Kürt müzisyen Das: Müzik benim için soluk alma biçimi

img
İZMİR - Soft ve folk rock türünde çıkardığı yeni albümü Henase ile dinleyicilerle buluşan Kürt müzisyen Yûnis Das, geleneksel ögelerle harmanlanan yeni formların Kürt dili ve kültürünün gelişiminde olumlu etkisinin olacağını söyledi. 
 
Müzik hayatına 2008 yılında üniversite okurken arkadaşlarıyla kurduğu Teq û Req grubu ile başlayan Yûnis Das’ın, ilk solo albümü “Henase” (Soluk) bütün dijital müzik platformlarında yayınlandı. Tamamın söz, müzik ve aranjmanı Das'a ait olan albüm 10 Kürtçenin Kurmancî lehçesinde eserden oluşuyor. Albümde soft ve folk rock gibi batı soundlarının ön planda olmasının yanı sıra Kürt folklorik ritim, ezgi ve gırtlaklara da şarkı detayları var. Albümün stüdyo sürecini 2020 Temmuz ayında başlatan Das, bu süreçte yaşanan aksaklıklardan kaynaklı albümü çıkarma sürecini ertelemek zorunda kaldı. 
 
Kürtçe dil çalışmalarında eğitmen, çevirmen, folklor derlemeleri üzerine çalışmalar yapan Yûnis Das, Mardin Artuklu Üniversitesi Kürtçe Yüksek Lisans tezini de “Dengbêj Mihemed Arif Cizîrî üzerine etnomüzikolojik bir inceleme” başlığında tamamladı. Henase albümünde ise “Belkî (Belki)”, “Dûrî Bûrî (Uzaklık Uzak)”, “Çûk û Gul (Kuş ve Gül)”, “Heçkû (Sanki)”, “Mij û Berf (Sis ve Kar)”, “Tikûtenê (Yapayalnız)” ve “Zerya”  gibi bireysel hikayeleri barındıran parçaların yanı sıra, “Azadî (Özgürlük)”, “Henase (Soluk)” ve “Kerixîm (Usandım)” gibi toplumsal gerçekçi temalar işledi. 
 
Yûnis Das ile Henase albümü ve Kürt müziği üzerine konuştuk. 
 
Henase albümünde dinleyiciyi ne bekliyor? 
 
Öncelikle kent yaşamı ve yenilikçilik bağlamında Kürtçe yeni eser üretimin sınırlı olduğu bir durum var. Bunun için albüme kendi üretimlerimi koymayı daha uygun buldum. Eserler bireysel hikayelerimin yanı sıra toplumsal gerçekçiliğe de dokunan hikayelerden oluşuyor. Müzikal serüvenim hardrock, blues gibi serüvenlere aitti. Dolayısıyla oradan çok uzaklaşamadım. Biraz daha yumuşatmayı esas aldım. Batı seslerini Kürt motif ve ritimleri ile buluşturmaya çalıştım. Yaptığım stili soft rock olarak, bize ait bir rock olarak tanımlayabilirim. Bunu yaparken de folklorik unsurlardan yararlanmaya çalıştım. Dil ile ilgili çalışmalarım olduğu için bu tecrübelerime yaslandım. Kürt dilini telaffuza ve içeriğine bağlı kalarak kullanmak istedim. Bize özgü bir sentezi oluşturma çabasına girdim. 
 
Sis ve kar metaforlarının geleneksel parçalarda çok fazla işlenmiş olduğunu biliyoruz. Ama gelişen dünyada yeni metaforlar yaratıyoruz. Var olan kelimeleri yeniden işlemeye, örüntüler oluşturmaya çalışıyoruz. Bu anlamda bir kombin oluşturdum iddiasında bulunabilirim. Geleneksel motiflerden kastım ‘kuş’ Ortadoğu’da hakim bir motiftir. Ama bunu insan metaforu olarak tekrar ortaya çıkarma girişimi yenilikçiliği barındırıyor. Bu bağlamda müziğin yenilikçi ruhu ile hareket ediyorum.
 
Albümdeki bazı parçaların bireysel öykülerden bir kısmının da toplumsal parçalardan oluştuğunu söylediniz. Bunlar nelerdir?
 
Hem toplumsal olarak hem de bireyin kendi yalnızlığı varoluşsal olarak sanatın kökenini var ediyor.
Albümün ismi Henase, benim için nefes almak anlamına geliyor. Bütün çalışmalarımda ne zaman, nerede yaşadıysam müziği bir soluk alma biçimi olarak gördüm. Henase toplumsal sorunları çözmeye çalışan aynı diyarda olmayan bir toplum çarkını ifade ederken aynı zamanda metafor olarak da evreni tarif ediyor. Aslında ‘evrende de yalnızız’ gibi bir metafor sundum. Cizre’de sokağa çıkma yasakları döneminde bulundum. Bu dönemi anlatan toplumsal gerçekçi diye belirtebileceğim parçalarım da Kerixîm, Azadî ve Henase.
 
Hayatta beslendiğimiz toplumsal durumlar, yaşantılar, sıkışmışlıklarımız, çelişkilerimiz var. Örneğin Azadi parçası. ‘Özgürlük’ sanatta hep işlenen bir temadır. Özgürlüğü şehir betonları içerisinden bisiklet sürerek uzaklaşmak olarak anlattım. Yine bu parçayı yazdığım dönem yasakların yoğun olduğu bir dönemdi. Bu anlamda parça özgürlüğün aslında doğaya yaklaşmakla olabileceğini anlatan bir perspektifi barındırıyor. ‘Ne betonlar ne de çürümüş yasalar özgürlüğü engelleyemez’ demek istediğim bireysel bir hikayemdi. Yine Çûk û Gul bir rüyamı, Mij û Berf ise gerçekten sis içerisinde kaybolduğum bir hikayemi anlatır. Belkî parçamda olasılıkları barındıran romantik bir durumumu anlattım. Heçkû parçasında da geçmiş bir dönemine ait tahminlerde bulunmak istedim. Bunları yaparken tabi doğrudan bir kişiye rastlamıyoruz. Bu parçalar bir kurgudan geçiyor. 
 
Yine Kürtçede günlük hayatta kullanılmayan kelimeleri ön palana çıkarmaya çalıştım. Cizre’de kullanılan "heçko" (sanki) kelimesini ön plana çıkardım. Örneğin Tikûtenê diye bir parçam var. Kent bağlamında artık yalnızlık kavramı büyük bir evreni işaret ediyor. Sadece bir alt başlık olarak ele alınmayacak bir olgu. Hem toplumsal olarak hem de bireyin kendi yalnızlığı varoluşsal olarak sanatın kökenini var ediyor.
 
Müziğe başlarken etkilendiğiniz birisi ya da bir olgu var mı?
 
Babam Kürt diline çok hakimdi. Kendi divanlarında dengbejlik de yapardı. Hikayeleri, anekdotları çok iyi hafızasında tutan konuştuğunda bunu bir bağlama oturtan biriydi. Hayatta ki en büyük esin kaynağımdan biri hem dil zenginliği hem dengbejlik sanat derinliği anlamında babamdı. Ulusal, toplumsal bilince sahip bir bireydi. Çocukluğumdan bu yana babamı hep esin kaynağı olarak ele aldım. Ve bu albümü ona ithaf etmek istedim.
 
Farklı bir tarzda müzik yapıyorsunuz? Albümü hazırlarken amacınız neydi?
 
Sanatçının yeni kodlarla üretim yapması, aynı zamanda yeni yaşamın ihtiyaçlarına yönelik hamlede bulunması dile de hizmette bulanacaktır.
Kürtlerin modern yaşam içinde var olamama sorunsalı var. Bu da arz talep ile birlikte geleneksel parçaların daha fazla talep ediliyor olmasını getiriyor. Çünkü ortada ilişkini, sevgisini, yaşam detaylarını Kürtçe yaşamayan bir gerçeklik var. Bu Kürtlerin dillerine tamamen folklorik ve nostaljik yaklaşmasına neden oluyor. Yüz yıllardır söylenen parçalar tekrar tekrar dillendiriyor. Ama ben bir sanatçının arz-talep dengesine göre hareket etmemesi gerektiğini düşünüyorum. 
 
Sanatçının yeni kodlarla üretim yapması, aynı zamanda yeni yaşamın ihtiyaçlarına yönelik hamlede bulunması dile de hizmette bulanacaktır. Müzik bir yenilikçilik barındırmalıdır. Bu hangi tarz olursa olsun. Elbette biz köklerimize dayanacağız. Yenilikçilik derken tamamen bir reddediş içerisinde olmayacağız. Ama temel eğilimin yenilikçi ve özgür düşünmeyi beraberinde getirmek. Kürt müziğinde artık tek renklilikle ifade edilen geleneksel sunumun yanında yeni formlar gelişmelidir. Bu çalışmayla böylesi bir katkı sunmaya çalıştım. 
 
Peki bunu dinleyici ve müzik camiası nasıl karşılar? Bu çalışmanın neye katkısı olacak? 
 
Yenilikçi Kürt müziğinin bir dinleyeni var. Ama Kürtlerin dillerini aktif olarak kullanmamasından dolayı bunu takip eden kitle Kürt dili ve onun modern yaşamıyla ilgilenen birtakım gelişmelere sahip olan kitleden oluşuyor. Teq û Req çalışması yenilikçi Kürt müziğini dinleyen kesimler tarafından benimsenmişti. Şu an ki çalışmam daha yeni ama umarım yeni kuşağa bir motivasyon sağlar. Bir takım yeni oluşumları tetikler. Genel olarak dinleyicisini bulabileceğini düşündüğüm bir müzik. O gaye ile çıkmış bir albüm. 
 
Müzik diğer sanatlar içerisinde en fazla baş başa kaldığımız sanattır. Zaten denbejlik gibi bir kültürü var. Bu anlamda Kürtlerin dillerinin doğrudan müzikal bir formu bulunuyor. Bu tür yeniyi arama çalışmalarının Kürt diline de katkısı olacaktır. Çünkü bizden sonra gelen kişiler bunlardan feyz alıp modern yaşamda Kürt dilinin nasıl işlendiğiyle ilgili örnekler bulabilecektir. Bu tür çalışmaların tamamına değer veriyorum. Kürtçenin kritik olduğu bir dönemde yaratılan her şey değerlidir. Zamanı gelince bu tarz müziğin de kitlesini bulacağını inanıyorum. İyi şeylerin zamanla ortaya çıkabileceğini düşünüyorum. Temel beklentim yenilikçi durumların gelişmesi ve buna sahip çıkılmasıdır.
 
Yaptığınız müzikle geleneksel tarzdan bir kopuş yaşandığını düşünüyor musunuz? 
 
Elbetteki hayır. Bu bir kopuş değildir. Kullanılan dilin kendisi bir geleneği ifade eder. Bu dilin geleneğinden besleniyoruz. Sadece bir sentezleme yapıyorum. Zaten bu müziği yaparken Kürt edebiyatından, folklorundan ve dengbejlerden besleniyorum. Ciwan Haco, Şiwan Perver ve Mezopotamya Kültür Merkezi sanatı ile büyüdük. Gelişen dijital dünyada müzik formları iç içe geçebilir. Artık elektrikten, efektlerden, sentezlerden faydalanıyoruz. Süre giden müzikal sürecin bir parçası olarak devam ediyorum. 
 
Dilin doğru temelde kendi zenginlikleriyle beraber işlenmesi çok önemli. Yeniliklerle dilin alanı genişleyebilir. Bu genişleme de dilin aktif olmasını beraberinde getirir. Bütün bunlar Kürt dilinin renkleri olarak kalacaktır. Tek forma sıkıştırılmış sanat akımlarının tamamı dile daha sınırlı katkı sunabilir. Genişlemesi ise kitlesini artırabilir ve dünyaya da bu şekilde kendini sunabilir. Burada amaç sadece Kürtlere sunulan bir müzik değil. Türkiye ve dünyaya yapılan bir sunumdur.
 
Müziğinizle dünyaya vermek istediğiniz mesaj nedir? 
 
Bizler geçip gideceğiz belki ama kalan frekanslar, renkler ve eserlerle insanlık tarihinde etkileşeceğiz. Sanatı, varoluşsal olarak insanı var etme, kalıcılaşma, anı ve mekanları anıtlaştırma biçimi bakımından benimsediğimi söyleyebilirim.
 
Son olarak sizin gibi yeniyi arayan müzisyenlere bir mesajınız var mı? 
 
Kürtçe üretim arayışının devam etmesi gerektiğini, yeni solukların dinlenilmesi ve yaygınlaştırılması gerekiyor. 
Kürtçe üretim arayışının devam etmesi gerektiğini, yeni solukların dinlenilmesi ve yaygınlaştırılması gerektiğini söyleyebilirim. Mevcut formların sunumu aslında kısır bir döngüyü ifade edebilir. Elbette bizler nostaljimizden besleneceğiz. Ama yenilikçiliğin özgürleştirmeyle paralel olduğunu söyleyebilirim. Bu anlamda yeniyi yaratma, sunma Kürt diline sahip çıkma konusunda ısrarcı olması gerektiğini düşünüyorum. 
 
 
 
MA / Tolga Güney