‘Kadın örgütlülüğü ve dayanışması kadınları kurtaracak’

  • kadın
  • 17:59 24 Kasım 2018
  • |
img
ANKARA - "Kadın, Hukuk, Şiddet" başlıklı panelde konuşan HDP İstanbul Milletvekili Züleyha Gülüm, kadınları asıl kurtaracak olanın kadın örgütlülüğü ve kadın dayanışması olduğunu belirtirken, PM üyesi Yüksel Mutlu ise, kadınların, özgürlüğe, adalete, eşitliğe inandıkları için bunu sağlayabileceklerine inandığını söyleyerek 31 Mart'ın önemine işaret etti. 
 
Özgürlükçü Hukukçular Platformu (ÖHP) Kadın Komisyonu, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü dolayısıyla Ankara Barosu Eğitim Merkezi’nde, “Kadın, Hukuk, Şiddet” konulu panel düzenledi. Panelin düzenlendiği salonda, "Erkek adalet değil gerçek adalet istiyoruz", "Jin jiyan azadi", "İçerde dışarıda devlet şiddetine karşı yaşasın kadın dayanışması" dövizleri yer aldı. İlk oturumda, Halkların Demokratik Partisi (HDP) İstanbul Milletvekili Züleyha Gülüm “6284 sayılı yasa ve güncel nafaka tartışmaları” üzerine sunum yaptı.  
 
Gülüm, siyasi iktidarın, kadınların kazanımlarını geri almak istediğini belirterek, şunları söyledi: “Boşanma komisyonu raporuna baktığımızda bir yandan kadına yönelik şiddete ilişkin önermeler sunsa da bugün ki tartışılan konular  kadınların aleyhine. Raporda süresiz nafakanın erkekler tarafından mağduriyet yaşattığı tartışmaları görüyoruz. Yine Türk milli ögeleri raporda görebiliyoruz. ‘Dini ve Türklük üzerinden gençlerin yetiştirilmesi’ gibi cümlelerin olduğunu görüyoruz. Burada ki saldırı  ne nafaka hakkına ne de 6284 sayılı kanunla sınırlı. Adım adım önce kamuoyunda bir algı yaratıp arkasından da yasal düzenlemeyi değiştirecekler. İktidar kadın kazanımları aleyhine konuştukça hemen bağımlı yargı da pratik olarak aleyhe kararlar vermeye başlıyor. İktidar bunun üzerinden politik hattını kuruyor.”
 
'KAZANIMLARIMIZ GERİ ALINKA İSTENİYOR' 
 
Diyarbakır’daki mahkemenin boşanmak isteyen bir kadına 50 liralık nafaka bağlamasını hatırlatan Gülüm,“Aslında nafakayı ortadan kaldıran uygulamaları görüyoruz. Kürtaj meselesinde de öyle oldu. Kadınların mücadelesiyle geri çekildi ama şu an çok az özel hastane kürtaj yapmayı kabul ediyor. Böyle bir durumumuz var. Sadece yasal düzenleme ile değil, kazanımlarımızı geri almaya çalışan bir iktidarla karşı karşıyayız" dedi. 
 
'AKP TÜM KADIN KAZANIMLARINA SALDIRIYOR'
 
Gülüm şöyle devam etti: "AKP tüm kadın kazanımlarına yönelik saldırı gerçekleştiriyor. Bunu bir yandan savaş ve militarizmi arttırarak yapıyor. Bütünlüklü olarak bir yerden bakmak ve bu saldırı dalgısını görmek gerekiyor. Kayyumlarla eş başkanlık sistemine vurulan darbeyi görmek gerekiyor, cezaevinde tutuklu olan siyasetçileri görmek gerekiyor. Gündelik hesapla yapılan işlerden bahsetmiyoruz. Bizim de buradan hazırlık bir süreci başlatmamız gerekiyor.”
 
'ÖLDÜKTEN SONRA DELİL GETİRSENİZ NE OLUR?'
 
Eksikleri olsa da kadın kazanımları açısında 6284 sayılı yasanın ve İstanbul Sözleşmesi'nin önemli olduğunu söyleyen Gülüm, “Şiddete uğramış bir kadından delil beklemek ölümünü beklemesi anlamına geliyor. Kamuoyunda ‘kadının doğru söylediğini nereden bileceğiz’ gibi tartışmalar oldu. Ama zaten bu yasa delil arayacaksa hiçbir karşılığı kalmıyor. Siz öldükten ya da yaralandıktan sonra da delil getirseniz ne olacak?” diye konuştu.   
 
'AMAÇ NAFAKAYI ORTADAN KALDIRMAK'
 
Nafaka tartışmalarının her yerde tartışılmaya açıldığını söyleyen Gülüm, konuşmasına şöyle devam etti: “Kadınlar yıllarca ev hizmetleri ve bakım hizmetlerine mâhkum edildiği için kadınların boşanma ile yoksulluğa düştüğünü biliyoruz. Kadın işsizliğinin çok yüksek olduğu bir ortamda iş bulma olanağının ve bulacağı işten ne kadar para alacağını ve güvencesiz işlerde çalışacağını biliyoruz.  Erkekler nafaka tartışmalarında ‘kadınlar yan gelip yatıyor, erkekler de bakıyor’ nafaka fiyatlarına baktığımızda 200-400 TL’yi geçmiyor. Çünkü çoğu kez erkeklerin ücretleri ya düşük ya da düşük olarak  gösteriliyor. Bu koşullar altında çıplak bir maaşla kadına nafaka bağlanıyor. Bu kadarcık bir nafakaya bile göz dikmiş durumdalar. Şu an süresiz tartışmaları yapıyorlar. Ama temel amaçları nafakayı ortadan kaldırmak.”
 
'POLİTİKALARINDA KADIN YOK'
 
Gülüm, AKP'nin bütün politik metinlerine bakıldığında kadının görülmediğinin altını çizdi. Gülüm, şöyle konuştu: "Yine bütün tartışmalarda ‘ailenin korunması’, ‘boşanmaların engellenmesi’  gibi isimler yer alıyor. Hiç kadın yok. Kadın sadece aile içinde tariflendiriliyor. ‘Ev içerisinde aile içerisinden ne yaşarsanız yaşayın  mahkum olacaksınız bizim söylediğimiz makbul kadınlar olarak yaşamınıza devam edeceksiniz’ diyor. Bizim buna karşı geniş bir mücadele hattını örmemiz gerekiyor. Birlikte yol aldığımız mekanizmaları birlikte kurmalıyız. Bizi asıl kurtaracak olan kadın örgütlülüğü ve kadın dayanışmadır." 
 
CEDAW'A TÜRKİYE'DEN 3 BAŞVURU
 
Birleşmiş Milletler (BM) Şiddetin Sonlandırılması Bölgesel Programı Türkiye Koordinatörü Nisan Kuyucu, İstanbul Sözleşmesi ve CEDAW üzerine sunum yaptı. Dünyada en çok devletin taraf olduğu sözleşmelerden birinin CEDAW olduğunu söyleyen Kuyucu, CEDAW’a son beş yılda Danimarka’dan çok fazla başvuru gittiğini söyledi. Başvuruların çoğunun göçmen kadınlar tarafından yapıldığını söyleyen Kuyucu, 131 başvurunun 32’sinin kabul edilemez kararı verildiğini söyledi.  Kuyucu, CEDAW komitesine Türkiye’den 3 tane başvuru gittiğini bunun birinin çalışma hayatında ayrımcılığa dair bir karar olduğunu dile getirdi. Nisan, küresel olarak İstanbul Sözleşmesi’ne yönelik saldırıların arttığını söyledi.
 
ŞAHİN: UZUN YARGILAMA MAĞDUR EDİYOR
 
Panelin ikinci oturumunda sunum yapan avukat Saliha Şahin, hukuksal süreçlerde kadınların karşılaştıkları sorunlara değindi. Türkiye'deki kadına yönelik şiddette uygulanan cezasızlık politikasının herkesçe bilindiğinin altını çizen Şahin, "Özellikle CEDAW ve İstanbul Sözleşmesi bu konuda çok önemli hususlara değiniyor. Birincisi adalete erişme sürecinin hızlı olması, ikincisi psikolojik destek üçüncüsü de bunların uzman kişiler tarafından sağlanmasını söylüyor" dedi.
 
Şahin, kadın davalarında bir başka sorunun ise uzun yargılama süreçleri olduğuna değinerek, "Uzun yargılama meselesi özellikle cinsel saldırı ve kadın cinayetleri davalarında mağduru daha fazla mağdur etme durumuna düşüyor. Kadınlar fiziksel, psikolojik şiddeti bir nebze anlatabiliyorlar belki ama cinsel şiddeti anlatma konusunda sorun yaşıyorlar. Çünkü karşılaşacağı tutumdan çekinebiliyor veya toplumsal baskı gibi gerekçeler yüzünden. Oysa kadınlar bu konuda adliyelerde, karakollarda yaşadıklarını terkar tekrar erkek polislere, hakimlere anlatmak zorunda kalarak o psikolojik tramvayı tekrar yaşayabiliyor. Ve o erkekler bunu bir pornografik olay gibi dinliyor. Ve kendi anladıkları dille bunu tutanaklara geçiriyor. Kadınların ayrıca adalet hizmetine erişim noktasında istediği zaman ihtiyaç duyduğu zaman erişememe durumu  var. Ya da avukata erişemediği zaman vazgeçme durumları oluyor. Kişinin  adalete hızlı erişmesi, sürece hızlı başlaması çok önemli" diye konuştu. 
 
MUTLU: 31 MART KADINLAR İÇİN ÖNEMLİ
 
Yerine kayyum atanan Akdeniz Belediye Eşbaşkanı ve HDP PM üyesi Yüksel Mutlu ise, "devlet şiddetini" anlatan bir sunum yaptı. Mutlu, 21'inci yüzyılda kadınlara dönük hak ihlallerin derinleştiğini belirtti. Kadına dönük şiddettin topyekün ele alınması gerektiğini ifade eden Mutlu şöyle devam etti:"Türkiye'de 45 yıldır süren bir Kürt sorunu var. Bu kendini kadınlar üzerinde nasıl gösteriyor? Mesela  birçok kadın cezaevinde şuan. Siyaset yapan, devlete, iktidara karşı çıkan, mücadele eden, devlet gibi düşünmeyen kadınlar cezaevinde. Sadece Kürt olmanız gerekmiyor, muhalefet etmeniz yeterli. Yerel seçimlerde halkımız sandıkta bu kayyumlara cevabını verecek. Kimse bu seçimleri normal seçim olarak görmesin. Bu aynı zamanda başkanlık sisteminin güçlendirerek devam ettirmek isteyenlerin karşısında, demokrasiyi savunanların bir seçimi olacak. Bu nedenle 31 Mart tarihi çok önemli. Kadını zayıf gösteren, kamusal alandan, siyasetten uzaklaştıran bir tablo var ortada. Bunlara muhalefet ettiğinizde devlet şiddeti ile karşılaşıyoruz. Kadınlar devlet şiddetine karşı direnecekler, örgütlenecekler, mücadele edecekler. Kadınların, özgürlüğe, adalete, eşitliğe inandıkları için bunu sağlayabileceklerine inanıyorum. Kadınlar olarak 'Başka bir dünya mümkün' teorimizin gerçekleşeceğine inanıyorum. Önümüzdeki 31 Mart kadınlar bu anlamda çok önemli bir tarih." 
 
Panel, sunumların ardından sona erdi.