‘TDK kadın düşmanlığı üretiyor’

  • kadın
  • 09:43 14 Nisan 2018
  • |
img

İSTANBUL -  Cinsiyetçi kelimelerin sözlükten çıkarılması yönünde açılan davada Türk Dil Kurumu’nun itirazına tepki gösteren yazar ve queer feminist aktivisti Burçin Tetik, TDK’nin kadın düşmanlığı ürettiğini söyledi. Dilbilimci Necmiye Alpay ise, TDK’nin çağın gereklerinden haberdar olmadığını ifade etti.  

Halkevleri Eş Genel Başkanı Dilşat Aktaş, 2015 yılında Türk Dil Kurumu (TDK) tarafından yayımlanan sözlüklerde ve kurumun internet sitesinde yer alan “müsait, boyalı, yollu, taze, oynak, kötü yola düşmek, esnaf, kötüleşmek, serbest” gibi kimi cinsiyetçi kelimelerinin çıkarılması talebiyle kuruma başvurdu. Başvurusunun reddedilmesi üzerine Aktaş, Ankara 6’ncı İdare Mahkemesi’nde dava açtı. Mahkeme 25 Şubat 2018’de verdiği kararda kadına yönelik ayrımcı kelimelerin kaldırılması talebini reddeden TDK’nin işleminin iptaline karar verdi. 19 Mart’ta bir üst mahkemeye itiraz başvurusu yapan TDK’nin vermiş olduğu dilekçede, “Kelimelerin sözlüklerden yargı yoluyla çıkarılabilmesi yolu açılırsa TDK’nin işlevsiz hale geleceğinden kaygı duyulmaktadır” denildiği ortaya çıktı. 
 
‘TDK OBJEKTİFLİKTEN UZAK BİR ÇALIŞMA YÜRÜTÜYOR’
 
TDK’nın sözlüklerini oluştururken nesnel bir bilimsel çalışma yürütmediğini belirten yazar ve queer feminist akitivisti Burçin Tetik, “TDK cinsiyetçi bir yerden söylem üretiyor. Teoride gerçekten objektif çalışan bir kurum, elbette sözcüklerin kullanılagelen tüm anlamlarını listesine alır, yaşayan dilin her sözcüğünü arşivine kaydeder ve kullanıcıların erişimine sunardı. TDK’nin sözlüğüne baktığımızda ise meselenin objektif bir çalışmadan çok uzak olduğunu görüyoruz” diyerek tepki gösterdi. 
 
‘KADIN DÜŞMANLIĞI ÜRETİLİYOR’
 
TDK’nin kadın düşmanlığı ve homofobiyi ürettiğini de ifade eden Tetik, “‘Kirli’ kelimesinden ‘aybaşı durumunda olan kadın’ anlamına hızlıca varan ve bunu sözlüğüne eklemeyi gerekli gören kurum, aynı sözlükte ‘ped’ sözcüğüne yer vermiyor. Demek ki dertleri kullanımda olan her kelimeyi sözlüğe eklemek değil, cinsiyetçi bir eleme yaparak sadece işlerine gelen ve kadın düşmanlığı üreten anlamları listelemektir” dedi.
 
‘ERİL İKTİDARI YİTİRMEKTEN KORKUYORLAR’
 
TDK’nin ayrımcı bir tutum sergilediğini de söyleyen Tetik, sözlerini şöyle sürdürdü: “TDK ‘esnaf’ kelimesinin üçüncü anlamı olarak ‘kötü yola sapmış kadın’ diyebiliyorlar. İnsanlar ‘esnaf’ kelimesini  ‘kötü yola sapmış kadın’ anlamı taşıdığını çok kullanmazlar bunun yerine ‘eşcinsel’ sözcüğünü kullanırlar. Dilimizde gündelik kullanımın bir parçası olan’ eşcinsel’ kelimesi, TDK’nın güncel sözlüğünde yer almıyor. Güncel Türkçeye çoktan yerleşmiş olan ‘ped’, ‘regl’, ‘homofobi’ gibi beğenmedikleri kelimeleri sözlüklerine dahil etmiyorlar. Yani TDK kadın düşmanlığına hevesle kucak açarken, işine gelmeyen ‘cinsiyetçilik’  veya ‘eşcinsel’ gibi yaygın kullanılan sözcükleri bilerek dışlıyor. Bu açıdan bahsettikleri ‘işlevsiz kalmaktan korkma’ halleri esasen ‘elimizdeki eril iktidarı yitirmekten korkuyoruz’ olarak okunmalı.”
 
‘APAÇIK CİNSİYETÇİLİĞİN ÜRÜNÜ SÖZCÜKLER’
 
Bir dilin bütün sözcüklerinin sözlüklere alınması gerektiğini söyleyen Dilbilimci Necmiye Alpay ise, “Ancak, sözcüklerin belirli sınıflandırmalara tabi tutulması da vazgeçilmezdir. Sözcükler, dilbilgisi yönünden sınıflandırıldığı gibi, sözcüğün toplumdaki yeri açısından da çeşitli biçimlerde sınıflandırılır. Sözgelimi, kamuya açık bir yerde asla kullanılmaması gereken sözcükler vardır. Aynı biçimde, ‘müsait, yollu, oynak, taze’ gibi apaçık bir cinsiyetçiliğin ürünü olan sözcükler de bulunuyor ne yazık ki. Bu tür sözcüklerin sözlüklerde belirtilmesi, işaretlenmesi gerekir” ifadelerini kullandı.
 
‘ÇAĞIMIZIN GEREKLERİNDEN HABERDAR DEĞİL’
 
Genel sözlüklerin yaşayan sözcükleri alırken, sınıflandırma ve işaretleme çalışmasını yapmak zorunda olduğunun altını çizen Alpay, “Her kelime üzerinde sınıflandırma yapılmalıdır. Bu kelime nedir? Kim tarafından ve hangi düzeyde kullanılır? Bunların belirtilmesi gerekir. Resmi dil, argo dil gibi kelimeleri de buna göre sınıflandırıp sözlükteki kelimelerin yanına yazmak gerekiyor. Devletin dil kurumunda bu çalışmanın yapılmaması sonucu, şimdi benzer bir itiraz bu kez hukuk yoluna da başvurularak yinelenmiş oldu. Normal koşullarda, sözlüklere müdahale hukukun işi değildir. Ancak bizler kamuoyu olarak, kurumu bu çalışmayı yapmaya zorlamak için çaba göstermeye de mecburuz. Öyle görünüyor ki kurum, çağımızın gereklerinden haberdar değildir” diye konuştu.