Mersin’deki sanatçılardan 'Göç ya da Araf’ sergisi

img

MERSİN - Mersin’de yaşayan 4 sanatçı, göçmen ve mültecilerin yaşadıkları zorlukları anlatan “Göç ya da Araf” adlı sergi açacak. Sanatçılar, göç olgusunun neden-sonuç ilişkisi sorgulanmadığı takdirde halklar arasında düşmanlık tohumlarının yeşereceğini belirtti.

Mersin’de yaşayan 4 sanatçı bir araya gelerek son yıllarda ülkenin kültürel ve ekonomik dokusunu etkileyen zorunlu göçü ele alan bir çalışma başlattı. Sanatçılar, yaptıkları çalışma kapsamında savaştan, siyasi zorluktan veya ekonomik yoksunluktan kaçan göçmenleri ele alan “Göç ya da Araf” adlı sergi açacak. Mezitli ilçesine bağlı Davultepe mahallesinde bulunan Caretta Caretta Sanat Galerisi’nde 31 Ağustos’ta açılacak olan sergi, 9 Eylül’e kadar sürecek. Sergide, sanatçıların yapmış oldukları heykel ve fotoğraflar tanıtılacak.  
 
‘MEDYA AKP’NİN ROLÜNÜ GÖRMÜYOR’ 
 
Çalışmanın yürütücülerinden fotoğrafçı Adil Okay, çalışmayla göçmenlerin sorunlarını aktaracaklarını söyledi. Göç olgusunun neden-sonuç ilişkisi sorgulanmadığı takdirde geçmişte olduğu gibi bugün de ciddi sorunlar doğuracağını hatta halklar arasında düşmanlık tohumlarının yeşereceğini dile getiren Okay, şunları söyledi: “Mersin’de zamanında devletin zorunlu göç politikası sonucu on binlerce Kürt vatandaş gelmek zorunda kaldı. Zorunlu göç sonucu, ana topraklarını terk etmek zorunda kalan insanları sistematik bir şekilde suçladılar. İşsizliğin ya da kültürel erozyonun nedenini araştırmak yerine bu insanları günah keçisi yapmak istediler. Ve gün oldu, devran döndü bu kez bu kente on binlerce Suriyeli göçmen geldi, yerleşti. Şimdi onlar suçlanıyor ve dışlanıyor, günah keçisi yapılıyor. Savaşın ve göçün sebeplerinde iktidarların nedeni görülmüyor. Oysa bugün Suriyeli göçmenlerin ülkeye gelmesinde AKP devletinin de büyük bir rolü var. Fakat ne medya ne de başkaları bu rolü görmüyor ya da görmek istemiyor.” 
 
‘GÖÇÜN SONUCU DEĞİL NEDENİ ÖNEMLİ’
 
Çalışmalarını Türkiye’nin birçok yerinde sergileyeceklerini ve göç olgusunu tüm topluma iyice aktarmadan, neden ve sonuçlarını ortaya çıkarmadan çalışmalarına hız kesmeyeceğini belirten Okay,  “Konuyla ilgili yapılan araştırmalar, başta emperyalist savaşların neden olduğu iç ve dış göçün tarihçesi, Avrupa ülkelerinin duyarsızlığı, mültecilerin pazarlık konusu edilmesi, arafta kalan veya karşı kıyıya varamadan can veren göçmenlerin sayısının giderek artması, tüm bu trajedilere neden olan devletlerin yanlış politikaları ancak küçük bir azınlık tarafından biliniyor. Önemli bir kesim ise soruna sonuçtan bakıyor. Sonucu, yani mültecileri yargılıyor. Ve farkında olmadan bir zamanlar Avrupa ülkelerine işçi ya da mülteci olarak giden kardeşlerinin maruz kaldığı psikolojik şiddetin aynısını yani dışlamayı – ötelemeyi, kentimize gelmek zorunda kalan insanlara uyguluyorlar. Tabi fırsattan istifade edip göçmenleri- mültecileri, yarı köle olarak çalıştıranların, kar hırsından insan hayatını hiçe sayanlarında sayısı az değil” ifadelerini kullandı. 
 
SERGİ 1 EYLÜL ARİFESİNDE AÇILACAK
 
Okay, sergilerinin 1 Eylül Dünya Barış Günü’nün arifesinde yapacaklarının da önemine vurgu yaparak sanatçı olarak üzerlerine düşen sorumluluğu şu sözlerle aktardı: “Sanatçı güzelliğin peşinden koşarken ayağına acı taşları takılır. Eğilip alırsa eli, almazsa vicdanı kanar. Bundan sonra ne mi yapacağız? Tabi ki toplumsal konularda yazmaya, çizmeye, sergiler organize etmeye devam edeceğiz.” 
 
'FARKINDALIK ÇALIŞMASIDIR’
 
Fotoğrafçı Ali Osman da, çalışmalarının toplumlarla kucaklaşmak anlamına geldiğini ve bunun bir farkındalık yaratma çabası olduğunun altını çizdi. Savaşların neden olduğu göçlerde en çok kadın, çocuk ve yaşlıların etkilendiğini ifade eden Osman, “Benim çektiğim fotoğraflar biraz da bu konuda farkındalık yaratmaya yönelik. Örneğin; Mardin Sanayi Sitesi’nde göçmen çocuk işçilerin fotoğraflarını çektim. Küçücük elleriyle boylarından büyük keresteleri hızar makinelerine kesmek için ustalarıyla birlikte çalıştıklarını gözlemledim. Mola alımında iş yerinin önünde sere serpile uzanıp belki bulutların üstünde hayaller kuruyorlardı. Yoksul insanların yaşadığı getto yerlerde yaşam kuruyor genelde göçmenler. Oralarda sıcak sohbetlerimiz oldu. Çocukların ilgiye sağlığa eğitime ihtiyacı fazlasıyla var” dedi.
 
‘BASKILARIN ÖNÜNE GEÇMELİYİZ’
 
Göçmenlerin üzerinde ciddi anlamda bir toplumsal baskının da olduğunu belirten Osman, “Zaten bunu biliyorduk. Ama çalışmaya yoğunlaşınca anladık ki göçmenlerin üstünde ciddi bir toplum baskısı var. Her fırsatta öteki oldukları hatırlatılıyor. Bu, hiç hoş bir durum değildi. Küçücük çocuklar sokaklarda oynarken arkadaşlarının aileleri tarafından mülteci veya göçmen olarak hissettirilmeleri ileride büyük travmalara yol açacaktır. Bunun önüne geçilmeliydi” diye konuştu. 
 
Osman, bu tür çalışmalarına devam edeceklerini dile getirerek, “Bizim gibi ülkelerde yaşıyorsanız sanatla da ilgiyseniz proje geliştirme zorunluluğu hissediyorsanız. Bu tarz sosyal sorumluluk işleri olacak her zaman. Bunun için özellikle; bu tür toplumsal baskıların önüne geçmek için çalışmalarımızı sürdüreceğiz” dedi.
 
MA / Ergin Çağlar