Yönetmen Çakıral: Birlikte yaşama kültürünü oluşturmazsak yok olacağız

img

İSTANBUL - HES’lere karşı doğayı koruma mücadelesi veren bir köy halkının hikayesini anlatan “Kırlangıçlar Susamışsa” belgeselinin yönetmeni Muhammed Çakıral, “Birlikte yaşama kültürünü ve insanca yaşamı oluşturmazsak hepimiz yok olup gideceğiz” dedi.

Hidroelektrik Santrallere (HES) karşı doğayı koruma mücadelesi veren Doğu Karadenizli bir köy halkının hikayesini anlatan “Kırlangıçlar Susamışsa” adlı belgesel film seyirciyle buluştu. Belgesel ve kurgusal görüntülerin iç içe geçtiği filmde, yöre halkının direniş sahnelerine yer veriliyor. 27’nci Tokyo Uluslararası Film Festivali'nde "Asya'nın En İyi Filmi" ve "Asya'nın Ruhu" ödülleri için yarışan 2014 yapımı film, daha sonra yeniden düzenlenerek Kadıköy’de bulunan Moda sahnesinde ve başka sahnelerde seyirciyle buluştu.
 
Filmin senaristi ve yönetmeni Muhammed Çakıral, HES projelerinin doğada yarattığı tahribatı ve halkın HES’ler karşısında gösterdiği direnişi değerlendirdi.
 
‘NASIL DİRENDİĞİMİZİ GÖSTERMEK İSTEDİM’
 
Filmi yöre halkıyla birlikte çekildiğini belirten Çakıral, “Ekibim yoktu. Kolektif bir çalışma yürüttük. Düşük bütçeyle, destek almadan filmi tamamladık. HES’ler bu ülkenin gerçeği olmasına rağmen kimsenin ilgi göstermediği bir konuydu. Ben sanatı kendi vicdanımı anlatmak için yapıyorum. Çocuklarımız ‘Doğa talan edilirken siz ne yaptınız?’ dediklerinde yazılanları ve nasıl direndiğimizi görecekler” diye konuştu.
 
‘İNSANCA YAŞAMI OLUŞTURMAMIZ GEREKİYOR’
 
Dünyanın giderek çölleşmesinden duyduğu rahatsızlıktan dolayı filmi çektiğini belirten Çakıral, “Nüfus artıyor. Ve buna ters orantılı olarak ekili ve sulak alanlar azalıyor. Türkiye de çölleşmeye dönen ülkeler arasında yer alıyor. Bütün ekili ve sulak alanlar yok edilerek kendi ayağımıza kurşun sıkıldı. Buna karşı birlikte yaşama kültürünü ve insanca yaşamı oluşturmamız gerekiyor. Bunları yapmadığımız sürece hepimiz yok olup gideceğiz” diye belirtti.
 
‘BU KADAR HES YAPILMAZDI’
 
HES projelerine en çok kadınların karşı çıktığına dikkat çeken Çakıral, “Kadınlar kadar direnç gösterilseydi eğer, Doğu Karadeniz’in birçok yerinde bu kadar HES yapılmazdı. Kırsaldan kente aşırı göç sonucu ve köyde sadece yaşlıların kalması  direnişi azalttı. Direniş gösteren arkadaşlar ise yargılandılar. Cezaevinde yattılar. Eylemciler suçlu gösterildi, sindirildi. Zaman içerisinde bölünmeler yaşandı. Bu da mücadeleyi sekteye uğrattı” dedi.
 
‘DİRENİŞ SANSÜRE UĞRADI’
 
Halkın gösterdiği direnişin basında yer almadığını da vurgulayan Çakıral, şöyle devam etti: “Çünkü bu sermayenin işine yaramıyor. Bu direnişler sürekli gündeme getirilirse Türkiye’nin her yerine yayılacağı için sansüre uğramıştır. Bir sabah köye 637 polis, coplar ve biber gazıyla şiddet uyguladı. Ne bir sivil toplum kuruluşu, ne halk, ne üniversite hiç kimse yardıma gelmedi. Halkın taleplerine kimse cevap vermedi. Oradaki halk da HES’lerin ekolojik anlamda verdiği zarar konusunda çok fazla bilgili değildi. Onların bütün çabası kendi tarlasını sulayacak sularına sahip olması, ya da yabancıların gelip kendi yaşamlarına müdahale etmemesi için koyduğu çabaydı.”  
 
‘DEVLETİN ENERJİ ÜRETMEK GİBİ BİR DERDİ YOK’
 
Yapılan HES’lerin katma değer niteliğinde bir getirisinin olmadığını ifade eden Çakıral, şöyle konuştu: “HES’lerin yapılmasının arkasında başka plan ve menfaatler var. Dünya Bankasının enerji için verdiği faizsiz kredileri alanlar, bu kredinin yüzde 25 ile HES’i kurup geri kalan parayı da kendilerine başka alanlarda yatırım yaptılar. Türkiye’de planlanan HES’lerin tamamı hayata geçirildiğinde enerji ihtiyacının yalnızca yüzde 2 buçuğu karşılanıyor. Devletin enerji üretmek gibi derdi yok yani. Ülkemizde elektrik enerjisinin yüzde 8’i bakımsızlıktan zaten kayıp. Oradaki HES’lerin yüzde 80’i semboliktir.” 
 
‘EN BÜYÜK SIKINTIMIZ ÖRGÜTSÜZLÜKTÜR’
 
Türkiye'nin iki yıldır KHK’lerle yönetildiğini hatırlatan Çakıral, “Dolayısıyla bu grevlerin yasaklanmasını, örgütlü mücadeleyi engelledi. Genel anlamda bir örgütlülükten söz edemeyiz. En büyük sıkıntımız örgütsüzlüktür. Rize Fındıklı’da ise neredeyse hiç HES yapılamadı. Çünkü Fındıklılar çok örgütlüydü. Büyük bir direniş göstererek HES’lerin yapılmasını engellediler” vurgusu yaptı. 
 
‘KÜLTÜRÜMÜZ YOK EDİLMEK İSTENİYOR’
 
Munzur Çayı üzerindeki HES projelerini işaret eden Çakıral, “Dersim akarsularıyla, kültürüyle her şeyiyle çok güzel bir memleket. Orası da düşerse biz nereyi ziyarete gideceğiz. Çok şeyimizi kaybetmiş olacağız. Artık derelerimiz akmayacak. Kültürümüzü yok etmek, kapitalizmin çarkları içinde hepimizi sermaye olarak kullanmak istiyorlar. Onlar için farklı kültürlerin, inançların ve dillerin önemi yok” dedi.
 
FİLMİN KONUSU
 
Murat, Karadeniz’in yeşil ile iç içe geçmiş bir dağ köyünde kendi halinde yaşayan bir fotoğrafçıdır, aynı zamanda bölgede belgesel filmler çekerek yaşar. Köyde sakin bir hayat sürerken yeğeni Burak'a da dağlardaki kırlangıçların gizemli hikayelerini anlatır. Dinlediği öykülerden etkilenen Burak, kendi hayal dünyasında kırlangıçlar için yuvalar yapar. Murat buraları sevse de gitmekle kalmak arasında bir seçim yapma sıkıntısı yaşar. Bir gün yaylaya, köyünden uzun zamandır uzak olan Harun gelir. Harun'un gelişi Murat'ı umutlandırırken bir gün HES inşaatı için ekiplerin jandarmayla birlikte vadiye geldiği duyulur. Murat ve köylüler HES yapmak isteyenleri durdurmak için eyleme geçerler. Uzun süreli ve gergin bir bekleyiş ardından, tehditlere kulak asmayan köylüler, çareyi HES için gelenlere saldırmakta bulur. Direniş başarıya ulaşır ve vadiye girenler geri püskürtülür.