Çelebi: Zorlukları birleşik mücadeleyle aşacağız

img
ANKARA – “Savaşa hayır” dediği için 152 gün tutuklu kalan ESP Başkanvekili Fadime Çelebi, “Zihinler özgür olduğu sürece duvarların, parmaklıkların hiçbir hükmü yok” dedi. “İşimiz dün zordu bugün daha da zor” diyen Çelebi, “birleşik mücadele hattı” ile direneceklerini söyledi. 
 
Türkiye’nin Efrin’e yönelik operasyonlarını protesto ederek, “savaşa hayır” dedikleri için tutuklanan ve Sincan Kadın Kapalı Cezaevi’nde 152 gün kalan Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP) Başkanvekili ve Sosyalist Kadın Meclisleri (SKM) Sözcüsü Fadime Çelebi, tutuklanma sürecini ve cezaevinde yaşadıklarını Mezopotamya Ajansı’na (MA) anlattı.
 
Tutuklandıkları dönemde Türkiye’de toplumsal tüm kesimlere yönelik saldırı olduğunu anımsatan Çelebi, Suruç sonrası Türkiye’de bir konsept devreye konulduğunu belirterek, “Gözaltı furyası bizimle başlamadı, öncesinde Türkiye’de yaşanan ciddi bir siyasal kriz vardı. İktidarın yönetememe tüm toplumsal kesimlere dönük gözaltı, saldırı politikası bir konsept olarak devlet tarafından geliştirildi ve büyütüldü” dedi. 
 
‘SALDIRI EMEK VE DEMOKRASİ GÜÇLERİNE DÖNÜK’
 
O dönemde Efrin’e yönelik saldırı olduğunu ifade eden Çelebi, şöyle devam etti: “Biz 4 Şubat’ta açıklama yaptık. HDP konferansı sonrası yaklaşık 500 kişilik bir katılımla kurum temsilcileri olarak devletin Efrin’e dönük işgal politikasına dair basın açıklaması yaptık. Akabinde 9 Şubat’ta şafak operasyonuyla hepimiz gözaltına alındık. İstenilseydi aslında göz önünde olan insanlardık. Her gün demeç veren, kamuoyu önünde olan bizler savcı çağrılmasıyla ifadelerimiz alınabilirdi ancak bu yapılmadı, hukuksuz bir şekilde evlerimiz basıldı, arandı. Hatta bazı evlerde polis, hukuksuz bir şekilde insanların kafasına silah dayayarak, evler dağıtarak, kitaplara el koydu. Süreç böyle başlatıldı ve 8 günlük gözaltı sonrası ben ve Onur Hamzaoğlu tutuklandık. Gözaltı sürecimiz ve tutuklanmamız elbette Türkiye’deki emek ve demokrasi güçlerine dönük bir saldırıydı. Benim şahsımda da özellikle Ezilenlerin Sosyalist Partisi’ne (ESP), sosyalizm kültürüne dönük bir saldırıydı. “
 
 ‘KALDIĞIMIZ YERDEN MÜCADELEYE DEVAM’
 
İktidarın yönetememe krizini gözaltı ve tutuklamayla kapatmaya çalıştığına dikkat çeken Çelebi, “Bu iktidar açısından geçici bir çözümdür. Çünkü Türkiye’de politik sorunlar, Kürt sorunu, çevre sorunları, kadın sorunları devam ediyor. Bu sorunları şiddet ve baskıyla çözmeye çalışıyor ve bu gün açısından belki iktidara geçici bir yürüme şansı veriyor. Ama asla kalıcı bir çözüme onu kavuşturamayacak. Bu topraklarda eşitsizlik, baskı, tüm toplumsal dinamiklere dönük faşizm ayyuka çıkmış ise, tüm toplumsal kesimler ezilmeye, ezdirilmeye çalışılıyorsa bunun karşısında da bir direniş her zaman olmuştur. Bizde tüm bunlara karşı direndik. Bu direnişimizin karşısında tutuklayarak, susturmaya çalıştılar. Ama mücadele bizimle sınırlı değil, milyonlar var bu mücadeleyi yürüten, devrime sosyalizme inanan ve mücadele saflarında olan. Tutuklayarak, gözdağı verilmeye çalışıldı ancak bizler kaldığımız yerden mücadeleyi yürütmeye devam edeceğiz” ifadelerini kullandı. 
 
‘PARMAKLIKLARIN HÜKÜMÜ YOK’
 
Daha önce birçok kez gözaltına alındığını ancak ilk kez cezaevine girdiğini belirten Çelebi, cezaevini şöyle anlattı: “Tabii ki hapishanede çok güzel, değerli kadınlarla tanıştım. Cezaevi bana önemli şeyler kattı. Bugüne kadar devrimci yaşamım boyunca hapishaneler pratiğini kitaplardan, romanlardan ya da anlatımlardan dinlemiştim. Bugün açısından artık kendi pratik deneyimim oldu. İnsanların beyinleri özgür olduğu sürece duvarların, parmaklıkların hiçbir hükmünün olmadığını gördüm. Fikirler özgür olduğu sürece aslında mekânın yerin hiçbir öneminin olmadığını gördüm.”
 
‘ZİNDANDAKİLER DAHA ÖZGÜR’
 
Uzun süredir cezaevinde kalan kadınlarla tanıştığını belirten Çelebi, kadınların çok özgür ruhlu ve dinamik fikirlere sahip olduğunu söyledi. İktidarın cezaevleriyle sindirme ve teslim almayı hedeflediğini ancak bu politikanın ters teptiğini belirten Çelebi, şöyle devam etti: “Tam tersine insanlar okuyarak, araştırarak, devrimci üretime, verimliliğe daha fazla erişiyor. Hapishanede kadınlar dışarıda yaşarmış gibi kendisini, günlük yaşamını, kolektif yaşamını çok iyi örgütlendiklerini gördüm. Dışarıda yok olan insani ilişkilerin aslında oralarda çok daha güçlü var ediliyor. Dışarıda insanlar hür özgür yaşıyor gibi görünebilir ama bugün zindanlarda zindan da yaşanmıyormuş gibi insanlar yaşıyor. Bu da benim için önemli bir deneyim oldu. Devrimci yaşamım açısından kadın arkadaşlardan çok şey öğrendim. Kadın dayanışmasını, kadın duyarlılığı inşasını, kadınların teorik, politik nasıl birikim gerçekleştirdiğine şahit oldum ve güçlü paylaşımlarımız oldu. Orada olduğum için mutlu oldum. Zindandaki arkadaşlarımın daha özgür olduğunu düşünüyorum bu kısacık deneyimimde.”
 
SEMAVER NE KADAR İŞE YARIYOR?
 
Yaşadıklarının bunlarla sınırlı olmadığını da belirten Çelebi, en ilginç deneyiminin ise semaverde her türlü yemeğin yapıldığını görmesi olduğunu söyledi. Hapishanede ciddi anlamda olanaksızlıklar yaşandığını aktaran Çelebi, “Bir semaverin ne kadar işe yaradığını aslında hapishanede çok daha güçlü görmüş oldum. Bu benim için çok daha ilginç bir deneyimdi” dedi.
 
Cezaevinde birçok hak ihlalinin de olduğunu ifade eden Çelebi, Sincan Cezaevi’ne ilk girişte çıplak arama dayatıldığını ve karşı koyanların ise ağır bir şekilde darp edildiğini belirtti. Çelebi, cezaevine girişte önce tutukluların bir müşahede odasına alındığını belirterek, “Beni de 3 gün boyunca orada tuttular. Su verilmiyor, kimseyle iletişime geçemiyorsun. Çarşaflar kirli, battaniye verilmiyor, burada sigara içmen yasak ve su verilmediği için bende musluktan akan kirli suyu içmek zorunda kaldım” dedi.
 
CEZAEVİNDEKİ HAK İHLALLERİ 
 
Cezaevi içerisinde siyasi tutukluların sosyal yaşamlarına dair ciddi kısıtlamalar olduğunu ve bunların OHAL ile birlikte ciddi şekilde gasp edildiğini vurgulayan Çelebi, yaşanan hak ihlallerini şöyle sıraladı: 
 
“* Tutsaklar 24 saat boyunca hücrede kalmak durumda, aktiviteye katılamıyorlar. 
 
* Çocuk tutsaklar var yaşam standartları, insani yaşam koşulları çok zor. 16,17 yaş grubundaki politik tutsak çocukların hepsi bir arada kalıyor. Çocuklara yönelik sosyal aktiviteler yok. 
 
* Yemekler çok sağlıksız veriliyor. Vejetaryen yemekleri çok fazla verilmiyor verilse bile vejetaryen koşullarında hazırlanmadığı için çoğu zaman aç kalıyor arkadaşlar. Yemekler yenilmiyor çoğu tutsak sağlık sorunu yaşıyor yemeklerden kaynaklı. 
 
* Hafta 3 gün sıcak su veriliyor. Kaynak sudan geldiği ve borular metal olduğu için sular paslı akıyor. Suların rengi kahverengi, sarı akıyor. Haziran’dan itibaren kota sistemine geçildi ve tutsak başına 40 litre sıcak su veriliyor. İdareye ve Adalet Bakanlığı’na defalarca yazıldı ama sorun giderilmedi. 
 
* Sulardan kaynaklı birçok arkadaş da cilt sorunları, cilt rahatsızlıkları, ciltte yara, kaşıntı görülüyor. En son suları kapıya bıraktık protesto etmek için. Yine çözüm getirilmedi. 
 
* Mektuplaşmada sorunlar yaşanıyor. İki haftada bir yapılan telefon konuşmasın isim ve soy ismini söylemen gerekiyor söylemediğin takdirde soruşturma başlatılıyor benim hakkımda da soruşturma açıldı. 
 
* Her şeye bir soruşturma açılıyor. Bu soruşturmalardan kaynaklı infazı yanan çok kişi var. 
 
* Keyfi uygulamalar ve tutumlarla karşı karşıya kaldık. Aileler gelirken, içeri girerken gardiyan ve jandarmanın zorluklarına maruz kalıyor. 
 
* Tutsakların tedavisi yapılmıyor, ilaç tedavisi verilmiyor verilen ilaçların tarihi geçmiş oluyor. “
 
 DUYARLILIK ÇAĞRISI 
 
“Cezaevlerine daha fazla duyarlı olmak, orada yaşanan hak ihlallerine duyarlı olmak gerekiyor” diyen Çelebi, “Bir kart atmak, mektup göndermek güçlü bir dayanışma ve duyguda buluşmanın yolunu açıyor” diyerek, duyarlılık çağrısında bulundu.  Dışarıda olmanın mutluluğunu ama aynı zamanda içerde bıraktığı kadın arkadaşlarının burukluğunu yaşadığını söyleyen Çelebi, mücadeleye devam edeceğini belirtti.
 
Türkiye’deki rejim değişikliğine de değinen Çelebi, rejim değişikliğinin aslında Türkiye’de iki yıldır uygulandığını sadece 24 Haziran seçimleriyle bunun fiili olarak başlatıldığını hatırlatarak, sol, sosyalist kuvvetler ve birleşik cephe kuvvetleri olarak işlerinin bundan sonra daha da zor olduğunu söyledi.  
 
TEK TİPLEŞMEYE KARŞI BİRLEŞİK MÜCADELE 
 
“İşimiz dün zordu bugün daha da zor” diyen Çelebi, şunları söyledi: “Çünkü her şey tek tipleşmiş durumda bu ülkede. Herhangi farklı düşünceye, ideolojiye, renge tahammül yok. Bunu yaparken de tüm toplumu korkutarak, sindirerek yapmaya çalışıyor. Toplumu tek tipleştirmeye, sesini kısmaya çalışıyor. Her şeyden önce 24 Haziran’da HDP’nin başarısı aynı zamanda demokrasiye, özgürlüğe, barışa inanan, geleceği halkların kardeşliği ve eşitliğiyle kurulacağına inanan herkesin başarısıdır. Tam da bu başarıya daha fazla sarılmak ve daha fazla geniş kitlelere gitmek, geniş kitleleri örgütlemek ve birlikte birleşik bir halk cephesi oluşturmaya ihtiyaç var. Asıl bizim işimiz bundan sonra başlıyor. Zorluk bundan sonra başlayacak ve daha fazla saldırılar olacaksa saldırıların karşısında ezilen toplumsal kesimler olarak bunun karşısında direnmek ve direnmeyi birleşik mücadele hattı üzerinden geliştirmeye ihtiyaç var. Tam da bunun odağında da birleşik cephenin güçlendirilmesi gerekiyor. Bu potansiyeli daha fazla Türkiye halklarına yaymak, halkları örgütlemek, Kürt halkıyla Türkiye halklarının umudunu daha fazla buluşturmak, demokrasiye, sosyalizme özlemleri daha fazla geliştirmeye ihtiyacımız var. Süreç kendi içinde dezavantajlı olmasına rağmen aslında ciddi anlamda devrimci olanakların olduğu devrimci bir dizi veriyi de sunduğunu ve geleceğin işçilerin, kadınların ellerinde olduğunu görmüş olacağız.”
 
MA / Berivan Altan