Temelli: Tecride karşı selam olsun Öcalan’a 2019-02-09 17:00:21   MERSİN – Partisinin tecride karşı Mersin’de düzenlediği mitingde konuşan HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli, “Savaş ve zulüm politikalarını dayatmaya devam ediyor. Bunların karşısında bizim bir fikriyatımız var, tecride karşı, savaşa karşı ortak vatanımızda Demokratik Cumhuriyet fikriyatımız var. Selam olsun bu fikriyata, selam olsun İmralı’ya, selam olsun Öcalan’a” dedi.    Halkların Demokratik Partisi (HDP) Mersin İl Örgütü, PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecride dikkat çekmek ve 94 gündür açlık grevinde olan Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eş Başkanı Leyla Güven ile 291 tutukluyla dayanışma amacıyla Mersin Yenişehir Tevfik Sırrı Gür Stadyumu yanında düzenlediği miting, binlerce kişinin katılımıyla sona erdi. Miting alanını dolduran binlere seslenen HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli, Öcalan üzerindeki tecrit politikasının savaşa hizmet ettiğini hatırlatarak, halkların birlikte yaşam fikriyatını geliştiren Öcalan’ı selamladı.    Sağanak yağmura rağmen Çukurova, Mersin, Osmaniye, Adana, Hatay’dan gelen binleri selamlayan Temelli, “Kadınlar, gençler, barış, demokrasi, adalet mücadelesinden vazgeçmeyenler, bu kararlılıktan 40 yıldır vazgeçmeyenler merhaba. Bu kararlılıkla mücadelemize devam ediyoruz. Asla diz çökmeyeceğiz, boyun eğmeyeceğiz yolumuzdan dönmeyeceğiz” dedi.     ‘LEYLA GÜVEN İKTİDARA SESLENİYOR’   Barış, kardeşlik, özgürlük mesajları veren Temelli’nın konuşması şöyle: “Hepimizin önünde yürüyen, bu yolu açmak için bedeniyle açlık grevine yatan Leyla Güven’i selamlayalım hep birlikte. Sessizimizle onun sesine ses katalım, onun gücüne güç katalım. Leyla Güven tam 94 gündür bu ülkenin adaletten, barıştan ve demokrasiden nasibini almamış iktidarına sesleniyor. Demokrasi, hukuk adalet için adım atmaları için sesleniyor. Bu ülkeye demokrasi gelecekse, bu ülkeye barış ve adalet gelecekse bunun yolunun tecridin sonlanmasından geçtiğini biliyor. Onun için diyor ki gelin hukukun, yasaların gereğini yapın tecride son verin. Bu tecrit bütün ülkeyi kapladı ve adaletsizlik cenderesine bu ülkeyi sıkıştırdı. Bizler de cezaevlerinde açlık grevinde olan 54 yoldaşımız gibi, Strazburg’da 54 gündür açlık grevinde olan arkadaşlarımız gibi, Kandıra’da açlık grevinde olan Sebahat Tuncel ve Selma Irmak gibi bu tecride karşı sesimizi yükseltmeli ve bu mücadeleye mücadele katmalıyız.     DEMOKRASİ İÇİN OMUZ OMUZAYIZ    Sevgili yoldaşlarım, arkadaşlarım evet bir ülkede tecrit varsa adalet yoktur. Aslında tam 20 yıldır bir tecrit düzeni var. Biz de o yüzden diyoruz ki ya tecrit ya hukuk devleti. Hukuk devletinin gereğinin yapılmasını istiyoruz. Son 3,5 yıldır bu ülkede ağırlaştırılmış tecrit var, son 3,5 yıldır bu ülkede adalet yok, barış yok. Ülke hızla demokrasiden uzaklaştırıldı. HDP olarak hep birlikte demokrasi ve adalete sahip çıkmak için yan yanayız, omuz omuzayız. Bütün Türkiye’yi Leyla Güven’in eylemine duyarlı olmaya, bu konuda inisiyatif almaya çağırıyoruz. Hukuk ve adaletten yana olan herkesi bu büyük buluşmaya davet ediyoruz. Gelin bu gidişata hep birlikte son verelim.   KÜRT SORUNU ÇÖZÜLMEDEN HİÇBİR SORUN ÇÖZÜLMEZ   Bu ülkede herhangi bir sorunu çözmek istiyorsanız, unutmayın ki Kürt meselesini çözmeden bu ülkede hiçbir sorunu çözemezsiniz. Kürt sorununda çözüm üretmek demek demokrasi meselesinde çözüm üretmek demektir. Emeğin sömürülmesine, doğanın talanına karşı çıkmak demektir. Kadın sorununun çözülmesi demektir. Çünkü bütün meselelerin kavşağında Kürt meselesi var. Bugünkü iktidar, Kürt meselesi çözülmesin diye savaş politikalarında ısrar ederken tecridi Türkiye toplumuna dayatıyor. Savaş ve zulüm politikalarını dayatmaya devam ediyor. Bunların karşısında bizim bir fikriyatımız var, tecride karşı, savaşa karşı ortak vatanımızda Demokratik Cumhuriyet fikriyatımız var. Selam olsun bu fikriyata, selam olsun İmralı’ya, selam olsun Öcalan’a.   SORUN MUHATABIYLA ÇÖZÜLÜR    Kürt meselesinin çözümü, barış politikalarının demokratik siyasetin var edilmesi ancak ve ancak bu meselenin muhatabı ile halledilebilecek bir meselesidir. Türkiye 2013-2015 yılları arasında bir umuda, demokratik barış umuduna uyandı. Bu çabanın sahibini tecrit altında tutarak, bu sesi susturarak Türkiye’yi büyük bir felakete sürüklersiniz dedik, sürüklediler de. Biz HDP olarak barış ve demokrasi için üzerimize ne düşerse onun sorumluluğunu taşıyacağız dedik taşıdık, yapmaya devam edeceğiz dedik yaptık. Bunun bedelini ödeyen arkadaşlarımız yoldaşlarımız var. Bugün cezaevlerinde tutsak eşbaşkanlarımız var. Selahattin’e, Figen’e, Sebahat’a, İdris’e bütün yoldaşlarımıza selamlarımızı yolluyorum. Onlar suçları olduğu için cezaevinde değil; bir sevdaları var, barış ve demokrasi sevdaları var. Bu yüzden tutsaklar. Bu tecrit kırılana kadar mücadelemizi sürdüreceğiz. Tüm arkadaşlarımız özgür kalana kadar bu mücadelede yol almaya devam edeceğiz. Asla vazgeçmeyeceğiz, asla tereddütte düşmeyeceğiz.    BİR GÜN YARGILANACAKSINIZ    Yerel seçimlere gidiyoruz ve yine mücadeleyi yükselttiğimiz günlerden geçiyoruz. Bu kararlı mücadeleyle bu ülkeye adalet bir gün mutlaka gelecektir. Bu ülke bir gün hukuk devletine, yargı bağımsızlığına sahip olacaktır. Bugün bu zulmü yaratanlar, bu savaşı şiddeti yaratanlara bir çift sözümüz var: O bağımsız ve tarafsız yargının önünde mutlaka ama mutlaka yargılanacaksınız.   TÜRKİYE’DE HUKUK YOK Kİ YOLU OLSUN    Sevgili arkadaşlarım bildiğiniz gibi AİHM Cizre konusunda bir karar verdi. Dedi ki, iç hukuk yolları tüketilmemiş. Buradan AİHM’e, AP Parlamenterler Meclisine, tüm dünyaya sesleniyorum burada bir hukuk yok ki yolu olsun. Bizzat Demirtaş kararında bunu teyit ettiniz. Konu Cizre olunca devletlerin kendi çıkar ilişkileri içinde hukuku heba ettiniz. Hukuk hepimize lazım. Dünyanın herhangi bir yerinde hukuksuzluk ve adaletsizlik varsa bilin ki birgün gelir sizin de kapınızı çalar. İşte Avrupa’nın bu ikircikli tutumuna karşı hukuka ve adalete sahip çıkılması çağrısı yapıyorum. Tıpkı mülteci krizinde olduğu gibi, mültecileri pazarlık konusu yapıp Erdoğan’ın bu hukuksuzluğuna yol verdikleri gibi şimdi de çeşit çeşit kararlarla aslında bu hukuksuzluğu besliyorlar. Oysa biz çok iyi biliyoruz Cizre’de neler olduğunu, bu zulmün kentlerimizin nasıl yakıp yıktığını. Bunları unutmadık ve gün gelecek bunların da hesabını soracağız.    MERMİ DEĞİL İŞ AŞ İSTİYOR    Türkiye’nin her yerini adaletsizlik sardı, her yerinde zulüm var dedik. Bu meselenin Kürt meselesiyle demokratik çözümle alakalı olduğunu söyledik. Onlarsa bu çözümsüzlüğü derinleştirmenin derdine düşmüşler. Mitingde çıkmış halkı azarlıyor, iş ve aş isteyenleri azarlıyor. Çünkü tek besleneceği şey savaş. Mermilerden bahsediyor. Kimse mermi istemiyor, tank tüfek istemiyor. İşini aşını istiyor, hak hukuk istiyor. Bu ülkeyi düşmanlıkla, savaş politikalarıyla yönetme peşinde olan Cumhur İttifakı, Erdoğan rejimi her geçen gün ülkenin ekonomisini, siyasetini krize ve çöküşe sürüklüyor.    AÇLIK SINIRI ASGARİ ÜCRETİ GEÇTİ    Bu ülkenin felakete sürüklenmesine son vermeliyiz. Bugün ekonominin içinde bulunduğu duruma bakın açlık sınırı asgari ücreti bir ayda aştı. Bugün Türkiye’nin büyük bir kesimi yoksuldur, işsizlik oranları rekor kırıyor. Türkiye'de insanların derdi aştır, iştir. İnsanların derdi huzurdur. Bunlara çözüm üretmeyen iktidar, savaştan başka bir şeyi diline almıyor. Ne zaman ağzını açsa nefret söylemi, ayrımcılık, bölücülük. Bir de kalkmış diyor ki HDP bölücü bir partidir. HDP ortak vatanımızda demokratik cumhuriyeti ilke edinmiş, bir arada yaşamın gereğini yerine getiren yegane bir partidir.    AYRIMCILIK KOYAN ÜLKEYİ BÖLER    Bizde ayrımcılık yok, hepimiz bir aradayız. Kürdü, Türkü, Ermenisi, Lazı, Çerkesi, Süryanisi ile hep bir aradayız. Kendini hangi kimlikle tanımlarsa tanımlasın, onunla birlikte eşit yurttaşlık temelinde bir ülke var etmeye çalışıyoruz. Hangi inançtan olursa olsun Sünnisi, Alevisi, Hıristiyanı ile biz tüm inançlarla birlikte laik demokratik çoğulcu bir cumhuriyeti var etmeye çalışıyoruz. Bir ülkeyi insanlar arasına ayrımcılık koyan böler. İnsanları birbirine düşman eden böler. Bir ülkeyi elinize cetveli alarak bölemezsiniz. Bu ülkede bölücülük arıyorsanız, ayrımcılık yapana, düşmanlığı büyütene bakın. İnsanların kaynaklarını, ekmeğini, aşını savaşa mermiye yatıranlara bakın. Biz de diyoruz ki sana rağmen ne yaparsan yap biz bir arada yaşamaya, bir arada barış ve demokrasi mücadelesini yükseltmeye devam edeceğiz.    Çukurova, Türkiye için önemli bir coğrafya. Çukurova, demokrasi ve barış mücadelesinde önemli bir yere sahip. Çukurova kentleri Kürt kentleridir. Türkiye’nin neresine giderseniz gidin, orada Kürtler vardır. Kürtler yaşadıkları her yerde bir arada yaşam ve demokrasi için mücadele ederler. Biz de bu mücadeleyi bulunduğumuz her yerde yükseltmeye devam ediyoruz.    SORUMLUSU ÇİFTÇİ DEĞİL    Ekonomiyi bu hale sürükleyenler, işsizlik ve yoksullukla halka bu zulmü yapanlar, özellikle Kürt halkının çalışma ve yaşam koşullarını kötüleştirmekten geri kalmıyorlar. Ekonomideki en büyük mağduriyeti, bu düşmanlık ve ayrımcılık sonucunda Kürtler, Suriyeliler, iktidarın diliyle Türkiye’de yaşayan ötekiler yaşıyor. Bir arada yaşayan bizler, eşit yurttaşlık ve haklar temelinde adaletli bir ülkeyi iktisadi alanda da var etmeliyiz. Üreten bizsek yöneten biz olmalıyız, eşit ve adaletli bir yaşama hep birlikte kavuşmalıyız. Çıkmış soğandan, biberden bahsediyor ve bunun nedeni olarak da köylüyü ve çiftçiyi gösteriyor, halciyi, tüccarı gösteriyor. Oysa bunun nedeni uyguladıkları tarım politikalarıdır. Yoksa dünyanın en verimli, en bereketli topraklarında kimsenin aç kalması, işsiz kalması mümkün değil. Ama bu zihniyet, neoliberal politikaların şampiyonu olan bu zihniyet kapitalizmin bütün zulmünü getirmiş çiftçinin üzerine yıkmış. Mazot fiyatları, gübre fiyatları, tarım arazilerinin kötüye kullanılması sonucu ortaya çıkan durum, bu felaketin nedenidir. Bu kadar vergi topluyorsun, bu kadar borçlanmışsın, bu ülkenin birçok kurumunu üç paraya satmışsın. Nerede bu kaynaklar, ne yaptın bu kaynakları? Yarısını savaşa, yarısını yolsuzluğa götürdüler. Hem kendileri zengin oldular hem de halka baskı ve savaşla zulmettiler.    AFRİN ZEYTİNİNE GÖZ DİKTİLER    Sadece Türkiye halklarına değil Kürt halkına, Suriye halklarına da zulmettiler. Hala Suriye savaşından beslenme ve Suriye’de çözümsüzlük üretme peşindeler. İdlib’i koz olarak kullanarak - bağırıyorum ki duysun diye - bir çözümsüzlüğü dayatmaya devam ediyorlar. Afrin’e girdiler, Afrin’in huzurunu, demokratik anlayışını yok ettiler. Afrin’in zeytinine bile göz diktiler. Bu denli acz içindeler, bu denli itibarsızlar. Şimdi de Minbiç ve Rojava’yı işaret ediyorlar. Bunların derdi güvenlik değil, zaten bunların ne zaman ağzından güvenlik çıksa bilin ki başımıza bir felaket gelecek. Bunların güvenlikten anladıkları Kürt halkına zulmetmektir. Ama Kürt halkının bunlara vereceği bir cevap var ve onu da çok yakında bir kez daha vereceğiz.    FAŞİST İTTİFAKA KARŞI OMUZ OMUZA    Şimdi 31 Mart yerel seçimlerine gidiyoruz. HDP bu seçimlerde Türkiye’nin her yerinde mücadelesini yükseltecek. Barış, demokrasi ve adalet mücadelesini yükseltecek. İnanıyoruz ki bu mücadelenin sonunda tecridi kıracağız, savaşı sonlandıracağız, yerellerde de iktidara geleceğiz. 31 Mart’ta öncelikle bu kayyumları hep birlikte süpürüp atacağız. Dahası iktidara gelerek yerel demokrasiyi inşa edeceğiz.    Yerellerde yerinden yönetim anlayışımızla bu tekçi, otoriter yönetim anlayışına karşı halkın bizatihi yönetimlere katıldığı bir seçenecek sunacağız. HDP Türkiye halklarına seçenek sunuyor. Sadece kayyumların olduğu illerde değil, Türkiye’nin her yerinde tüm Türkiye halklarına demokrasi seçeneği, siyaset yapma seçeneği sunuyor. Bu tekçi anlayışa karşı, bu ceberrut ittifaka karşı yan yana gelme çağrısı yapıyor. Bu zemini var etme sorumluluğunu taşıyan HDP, Türkiye’nin batısında da büyükşehirlerde de aday çıkarmayarak demokrasi güçlerinin, kadınların, emekçilerin siyaset yapma hakkına olanak sağlıyor. Gelin hep birlikte bu faşist ittifaka karşı demokrasi güçleri olarak omuz omuza verelim bu ittifakı geriletelim diyor. İşte seçenek budur. Demokrasi ve barıştan yana olanların seçeneği budur. Bu seçeneği var ettik.    ERDOĞAN SABAH AKŞAM SALDIRIYOR    Çıkmış sürekli bizimle ilgili konuşuyor, çünkü elinde başka bir şey kalmamış. Siyaseten söyleyecek sözü kalmamış, elinde vaad edecek bir şey kalmamış. Sabah akşam HDP’ye saldırıyor, HDP’yi düşmanlaştırmaya çalışıyor. İttifak yapıyorlar, pazarlık yapıyorlar diyor. HDP’yi tanımamış. Biz ittifakı halkımızla, bu mücadeleyi 40 yıldır kararlılıkla sürdürenlerle, Türkiye demokrasi mücadelesini devam ettirenlerle, emekçilerle, kadınlarla, gençlerle, sivil toplum örgütleriyle, sendikalarla yaptık. Senin gibi kapalı kapılar arkasında pazarlıklar yapmadık, yapmayacağız. Cumhur İttifakı’nın müsebbibleri kendi seçmenine bile saygı duymuyor, onların iradesine bile kayyum atıyorlar. Bu kayyumcu anlayıştan hep birlikte kurtulacağız. İstanbul'da, İzmir’de, Adana’da, Mersin’de de kurtulacağız. Kentlerimizi kadınların kenti yapacağız, kadın mücadelesini yükselteceğiz. Eşit temsiliyete dayalı bir kent var edeceğiz.    ÇOĞULCU CUMHURİYETİ İNŞA EDECEĞİZ    Belediye başkan adayları açıklandı, kadın aday sayılarına baktığınızda nasıl bir erkek egemen anlayışın var olduğunu göreceksiniz. Bir onlara bakın bir de HDP’ye bakın. HDP kadınların partisidir, HDP bu mücadeleyi kadınlarla var etti, kadınlarla yoluna devam edecektir. “Her başarılı erkeğin arkasında bir kadın vardır” diyorlar. Başarıyı kendilerine alıp, kadını siyasetten ve sosyal hayattan dışlamaya çalışıyorlar. Bu kültürü yok etmek için kadının, emeğin, çiftçinin, esnafın velhasıl toplumsal emeğin kentlerini var edeceğiz. Adaletli bir ücret politikasıyla, kooperatifçilik anlayışımızla, gıda güvenliğiyle ve insanca ücret politikamızla emeğin kentlerini yerelden hep birlikte var edeceğiz. Bu adaletsizliğe birlikte son noktayı koyacağız. İnanıyoruz ki, kentlerimizde bunu başarırsak çok yakında Türkiye kültürüne, tarihine, halkların geleneğine, inancına yabancı bu rejimden en kısa sürede hep birlikte kurtulacağız. Eşit yurttaşlık temelinde bir anayasa var edeceğiz. Laik, demokratik, çoğulcu bir cumhuriyeti hep birlikte inşa edeceğiz. Bunun yolu 31 Mart seçimlerinde sandığımıza, irademize, geleceğimize sahip çıkmaktan geçiyor. Bunu hep birlikte başaracağız.    Bugüne kadar gösterdiğiniz emek ve kararlı mücadelenizden dolayı hepinizi kutluyorum. Aynı kararlılıkla yolumuza devam edeceğiz. Bu toprakların kalemi, ebediyatçısı güzel insan Yaşar Kemal’i de anmak istiyorum. “Dağlar, insanlar, savaş bile ölümden yoruldu, şimdi barış şiirleri yazmak zamanıdır.” Hep birlikte barışın şiirlerini okuyacağız, barışın şarkılarını söyleyeceğiz, barışın halayına duracağız.    O yüzden diyoruz ki Mersin, Adana, Çukurova, Türkiye Ya Me Ye. Dönen dönsün yolundan biz dönmeyiz. Serkeftin hevalno…”