'Dengbêjlik kültür soykırımına karşı güçlü bir savunmadır' 2020-02-13 09:44:18 İSTANBUL - MKM'nin oluşturduğu grupta yer alan dengbêjler, kendine sahip çıkmanın yolunun kültürüne sahip çıkmaktan geçtiğine dikkati çekerek, “Dengbêjlik Kürt kültür soykırımına karşı güçlü bir savunmadır” dedi. İstanbul’da faaliyet yürüten Mezopotamya Kültür Merkezi (MKM), oluşturduğu dengbêj grubuyla Kürt kültürüne katkı sunmaya devam ediyor. Kültür merkezi binasında haftada bir gün bir araya gelen dengbêjler, kılamların düzenlenmesi ve redaksiyonundan doğru söyleyiş tarzlarına, pek duyulmamış kilamları güncellemekten şevbuhêrklere (dengbêjlerin divan kurarak, bir araya geldiği gece) kadar birçok alanda çalışma yürütüyor.    Söz konusu grupta yer alanlardan birisi de Dengbêj Sebrî Agirî, bir diğer adıyla Sabri Teker (55). Dengbêj bir aileden gelmenin de etkisiyle çocukluk yıllarından beri bu kültüre gönül veren Agirî, gençlik yıllarında Ağrı’nın Tutak ilçesinden İstanbul’a göç eder. Burada uzun yıllar Kürt kurumlarında müzik ve siyasetle ilgilenen Agirî, son yıllarda ise kendini tamamen dengbêjliğe verdi.    İKİ CİLTLİK ANTOLOJİ   2013 yılında MED Kültür ve Sanat Derneği’nde çalışmalarını yürüttüklerini ve 2016 yılında derneklerinin kapatıldığını hatırlatan Agirî,  "Biz de 2017 yılından beri çalışmalarımızı MKM’de yürütüyoruz. Burada dengbêj grubu olarak haftada bir gün bir araya geliyoruz. Bazı genç arkadaşlarımız var, onları eğitiyoruz. Kilam ve stranlar üzerine çalışıyoruz. Kilamları deşifre ediyoruz, redakte ediyoruz. Bu güne kadar dengbêjlik üzerine iki ciltlik antoloji çalışması gerçekleştirdik. Zaman zaman şevbuhêrkler düzenliyoruz. Konserlere katılıyoruz. Halk içinde çalışmalarımızı yürütüyoruz. Halk dengbêjliği yakından tanısın istiyoruz. Dengbêj kimdir, dengbêjlik nedir; bu konularda halkı bilgilendiriyoruz. Bu çalışmalarda yer almaktan çok mutluyum” diye anlattı.    TECRÜBELERİNİ BİRBİRLERİNE AKTARIYORLAR   Ağırlıklı olarak Serhat yöresine ait eserler üzerinde çalıştıklarını aktaran Agirî, grupta herkesin kendi tecrübelerini aktarmaya çalıştığını ifade etti. Agirî, çalışmaları hakkında şunları söyledi: “Ama diğer bölgelere ilişkin de çalışmalar yürütüyoruz. Yerel dengbêjler de zaman zaman çalışmalarımızda yer alıyor. Ağırlıklı olarak kilamların, stranların düzenlenmesi, ses, solfej ve teknik konularında çalışmalar yürütüyoruz. Enstrüman çalan arkadaşlarla da zaman zaman ortak çalışmalar yürütüyoruz. Burada, birbirimize deneyimlerimizi aktarıyoruz. Ben de yıllardır edindiğim tecrübeler doğrultusunda bildiklerimi paylaşıyorum. Elimizdeki imkanlar doğrultusunda çalışmalarımızı yürütüyoruz ve yürütmeye devam edeceğiz.”   FEQİYÊ TEYRAN’DAN BUGÜNE…   Dengbêjliğin Kürt kültürünün en kadim parçalarından biri olduğuna dikkat çeken Agirî, “Tarihe baktığımızda uzun yıllar öncesinden bu güne yaşayan bir kültür. Feqiyê Teyran’dan tutalım Evdalê Zeynikê’ye, oradan Reso, Şakiro’ya, onlardan da bugün yaşayan dengbêjlere kadar süren bir tarihe sahip. Kürt toplumu içinde dilin korunması, tarihin, doğanın dillendirilmesi yanı sıra aşktan tut kahramanlığa kadar yaşamanın tüm kesitlerini kapsayan bir zenginliğe sahip. En önemli noktalardan biri de Kürt dilini koruma ve zenginleştirmede önemli rol oynamıştır. Kürtçe sözlüklere baktığımızda binlerce sözcüğün dengbêj kilamlarından alındığını görürüz" dedi.    'SOYKIRIMINA KARŞI GÜÇLÜ BİR SAVUNMA'   Grupta yer alan bir diğer dengbêj ise Dengbêj Halide olarak bilenen Halide Demirkapı. Ailesiyle birlikte 1993 yılında İstanbul’a göç etmek zorunda kalan Demirkapı, 1996 yılında müzik ile ilgilenmeye başlıyor. MED Kültür ve Sanat Derneği’nin 2017 yılında İçişleri Bakanlığı tarafından mühürlenerek kapatılmasının ardından MKM’de faaliyetlerini devam ettiren Demirkapı, bir kadın olarak dengbêjliğe tutku ile bağlı olduğunu söyledi. Dengbêjliğin Kürt kültür ve sanatındaki önemine değinen Demirkapı, “Dengbêjlik Kürt kültür soykırımına karşı güçlü bir savunmadır. Ben de bu güç içerisinde yer alıp kendimi güçlendirmek istedim. Bu dengbêj divanında arkadaşların deneyimlerinden faydalanıp, kendimi geliştirmeye çalışıyorum. Ben de dengbêj bir aileden geliyorum. Bu kültüre olan sevginin üzerimde büyük bir etkisi oldu. Aynı zamanda popüler kültüre karşı da istedik ki bu kültürü örgütleyerek yaşatalım ve geliştirelim. Öyle ki; yeni nesilleri de dengbêjlik düzeyine taşıyabilecek bir çalışma yürütelim. Bu halk kültürü içerisinde kendilerini güçlendirsinler. Bu kültürden haberdar olsunlar, faydalansınlar. Bir nebze de olsa katkımız olmuşsa bu bizim için en büyük mutluluk kaynağıdır” şeklinde konuştu.    ‘DENG VE DENGBÊJLİK KADININ ELİNDEN ALINDI’   Eril zihniyetin etkisiyle dengbêjliğin kadınların elinden alındığına işaret eden Demirkapı, “Bu zihniyetin etkisiyle kadınlar sanıyorlar ki dengbêjlik erkek işidir. Böyle sakat bir anlayış var. Ama tarihe baktığımızda kadınların, çocuklarını büyütürken ninniler söylediğini, ezgiler ürettiğini görüyoruz. Söz sanatının oraya dayandığını görüyoruz. Bu sanatın kadın tarafından yaratıldığını görebiliriz. Eril zihniyetin hakim olmasıyla kadınlar divandan düşmüş, dengbêjlik erkeklerin eline geçmiştir” dedi.     ‘TARİHTEN BU GÜNE BOZULMADAN GELDİ’   Dengbêjliğin binlerce yıldan bu güne bozulmadan geldiğine söyleyen Demirkapı, Kürtlerin dengbêjliğe olan bağlılığının kendisini çok mutlu ettiğine işaret ederek, şunları söyledi: "Her kim ki elini kulağının üzerine bırakıyor, bakıyorsun bir şarkı söylüyor. Herkes kendine dengbêj sıfatını yakıştırıyor. Dengbêj Ahmet, Dengbêj Mehmet gibi isimlere çokça rastlıyoruz. Bu da bu kültüre olan ilgiyi gösteriyor. Dengbêjlik tarihten bu güne bozulmadan gelmiştir. Ama inanıyorum ki yurtsever Kürtler de bu kültüre sahip çıkacak ve geleceğe taşıyacaklardır.   ‘KÜLTÜRÜNE SAHİP ÇIK’   Demirkapı, son olarak şu çağrıda bulundu: “Devlet Kürtleri yok etmek istiyordu. Önce yurtlarını yıktı. Baktılar ki Kürtler boyun eğmiyor, direniyor; bu defa da dillerine ve çocuklarına yöneldiler. 100 yıllık asimilasyon politikası var devletin. MED Kültür ve Sanat Derneği’nin kapatılması da bu kapsamdadır. Çünkü burada Kürt kültürü yaşatılıyor. Baktılar ki dengbêj evlerinde Kürt kültürüne katkıda bulunacak çalışmalar yapılıyor, bunun önüne geçmek için derneğimizi kapattılar. Bu çağrıyı yapmak istiyorum. Eğer kendinize sahip çıkmak istiyorsanız kültürünüze, dilinize, çocuklarınıza sahip çıkın. Kürt kültürü kadim bir kültürdür ve buna sahip çıkmak gerekir.”