HDP Kadın Meclisi Kadın Beyannamesi’ni Diyarbakır’da açıklayacak

img

ANKARA - HDP Kadın Meclisi Sözcüsü Dirayet Dilan Taşdemir, öncelikli gündemleri arasında Leyla Güven’in başlattığı açlık grevi eylemini sahiplenip toplumsallaştırma olduğunu belirterek, yerel seçimlere ilişkin hazırladıkları Kadın Beyannamesi’ni de 10 Şubat günü Diyarbakır’da açıklayacaklarını duyurdu.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Kadın Meclisi, 26 Ocak günü partinin Genel Merkezi’nde bir araya geldi. Kadın Meclisi, Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı ve Hakkari Milletvekili Leyla Güven’in başlattığı ve 84’üncü gününe giren açlık grevi, PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecrit ile 31 Mart yerel seçimlerinde kadınların izleyeceği yol ve yöntemleri masaya yatırdı.
 
HDP Kadın Meclisi Sözcüsü ve Ağrı Milletvekili Dirayet Dilan Taşdemir, aldıkları kararlara ve yol haritalarına dair Mezopotamya Ajansı’na (MA) konuştu. 
 
‘ÖNCELİĞİMİZ DİRENİŞİ TOPLUMSALLAŞTIRMA’  
 
Temel gündemlerinin cezaevlerinde başlayan açlık grevleri olduğunu söyleyen Taşdemir, “DTK Eşbaşkanı ve Hakkari milletvekilimiz Sayın Leyla Güven aslında başlattığı direniş ile hem Ortadoğu’daki tüm halkların hem de kadınların Sayın Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılma talebinin sesi oldu. Kadın Meclisi olarak, Güven’in başlattığı direnişi anlamlandırma, yükseltme ve sahiplenip toplumsallaştırma öncelikli gündemlerimiz arasında” dedi.
 
'TECRİT TOPLUMA UYGULANIYOR’ 
 
Tecridin toplumsal, siyasal, tarihsel, güncel etkileri olduğunu dile getiren Taşdemir, Güven’in “siyasal olarak ülkenin politikasını zorlayan, savaş politikalarını derinleştiren” diye tarif ettiği tecride karşı direnişi yükselttiğini söyledi. Taşdemir, “Güven bizim asıl mücadele edeceğimiz zeminin ne olduğunu,  mücadele yürüteceğimiz mekanizma ve araçlarının neler olabileceği noktasını direnişiyle ortaya koydu” ifadelerini kullandı. 
 
Tecridin bugün başta kadınlar olmak üzere tüm topluma uygulandığını vurgulayan Taşdemir, “Topluma uygulanan tecrit mekanizmasını kırmanın yol ve yönteminin de İmralı’daki tecridin kırılmasıyla mümkün olacağını çok iyi biliyoruz. Bu durum elbette ki kendi hukukunu inkar eden, tanımayan bir AKP iktidarı gerçekliğiyle bizleri yüzleştiriyor. Dolayısıyla Güven’in direnişi aynı zamanda ‘hukuka uy, haklı talebi gör ve uluslararası yasalarda suç olan pozisyonundan vazgeç’ çağrısıdır” diye konuştu.
 
‘TALEBİ TALEBİMİZDİR’ 
 
Dünyada kriz yaşandığını ve bunun da Ortadoğu coğrafyasında bir savaş olarak devam ettiğini dile getiren Taşdemir, şöyle devam etti: “Bir kez daha muhafazakarlığı, milliyetçiliği, erkek egemen siyaseti güçlendirmeye çalışan bu siyaset biçimine karşı Sayın Öcalan’ın tezleri, görüşleri ve düşünceleriyle şekillenen bir gerçeklik ve deneyim var. Biz buna yeni yaşam modeli diyoruz. Bu yeni yaşam modelinin öncüleri Rojava Devrimi’nde olduğu gibi bugün de kadınlardır. Bu anlamıyla Leyla Güven’in direnişi çok tarihseldir. Toplumsal, siyasal ve güncel refleksleri kendi içerisinde barındırıyor. Sayın Güven bir kez daha bu topluma tecrit kırılmadıkça, Kürt sorununun demokratik çözümü ve  Türkiye’nin demokratikleşmesinin mümkün olmadığı gerçeğini hatırlatıyor. Biz de kadın öncülüğünün görev ve sorumluluğuyla Güven’in direnişini sahipleniyor ve talebinin talebimiz olduğunu söylüyoruz.”
 
‘EŞBAŞKANLIĞI ESAS ALIYORUZ’ 
 
Yerel seçimlere ilişkin çalışmalarının da Güven’in başlattığı ve Türkiye cezaevlerine yayılan eylemden bağımsız ele almadıklarını ifade eden Taşdemir, tecride, anti demokratik uygulamalara, kadın düşmanlığına, erkek egemen sistemin bir kez daha hortlatılıp sistemleştirilmesine karşı yerel yönetimleri mücadele alanı olarak gördüklerini kaydetti. 
 
Yerelleri kadın öncülüğünü esas alan, kadınların söz ve karar aldığı saha olarak gördüklerini belirten Taşdemir, “Türkiye ve Kürdistan’da örgütlü olduğumuz tüm alanlarda eşbaşkanlık mekanizmasını uygulamayı esas alıyoruz. Kadınların özgürleşme perspektifinin yansımadığı, öncülük etmediği, içinde olmadığı hiçbir model ya da sistem tam demokratik, özgürlükçü olmadığı için toplumsal değişime de katkı sağlamaz” diye konuştu. 
 
KADIN BEYANNAMESİ 10 ŞUBAT’TA AÇIKLANACAK 
 
“40 yıllık mücadele deneyimimizden çıkardığımız kadın özgürlük ruhuyla mücadele zeminlerini daha güçlendiren, yarınlara taşıyan, kayyum siyasetiyle sekteye uğratılmaya çalışılan sistemimizi bir kez daha Kürdistan’dan Türkiye’ye kadar kurumsallaştıran bir perspektifle yol alacağız” diyen Taşdemir, Kadın Meclisi’nin 10 Şubat’ta Diyarbakır’da hem kadın eşbaşkan adaylarını tanıtacakları, sloganlarını belirleyeceği ve beyannamelerini açıklayacağı bir hazırlık içerisinde olduğunu söyledi. Taşdemir, “Kadın beyannamemizi, geçmiş süreçteki kadınların bu konsepte yüklediği politik anlamı açığa çıkaran, 20 yıllık belediyecilik deneyiminde tarihsel olarak kadınların neyi yarattığına dair toplumsal dönüşümü açığa çıkaran izlerini esas alarak hazırladık. İddiamız ve hedefimiz aslında neler yapabiliriz, neleri yeniden kazanabiliriz, neleri çoğaltabiliriz üzerine” ifadelerini kullandı. 
 
‘MÜCADELE KARARLILIĞINDAYIZ’
 
Eşbaşkanlık ve eşit temsiliyetin partilerinin ilkesel tutumu olduğunu vurgulayan Taşdemir, özellikle kadının siyasetten uzaklaştırılma politikalarına da yerel seçimlerde güçlü bir şekilde cevap vereceklerini söyledi. Kadın kazanımlarının yoğun bir saldırı altında olduğunu ifade eden Taşdemir, yerel seçimlerde özgürleşme, demokratikleşme taleplerinin yükseldiği ve kadınların yerelde söz sahibi olmasının daha fazla toplumsallaştığı bir perspektifi esas alarak, mücadele kararlılığında olduklarını kaydetti. 
 
‘AÇLIK GREVLERİNİN KAZANIMI SEÇİMLERİN KAZANIMIDIR’
 
Cezaevlerinde yüzlerce tutuklunun açlık grevinde olduğunu hatırlatan Taşdemir, “Kadınlar öncülüğünde yapılan bu direnişin kazanımı aslında yerel seçimlerin kazanımıdır. İkisini birbirinden bağımsız olarak ele almıyoruz. Cezaevlerindeki talebi ne kadar toplumsallaştırabilirsek, mücadelemizi tecridi kırmanın aracı haline getirebilirsek, o kadar bu faşist bloğu geriletebiliriz. Bugün kadınlar her yerde aslında ses veriyor, yürüyüşler düzenliyor. Biz Kadın Meclisi olarak bu reaksiyonu daha fazla büyütme, daha fazla sesimizi yükseltme perspektifi ve planlamasıyla ele alıyoruz” ifadelerinde bulundu.
 
‘KENTİMİZİ DE KENDİMİZİ DE BİZ YÖNETECEĞİZ’
 
“Kentimizi kendimiz yönetme” fikriyle yola çıktıklarını ifade eden Taşdemir, özellikle kayyumlarla gasp edilen alanları geri alacaklarını belirtti. Seçimlerde kadın iradesinin tanınmadığı, kurumlarını kapatan zihniyete karşı mücadeleyi esas alacaklarını aktaran Taşdemir, sözlerini şöyle sonlandırdı: “İşgalci, kayyumcu siyaseti yaşam alanlarımızdan çıkarmayı ve bu siyaseti sandıklarda kaybetmesini sağlamak, eşbaşkanlık sistemini yeniden örgütlemek, kazanımlarımızı büyütmek en önemli hedefimiz. Bu modelin Kürdistan’da bir deneyimi var. Türkiye sahasına da bunu taşımada iddialıyız. İl, ilçe ile kentlerde kadınlarla buluşan, kadınları sürece dahil eden ve itirazlarını yükselten seçim çalışmalarını yürüteceğiz. Rengi, kimliği ve siyasetinden bağımsız olarak kadın iradesi ve taleplerinde ortaklaşan bir yerel seçim anlayışı ve çalışması yürüteceğiz.” 
 
MA / Berivan Altan