Avukat Süren: Nafakanın engellenmesi ekonomik şiddettir

img

İSTANBUL – Hükümetin kadınlara yönelik şiddeti ve çocuklara yönelik istismarı önlemek yerine "Nafaka çalıştayı" düzenlediğini dile getiren Avukat Leyla Süren, nafakanın kaldırılmasının ekonomik şiddet olduğunu belirterek, "Kadın hareketi olarak kabul etmemiz mümkün değil" dedi. 

Kadın örgütlerinin ısrarla karşı çıktığı "Nafaka Düzenlemesi"ne ilişkin tartışmalar devam ederken 2016 yılında “Boşanmaların Önlenmesi Komisyonu”nun kurulmasıyla birlikte nafaka hakkının kaldırılması gündemde. Adalet Bakanı Abdülhamit Gül, 21 Haziran’da “Kadının korunması esas, ama iki yıl evli kalmışlar sonra medeni şekilde ayrılmışlar. İki sene evli kaldılar diye bunları birbirleriyle ölene kadar hukuken bağlamak doğru değil” derken, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da 100 günlük eylem planını açıklarken nafaka ödeme sisteminin adil bir hale getirilmesinin gündemlerinde olacağını söylemişti. 
 
Nafaka düzenlemesinde tartışılan tüm başlıkları Avukat Leyla Süren Mezopotamya Ajansı'na (MA) değerlendirdi. 
 
‘SÜRESİZ NAFAKA DİYE BİR ŞEY YOK’
 
Süren, boşanan taraflardan birinin en az eşit kusurlu olması halinde, mali gücünün yeterli olmaması, işinin olmaması ve yoksulluğa düşecek tarafın diğer taraftan talep ettiği nafakanın Medeni Kanun’da “Yoksulluk nafakası” adı altında verildiğini söyledi.  Süren, nafaka hakkında bilinen yanlışlara şu sözlerle açıklık getirdi: “Boşanan kadının hiçbir gelirinin olmaması gerekiyor. Örneğin malı varsa, işi varsa, mesleği varsa nafaka verilmesi diye bir şey yok. Şuan gündemde tutulan şekliyle sanki her boşanan kadın nafaka alabiliyormuş gibi gösteriliyor ama hala sadece kanunda belirli kıstaslara uygun kadın yoksulluk nafakası isteyebiliyor. Bunu çok iyi anlamamız lazım. Adalet Bakanı süresiz nafakadan bahsediyor. Bir kere süresiz nafaka diye bir şey yok. Her ne kadar mahkeme süre belirtmeden bunu kabul ediyorsa da örneğin bir iki sene sonra o kadının mali gücünde bir değişiklik olduğunda nafaka ödeyen kişi nafakanın kaldırılması ya da indirilmesini isteyebilir. Üçüncü  önemli olan konuysa şu; Bir kadın sadece kendisi için değil, kendisine velayeti bırakılan çocuklar varsa onu da iştirak nafakası adı altında isteyebilir. O çocuğun bakımıyla ilgili her iki eş sorumlu olduğuna göre velayet verilmeyen tarafa çocuğun bakımı ile ilgili maddi oran belirlenir.”
 
‘BOŞANMAYI ZORLAŞTIRMAK İÇİN YAPILAN ŞEYLER’
 
Her yıl yüzlerce kadının yaşamını yitirdiğini hatırlatan Süren, “İki bakanlık kadın cinayetleri veya çocuk istismarını nasıl azaltabiliriz diye bir çalıştay yapmazken belki de yüzdeleri o kadar düşük oranda olacak nafaka mağdurları için çalıştaylar düzenlediklerini görüyoruz. Esas itibariyle boşanmayı zorlaştırmak için yapılmaya çalışılan şeyler bunlar. Açıkça, 'boşanmayın, şiddet gördüğünüz, özellikle yaşam hakkınızın ihlal edildiği evlerde ve evliliklerde kalmaya devam edin' diyorlar. Tercümesi bu" ifadesinde bulundu. 
 
'BİZİM YER ALMADIĞIMIZ BİR ÇALIŞTAY DAHA'
 
Nafaka istemenin kadının hedeflediği bir şey olmadığının altını ısrarla çizen Süren,"Geçen hafta basına yansıyan bir haberde 15 yaş altı doğumların ne kadar yüksek olduğunu, bunların devlet kayıtlarında var olduğunu gördük. Düşünsenize devlet kayıtlarında var olan çocuklar ve bunlar anne oldular. Bir mağdura istismarcısıyla evlenmesinin iyi olacağı yönünde bir rapor düzenleyebiliyor bu yetkililer. Peki bu kişi bu yaşta hiçbir mesleği olmadan, hiçbir eğitim almadan, evlendikten sonra diyelim ki 5-10 yıl sonra şiddet gördüğü için boşandığında bu kadın ne yapacak? Bu kadının eğitim almasını engelledik toplum olarak, bir iş sahibi olmasını da engelledik, çocuk yaşta anne olmasını engelleyecek ortamı sağlamadık, korumadık, takip etmedik peki boşandığında nasıl kendisini ve çocuğuna yetmesini bekleyebiliriz? Burada mağdur olduğu söylenen erkekler mi var yoksa kadının boşanmasını engellemek için haklarını ellerinden almaya çalışan, buna dair düzenlemeler oluşturan bir çalıştay ve söylemler mi var? Bizler yokuz, kadın hareketi yok, sadece kendi kendilerine yaptıkları bir çalıştay var” sözleriyle tepki gösterdi.
 
'NAFAKA MİKTARI 300-500 LİRA ARASINDA'
 
Yapılacak düzenlemelerden ziyade nafaka miktarının ne olduğuna bakmak gerektiğini ifade eden Süren, şuan verilen mevcut nafaka rakamının 300 ila 500 lira arasında olduğunu söyledi. Bu nafakanın ise yoksulluk nafakası olduğunu belirten Süren, boşanan kadının aynı zamanda eşi üzerinden elde ettiği sağlık hakkından da mahrum kaldığını ve tüm ihtiyaçlarını verilen bu cüzi rakam üzerinden gidermeye çalıştığına dikkat çekti.
 
Düzenlemenin tam anlamıyla içeriğine vakıf olamadıklarını söyleyen Süren, yapılacak değişikliklere dair bir metnin ortada olmadığını söyleyerek, yapılacak düzenlemenin kapalı kapılar ardından belirli sivil toplum örgütlerinin görüşleriyle oluşturulan metinler olduğunu vurguladı. 
 
‘ŞİDDETİN DEVAMI İÇİN DEVLET ELİYLE YASALAR ÇIKARILIYOR’
 
Süren, düzenlenmenin kendileri açısından ne anlama geldiğini şu sözlerle açıkladı:“Bakanlık ‘süresiz nafaka alınmasını engelleyeceğiz, erkekleri koruyacağız’ diyerek hareket ettiklerini söylüyor. Peki o evlilikle kadın erkek eşit mi ya da kadın neden boşanmak ister? İstatistikler şiddetin en yüksek boşanma sebebi olduğunu söylüyor. Türkiye’de kadınların yoksulluk oranı yüzde 21.6. Bu iki bilgi sadece kadınların nafaka almaması halinde şiddet görmeye devam edeceğini gösteriyor. Yani kadınlar yalnızlaştırılmaya çalışılıyor, eve kapatılmak isteniyor ve o evde gördüğü şiddetin de devam etmesi için devlet eliyle yasalar değiştirilmeye çalışılıyor.”
 
‘BU BİR EKONOMİK ŞİDDETTİR’
 
Nafaka hakkının engellenmesinin aynı zamanda ekonomik şiddet olduğu yorumunda bulunan Süren, bunun da İstanbul Sözleşmesi’nde sıralanan şiddet biçimleri arasında yer aldığını söyledi. Süren devamla, “Yoksun bırakma bu bir ekonomik şiddet. Yoksullukla şiddet arasına kadın sıkıştırılmaya çalışılıyor. Sonuçta ekonomik şiddet de fiziksel şiddetle kadın karşı karşıya getiriliyor. Eğer nafaka konusunda belirttikleri şekilde bir düzenleme getirirlerse kadın; evdeki psikolojik ve fiziksel şiddetle, yoksun bırakılmayla, evlilik ile ekonomik yoksulluk arasında seçim zorunluluğuna mahkum edilecek” dedi.
 
‘AFAKİ SÖYLEMLERLE KANUN YAPILMAZ’
 
İddia edildiği gibi nafaka sebebiyle mağdur olan erkeklerin oranının hiçbir bakanlık tarafından belirtilmediği bilgisini de veren Süren, öyle olduğu söylenen erkekler ile mağdur kadınların sayısını karşılaştırmak gerektiğine vurgu yaptı. Süren, bu görüşünü de, “Ben net sayı vereyim. 2017 yılında 409 kadın öldürüldü. Bu kadınların yüzde 50'ye yakını eşi ve en yakınındaki kişi tarafından öldürüldü. En çok öldürülme sebeplerinden biri de boşanmayı talep etmek yani kendi hayatı ile ilgili karar vermek istemesiyle alakalı. Bizim elimizde bu veriler var. Çok merak ediyorum; iki ay evli kalıp ömür boyu nafaka almış kaç kadın var? Ben ulaşamadım, bu veriler nerde? Toplumsal gerçekleri göz ardı ederek sadece bir iki vakada bunlarla hareket edemeyiz, hukukçuyuz biz. Kanunların ona uygun yapılması gerekir. Toplumsal olarak kadını belirli rollerde görmek istiyorsunuz. 2018’deyiz ve böyle afaki söylemlerle kanun yapılmaz, toplum dizayn edilmez. Sorunu yok etmekten ziyade nafaka tahsil edilemeyen gerçekler burada duruyorken bu sorundan yararlanarak kendi toplum dizaynı inşa etmek için bu tür çabaların düzenlendiğinin farkındayız” sözleriyle ifade etti. 
 
‘KADINI ‘TOPLUMDAN NASIL YOK EDEBİLİRİZ’İN TERCÜMESİ’
 
Nafaka talep eden kadınların büyük bölümünün bunu alamadığını belirten Süren, kadınların büyük bölümünün boşanmak istediklerinde zaten nafaka ya da tazminat talep etmeden anlaşmalı boşanma davası açtıklarını söyleyerek,  "Bu davaların temelinde de şiddet var. Bu kadınlar ‘aman bir an önce hayatımızı kurtaralım’ dediği için nafaka istemeden, hakları olmasına rağmen tazminat talep etmeden sadece can güvenliklerini sağlamak amacıyla anlaşmalı boşanmaya zorlanıyorlar. Bu nedenle bütün bunları aştıktan sonra nafaka kararı çıkarsanız bile o çıkan kararı uygulamanız çok zor. Şuan binlerce nafaka ihlal davası ile icra dosyaları var. Burada kadını nasıl güçlendirebiliriz, ekonomik varlığını nasıl daha geleceğe entegre edebiliriz diye düşünmek gerekirken, sadece yaşamsal haklarını koruyan 300-500 lira nafakanın kaldırılmasını konuşmak gerçekten kadının toplumda daha da nasıl yok edebilirizin tercümesinden başka bir şey değil” diye konuştu. 
 
‘KABUL ETMEMİZ MÜMKÜN DEĞİL’
 
Amacın her zaman kadın hareketini ve kazanımlarını baltalamak olmaması gerektiğini belirten Süren son olarak, “Bu düzenlemeyi kabul etmemiz mümkün değil. Kadın hareketi bu yasanın engellenmesi için ne gerekiyorsa yapacaktır” dedi. 
 
MA / Necla Demir