Temelli’den AKP’ye çağrı: İsrail ile anlaşmalara son verin 2018-05-15 14:06:18   ANKARA – HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli, AKP’yi İsrail ile yaptığı anlaşmalara son verme çağrısı yaptı. Temelli, “İşte Meclis. Getirin hep birlikte tüm bu anlaşmalar son verelim. Gelin şimdi iptal edelim” dedi.   Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Sezai Temelli, seçimler öncesi partisinin son grup toplantısında konuştu.    Temelli, ilk olarak Kudüs’te yaşananlara dair “İsrail hükümetinin bu katliamcı girişimini lanetliyorum, kınıyorum” dedi. Temelli, “Halkların, dinlerin ortak kutsal mekanı Kudüs bir istismar malzemesi haline getirildi. Kudüs tarih boyunca İslamiyet’in, Hristiyanlığın ve Museviliğin buluştuğu bir barış kentidir. Ama bugün gelin görün ki Kudüs, İsrail Hükümeti’nin savaş şehri yaptığı bir yere dönüşmüştür. Buna son vermek gerek, Tüm Ortadoğu halkları aynı ıstırabın cenderesi altındadır, iktidarların zulmü altındadır. Bugün Filistin’de karşımıza çıkan sahne Ortadoğu’da birçok yerde karşımıza çıktı. Kürt halkına, Filistin halkına karşı birçok kez gördük bunları. Tıpkı Efrin’de olduğu gibi. Tıpkı Doğu Guta’da olduğu gibi. Buna son verebilmek için bu iktidarlara karşı halkların ortak barış mücadelesi yükselmek zorundadır. Yoksa iktidarların günü kurtarmak için yaptıkları açıklamalar, Ortadoğu’ya savaştan başka verecekleri bir şey yoktur. Halkları birbirine düşman ederek ortak yaşam coğrafyasını savaş coğrafyasına çeviren bu zihniyete halklar barış mücadelesi ile son verebilir” ifadelerini kullandı.    ‘FİLİSTİN SEÇİM MALZEMESİ YAPILIYOR’   Hükümeti, Filistin’de yaşananları seçim malzemesine dönüştürdüğü eleştiren Temelli, şöyle devam etti: “Bugün yine, Kudüs meselesi söz konusu oldu, Filistin gündeme geldi. Karşımıza aynı zihniyet, aynı yöntemlerle çıktı. Filistin halkıyla bir dayanışma değil, bu sorun üzerinden siyaset yapan, bunu bir seçim malzemesi yapma aklı çalışıyor. Çünkü nasıl ki Sur’da, Cizre’de bu aklı gördük Efrin’de bu aklı gördük şimdi Filistin’de de aynı aklı görüyoruz. Filistin’in seçim malzemesi yapıldığını görüyoruz. Mavi Marmara unutulmuş gibi, İsrail Hükümetiyle yapılan anlaşmalar unutulmuş gibi AKP iktidarı kadar fazla anlaşma yapan hükümet yok tarihte, yine Yenikapı’ya miting çağrısı yapılıyor. Biz Yenikapı mitinglerinin neye mal olduğunu çok iyi biliyoruz. Bu mitinglerden Filistin halkına hayır çıkmaz. Bu mitinglerden demokratik siyasetin tasfiyesi çıkar, Efrin’e saldırı çıkar başka bir şey çıkmaz. Eğer Filistin halkıyla yan yana olmak istiyorsanız gelin bu ticari, siyasi ve askeri anlaşmalara son verelim. İşte Meclis. Getirin hep birlikte tüm bu anlaşmalar son verelim. Gelin şimdi iptal edelim? Hayır. Bunlar konuşulmuyor. Ne yapacağız Yenikapı’da miting. Sonra da Diyarbakır’da miting yapacakmış. Kürt halkının aklıyla alay edercesine. Evet, artık bu yalanlara ve bu mitinglere karnımız tok. Miting kararını bile ancak 10 saat tartıştıktan sonra alabildiler. Öyle anlaşmalar yapmışlar ki İsrail ile deyim yerindeyse Türkiye ile İsrail, Ortadoğu halklarına karşı bir ittifak kurmuşlar nasıl MHP ile Türkiye’de Kürt halkına karşı ittifak kurmuş, Ortadoğu’da İsrail kel halklara karşı ittifak kurmuşlar. Kürt halkına karşı ne yapıyorsanız, İsrail Hükümeti de Filistin halkına karşı onu yapıyor. Eğer bu coğrafyada sorunun parçasıysanız çözüm üretemezsiniz. Evet, siz sorunun parçasısınız.”    Soma’da 301 maden işçisinin yaşamını yitirdiği katliamın yıl dönümü için de Temelli, “301 emekçinin katledildiği günün yıl dönümüydü. Bir kez daha anıları önünde saygıyla eğiliyorum. Bu ülkede 301. madde gibi faşist yasalar var oldukça emekçiler ölmeye devam edecek. 301 işçi şahsında, 301. maddeye karşı herkesi mücadeleye davet ediyorum. Emek sömürüsüne, doğa katliamına son vermek için 301. maddeye hayır diyoruz” diye konuştu.   ‘YETKİ YASASI TEK ADAMA BIRAKMA ÇABASIDIR’   Meclis’in 26. Yasama dönemini bu hafta sona ereceğini anımsatan Temelli, sözlerini şöyle sürdürdü: “Meclis kapanıyor. Kapanışını da 26. dönemin ruhuna uygun yaptı. Yetki yasası ile kapatıyor. Bu yetki yasası bir anayasa ihlalidir. Bunu defalarca anlattık. Böyle bir yasayı çıkaramazsınız, Anayasa suçudur dedik. Ana buna rağmen bu yasayı çıkararak Meclisi kapatıyorlar. 16 Nisan 2017 halk oylamasında gerçekleşen Anayasa değişikliği 6 ay içinde uyum yasalarının çıkmasını zorunlu hale getiriyor. 13 ay geçti bu yasalar çıkmadı. Neden çıkmadı? Aslında basit; öyle acayip bir Anayasa değişikliği yapıldı ki, partili Cumhurbaşkanı sisteminin ne denli bir sorun teşkil ettiği tüm çıplaklığıyla ortada. Uyum yasası dediğimiz şey aslında uyumlaştırılamaz bir yasa. Bunu da şimdi KHK yoluyla bir kez daha Meclis’i tasfiye ederek tek adamın eline verme çabasındalar. Bu parlamenter sistemi yok sayan yöntem aslında 26. Dönemin en temel özelliği oldu. Bu dönem kendinden önce zaten var olan vesayet rejimini çok daha ileri bir noktaya taşıdı. Türkiye demokrasisinin en önemli sorunu vesayet rejimidir dedik. 26. Dönem, vesayet rejimini çok daha vehim bir noktaya taşıdı. Bugün Meclis’in devre dışı bırakılmasının yöntemiyle karşı karşıyayız. Önümüzdeki dönem nasıl bir rejimi hayata geçirmek istendiğinin yolu, yöntemidir. 24 Haziran’dan sonra 8 Temmuz’dan sonra bu zihniyet iktidarda kalırsa nasıl bir yöne gideceğini gösterdi. Bu seçilmiş monarşiden başka bir şey değildir. Bu faşizmin kurumsallaştırılmasından başka bir şey değildir. Buna izin vermeyeceğiz. Seçime giderken, sadece bu düzenlemelerle büyük tahribatlar yapılmıyor, aslında ülkenin geleceği de gasp ediliyor.”    ‘2001’DEKİ AYNI ZİHNİYET DEVAM EDİYOR’   Hükümetin seçim kararıyla birlikte gündeme getirdiği vergi ve imar affı konuları da eleştiren Temelli, “Bu torbacılar, bunu içine katmadıkları yapılandırma kalmamış, katmadıkları vergi affı kalmamış. Ve Hazine o denli zarara yıpratılmış durumda ki, 37 milyar dolarlık borçlanma yapmışlar, yetmiyor. Ve daha da borçlanma ihtiyacı sürüyor. Her konuda af getirme peşindeler. Örneğin imar affı. 15 milyon konut, bu imar affından faydalanmayı bekliyor Mesele insanların barınma hakkını sağlamak değil. Bu imar affının arkasında yatan da para aramak. ‘Acaba bu imar affıyla yeni bir kaynak yaratır mıyız.’ 50 milyar dolar bekliyorlarmış buradan. Daha sonra bir varlık fonu vardı ne oldu bilmiyoruz. Şeker fabrikalarının özelleştirilmesi var Ziraat Bankası’nın sürekli görev zararına uğratılması var.  Konut sektörü sıkıştı ya, Ziraat Bankası’na diyor ki faizleri düşür. Peki, Ziraat Bankası zararını ne yapacak? Görev zararı. Ve bu görev zararının bedelini de gelecekte halka ödetecekler. Tıpkı 2001 krizinde olduğu gibi 2001 krizinin en büyük zararını Ziraat Bankası etmişti. Aynı zihniyet devam ediyor. Farklı iktidarlar ama aynı zihniyet. Varlık barışı; bir de bu barış lafını bu şekilde kullanmaları kadar etik bir sıkıntı olamaz” diye belirtti.    ‘ÖĞRENCİLER ARASINDA AYRIMCILIĞA SON VERİN’   Temelli, “Öğrencilere af geliyor ama diyor ki terör suçuna karışmamış olsun. İçeride 70 bin öğrenci var. Hepsi ‘terör’ suçundan yatıyor. Tam da devlet terörü uyguluyorsunuz. Bu öğrenciler devlet terörünün mağdurlarıdır. Dolayısıyla, öğrencilere okuma haklarını iade edecekseniz öğrenciler arasında ayrımcılığa artık bir son verin” dedi.    Erdoğan’a “Senin bu ara yapacağın yegane iş, eşyalarını toparlamak olsun 24 Haziranda Sarayı boşaltacaksın” diyen Temelli, daha sonra seçimlere dair değerlendirmelerde bulundu.    ‘CUMHURBAŞKANIMIZ, CUMHURBAŞKANI YETKİLERİNİ KULLANMAYACAK’   Temeli, yaşanan birçok sorunun olduğunu ve sorunların çözüm adresinin HDP olduğunu söyledi. Temelli, şöyle devam etti: “Önümüzdeki 40 gün boyunca alanlarda meydanlarda programımızı yapacaklarımızı anlatacağım. Ham hayal satmayacağız, boş vaatte bulunmayacağız. Çok güçlü bir programla kamuoyunun önüne çıkacağız. Programımızı herkesle beraber yaptık. Kadınlarla yaptık, emekçilerle esnafla çiftçilerle halklarımızla beraber yaptık. Programımızın gücünü tam da buradan aldık. Hepimizin ortak sorunlarına ortak çözümler ürettik. Bir kere, biliyorsunuz ikili bir seçim olacak. Bir yanda cumhurbaşkanlığı, bir yanda parlamento seçimi. Türkiye olağanüstü hal döneminde yaşıyor. Türkiye OHAL döneminden ancak olağanlaştırma dediğimiz bir politika ile çıkabilir. Cumhurbaşkanı programımız da açıklandı dün. Önümüzdeki dönem nasıl bir cumhurbaşkanı politikası izleyeceğimiz anlatıldı. Her şeyden önce bir geçiş dönemi programı dile getiriyoruz. Her şeyden önce cumhurbaşkanımız, cumhurbaşkanı yetkilerini kullanmayacak. 16 Nisan referandumunda hayata geçirilen yetkileri kullanmayacağız. Meclis’in denetimiyle, bir geçiş programı çerçevesinde sürdüreceğiz. OHAL’den bir an önce kurtulacağız. KHK’ler rejimine son vereceğiz. Bu ülkeyi çok büyük bir ayıptan kurtaracağız. Kayyumlara son vereceğiz. Tabii, her şeyden önce, bu geçiş programında artık 12 Eylül Anayasası’ndan hep birlikte kurtulacağız. Birlikte bir demokratik anayasa yapacağız. Toplumun tüm kesimlerinin katkılarıyla yeni bir anayasa yapacağız. Yeni bir toplum sözleşmesi olacak. Herkesin kendini bildiği bir özgürlükler anayasasını birlikte yapacağız. Tüm bunları hayata geçirebilmek için güçlü bir programla yolumuza devam edeceğiz. Sayın Selahattin Demirtaş tam da bu programı savunduğu için adayımızdır. Demirtaş cumhurbaşkanı yetkilerini kullanmaya değil bu sistemi değiştirmeye geliyor. Geçmişin vesayetçi rejimine öykünerek değil geçmişin vesayetçi rejimini de değiştirmeye geliyor. Çoğulcu, laik, demokratik cumhuriyet ve barış için mücadeleye geliyor.”    ‘BARAJ MESELESİ TÜRKİYE’NİN MESELESİDİR’   HDP olarak Meclis’te güçlü bir şekilde yer almak istediklerini vurgulayan Temelli, devamla şöyle dedi: “Eğer hep birlikte bu geçiş programını hayata geçireceksek parlamentoda da güçlü yer almak zorundayız. Baraj meselesi HDP’nin değil Türkiye’nin meselesidir. Türkiye halkları, emekliler, kadınlar, gençler 7 Haziran’da ve 1 Kasım’da barajı nasıl yıktıysa 24 Haziran’da da öyle yıkacaktır. Bu ülkenin kaynaklarını zenginliğini sömüren bu ülkenin doğasını talan eden bir AKP iktidarı var. Şimdi bu iktidardan kurtulma zamanıdır. Bu zenginlikleri biz üretiyorsak biz yönetmeli ve hakça dağıtmalıyız. O nedenle, iktisadi alanın da demokratikleştirilmesi siyasi alanın demokratikleşmesi kadar önem taşıyor Hakça dağıtım programımızla iktisadi alanı demokratikleştireceğiz. Bu ülkenin kaynaklarını emekçiden yana, kadından, esnaftan yana yeniden dağıtımı sağlayacağız. Kaynak nerede sorusuyla karşılaşıyoruz. Ya aslolan kaynağı nasıl yöneteceğimiz sorusudur. Kaynağı yönetmek siyasi bir tercihtir Biz halklardan emekçilerden kadınlardan yana yöneteceğiz. Asgari ücret 3 bin lira olsun diyoruz. Çünkü bu ülkenin yoksulluk sınırı 6 bin liradır. Bir evde 2 kişi çalışsa ancak yoksulluk sınırına ulaşıyor. Bu hesap, öyle uydurulmuş bir hesap değildir. Bu bir siyasi tercihtir. Yoksullukla mücadele programıdır. Yoksulluğun tasfiye programıdır. Yoksulluğu yönetmek değildir Yoksulluğu oy deposuna çeviren zihniyete karşı yoksullukla mücadele programıdır bunu ancak HDP yapar.”   ‘7 HAZİRAN’DA YARIM BIRAKTIĞIMIZ İŞİ TAMAMLIYORUZ’   Temelli, sözlerini şöyle tamamladı: “4 Haziran’a kadar, 7/24 çalışıyoruz. 24 Haziran’da 7 Haziran’da yarım bıraktığımız işi tamamlıyoruz. Bunun için öncelikle Selahattin Demirtaş’ın özgür bırakılmasını istiyoruz. Sandıklarımıza sahip çıkacağız. Tüm Türkiye halklarını, sandıklara sahip çıkmaya çağırıyoruz. Artık herkes oyuna siyasi iradesine sahip çıkacaktır. Eğer biz bu ceberut iktidardan kurtulmak istiyorsak üzerimize düşeni hep beraber yağacağız. 24 Haziran’a kadar kampanyamız yürüteceğiz. Dilimiz, üslubumuz HDP’ce olacak. İşte bu güçlü programımızı herkese ulaştıracağız. Hep birlikte Türkiye’nin umutlu yarınları için çalışacağız. Umutlu yarınlar ancak iyi insanların yapacağı şeydir. İçi kötülük kaynayanların tuzaklarına düşmeyeceğiz. Şimdi tam zamanı 24 Haziran’da bu gidişata son vermek için umudun yolcuları yola çıktı. Bugünden 24 Haziran’a mücadelemizi yükselteceğiz. Unutmayalım: 1 oy Demirtaş’a 1 oy HDP’ye.”