağımsız ve tarafsız olmadığı sürece bu ülkede adaletten söz etmek mümkün değil. Rahip Brunson örneğinde olduğu gibi hepimiz izledik. Bu ülkenin Cumhurbaşkanı, ‘Bu can bu bedende olduğu sürece bu konu söz konusu bile olamaz’ diyerek aslında yargıya müdahale etmiştir. Yargının bağımsız ve tarafsız çalışmasına müdahale etmiştir. Bununla kalmayıp bunun üzerine yargıya bir kez daha müdahale ederek Rahibin özgür kalmasına yol açmıştır” diye konuştu.
 
‘ADALET MAHKEME SALONLARINI TERK ETTİ’
 
Adaletin mahkeme salonlarını terk ettiğini söyleyen Temelli, “Yargıçlar siyasi vesayet altındadır, Saraydan gelen talimatlar doğrultusunda hareket etmektedir, operasyon yapmaktadır. Son örneğini Diyarbakır’da yaşadık. 130’dan fazla arkadaşımız gözaltına alındı. İnanılmaz bir saldırganlıkla, şiddet yöntemi ile arkadaşlarımız gözaltına alındı. Gözaltına alınırken bıçakla yaralanan arkadaşlarımız var.  Kelepçeyi keserken arkadaşımızı sırtından yaralayacak kadar bir saldırganlığın sahnelendiğini gördük. 
 
Bu arkadaşlarımızdan 26 arkadaşımız maalesef tutuklandı. Çünkü yargı o denli tarafsızlığını yitirmiş ki bir tek suç delili olmamasına rağmen sadece gizli tanık ihbarına dayalı olarak arkadaşlarımız tutuklandı. Bu gizli tanığın elinde belge var mı? Bir suç delili var mı yok. Çünkü ortada suç yok. Bu arkadaşlarımızın suçu 24 Haziran seçim çalışmalarına katılmış olmaları. 24 Haziran seçimlerinde görev almış arkadaşlarımız bu kampanyadan dolayı şuanda tutuklular. Diyarbakır İl Eşbaşkanımız tutuklu. Bir partinin il eşbaşkanının seçim kampanyası sürdürmekten daha doğal hangi görevi olabilir. Altını kalın çizgilerle çizmek istiyorum. AKP’nin meşru bir seçim kampanyası yoktur. AKP’nin seçim kampanyası, Cumhurbaşkanı’nın seçim kampanyası, kolluk güçleri ile savcılar, yargıçlarla, valilerle, kaymakamlarla yürümektedir. Yargılamalarla, suçlamalarla sürmektedir. AKP’nin  propaganda dili nefret suçudur. Seçimleri kaybedeceğini anladığı andan itibaren de bunun dozunu yükseltmektedir. Bugün Türkiye’nin  96 belediyesi kayyumla yönetilmektedir. Bağımsız yargının, tarafsız yargının olmaması, özgür basının olmamasıdır” dedi.
 
‘ÜLKEYİ KAYYUM CUMHURİYETİNE ÇEVİRDİLER’
 
İktidarın bu ülkeyi “Kayyum cumhuriyeti”ne çevirdiğini söyleyen Temelli, bunun herkesin ortak utancı olduğunu ve bu utançtan kurtulmak için mücadelenin yükseltilmesi gerektiğini belirtti. Temelli, “Bu iktidar, bu ülkeyi kayyumlarla yönetmek için baskısıyı,  zulmü, şiddeti arttırıyor, elinden gelse Türkiye’nin her yerini kayyumlaştıracak. Sadece merkezi yöneticileri değil, idareyi, teşkilatlanmayı da kayyumlaştırma peşindedir. Ülkede o denli trajik sahneler yaşıyoruz ki artık o trajik sahneler bir yerde kara mizaha dönüşüyor. Merkez Bankası’nın enflasyon ile mücadele etmesi gerekirken, bugün zabıtalar çarşı pazarda bibere, domatese müdahale ederek enflasyonu düşürmeye çalışan bir zihniyet var karşımızda. Bütün dünyaya alay konusu olmuşuz. O zaman Merkez Bankası Başkanı’nı Zabıta Müdürlüğü’ne atayın. Hiç olmazsa çalıştığı yer, yaptığı işe denk gelsin. Durum bu denli vahimdir. Bu zihniyet kayyumcu zihniyettir, her şeyi tekleştirme derdinde. Özgürlüğe, bağımsızlığa, adalete tahammül edemez. Mahkemeler ve basın, bu kayyumcu zihniyetin etkisi altındadır. Bu kayyumcu zihniyet devam etsin diye HDP’ye yönelik saldırılar, zulüm ve şiddet artmaktadır” dedi.
 
‘BU GİDİŞATA DUR DEMELİYİZ’
 
Temelli, şöyle devam etti: “ Türkiye’deki tüm toplumsal kesimlere sesleniyoruz, bu gidişata dur demek, yan yana gelmekle mümkündür. Farklı düşüncelere ve ideolojilere sahip olabiliriz, bundan daha doğal bir şey olamaz. Farklı inançlardan olmamız, farklı kültürlere sahip olmamız aslında bizi güçlü kılandır. Yeter ki bu farklılıklara uygun bir yönetim biçimini hep birlikte hayata geçirebilelim. İktidarın tekçi anlayışı bütün farklılıkları yok sayarak bu ülkeyi çölleştirmektedir. HDP olarak bu çağrıyı sadece Van’da değil her yerde yapıyoruz. Yerel seçimlere giderken İstanbul’da, İzmir’de, Adana’da, Karadeniz’de ve tüm Türkiye toplumuna çağrı yapıyoruz; gelin güç birliğini var edelim, gelin yan yana mücadele edelim, bu halka  bu topraklara yakışan yerel yönetimleri hayata geçirelim. Adaylarımızı hep birlikte, tüm toplumsal kesimlerle, tüm yerel dinamiklerle belirleyelim. Böylece bu saldırılara karşı, halkın özgürlüğüne emeğine karşı yan yana duralım. Kentimizi de kendimizi de biz yönetelim. Bu kentlerimizi kadınların kenti yapalım, kadına yönelik şiddet, kadınlar siyasette eşit temsiliyetle var olsun. Emekçilerin kendi emekleri ile var ettiği bu kentleri emekçilerin kenti yapalım.”
 
‘BU ÜLKE İNSANLARI BU REJİMİ TAŞIYAMAZ’
 
“Bu rejim bu ülkenin tarihine, çoğulcu yaşamına, kültürüne aykırı bir rejimdir” diyen Temelli, bu ülke insanlarının bu rejimi taşıyamayacağını söyledi. Temelli, “Yerel demokrasi mücadelemizle birlikte, demokratik anayasa mücadelemiz de başlamış olacak. Bu yüzden bu yerel seçimler önemlidir. 24 Haziran’da topyekun muhalefet olarak eksikliklerimizden dolayı, stratejilerimizdeki hatalardan dolayı eğer bizler 24 Haziran’ı ikinci tura bırakamamışsak gelin yerel seçimleri  bir ikinci tur anlayışı ile hayata geçirelim. Yerel seçimlerden sonra da ülkenin demokratikleşmesi için güçlü adımlar atalım. Bu ülkede basın özgürlüğünü sağlayalım, yargının, adaletin tarafsız bağımsız yargı olmasını sağlayalım. Bugün iktidar halkın elindeki gücün farkındadır. Türkiye toplumu halkları bunu başarabilir, iktidar bunun farkında olduğu ve korktuğu için bu saldırganlığı gerçekleştirmektedir. Bütün kayyumlar da bu saldırılara araç olmaktadır. Van’da kayyum işlevi gören Vali’nin yaptıklarına baktığınızda bunu görürsünüz. Vali burada halkın kaynaklarını çarçur etmektedir. Kendi yandaşlarına Ankara’dan gelen talimatlar çerçevesinde ihaleler açmaktadır. Kamuya ait olan arazileri satmaktadır. Sen hangi yetkiyle satıyorsun, sen kimin malını kime satıyorsun. Halka ait olan satma yetkin yok, bunu yaparsan suç işlersin.
 
KAYYUMLARI ATAYANLAR BELEDİYELERİN BORCUNU ÖDEYECEKTİR
 
Kayyumlar bu belediyeleri devraldıklarında belediyelerin hiç borcu yoktu. Bu belediyeler Sayıştay’ın ve İçişleri Bakanlığı’nın sıkı denetimi altındaydı. O denli bir sık denetim vardı ki bir lira borç yoktu, ama bugün bütün kayyumlar belediyelerde yolsuzluk yapmaktadır, borçlandırmaktadır. Bu kayyumlar gittikten sonra , borçlarını da alıp gidecekler. Sanmasınlar ki biz belediyeleri borçlandırdık, bizden sonra HDP ödeyecek. Hayır! Belediyeler seçildiği sürece halk adına tasarrufta bulunabilir. Atanmışların borçlarına katlanacak olan onları atayanlardır. Madem siz atadınız, bu borçları da siz ödeyeceksiniz, bu suçların hesabını da kayyumlar ile siz vereceksiniz” dedi.
 
‘BU UTANÇTAN HEP BİRLİKTE KURTULMALIYIZ’
 
Tüm topluma, muhalefet partilerine çağrı yaparak konuşmasını sürdüren Temelli, “Şimdi teferruatlarla boğulma zamanı değildir, bizi boğanlara karşı hep birlikte nefes alma zamanıdır. O yüzden iktidarın tehditlerine, saldırılarına pabuç bırakmadan onurlu bir şekilde ilkelerimiz çerçevesinde yan yana gelmeliyiz, güçlü adımlar atarak bu ülkeyi bu utançtan hep birlikte kurtarmalıyız” diyerek konuşmasını sonlandırdı. 
 
‘BELEDİYELERİ ALACAĞIZ’
 
Yapılan konuşmanın ardından Temelli gazetecilerin sorularını yanıtladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “kayyum atarız” sözlerini hatırlatan gazeteciye yanıt veren Temelli, “Rahip meselesi üzerinden uzun süren algı bir anda çökünce herkes gözünü İdlib’e çevirsin diye yeni bir algı yönetimi başladı. Yalancının mumu yatsıya kadar yanar. Yalan iktidarı ile karşı karşıyayız, halk nezdinde hiçbir güvenilirliği yoktur. Türkiye dış politikada bütün itibarını yitirmiştir. Zabıta örneğini verdim, bütün dünyada alay konusuyuz, rahip örneği yine öyle. Bu siyasi krizin yol açtığı bir diplomasinin çürümesidir. Tehditlerine devam ediyor, diyor ki ‘biz belediye başkanlarını beğenmezsek yeniden kayyum atarız.’ Bildiğiniz gibi aday başvurularını YSK inceliyor. Eğer bir aday olamama meselesi varsa o devreye giriyor. Ama mesele bu değil, mesele halka gözdağı vermek. 
 
Suçlu arıyorlarsa kendi belediyelerine baksınlar. Melih Gökçek nerede, Kadir Topbaş nerede? Biz hodri meydan dedik, gelin inceleyin dedik, bir suç buldular mı? Yok. Bizim belediye eşbaşkanlarımız aslı astarı olmayan suçlamalarla cezaevinde tutuluyorlar. Gidin kayyum atanan belediyelerin fotoğrafını çekin, belediye mi garnizon binası mı belli değil. Biz senin ne yapacağınla ilgilenmiyoruz, biz sana karşı bir barış ve demokrasi mücadelesi koyuyoruz, bizler o belediyeleri bir saatliğine dahi olsa alacağız. O tel örgüleri, o beton duvarları, TOMA’ları binalardan uzaklaştıracağız, halk belediyesine kavuşacak. Sen kayyum atama tehdidinle meşruiyetini ne denli yitirdiğini ifşa etmiş oluyorsun. Ne kadar tehdit ederse etsin, son kişi kalana kadar mücadele edeceğiz” dedi.