Aram Yayınevi'nden 5 yeni kitap

img

DİYARBAKIR - Aram Yayınevi'nin yayına hazırladığı "Besê Anûş", "Kızgın İklim", "Şahmaran Kentinde Kayıp Bir Yolcu", "Sendikalizmin Eleştirisi ve Demokratik Emek Konfederalizmi" ve "Serpêhatiyên Alîcê" kitapları raflardaki yerini aldı.

Artan kağıt maliyetleri, kitap fuarlarındaki belirsizlik ve ekonomik krize rağmen Aram Yayınevi, yeni kitapları okuyucuyla buluşturmak için çalışmalarına aralıksız devam ediyor. Roman kategorisinde "Besê Anûş", Ahmet Tahir'in "Kızgın İklim", öykü kategorisinde Numan Amed'in "Şahmaran Kentinde Kayıp Bir Yolcu", inceleme kategorisinde Cemal Şerik'in "Sendikalizmin Eleştirisi ve Demokratik Emek Konfederalizmi" ve çocuklar için Lewis Carroll'un Kürtçe'ye çevrilen "Serpêhatiyên Alîcê" kitapları raflardaki yerini aldı.

BESÊ ANÛŞ

Maraş’ın Pazarcık İlçesi'nin Esmapuru Köyü’nde dünya gelen devrimci Besê Anûş'u anlatan 352 sayfalık romanın tanıtım yazısından:

“Besê, köye getirilip düzlüğe bırakıldığında Oli Baba onu görmek için aşağıya inmiş ve gözyaşlarını tutamayarak uzun süre etrafında dolanıp durmuştu. Besê’nin artık götürüleceğini anladığında ise hızla kayalık tepeye tırmanıp elinde ne kadar mum varsa hepsini birden yakmıştı. Şimdi de sırtını mumların ışığına vermiş, ufukta kaybolmak üzere olan araçlara bakarken ve gözyaşları sakallarından aşağıya doğru süzülürken elini kaldırmış, Besê’ye sesleniyordu: Git Besê, git! Ama gecikmeden yine gel, çünkü bu dibi kararmış dünyanın ve ruhu kararmış insanların senin ışığına ihtiyacı var. Artık yalnız geceler değil, gündüzler de karanlık ve artık yalnız gecenin değil, gündüzün de karanlığını yenmek için senin ışığına ihtiyaç var! Oli Baba gözyaşları akarken tebessüm edip Besê’ye seslenmeye devam etti: Sen gözyaşlarımıza bakma Besê. Her ne kadar acımız derin olsa da sevincimiz de seninle birlikte. Bunca zaman sonra senin gibi kutlu birinin aramızdan çıkması bizim için en büyük onur ve dimdik ayakta durmamızı sağlayacak en kutsal değerdir. Ve biliyoruz ki sen yalnızca yaptıklarınla değil, yüce ruhunla da yaşamaya devam edeceksin. İyi insanların bedeninde ve iyi işlerde yeniden, yeniden dirileceksin. Git Besê git! Ama daha fazla karartılmak istenilen bu dünyada ve ruhların karanlığında bizi yalnız bırakma. Artık git Besê ama o parıldayan ışığınla gecikmeden yine gel.”

KIZGIN İKLİM

"Gün Işığında Zap" kitabının ardından Ahmet Tahir, şimdi de kaleme aldığı 304 sayfalık "Kızgın İklim" romanıyla Aram okurlarıyla buluşuyor.

"Kızgın İklim" kitabının tanıtım yazısında şu ifadelere yer veriliyor: “Kapıldığı heyecandan her an nefesi kesilecek gibi oluyordu Sinan’ın. Ruhuna, yüreğine dolan duygular, yeni duygulardı. İlk defa tanışıyordu böylesi duygularla. Bu duygular, onun ayağını uçuracakmış gibi hem yerden kesiyordu, hem de hiç kalkmayacakmış gibi yere çakıyordu. Dikine, karşılıklı, yanlardan, önden ve geriden geliyordu bu duygular. İç içe girince yeryüzünün ve uzay boşluğunun bütün itme ve çekmelerinin basıncı altındaymış hissine yol açıyordu. Son ve başlangıç, kopuş ve buluşma, hayal ve gerçek, üzüntü ve sevinç, bilinen ve bilinmeyen yollar, korkular, birbirine binen kaygılar, cesurca bir adım ve durmadan yürüme isteği, ruhunda kabını çatlatacak bir duygu yüküne neden oluyordu…

Bu gece karanlığında suyun üzerinde böyle bir kayış,  Merwan için bir rüyadan farksızdı. Bulutların üzerinde ilerliyormuş gibi bir duyguya kapılmıştı. Üstünde, yıldız kaynayan kadife yumuşaklığındaki enginlik, altında, kendisini o enginliğin sınırlarına doğru götürüyormuş gibi giden bu büyüleyici akıntı, adeta onu sarhoş ediyor, sır dolu masallar dünyasına götürüyordu. Suyun öbür yanında kalan eski Sinan, suyu geçen yeni Merwan’a hala el sallamaya devam ediyordu sanki…”

ŞAHMARAN KENTİNDE KAYIP BİR YOLCU

Daha önce Numan Amed'in "Kavramsal ve Kuramsal Olarak Sanat" kitabının basımını gerçekleştiren Aram, yazarın 168 sayfalık öykü kitabının da basımını yaptı. 

"Şahmeren Kentinde Kayıp Bir Yolcu" isimli öykü kitabının tanıtım yazısından: "Biz konuşmaya devam ederken bir sırrı açıklayacak gibi duraklayan çoban birden bir su kuyusundan bahsetti. Anlattığına göre bu kuyu kaldığımız yere yakındı. Çoban kuyudan koku geldiğini söylüyordu. Çobanın dilinden anladığımız kadarıyla, bu kokuyu bize anlatması ölen herhangi bir canlıdan bahsetmediğini ortaya koyuyordu. Niye bu zaman ve niye bize anlatıyordu? Ortak anlaşılmış bir sırrı mı açıklıyordu? Yoksa bir korku duvarını mı yırtmaya çalışıyordu? Bilmiyorduk. Ama derinlere sinen bir korkunun var olduğunu hissediyorduk. Tuhaf bir ihanet ve tuhaf bir sonuç çıkartmıştı yaşanılan olay. Arkadan hançerlenecek bir koku alıyor, bir şeyleri saklıyorlar gibisinden bir ruhları vardı. Beyinlerinin arkasında olan bir şeylerin olduğu anlaşılıyordu. Zayıf ve korkunun birleştiği o an sır saklama ile bir olunca tuhaf tuhaf yüzler çıkartmıştı. Bunu önceleri de anlamıştık, fakat olaya dair elimizde hiçbir bilgi yoktu. Bir tanıklık var gibisinden onları yabancılaştıran, aslında yalana alıştıran bir durum yüzlerinden okunuyordu, ama neydi? Plan o kadar mükemmel hazırlanmıştı ki, başka türlü düşünmek neredeyse imkânsızdı... Yaşanmış gerçek hikâyeler. İlginç zamanların adanmış tanıklarınca dile geldiğinde masalsı ve epik öğeler ayrışıp ilk saf anlamını bulduğu gibi sağır duyularla peşinden sürükleyen an ve tarihin kendisi de bulanıklığından arınıyor, belirsiz bir özlemde dile gelen kayıp mecrasını yeniden buluyordu."

SENDİKALİZMİN ELEŞTİRİSİ VE DEMOKRATİK EMEK KONFEDERALİZMİ

Daha önce Cemal Şerik'in "Özel Savaş" ve "21. Yüzyıl Sömürgeciliği: Toplum Kırım" kitabını basan Aram, şimdi de yazarın kaleme aldığı 216 sayfalık "Sendikalizmin Eleştirisi ve Demokratik Emek Konfederalizmi" kitabını okuyucuya ulaştırıyor.

Kitabın tanıtım yazısında ise "Yaşam tek boyutlu değildir ve öyle de yaşanmaz. Emek alanı ise, insanların yaşamsal koşullarının gerçekleştirilmesinde yapılan faaliyetlerin tamamını kapsar. Ancak her üretim de kendi özgünlüğü içerisinde gerçekleşir. Bu özellik her üretim alanının, diğerinden olan farklı yanına işaret eder. Demokratik Emek Konfederalizmi de bu gerçekliğin, reddedilmeden bir bütünlük içerisinde ele alınması demektir. Bu yönüyle de Demokratik Emek Konfederalizmi sadece emek alanlarının örgütsel birlikleri değildir. Esas olarak da birlikte, toplumun yaşamsal ihtiyaçlarının karşılandığı ve birbirlerini tamamlayan temel üretimlerin ilişki ağıdır. Bu ilişki ağı içerisinde olan farklılıkların, birbirleri karşısında bir üstünlükleri yoktur. Kendi içlerinde özerktirler ve yaşamdaki yerleri buna göre anlam kazanmaktadır. Bununla birlikte Demokratik Emek Konfederalizmi’nin farklı bir anlamı daha vardır. O da bu belirtilen gerçeklikleri yadsımamakla birlikte, üretim topluluklarının birbirini tamamlayıcılık temelinde kendi aralarında sağladıkları örgütlü birliği temsil etmesidir. Asıl olarak da toplum ve üretim kendisini bu şekilde var etmektedir.

Düşünce ve yaklaşım olarak Demokratik Emek Konfederalizmi’nin çıkış noktasını da bu bakış açısı oluşturmaktadır. Bu gerçekliğe karşın, 5 bin yıllık bir sınıflı-devletçi uygarlığın varlığı da söz konusudur. Bu da reddedilmemelidir. Köleci uygarlıktan, feodal uygarlığa, oradan da kapitalist uygarlığa kadar uzanan bir süreç yaşanmıştır. Böyle bir süre içerisinde sınıflı-devletçi uygarlık kendini üzerinde var ettiği “toplumunu” oluşturmuş ve onu cendere altına alınmıştır. Fakat bunun karşısında, gerçek toplum da (Demokratik Uygarlık Güçleri olarak) kendi varlığını korumak ve ayakta tutmak için sürekli bir direniş içerisinde olmuştur…” denildi.

SERPÊHATIYÊN ALÎCÊ

Aram Yayınevi, çocuk klasiklerini Kürtçe’ye çevirerek çocuklarla buluşturmaya devam ediyor. Daha önce çocuk klasiklerinden 10 kitabı Kürtçe'ye çeviren Aram Yayınevi, Lewis Carroll'un "Alice’s Adventures in Wanderland" kitabını "Serpêhatiyên Alîcê" ismiyle Kürtçe'ye çevirdi.

Aram Yayınevi çocuk klasiklerini Kürtçe'ye çevirerek Kürt çocuklarıyla buluşturmaya devam edeceğini duyurdu.