Muşar Dağı Manastırı bakımsızlıktan yıkılmak üzere

img

MALATYA - Malatya’nın tamamını tepeden izleten eşsiz güzelliğiyle insanı cezbeden tarihi Muşar Dağı Manastırı, ilgisizlikten, define avcılarının saldırısı ve madde bağımlılığına zorlanan çocukların insafına terk edilmiş durumda. İçinde oluşan büyük çukurlar, manastırın yıkılma tehlikesini yaratıyor.

Resmi kayıtlara göre Muşar Dağı, yöre halkına göre Çiya yê Dêrê (Kilise Dağı) olarak bilinen, kimine göre ise. Abdulvahap Dağı olarak adlandırılıp Malatya’nın nerdeyse her yerinden görülen dağdaki tarihi Muşar Dağı Manastırı bakımsızlıktan harabeye dönmüş. Kimi tarihçilere göre, Komagene Kırallığı tarafından, kimine göre de, Urartular tarafından inşa edilen bu manastır, bazı tarihçilere göre ise, Cenevizliler (Doğu Roma İmparatorluğu) dönemine ait olduğunu savunuyor. Zaman içinde ciddi tahribata uğrasa da günümüze kadar gelmeyi başaran manastır, şimdilerde ise define avcıların insafına terkedilmiş.
 
BÜYÜLEYİCİ BİR GÜZELLİĞE SAHİP
 
Elazığ’a 100, Malatya’ya ise 50 kilometre uzaklıkta olan manastır, Muşar Dağı zirvesinde yer alıyor. Dağın zirvesinden Malatya’nın Akçadağ, Yazıhan, Hekimhan, Arguvan ve Arapgir ilçeleri ile Munzur Dağları’nın çok net görünürken, ulaşımı ise çok güç. Fırat nehrinin üzerine kurulu Keban Barajı'ndan Kömürhan Köprüsü'ne kadarki uzantısı, dağın etrafından bir yarım daire çizerken, daha sonra yapılan Karakaya barajı suları ile de dağın etrafı büyük bir göl manzarası ile büyüleyici bir güzelliğe sahip.
 
KÖSTEBEK YUVASINI ANDIRIYOR
 
Bir dönem askeri eğitim alanı olarak kullanılan Muşar Dağı, şimdilerde ise madde bağımlılığına zorlanan çocukların ve define avcıların insafına terk edilmiş. Manastırın duvarları ve birçok yeri zaman içinde bakımsızlıktan yok olurken, define avcıları ise içini köstebek yuvasına çevrilmiş. Yapılan kazılar ile manastır ciddi anlamda tahrip olurken, geceleri de madde bağımlısı çocukla mekan ediyor. Manastırın duvarları ise, sprey boyalı yazılarla dolu. 
 
TARİHİ KABARTMALAR YERİNDEN SÖKÜLMÜŞ
 
Manastır içinde bulunan Hazreti İsa ile Meryem Ana kabartmalarının defineciler tarafından sökülmüş durumda. Manastırın yanında buluna mezarlık ve su sarnıcı ise büyük oranda yok olmuş. Konuya ilişkin görüştüğümüz gazeteci Cumali Uyan, bölge tarihi bakımından manastırın büyük bir öneme sahip olduğunu dile getirdi. 70’lerden bu yana manastırın restore edilmesi için ciddi çabalar gösterdiğini anlatan Uyan, ancak tüm çabalarının yerel yöneticiler ve siyasi irade tarafından dikkate alınmadığını söyledi.
 
‘ÖNERİLERİM DİKKATE ALINMADI’
 
1979 yılında İl Turizm ve Tanıtma Müdürü iken bağlı bulunduğu bakanlığa bölgenin araştırılması ve turistik amaç için kullanılması önerisinde bulunduğunu ifade eden Uyan, “Bakanlıktan buraya pek ilgi duyan olmamıştı o sıralarda. Tarihi yapı hakkında bilimsel bir bilgi yok. Bilgiçlik taslayıp da ahkam kesenler, laf kalabalığıyla ora hakkında yazı yazanlar çok ama inandırıcı yanları yok”  diye konuştu.
 
‘DEFİNECİLERİN TALANINA UĞRADI’
 
Daha sonraki yıllarda defineciler manastırı ciddi anlamda tahrip ettiğini vurgulayan Uyan, “Yapının temeline kadar içinde derin çukurlar açılmış. Tarihi taş duvarın temeline kadar kazmışlar kazmalarla, küreklerle. 50'li 60'lı yıllarda yapının içi dümdüzdü. Şimdi delik deşik edilmiş” diye belirtti. Sadece definecilerin verdiği zarar dışında bölgede yaşayan ve havanlarını otlatmaya gelen yöre halkının da manastırı ahır gibi kullandığına dikkat çeken Uyan, “Bazen davarını, sürüsünü o yükseklerde otlatan çobanlar geceleri orayı davar ağılı gibi kullanıyorlar. Bundan kaynaklı tarihi manastır hayvan pisliğinden geçilmiyor” dedi.
 
‘BÖLGE TURİZME KAZANDIRILABİLİR’ 
 
Muşar Dağı zirvesindeki tarihi yapının koruma altına alınıp restore edilmesi halinde yerli ve yabancı turistlerin akınına uğrayacağını belirten Uyan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Altyapının oluşması için devletin biraz masraf yapması gerekir. Dağın doğusundan, Berete köyü tarafından zirveye kadar rahatlıkla bir yol yapılabilir. Manastır altındaki düzlüğe turistik bazı tesisler ve konaklama imkanları yapılabilir. Böylelikle tarihi yapının daha fazla zarar görmemesi ve tahribata uğramaması sağlanmış olur. Burada önemli olan sadece o tarihi yapıyı görmek değil, tüm bölgeyi göz alabildiğine seyretmek, güneşin doğuşunu ve batışını, nefis dağ havasını ve çiçeklerin kokusunu almak da nefis bir duygu ve bir o kadar değerlidir insan yaşamı için.”
 
MA / Erdoğan Alayumat