Mem Ararat: Kürt müzisyenler bir köprü oluşturup, birbirini dinlemeli

img

MARDİN - “Xewna Bajarekî” albümünde farklı bir çalışma ortaya koyan sanatçı Mem Ararat, “Yaşadıklarımız ve çevrenin bize yansıması değişimi kaçınılmaz kılar. Bütün gayretimle sadece inandığım şeyleri söylemeye çalıştım” dedi. Zorluklar konusunda sanatçılara da seslenen Ararat, “Bir köprü oluşturup, konuşmalıyız" diye konuştu.

2016 yılının başlarında çıkardığı “Kurdîka” adlı albümüyle büyük ses getiren Kürt sanatçı Mem Ararat’ın “Xewna Bajarekî” adlı yeni albümü Zîz Müzik etiketi ile geçtiğimiz günlerde raflardaki yerini aldı. Önceki çalışmalarına göre farklı bir konseptle hazırlanan albümde, “Aydil”, “Zîz”, “Hêviya Warekî”, “Ez hatim”, “Bersiva Xorto”, “Zozan”, “Eva Eva” ve “Xewna Bajarekî” adlı toplam 8 parça bulunuyor. 
 
Bir yılı aşkın süre emek harcadığı albümü hakkında konuşan Mem Ararat, albüm hakkındaki tepkiler, Kürt müziği ve sanatçılarının mevcut durumu, yaşadıkları zorluklar ile bu zorlukların nasıl aşılacağı konularında Mezopotamya Ajansı’nın (MA) sorularını yanıtladı.
 
“Xewna Bajarekî- Bir Şehrin Rüyası” bir önceki albümünüzden farklı bir çalışma... Neden değişiklik yapma ihtiyacı duydunuz? Albüm hakkında neler söylemek istersiniz?
 
Yaşadıklarımız, şartlar ve çevrenin bize yansıması bir değişimi kaçınılmaz kılar. Kişisel olarak değişimi olumsuz bulmuyorum. Fakat  temennim; bu değişim gerçekleşirken kişinin iç dünyasında bir erozyona neden olmamasıdır. Bütün gayretimle sadece inandığım şeyleri söylemeye çalıştım. Yeni bir sound denememizin nedenlerinden biri de kendimizi tekrarlamak istemeyişimizdendir.  
 
“Xewna Bajarekî”yi gerçekten zor şartlarda hazırladık. Diğer albümlerden farklı bir çalışma çıktı ortaya. Zaten böyle olmasını istedik. Yaklaşık bir buçuk yıl üzerinde çalıştık. Albümde bulunan 7 şarkının söz ve müzikleri bana ait. İlk defa Miradê Kinê’den duyduğum, söz ve müziği usta sanatçı Seîd Yûsiv’e ait olan “Ev e Ev e” şarkısını da, kendilerinin izinleri ile repertuarımıza ekledik. Bunun için üstat Seîd Yûsiv ve ailesine, yardımlarından dolayı Miradê Kinê’nin ailesine, Seîdê Kinê’ye de çok teşekkür ediyorum.
 
Dinleyicileriniz ve dostlarınızın yeni albüme ilişkin tepkileri ne oldu?
 
 Bazı şarkıları sevmek için onları tanımak ve onlarla yolculuğa çıkmak gerekir. Tıpkı kalıcı dostluklar gibi, bazı şarkıların da zamana ihtiyacı vardır
 
Genel olarak olumlu olmakla birlikte yadırgayan dostlarımız da oldu. Değişim süreçleri biraz sancılı olur ve biz bu tepkileri bekliyorduk. Bu konuda bir tartışma olmasını da olumlu buluyorum. Ben farklılığın olması gerektiğini hep savundum. Zira “düşünürün” de dediği gibi; bir yerde herkes aynı fikirdeyse orada hiç kimse yeterince düşünmüyor demektir. Vasat ve konforlu bir gerçekliktense uçuk bir düşün peşinden koşmayı tercih ederim. Kuşkusuz bu sefer kullandığımız sound çok da “uç” değildi. Belki bir ara, bir geçiş olarak yorumlanabilir. İleriki dönemlerde biraz daha “uç” şeyler de deneyebiliriz. 
 
Bazı şarkıları sevmek için onları tanımak ve onlarla yolculuğa çıkmak gerekir. Tıpkı kalıcı dostluklar gibi, bazı şarkıların da zamana ihtiyacı vardır. Ayrıca şunu da belirtmek istiyorum, yeninin arayışı eskiyi yadsımak anlamına gelmez. Geçmişimizi de göğsümüzde taşıyoruz ve kuşkusuz çok değerli buluyoruz. Zaman zaman eskiyi  ziyaret edip dostluğumuzu tazeleyeceğiz. Sazımızı elimize alıp toprağı dinlemeyi sürdüreceğiz.
 
Albümünüzün en çok merak edileni de ismi… Neden Xewna Bajarekî?
 
“Mirina Bajarekî” ve “Xewna Bajarekî” isimleri arasında kararsız kaldım. Sevgili dostum yazar ve şair Selim Temo, Cumhur Ölmez, Sîdar Jîr ve diğer dostların fikirlerine de başvurdum. Sağ olsunlar bu konuda fikirlerini esirgemediler. Sohbetlerimiz sırasında Xewna Bajarekî’nin daha uygun olacağı fikri ağır bastı. Çünkü “Mirin-Ölüm” yenilgiyi ve ümitsizliği ifade eder diye düşündük. Bence doğru bir karardı. “Ölüm” demektense “Rüya” demeyi tercih ettik. Çünkü gelecek günlerin daha iyi olacağına inanıyorum. 
 
Öte yandan sorunuzun diğer kısmına gelirsek, yazdığım bir şarkı veya metin hakkında yorum yapmamayı tercih ederim. Bunu dinleyici ve okurun takdirine bırakmak daha doğru olur diye düşünüyorum. Çünkü böylesi daha hakkaniyetli olur. Böylelikle okur ve dinleyicinin iç dünyasını yönlendirmemiş olurum. Ama kısaca şunu diyebilirim; Xewna Bajarekî Mem Ararat’ı sonsuza kadar değiştiren bir öyküdür.
 
 Birçok Kürt sanatçı, sizin de yukarıda dile getirdiğiniz “zor koşullar” altında çalışma yürütüyor. Bu koşullarda icra edilen Kürt müziğinin şuan ki durumu hakkında neler söylemek istersiniz ve Kürt sanatçılarının yaşadıkları sorunları özetleyebilir misiniz?
 
 Kürtçe çalabilen neredeyse bütün televizyon ve radyo kanalları kapatıldı. Yine Müzik Yorumcuları Meslek Birliği (MÜYORBİR) gibi meslek birliklerinin koyduğu download kotaları telif konusunda Kürt müzisyenlerin önünde çok ciddi bir engeldir
 
Kürtçe yapılan her şeyin artık siyasi bir anlamı var. Maalesef durum bu. Gönül isterdi ki Kürtçe özgür olsun ve herkes aşk şarkıları söylesin. Ne var ki Kürtçe söylenen aşk şarkılarının bile siyasi bir anlamı var artık. Özellikle şu son dönemlerde Kürtçe müzik yapmak bir çok anlamda imkansız bir hal aldı ve dürüst olmak gerekirse ısrarlarımız sayesinde halen bu işi yapabiliyoruz. Özellikle finansman, organizasyon vs. konularda çok ciddi sıkıntılarla karşılaşıyoruz. Kürtçe müziğe, sinemaya, şiire destek olacak bir Kültür Bakanlığı yok. Bir belediye veya kamu kuruluşu Kürtleri konsere çağırmaz ve sponsor olmaz. Bunlar bir yana, bu konuda destek olacak iş insanları ve firmalar da yok. Çünkü iş dünyası, siyasi bir anlamı olan Kürtçe yapılan her şeyle arasına mesafe koyuyor.  
 
Mesela ana akım medya Kürtçe müzik yayınlamaz yayınlayamaz. Kürtçe çalabilen neredeyse bütün televizyon ve radyo kanalları kapatıldı. Uzaktan çok güllük gülistanlık göründüğünün farkındayım, fakat toplumun bunu bilmesi lazım; bu iş göründüğü gibi değil. Ayrıca Müzik Yorumcuları Meslek Birliği (MÜYORBİR) gibi meslek birliklerinin koyduğu download kotaları telif konusunda Kürt müzisyenlerin önünde çok ciddi bir engeldir. Bu noktada çok ciddi hak istismarı var. Bu kota her ne kadar genel bir kota olsa da, her türlü medya ve basın desteğinden yoksun olan Kürt müzisyenleri çok ciddi mağdur etmekte. Belki de sadece onları mağdur etmekte. Çünkü bu kotalar öyle yüksek ki; en çok dinlenen Kürt müzisyenler bile bu kotayı aşamıyor. Bu konuda Kürt müzisyenler bir araya gelip alternatif bir şeyler yapmalılar bence. Bir araya gelip çözüm aramadığımız sürece bu durum devam edecektir maalesef.
 
 Toplum içerisinde son dönemlerde sıkça tartışılan Kürt müziğindeki “tıkanmışlık” ve “üretimsizlik” hakkında ne düşünüyorsunuz?
 
Ben Kürt müziğinde bir tıkanmışlık olduğuna inanmıyorum. Her zaman işini ciddiye alan ve iyi yapmaya çalışanlar ile bu işi sadece ün ve para için yapan insanlar olmuştur. İkisine de bir itirazım yok. Zira insanlar para kazanmak ve ünlü olmak isteyebilirler. Eğer bu işin sadece kişisel ün ve maddi kazanç hırsı ile yapılmasını istemiyorsanız ve bunu yapan insanların bu işi kötü yaptığını düşünüyorsanız dinlemezsiniz olur biter.  
 
Şu son dönemlerde belli kimseler hakkında sosyal medyada çokça eleştiri yapılıyor, ama şunu unutmamak lazım, bu insanların toplumda bir karşılığı var. Bu insanların linç edilmesini doğru bulmuyorum. Doğru olan, bu gibi çalışmaların neden bu kadar tercih edildiğinin sorgulanmasıdır. Madem çoğunluk bu insanların iyi müzik yapmadığını düşünüyor, o zaman neden bu kadar dinleniyorlar? Sosyal medya gibi platformlarda milyonlarca tıklanan ve geniş kitleler tarafından takip edilen kimseler bunlar. Elbette bazı yayınların deyim yerindeyse insanların gözüne sokulduğunu, her köşe başında karşımıza çıktığını veya çıkarıldığını biliyorum. Ama bizim de seçmek veya seçmemek gibi bir özgürlüğümüz yok mu?
 
Bence bu tıkanmışlık durumu abartılan bir şey. Böyle görünmesinin bir nedeni de şudur; Kürt dili yok olma tehlikesi ile karşı karşıya. Özellikle şu son dönemlerde bu durum iyice ağırlaştı. Kürtçe konuşan kişilerin sayıları azaldıkça bu Kürtçe yapılan her şeyin hanesine eksi olarak yazılır. Bir yerde okumuştum; Türkçe bilmeyen anneler Kürtçe bilmeyen evlatlar yetiştiriyor. Bunu okurken içim acıdı ve maalesef yaşanan bu durumu ifade ediyor bu cümle. İyi bulduğumuz şeyleri tercih ettiğimiz sürece ve iyi bulmadığımız şeyleri desteklemediğimiz sürece herhangi bir sıkıntı olmaz diye düşünüyorum.
 
Ayrıca, teksesliliğin baskıcı bir güç ortaya çıkardığını belirtmek isterim. Bu güç farklı sesleri boğmaya kodlanmıştır. Bunun doğasında bu var maalesef. Bundan dolayı farklı olanı bir annenin bebeğini koruduğu gibi korumalıyız. Niyet ne kadar iyi olursa olsun; dominant güçler “saldırgan” bir tavır sergilerler. Bu her alanda böyledir. Her zaman muhalefet eden alternatif bir gücün olması gerekir. Sanatı bir kurum olarak düşünürsek (ki değil), özerk olması gerekir. Tek renklilik olduğu zaman da sanatın rengi siyahlaşır. Her şeyi güce, ideolojiye ve politikayla bağlarsak şikayet edip durduğumuz baskıcı sistemlerin değirmenine su taşımaktan başka bir şey yapamayız. Ayağı yere sağlam basan bir şey ortaya çıkaramayız. Herkes eleştiri hakkını saklı tutmalı. Eleştiri zaten dost olan kişiye yapılır. Eleştiri karalamak değildir ki.  
 
Maalesef Kürtler birbirlerini karalamaya çok yatkınlar. En küçük şeyde birbirlerini “hain” ilan ederler mesela. Bu çok vahim bir hatadır. Oturup konuşmalıyız. Bir çare bulmalıyız, çünkü sorunlarımız var. Kendi alanım için söylüyorum ve sizlerin aracılığı ile bütün Kürt müzisyenlere sesleniyorum: Sorunlarımız var ve oturup konuşmalı ve bir çözüm bulmalıyız. Herkesin siyasi görüşü, dini, inancı, ve yaşam biçimi kendine.
 
Çalışmalarını Kürtçe icra edenlere ilişkin bir eleştiriniz var mı peki?
 
Sanat biraz samimiyet gerektirir. Özellikle son dönemlerde Kürtçe adına başka dillerde bir şeyler yapmaya çalışan Kürtler öyle çoğaldı ki… Çok garip duruyor. Gördüğüm ve bildiğim kadarıyla dünyanın başka bir yerinde bunun örnekleri yok
 
Bence insan hangi dilde yaşıyorsa o dilde sanat yapmalıdır. İşini ciddiye alan sanatçılar hangi dilde sanat yaparlarsa o dili mutlaka iyi öğrenirler ve o dilde konuşurlar da... Çünkü bir dil sadece sözcüklerden oluşmaz. Onun ardında bir tarih, bir coğrafya, bir folklor, bir hafıza var. Onun ardında bir kültür var. Bir şarkı da sadece şarkı değildir. Türkçe ağzıyla Kürtçe müzik yapanları anlayamıyorum. Ben olsam samimi olması açısından, ya Kürtçeyi iyi öğrenirdim ya da Türkçe yapardım. Sanat biraz samimiyet gerektirir çünkü. Özellikle şu son dönemlerde Kürtçe adına başka dillerde bir şeyler yapmaya çalışan Kürtler öyle çoğaldı ki… Sadece müzisyenler için söylemiyorum. Çok garip duruyor. Gördüğüm ve bildiğim kadarıyla dünyanın başka bir yerinde bunun örnekleri yok.
 
Bu nedenlerin Kürt sanatçıların toplumdan uzaklaştığı algısını yarattığını söyleyebilir miyiz? Keza, en çok dinlenen şarkıların başında, toplumun yaşadıklarını, acısını ve sevincini içerisinde barındıranlar geliyor.
 
Kristalden yapılan bir kutuda yaşamıyoruz ki biz. Esnaf, çiftçi, işçi ne yaşıyorsa günümüz koşullarında  sanatçı da onu yaşıyor. Hatta birçok müzisyen tanıyorum çok daha ağır durumdalar. Sanatçı da duygunun ve düşüncenin emekçisi değil midir? Sizi temin ederim, amacı sadece para kazanmak olan biri için günümüzde Kürtçe bir şeyler yapmak hiç de akılcı bir yol değil. Sanatçının yabancılaşmasına gelince… Bence kişi içtenliğini koruyabildiği sürece kendine yabancılaşmayacaktır ve kendisine sadık olan kişinin insanla, bitkiyle, hayvanla ve kısacası doğayla bağları hep güçlü kalacaktır. Eğer bir sadakatten bahsedeceksek, kişinin kendine olan sadakatinden konuşmalıyız. Elbette sadakat kelimesinin statükoyu betimleyen bir yanı da var ama kuşkusuz ben o tarafından bahsetmiyorum.
 
Bu durumları aşmak için bir şeyler yapılabilir mi?
 
En önemlisi Kürtler birbirleriyle iletişim kurmayı öğrenmeliler ve ısrarla denemeliler. Kendi aramızda bir köprü oluşturmalıyız. Birbirimizi dinlemeliyiz, karalamamalıyız. Dünyaya bakış açımız, rengimiz, düşüncemiz ve dinimiz farklı olabilir. Eğer bir araya gelip, birbirimizi dinlemezsek her zaman bu durumda oluruz. Bu zorlu durum bizim şahsımızdan kaynaklanmıyor; Kürt oluşumuzdan kaynaklanıyor. 
 
Bu noktada umudunuz var mı?
 
Elbette umutluyum. Bu umut olmazsa zaten bu işi yapmazdım yapamazdım. Bu işi bırakmak için birçok neden var. Ancak devam ettirmek için de nedenlerim var. Devam etmek için var olan nedenlerim diğer bütün nedenlerin toplamından büyük. Sadece alçak gönüllülükle bir araya gelip sorunların çözümü için ortak bir zeminde buluşmalıyız. Biz konuşmalıyız.
 
MA / Gökhan Altay