Sanatla göçün tahribatlarını yok etmeyi amaçlıyorlar 2021-11-04 09:03:59 DİYARBAKIR - Mülteci kadın ve çocuklar için proje yürüten Mezopotamya Göç Araştırma ve İzleme Derneği ve Ortadoğu Sinema Akademisi Derneği, göçün yarattığı tahribatları yok etmeyi amaçladıklarını belirtti.  Mezopotamya Göç Araştırma ve İzleme Derneği  ve Ortadoğu Sinema Akademisi Derneği tarafından ortak yürütülen TitulArts projesi devam ediyor. Kelime anlamı “Sanatla haklara erişebilme” olan TitulArts, tıpkı ismi gibi göçmen ve mülteci kadın ve çocukları, yaptıkları sanatla haklarının bilincine varabilmesini amaçlıyor. 2 aşamalı olarak gerçekleşen projede göçmen Arap ve Kürt kadınlarına yönelik çalışmalar Mezopotamya Göç İzleme ve Araştırma Derneği bünyesinde gerçekleştirirken, çocuklara dönük çalışmalar ise Ortadoğu Sinema Akademisi Derneği tarafından yapılıyor.    Projenin Genel Koordinatörü Ömer Fidan ve Mezopotamya Göç İzleme ve Araştırma Derneği Yönetim Kurulu (YK) Üyesi Gulan Önkol, yaptıkları çalışmaları anlattı.    'NE YAPABİLİRİZ?'    Suriyeli Arap ve Kürt göçmen çocuklar ve kadınlar için “Ne yapabiliriz? Nasıl yapabiliriz?” sorularından yola çıkarak TitulArts projesini oluşturduklarını ifade eden Fidan, Katalonya’da bulunan derneklerle yaptıkları fikir alış verişleriyle bu projenin ortaya çıktığını ifade etti. Projenin “travma” kavramının etrafında şekillendiğini belirten Fidan, “Çocuklar ve kadınları, yaşadıkları kötü travmatik olayların etkisinden kurtarmayı hedefledik.  Onlarla sırt sırta verip daha iyi bir şekilde hayata katılmalarını istedik. Amed’de süren ve bir ayağı Katalonya’da olan bu projede hem biz hem de Katalonya’daki gönüllü arkadaşlar, sanatla psiko-sosyal bir şekilde göçmen kadın ve çocukları iyileştirmeye dönük çalışmalar yürütüyoruz" dedi.    DUYGU İFADESİNİN ÖNÜNÜ AÇMAK   Eğitim ve çalışmalarını psiko-sosyal metodlar çerçevesinde yaptıklarını, halay, müzik, resim gibi etkinliklerle bunları gerçekleştirdiklerini ifade eden Fidan, “Biz bu çalışmayla bir duygunun ortaya çıkmasını istiyoruz. Amacımız onlara çok iyi halay çekmelerini ya da çok iyi bir sanatçı olmalarını sağlamaktan çok kendi duygularını ortaya koymaları ve hem kendi aralarında hem de toplum içerisinde kendilerini ifade edecek iletişimsel becerileri geliştirmelerini sağlamaktır” şeklinde konuştu. Bu süreçte çok iyi gelişmeler yaşadıklarını aktaran Fidan, kadınlar ve çocukların yaşama karşı daha umutlu adımlar attıklarını söyledi.    FARKINDALIK EĞİTİMLERİ   Kadın sağlığı ve hakları üzerine bir takım çalışmalar yürüttüklerini ifade eden Mezopotamya Göç İzleme ve Araştırma Derneği YK Üyesi Gulan Önkol ise çalışmalarından kısaca şöyle bahsetti: “Burada psiko-sosyal destek sağlayarak kadın sağlığı üzerine eğitimlerle bunu destekliyoruz. Bu amaç doğrultusunda sosyal aktiviteler gerçekleştiriyoruz. Kadınlara farkındalık ve eğitim yoluyla sağlıklı bir çalışma yürütmek temel amaçlarımızdan biri. Proje, bir yıllık bir çalışma ve bu süreç boyunca kadın atölyeleriyle çalışmayı hedefliyoruz. 2 aylık devreler şeklinde ve her devrenin 8 haftalık bir sürede gerçekleşmesi üzerine gelişiyor. Farklı STK ve aktivistlerle bu çalışmayı yürütüyoruz.”   KADIN DAYANIŞMASI ARTTI   Kadınlarla birebir kontak kurup etkileşimde bulunarak çalışmalarını güçlendirmeye çalıştıklarını söyleyen Önkol, göç mağduru olan kadınların güven ortamı oluştuktan sonra kendileriyle paylaşımlarda bulunduklarını ve yaşadıkları travmaları, psikolojik ve fiziksel şiddete dair paylaşımlarda bulundukları takdirde buna maruz kalan kadınları paydaş diğer kurumlara yönlendirdiklerini ifade etti. Gulan, son olarak izlenimlerini şu şekilde aktardı: “Atölyelerimizin sertifika törenlerinde Arap ve Kürt kadınları bir araya geldiği zaman şu veya bu sebeple oluşan bir takım tabuların yıkıldığını fark ettik. Gün sonunda kadınların birbirine sarılıp ‘keşke hiç buraya gelmeseydik. Bunlara maruz kalmasaydık’ dediklerine de şahit olduk. Bu anlamda kadınların özeleştiri vererek dayanışmanın güçlendirildiklerini gördük. Titularts kapsamında daha geniş bir alana yayılıp daha kapsayıcı çalışmalar yapmayı planlıyoruz. Göçün yarattığı tahribatları psikolojik, sosyal, toplumsal etkilerini ön plana çıkarıp daha hak temelli çalışmalarla bunu ön planda tutmayı düşünüyoruz.”   MA / Ceylan Şahinli