Erdoğan: Doğu Akdeniz için bölgesel bir konferans düzenlensin

img

HABER MERKEZİ- BM 75. Genel Kurulu'na bağlanarak Doğu Akdeniz'de yaşanan gerginliğe ilişkin konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bizim ne Doğu Akdeniz'de, ne de başka bir bölgede kimsenin hakkında, hukukunda, çıkarlarında gözümüz bulunmuyor” diyerek bölgesel bir konferans düzenlenmesini istedi.

Birleşmiş Milletler (BM) 75. Genel Kurulu'na bağlanan AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, dış politikaya ilişkin açıklamalarda bulundu.

 ‘TACİZE MÜSAMAHA GÖSTERMEYECEĞİZ’

Doğu Akdeniz'de yaşanan gerilime ilişkin de konuşan Erdoğan, "Çözüm, Kıbrıs Türk halkının adanın ortak sahibi olduğunun kabul edilmesiyle mümkün" derken, anlaşmazlıktan dolayı Yunanistan ve Güney Kıbrıs'ı suçladı. Erdoğan devamla, şu ifadeleri kullandı: "Doğu Akdeniz'de bir süredir yaşanan gerilimin gerisinde 'Kazanan hepsini alır' anlayışıyla hareket eden ülkeler bulunuyor. Bizim ne Doğu Akdeniz'de, ne de başka bir bölgede kimsenin hakkında, hukukunda, çıkarlarında gözümüz bulunmuyor. Ancak ülkemizin ve Kıbrıs Türklerinin haklarının çiğnenmesine de göz yumamayız. Bölgede bugün yaşanan sıkıntıların sebebi Yunanistan ve Kıbrıs Rum Kesimi'nin attığı tek yanlı adımlardır. Anlaşmazlıkların çözümü öncelikli tercihimizdir ancak aksi yönde herhangi bir dayatmaya, tacize asla müsamaha göstermeyeceğimizi ifade etmek istiyorum. Bu amaçla tüm bölge ülkelerinin hak ve çıkarlarının göz önünde bulundurulduğu bölgesel bir konferans düzenlenmesini teklif ediyoruz. Uluslararası anlaşmaları hiçe sayan Rum tarafı, Kıbrıs Türklerinin adadan tasfiye etmeyi amaçlıyor. Çözüm, Kıbrıs Türk halkının adanın ortak sahibi olduğunun kabul edilmesiyle mümkün."

ABD'nin hazırladığı ve İsrail-Filistin sorunun çözeceği öne sürülen 'Yüzyılın Anlaşması'nı eleştiren Erdoğan, "Asrın anlaşması adı altında Filistin tarafına dayatılmaya çalışılan teslimiyet belgesi reddedilince bu kez İsrail, kaleyi içten fethetme girişimlerin hız vermiştir. Türkiye olarak Filistin halkının rıza göstermediği hiçbir plana destek vermeyeceğiz" dedi. 'Filistin meselesinin ancak 1967 sınırları temelinde başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız, egemen ve coğrafi devamlılık için bir Filistin devletinin kurulmasıyla çözülebileceğini' belirten Erdoğan, "Bunun dışında çözüm arayışları beyhudedir, tek taraflıdır, adaletsizdir" dedi.

Silahlanma, iklim değişikliği, ırkçılık ve İslam karşıtlığı, salgın sonrası yaşanan ekonomik kriz gibi konulara da değinen Erdoğan, "İçinden geçtiğimiz bu hassas dönemde çok taraflılığa verdiğimiz güçlü desteğin süreceğini belirtmek istiyorum. Uluslararası toplumu tehdit eden tüm tehditlere karşı safları sıklaştırmak mecburiyetindeyiz" şeklinde konuştu.

Erdoğan'ın konuşmasından satır başları şöyle:

*Salgın krizinin üstesinden gelemediğimizi göz önünde bulundurarak, çok taraflı işbirliği için elimizdeki mekanizmaları en etkin şekilde kullanmalıyız. Yerel çözümler ancak günü kurtarır, uzun vadeli çözümler için uluslararası dayanışma şarttır.

*Hangi ülkede üretilirse üretilsin, kullanıma hazır hale getirilecek aşılar insanlığın ortak istifadesine sunulmalıdır.

*Suriyeli kardeşlerimiz için İdlib'de ve diğer yerlerde on binlerce briket konut inşa ediyoruz. Bütün bu faaliyetleri kayda değer bir destek almadan, kendi imkanlarımıza yürütüyoruz. Suriye'deki ihtilafın, BMGK'nın 24/52 sayılı kararındaki yol haritasında çözülmesi hepimizin önceliği olmalıdır.

*Libya'nın meşru hükümetinin yardım çağrısına somut cevap veren ve destek sağlayan tek ülke Türkiye olmuştur. Libya'da kalıcı siyasi çözümün, Libyalılar tarafından yürütülecek kapsamlı diyalog yoluyla tesis edilebileceğini biliyoruz.

*Türkiye olarak Filistin halkının rıza göstermediği hiçbir plana destek vermeyeceğiz. Filistin meselesi ancak 1967 sınırları temelinde başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız, egemen ve coğrafi devamlılık için bir Filistin devletinin kurulmasıyla çözülebilir. Bunun dışında çözüm arayışları beyhudedir, tek taraflıdır, adaletsizdir.

*Yukarı Karabağ sorunu başta olmak üzere, bölgedeki ihtilafların Azerbaycan ve Gürcistan'ın toprak bütünlüğü ve egemenliğiyle bir an evvel çözülmesinden yanayız.

*Doğu Akdeniz'de bir süredir yaşanan gerilimin gerisinde 'Kazanan hepsini alır' anlayışıyla hareket eden ülkeler bulunuyor. Bizim ne Doğu Akdeniz'de, ne de başka bir bölgede kimsenin hakkında, hukukunda, çıkarlarında gözümüz bulunmuyor. Ancak ülkemizin ve Kıbrıs Türklerinin haklarının çiğnenmesine de göz yumamayız. Bölgede bugün yaşanan sıkıntıların sebebi Yunanistan ve Kıbrıs Rum Kesimi'nin attığı tek yanlı adımlardır.

*Türkiye her türlü olumsuz gelişmenin yükünü tek başına omuzlamak durumunda bakılan bir ülkedir. Ülkemizin yok sayılması ne akıl, ne vicdanla, ne de uluslararası hukukla izah edebilir. Anlaşmazlıkların çözümü öncelikli tercihimizdir ancak aksi yönde herhangi bir dayatmaya, tacize asla müsamaha göstermeyeceğimizi ifade etmek istiyorum. Bu amaçla tüm bölge ülkelerinin hak ve çıkarlarının göz önünde bulundurulduğu bölgesel bir konferans düzenlenmesini teklif ediyoruz. Krizin bir sebebi de 1968'den beri devam eden müzakerelerde kalıcı bir çözüm bulunamamasıdır. Uluslararası anlaşmaları hiçe sayan Rum tarafı, Kıbrıs Türklerinin adadan tasfiye etmeyi amaçlıyor. Kıbrıs Türk halkını hiçbir zaman yalnız bırakmadık, bundan sonra da bırakmayacağız. Çözüm, Kıbrıs Türk halkının adanın ortak sahibi olduğunun kabul edilmesiyle mümkün.”