İHD: Bölgede 6 yılda 374 kadın öldürüldü

  • kadın
  • 13:19 23 Kasım 2018
  • |
img

HABER MERKEZİ - İHD Diyarbakır Şubesi, son 6 yıl içerisinde bölgede 374 kadının öldürüldüğünü belirterek, Türkiye’deki mevcut hukuki düzenlemelerin kadınları koruyamadığını ifade etti. 

 
İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Uluslararası Dayanışma Günü dolayısıyla hazırladığı “İHD Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi Kadına Yönelik Şiddet Raporu”nu dernek binasında düzenlediği basın toplantısıyla açıkladı. 
 
Raporu okuyan İHD Kadın Komisyonu Sorumlusu Derya Yıldırım, 25 Kasım’ın simgesi olan Mirabel Kardeşler’in mücadelesine dikkat çekti. Kadına yönelik şiddetin, Türkiye’de de güncelliğini koruyan toplumsal sorunlardan biri olduğunu dile getiren Yıldırım, “Şiddetin ve tecavüz kültürünün toplumsal yapı taşları her gün erkekliğin kutsanmasıyla birlikte toplumun her alanına sirayet etmektedir. Beraberinde birçok şiddet vakasını getiren bu durum bazen de en ağır haliyle ölümlerle sonuçlanmıştır. İşyerlerinde, okullarda, sokakta, parkta ya da evde her gün şiddete maruz kalan binlerce kadın bulunmaktadır. Kadınlar; cinsel, kültürel, psikolojik, fiziksel ve mobbing gibi birçok şiddet türüne maruz bırakılmaktadırlar. Türkiye’deki devlet politikaları da, bunların önüne geçmekten öte aksi bir şekilde yol almaktadır. Politika yapanlardan, bu politikaları uygulayan kişilere ve uygulanan alanlara kadar kadın kimliğini ötekileştiren bir bakış söz konusudur” diye konuştu.
 
'SON 6 YILDA ŞİDDET ARTTI’
 
2012 yılından bu zamana kadar dernekleri tarafından hazırlanan raporlarda kadına yönelik şiddetin son 6 yıl içerisinde arttığını aktaran Yıldırım, bunun kadına yönelik şiddete karşı yaptırımcı politikalar üretilmediğini ve var olan uygulamaların yerine getirilmediğini gösterdiğini ifade etti. Yıldırım, derneklerinin dokümantasyon ve raporlama çalışmalarında son bir yılda elde ettikleri verileri şu şekilde aktardı: “Geride bıraktığımız bir yılda Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde, 53 kadın aile içi ve toplumsal alanda gerçekleşen erkek şiddeti sonucu katledilmiş. Yine 30 kadın da maruz kaldıkları bu şiddet sonucu yaralanmıştır.” Son 6 yıl içerisindeyse bölgede toplamda 374 kadın cinayetinin yaşandığına dikkat çeken Yıldırım, “220 yaralama vakası meydana gelmiş, 50 kadın cinsel saldırıya maruz kalmıştır” dedi. 
 
‘TÜRKİYE ŞİDDET TABLOSU VAHİM’
 
İHD Diyarbakır Şubesi olarak ulaştıkları bu tespitlerin sadece bölgede yapılan tespitler olduğuna değinen Yıldırım, Türkiye’nin kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetlerinin genel tablosunun daha vahim olduğunu söyledi. Yıldırım, “Kadınlara Karşı Şiddet ve Ev İçi Şiddete Karşı Uzman Eylem Grubu (GREVIO) tarafından yayınlanan son raporda; Türkiye’nin genel politikalarında kadın-erkek eşitliğine olan etkilerinin göz ardı edildiğini ve hükümet yetkililerinin kadınlara yönelik geleneksel rolleri destekleyen açıklamalarının, İstanbul Sözleşmesi’nin şiddeti önleme amacına ters düştüğünün altı çizilmektedir” dedi.
 
‘DEVLET POLİTİKALARI CAYDIRICI DEĞİL’
 
Türkiye’de kadınlara yönelik hak ihlallerindeki artışın, mevcut hukuki düzenlemelerin hayata geçirilmediğini ve kadını koruyamadığını gösterdiğinin altını çizen Yıldırım, şöyle devam etti: “Yargıya intikal eden kadına yönelik şiddet, cinsel taciz ve cinsel saldırı dosyalarında etkili soruşturmalar yürütülmüyor. Çok sayıda dosyanın yargı eliyle sürüncemede bırakıldığına, hala kadına yönelik şiddet davalarında erkek failin haksız tahrik, iyi hal indiriminden yararlandırıldığına tanıklık etmekteyiz. Hegemonyadan beslenen ve devlet politikalarıyla perçinlenen ataerkil şiddet ve bu şiddetin kamusal alanın tamamında sistematikleşerek takım elbise gerçekliği ile bütünleşmesi, hem kadın cinayetlerini teşvik etmekte hem de caydırıcı olmaktan çıkmaktadır.” 
 
Kadına yönelik şiddetin, ayrımcılığın bir türü ve insan hakkı ihlali olduğunu vurgulayan Yıldırım, kadına yönelik her türlü şiddet ve ayrımcı politikalar sonlanana dek mücadelelerini kararlılıkla sürdüreceklerini belirtti.
 
VAN 
 
Van Barosu Kadın Hakları Komisyonu, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele ve Uluslararası Dayanışma Günü dolayısıyla basın açıklaması yaptı. Van Adalet Sarayı önünde izin verilmeyen açıklama adliyeye yakın bir noktada yapıldı. Baro Başkanı Zülküf Uçar ve çok sayıda kadın avukatın katıldığı açıklamayı Baro Yönetim Kurulu üyesi Rabia Özgökçe yaptı. 
 
25 Kasım'ın baskılara yenilmeyen yürekli kadınların, toplumsal cinsiyet eşitsizliğine, ayrımcılığa, ataerkil toplumsal şiddete, aile içi şiddete, savaşa, ırkçılığa ve kadınları, kadın haklarını yok sayan sistemlere karşı mücadele ettiği gün olarak ölümsüzleştiğini söyleyen Özgökçe, demokrasinin hukukun ve toplumsal birlikteliğin baskı altına alındığı böyle bir sürecin özellikle kadınlar ve çocukların hayatı üzerinde önemli etkiler bıraktığını belirtti. 
 
'ŞİDDET YÜZDE 400 ARTTI'
 
Kadınların yaşam alanının bilinçli daraltılması, toplumsal yaşamdan koparılıp eril zihniyetin tahakkümü altına alınması politikalarının bir nedeni olduğunu ifade eden Özgökçe, bu tahakkümün korkulu rüyasının kadınlar olduğunu söyledi. Özgökçe, "Kadına şiddetin yaygın ve ağır bir sorun olduğunu son dönemde açıklanan uluslararası izleme heyeti raporları, sivil toplum kuruluşları raporları ve devlet kaynaklı verilerden açıkça görmekteyiz. 2017 yılında 409, 2018’in ilk 10 ayında ise 336 kadın, desteğini ve gücünü yaşamın her alanında izdüşümleri olan ataerkil zihniyetten alan erkekler tarafından katledilmiştir. Mevcut iktidar döneminde kadın cinayetleri yüzde bin 400 artış göstermiştir. Yine devlet kaynaklı verilere göre, ülkemizde her gün yaklaşık 400 kadın şiddete maruz kalmaktadır. Türkiye'de her 10 kadından 4'ü ise şiddetle karşı karşıyadır" dedi. 
 
'KADINLAR YARGININ ŞİDDETİNE UĞRUYOR'
 
Sözleşmelere ve yasalara rağmen Türkiye’de halen her gün kadınların öldürüldüğünü, kadına yönelik her türlü şiddetin ise artarak devam ettiğini vurgulayan Özgökçe, şöyle devam etti: "Bu da göstermektedir ki; sadece sözleşmenin imzacısı olmakla yetinilmiş ve sözleşmedeki standartların yasaya ve uygulamaya yansıması açısından yeterli özen gösterilmemiştir. Baba, koca, erkek, arkadaş, patron, şiddetinden kaçan kadın yargıya sığınmak istemekte ancak yargının şiddetiyle de karşı karşıya kalmaktadır. Nitekim Van’ın merkez İpekyolu ilçesinde Kevenli TOKİ’de 24 Aralık 2016 tarihinde eşi Esat Dinç tarafından öldürülen 24 yaşındaki Şehriban Dinç defalarca adli ve kolluk makamlarına şikayetçi olmuş defalarca koruma kararları almış, en sonunda da bu kısır döngü içinde koruma kararının bittiği gün kararı uzatma imkanı bulamadan eşi tarafından vahşice katledilmiştir. Sanık yargılamasının yapıldığı dosyada da sanığın duruşmadaki tavır ve davranışları nedeniyle takdiren indirim yapılmıştır. Yine birçok dosyada sadece sanığın beyanlarına itibar edilerek adeta hukuk katledilmektedir." 
 
'DAVALARA KATILIMIZ ENGELLENİYOR'
 
Van Barosu Kadın Hakları komisyonunun kadına yönelik şiddet dosyalarına katılma taleplerinin mahkemelerce ret edildiğini sözlerine ekleyen Özgökçe, devamla "Bu şekilde de hayatta iken savunmasız bırakılan kadın, katledildikten sonra da savunmasız bırakılmaktadır. Yine cinsel şiddet mağdurları, hizmetin doğrudan kadına sunulduğu merkezler olmadığından pek çok kapı dolaşmak zorunda kalmakta, aynı özelliklere sahip Üniversite tarafından düzenlenen adli tıbbı raporlar dikkate alınmaksızın yeniden Adli Tıp Kurumu’na gitmeye zorlanarak yeniden jinekolojik muayeneye maruz bırakılmakta, bilimsel ölçülere uygun olmayacak biçimde dinlenmekte ve konu ile ilgisi olmayacak uzmanların imzası ile olaydan çok sonra zarar tespiti yapılmaktadır. Cinsel saldırı mağdurlarının suç sayılan eylem sonucu gebeliklerine istek ve taleplerine rağmen son verilmemesi ise başka bir şiddet biçimi olarak kadınların karşısına çıkmaktadır" diye belirtti. 
 
'BÖLGEDE HERGÜN SİVİLLER KATLEDİLİYOR'
 
Bölgede her gün sivillerin katledildiğini sözlerine ekleyen Özgökçe, şunları söyledi: "Her gün sivillerin katledildiği bölgemizde şiddet ve ölüm meşrulaştırılmaktadır. Savaşın kirli yüzü en fazla kadınlar ve çocuklar üzerinde ortaya çıkmakta iken, kadına yönelik şiddetin bu yönlü ele alınmaması, bir varoluş sorunu haline gelmiş derin ve ağır kadın sorunun çözüm mekanizmalarının da eksik işletilmesine sebep olmaktadır. Nitekim öldürüldükten sonra cenazesi çıplak olarak teşhir edilen Kader Kevser Eltürk savaşın kirli yüzünün resmi olmuştur. Sokağa çıkma yasakları döneminde bölgemizde 10 yaşındaki Cemile Çağırga, hamile olan Selamet Yeşilmen ve 45 yaşındaki Meryem Süne ve daha birçok kadın kurşunların hedefi olmuştur."
 
ADANA
Adana Barosu Kadın Hakları Komisyonu da, 25 Kasım etkinlikleri kapsamında Adana Adliyesi içerisinde bulunan baroya ait toplantı salonunda basın toplantısı gerçekleştirdi. Toplantıya, kadın avukatların yanı sıra Adana Barosu Başkanı Avukat Veli Küçük de katıldı. 
 
Kadına yönelik şiddetin bir insan hakkı ihlali olduğuna dikkat çeken Adana Barosu Kadın Hakları Komisyonu Başkanı Avukat Ceyda Esay Büyükdağ, kadınların cinsiyete dayalı ayrımcılığa uğrayıp şiddet vakalarının artığına değindi.
 
‘CİNSİYET EŞİTLİĞİ SIRASINDA 130'UNCU SIRADAYIZ’
 
Kadınların hukuki, ekonomik, sosyal ve siyasi alanda eşit bir biçimde yer almadığını ve yaşam haklarının ihlal edildiğini belirten Büyükdağ, ülkede her 3 kadından birinin fiziksel, cinsel, psikolojik ve ekonomik şiddete maruz kaldığını ve her yıl artan oranda yüzlercesinin öldürüldüğüne dikkat çekti.  Dünya Ekonomik Formu’nun 2017 yılı Küresel Cinsiyet Uçurumu Raporu’na göre; Türkiye'nin cinsiyet eşitliği sıralamasında 144 ülke arasında 130'uncu sırada yer aldığını hatırlatan Büyükdağ, şöyle devam etti: “Devlet ve siyasi iktidarlar, kadına yönelik şiddet ve ayrımcılığın önlenmesi için gerekli yasal düzenlemeleri yapmak, tedbirleri almak, toplumsal zihniyetin dönüşümünü sağlayacak politikalar üretmek ve bunun ödünsüz uygulaması için çalışmak, bu alanda faaliyet gösteren barolarımız ve sivil toplum kuruluşlarıyla işbirliği yapmak durumundadır.
 
Türkiye Barolar Birliği Kadın Hukuku Komisyonu ve Baroların Kadın Hukuku Komisyonu/ Merkezleri olarak; dün olduğu gibi bugün de; kadınların Cumhuriyetle elde ettiği kazanımlara aykırılık oluşturacak yasal değişikliklerin karşısında olmaya devam ederek; kadınların insan haklarının ihlallerine yol açan her türlü davranışa, tutuma karşı, kadına yönelik şiddet ve ayrımcılığın ortadan kaldırılması mücadelemizi etkin ve kararlı bir şekilde sürdüreceğimizi kamuoyuyla paylaşıyoruz"
 
İnsan Hakları Derneği (İHD) Adana Şubesi Kadın Hakları Komisyonu da, 25 Kasım etkinlikleri kapsamında Adana ilinde 2018 yılı kadın hak ihlalleri raporunu açıkladı. İHD Adana Şubesi Kadın Hakları Komisyonu Sözcüsü Baran Öner, Adana'da 2018 yılında kadınlara yönelik yaşanan hak ihlalleri istatistiklerini şöyle açıkladı: "7 kadın öldürüldü, 4 kadın intihara sürüklendi, bin 131 kadın eşi tarafından yaralandı, bin 219 kadın eşinin hakaret ve tehdidine maruz kaldı, 55 kadın eşinin cinsel saldırısına maruz kaldı, 2 kadın tecavüze maruz kaldı, 246 kadın cinsel saldırıya maruz kaldı." 
 
Öner son olarak, kadınlara yönelik şiddetin son bulması için taleplerini şöyle sıraladı:
 
"* GREVIO raporunun Türkçeye çevrilmesi ve sadece devletin bakanlıkların ve yargının her düzeyindeki ilgili devlet kurumlarına değil aynı zamanda kadına yönelik şiddet alanında çalışan STK’lara ve diğer sivil toplum kuruluşlarına da yaygın bir şekilde dağıtılmasını sağlaması.
 
* Toplumsal cinsiyet eşitliği ilkesinin uygulamada gerçekleşmesini ve kadınlara yönelik ayrımcılık içeren uygulamaların ortadan kaldırılmasını sağlayıcı politika ve tedbirler geliştirilmesi ve bunların ciddi anlamda güçlendirilmesi.
 
* Öğretim kurumlarındaki eğitim materyallerinde kadın ve erkek ilişkilerinin, kalıp yargılardan uzak toplumsal cinsiyet rollerinin karşılıklı saygı ve kişilerarası ilişkilerde şiddetten uzak bir yaklaşım halinde işlenmesi.
 
* Yazılı ve görsel medyada cinsiyet eşitsizlik, nefret söylemleri, aşağılayıcı ve onur kırıcı yayınlara karşı etkin ve caydırıcı cezai müeyyidelerin uygulanması, cinsiyet eşitlikçi yayınlarının yaygınlaştırılması.
 
* Başta siyasal partiler olmak üzere örgütlü tüm kurumlarda kadınların erkeklerle eşit temsiliyetini sağlayacak yasal değişiklerinin yapılması.
 
* Nefret söylemi ve nefret suçlarına karşı caydırıcı cezai müeyyideler getirilmesi.
 
* Sözleşmeye aykırı uygulamalarda bulunan kamu görevlilerine yönelik yaptırımlar kâğıt üzerinde kalmadan fiili olarak uygulanmalıdır.
 
* Yargının bağımsızlığı sağlanmalı ve sözleşmeye uygun kararların çıkması için gerekli adımlar atılmalıdır. 
 
* Yargı mensuplarının eğitimleri de dahil olmak üzere herhangi bir gerekçe olmaksızın mağdurun kültürel, dini, sosyal veya geleneksel normları, sözde namusu çiğnediği yönündeki gerekçelendirmelerin ceza indirimine dönüşmesinin engellenmesi
 
* Davaları takip etmek isteyen bağımsız kadın örgütlerinin müdahillik taleplerinin İstanbul Sözleşmesinin açık hükümleri uyarınca kabul edilmesi.
 
* Kadına yönelik her türlü şiddetin faillerine yönelik cezai yaptırımlar ve diğer yaptırımların sayısı, türü, ortalama süresi ve herhangi bir nedenle erteleme ya da ceza indirimi gibi konularda kamuoyunun da yıllık çalışmaların gerçekleştirilebilmesi için verilerin toplanması.
 
* Kadına yönelik şiddete karşı ciddi ve kapsamlı bir eylem planının hızla hayata geçmesi.
 
* Şiddet mağduru kadınların sosyo ekonomik olarak desteklenmesi. 
 
* Özellikle göçmen kadınlar, engelli kadınlar, lezbiyen kadınlar dahil çeşitli ayrımcılığa maruz kalan veya kalabilecek kadınları etkileyen şiddetin önlenmesi ve şiddetle mücadeleye dönük çabaların desteklenmesi. Söz konusu kadınları temsil eden kadın STK’lara destek sağlayarak veya yakın işbirliği içinde çalışarak bu kadınların kadına yönelik şiddetle mücadele amaçlı politikalara dahil edilmesi.
 
* Son derece yetersiz olan sığınakların sayı ve kapasite yönünden arttırılması, personel yeterliliğinin ve niteliğinin de yükseltilmesi.”