Jineoloji merceğinden Efrin (1)
Devletli uygarlığın hedefinde olan kadın kentleri

  • kadın
  • 09:02 21 Şubat 2018
  • |
img

EFRİN - Kadınların, inançların ve halkların izini taşıyan Efrin’de şehrin takvime göre yapılanmasından savunma sistemine, İştar kültürünün izini taşıyan tarihi mekanlarından kadın isimlerini taşıyan ziyaretlerine, sadece kadınların konuştuğu dilden, direnişe mekan olan kadın vadisi ve kadın mağaralarına kadar çok sayıda veri bulunuyor. 5 bölümden oluşan haber dizisinde bunlar anlatılacak.

Kadın gerçeğine dayalı bir araştırma yöntemi ile hakikate ulaşılabileceğinin bilimi olan Jineolojî perspektifi ile Efrîn’i ele aldığımızda ulaştığımız veriler dikkat çekiyor. Jineolojinin demokratik uygarlık damarını araştırmak ve açığa çıkarmak kadar bunun anlamsal ve yapısal mekanizmalarını oluşturma yükümlülüğü bulunmakta. Efrîn direnişini bu perspektif üzerinden değerlendirmek de ayrıca önem kazanıyor.
 
Jineolojî, “Kadın etrafında geliştirilecek bir bilimin doğru sosyolojiye atılacak ilk adım olduğu” tezi ile yola çıktı. Jineolojî ile devletli uygarlık tarafından tersyüz edilmiş olan gerçeklerin yeniden anlamına kavuşması amaçlanıyor. Bilimin en gelişkin anlam yorumu olduğu tespitinden yola çıkarak pozitivizmin olay ve olguları birbirinden koparan parçalayıcı bilim anlayışına karşı her şeyin birbiriyle bağlantılı olduğu ve birbirini tamamladığı gerçeği esas alınmaktadır. Tarihsel ve toplumsal anlamda büyük bir anlam ifade eden Efrîn direnişini de bu perspektif üzerinden ele almakta. 
 
Bu 5 bölümlük dosyada demokratik uygarlık damarının temel güçleri olan kadınların, inançların ve halkların izini taşıyan Efrîn’de şehrin takvime göre yapılanmasından savunma sistemine, İştar kültürünün izini taşıyan tarihi mekanlarından kadın isimlerini taşıyan ziyaretlerine, komünal ritüellerinden sadece kadınların konuştuğu kadın diline, direnişe mekan olan kadın vadisinden kadın mağaralarına kadar çok sayıda veriye yer veriliyor. Her karış toprağında, her köyünde neolitik kültürün izini taşıyan, her bir evin önünde neolitik bir tekniğin olduğuna rastlanılan Efrîn’in tarihsel toplumsal dokusunu anlamak bugün NATO’nun en büyük ikinci ordusuna karşı direnişini anlamayı da sağlayacak. Dosyanın amacı Kürdistan’ın en küçük kentlerinden birinin dünyanın en büyük güçlerine karşı direnişini anlamlandırmak kadar demokratik uygarlığın şifrelerini tarihinde, toplumunda, coğrafyasında taşıyan Efrîn’in devletli uygarlık karşısındaki direnişini anlamaktır. 
 
Efrîn’de adeta direnişin manifestosunu yazan halkların temsil ettiği tarihsel toplumsal dokuyu anlamak çok önemlidir. Bu tarihsel toplumsal dokuyu anlamaya çalışırken kadın gerçeğine dayalı bir araştırma yöntemini ve kadının sosyolojinin özü olduğu belirlemesine dayanmak tarihi doğru anlamanın temel yöntemlerinden biridir. O zaman bugün Efrîn’de yaşanan savaşın neden paradigmaların savaşı olduğu daha net açığa çıkmaktadır. Çünkü devletli uygarlığın hafızasında canlı olan bu bilgiler aynı zamanda onların saldırma gerekçeleridir. Demokratik uygarlığın hafızasını bu anlamda araştırmak önem kazanmaktadır. 
 
EFRİN’DE PARADİGMALARIN SAVAŞI
 
Efrîn’de 26 Ocak’ta Efrîn Belediyesi’nin önünde yapılan bir açıklamada, “Burada yaşanan paradigmaların savaşıdır. Demokratik modernitenin devletli moderniteye karşı direnişidir” şeklinde bir belirleme yapılmıştı. 2012’den bu yana Kuzey Suriye’de yoğunlaşan savaşın çok özgün boyutlarının olduğu aşikardır. Ancak bunun bir paradigmalar savaşı olduğu ve bu konudaki toplumsal, tarihsel, siyasal tutum Kobanê’den sonra ilk defa Efrîn direnişi ile verildi.
 
Bu belirlemenin izinden gittiğimizde demokratik modernite ile devletli modernitenin ne anlama geldiği sorusu akla gelmektedir. Demokratik modernitenin bilgi yapılanmaları ile devletli modernitenin bilgi yapılanmaları arasında ne gibi farklar vardı? Her iki modernitenin zihniyetini oluşturan bilgi kaynakları nelerdi? Hangi paradigmayı benimsiyorlardı? Bu paradigmalar yaşam tarzı üzerinde nasıl bir etkide bulunuyordu? Bugün dünyanın gözü önünde yaşanan Efrîn işgalinin bu paradigmalar savaşındaki yeri neydi? Neden bu savaş en çıplak haliyle şimdi orada yaşanmaktaydı? Efrîn halkının son derece net olan bu tavrının altında ne gibi tarihsel toplumsal kodlar yatıyordu? Ve Efrîn bu tarihsel toplumsal kodları günümüze nasıl taşımıştı? 
 
Devletli uygarlığı aşma uğraşısı her şeyden önce tarihi yeniden yorumlamayı gerekli kılmaktadır. Bu eksende devletli uygarlık ve demokratik uygarlığı ya da güçlü ve kurnaz erkeğin egemenliği ile en eski sömürge kadının özgürlük mücadelesini yerli yerine koymak Mezopotamya topraklarını savaş alanına çevirmek isteyenlerin niyetini anlamak için önemli bir yöntemdir. Bugün Efrîn’de yürütülen savaş bunun bir sonucudur. 
 
EFRİN DİRENİŞİNİ ANLAMAK DEMOKRATİK UYGARLIK DAMARINI ANLAMANIN YÖNTEMİDİR
 
Demokratik uygarlık çağını kadın uygarlık çağı olduğu tespitinde bulunan PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın devletli uygarlığı da egemen erkek zihniyetinin sistemi olarak tarif ettiğini ve bugün Efrîn’de yaşanan savaşın da net olarak kadın kültürü ile erkek kültürü arasında olduğu tespitini yaparak başlamak önemlidir. Bu konuda bugün kadın kurtuluş ve özgürlük ideolojisinin temel prensipleri olan yurtseverlik, özgür irade ile karar alma,  örgütlenme, mücadele ve estetik ilkelerinin Efrîn’de yaşam bulduğunu söylemek zor değildir. NATO’nun en büyük ikinci ordusunun en son teknikle karadan ve havadan saldırısına bir ayı aşkın süredir maruz kalan Efrîn direnişinin bu tarihsel ve toplumsal kodlarını anlamak demokratik uygarlık damarını anlamanın da bir yöntemidir. Hem halkların ve inançların birlikte yaşamına yani demokratik ulus gerçeğine mekan olan, hem sosyolojinin özü olarak kadının değerleri ve bilinci ile direnişini Avesta Xabur ile Barin Kobanê şahsında anlamlandıran Efrîn’in bu nedenle özel bir önemi vardır. 
 
MUSUL, SERÊKANIYÊ, PALMİRA, KOBANÊ, ŞENGAL VE EFRİN
 
Son 10 yılda önce El Kaide, ÖSO, El Nusra ve sonrasında DAİŞ eliyle, şimdi de Efrîn’de yaşandığı gibi doğrudan devletlerin devreye girmesiyle süren bir “işgal” harekatı sözkonusu. Ve DAİŞ başta olmak üzere bütün bu örgütler yine Efrîn işgalinde ulus devletlerin taşeronluğunu yapmaya devam ediyorlar. Mezopotamya topraklarına yönelik bu işgal girişiminin sıradan olmadığını artık biliyoruz. Devletli uygarlığın çok bilinçli bir şekilde özel ordularını, çetelerini harekete geçirdiğine dair sayısız kayıt bulunuyor. Yakın tarihimizde de bunun çokça örneğine rastladık. Örneğin Musul, Serêkaniyê, Palmira, Kobanê, Şengal ve en son da Efrîn işgalleri buna örnek teşkil ediyor. 
 
Tarihi ve coğrafik öneme sahip Musul’un 3 günde DAİŞ’in eline geçmesinden sonra Kuzey Suriye topraklarına dönük bir işgal başlatıldı. Serêkaniyê’de ilk saldırılar ÖSO, El Nusra gibi paramiliter grupların eliyle yapılırken Şengal ve Kobanê’de doğrudan DAİŞ devreye girdi. Ve bu işgal harekatına karşı en net tavır Kobanê’de gösterildi. 
 
KUZEY SURİYE FEDERASYONU FORMÜLASYONU
 
Kobanê’de yaşanan DAİŞ eliyle ulus-devlet güçlerinin Ortadoğu’yu işgal girişimiydi. Ancak Kobanê’de gösterilen direniş bu girişimi tersyüz etti. Ardından Minbiç, Tabka, Rakka ve en son Dera Zor’u DAİŞ’ten temizleme direnişi devam etti. Ve bu direniş her şeyden önce halklar arasında var olan kültürel ve coğrafik bağın daha da güçlenmesine neden oldu. Yine demokratik, ekolojik ve kadın özgürlüğüne dayanan paradigmanın yaşam alanı bulmasını sağladı. Ve bu Kuzey Suriye Federasyonu olarak formüle edildi. 
 
Kuzey Suriye Federasyonu demokratik ulus gerçeğine ve kadın özgürlüğüne dayanıyor. Her inancın kendini özgürce ifade etmesine yaşam alanı sunuyor. Demokratik ulus güçlerini, farklı inanç ve mezhepleri kendi varlık nedeni sayıyor. Çoğulcu, radikal bir demokrasi anlayışı ile bütün ulusların, inançların, mezheplerin özgürlük alanını genişletiyor. Ve birlikte yaşamanın manifestosunu yazıyor. Demokratik modernitenin esas güçlerinden birinin kadınlar olması bu realiteyi daha da güçlendiriyor. Çünkü Abdullah Öcalan’ın dediği gibi, “Demokratik uygarlık çağı kadın uygarlık çağıdır”.
9 Ekim 1998 yılında Öcalan’a yönelik başlatılan ancak Öcalan’ın halkların birlikteliğini esas alan ve demokratik ekolojik kadın özgürlüğüne dayanan Demokratik Modernite paradigmasını ilan etmesiyle boşa çıkan uluslararası plan, 2011 yılından itibaren ulus-devlet güçlerinin örgütlenmiş korsan gücü olan DAİŞ eliyle yapılmaya çalışıldı. Merkezi hegamonik sistemi ya da devletli uygarlığı temsil eden güçler DAİŞ vb. paramiliter güçler eliyle devletli uygarlığı yeniden dizayn etme savaşını başlattılar. DAİŞ’in başıboş bir örgüt olarak lanse edilmesi ise bütün devletlerin ortak çıkarlarını saklamak için bilinçli tercih edilen bir yol oldu. DAİŞ’in devletli uygarlığın hafızası olarak öncelikle Mezopotamya’da Serêkaniyê, Musul, Palmira, Şengal ve Kobanê kentlerine saldırması ve buralarda direnişle karşılık verilmesi ise kesinlikle tesadüf değildi. 
 
DEVLETLİ UYGARLIĞIN SALDIRDIĞI KENTLERDE İŞTAR KÜLTÜRÜNÜN İZLERİ
 
Demokratik modernitenin demokratik ulus ve kadın özgürlüğüne dayanan diyalektiğini bugün dünyayı şaşkına çeviren direnişi ile anlamlandıran Efrîn’i Jineolojî penceresinden ele aldığımızda çok çarpıcı verilere ulaştık. Bu verilere geçmeden önce neolitik kültürün temsilini yapan kentlerin DAİŞ’in hedefinde olmasının tesadüf olmadığını örnekleriyle açıklamak gerekiyor. 
 
Neolitik kültürün kök damarı olan Til Xalaf’ın bulunduğu Serêkaniyê, İştar’ın ismini taşıyan Semiramis’in yurdu Musul, Zenubya’nın bir uygarlık kurduğu Palmira, kadın direniş damarını koruyan Şengal, Kargamış uygarlığına ev sahipliği yapan Kubaba’nın yurdu Kobanê ve en son da Hurri Kraliçesi Puduhepa’nın yurdu olan Efrîn devletli uygarlığın saldırılarının hedefinde yer aldı. Bu kentlerde erkek egemenliğinin kurulduğu ancak ana tanrıça inancının da yok olmamak için direndiği çağların sembol kişiliklerine rastlanılmaktadır. Tanrıçanın direngen damarlarının yaşam bulduğu bütün bu kentlerde ortak özelliğin İştar kültürü ve ona dair izler olması dikkat çekmektedir. 
 
DAİŞ’in yıkım ve talanı ile karşı karşıya olan yerlerin birer kadın kenti olarak tarihi ismini yazdırması da tesadüf değildir. Oryantalist erkek egemen tarihçilere inat coğrafyalarının köklerine bağlı, direngen kültürünü temsil eden Serêkanîyê, Musul, Palmira, Kobanê, Şengal ve en son taşeron örgütü DAİŞ’i devreden çıkararak doğrudan devletlerin saldırdıkları Efrîn bu zengin kültürel dokuyu taşımaktadır. Ve bu kentlerde gösterilen direniş ile demokratik uygarlık damarının ne kadar güçlü olduğunun son yıllarda defalarca ispatlanması da bu gerçeği teyit etmektedir. 
 
NEOLOTİK KÜLTÜRÜN KÖK DAMARI SERÊKANİYÊ
 
Özellikle toplumsal tarih yazımında hâkim olan egemen erkek bakışının sisler ardında bırakmaya çalıştığı gerçeklerden biri de ana eksenli yaşamın örgütlendiği, tarım köy devriminin yani birinci kadın devriminin yaşandığı topraklarda saklı olan hakikattir. Bu hakikatin taşıyıcıları olan kadın kimlikleri zamanında uygarlığa damgasını vurmuş ve demokratik uygarlığın kök bir damarı olarak varlığını sürdürmeye başarmış kimliklerdir. Bu kimliklerin kök damarını temsil eden tarım köy devriminin gerçekleştiği Til Xalaf Serêkaniyê sınırları içinde bulunmaktadır. Serêkaniyê 2012 yılında ulus-devlet paramiliter güçleri tarafından ilk saldırıların yapıldığı yerlerden biridir. Burası Kuzey Suriye’de bugünkü Serêkaniyê (Reseleyn) yakınlarında Xabur suyunun doğduğu yerde bulunan Til Xalaf neolitik çağ kültürünü temsil etmektedir. Neolitik devrimin kültürü olarak da nitelendirilen Til Xalaf’da temel güç kadındır. Mezopotamya’da neolitik çağ bulgularına ilk kez burada rastlanmıştır. Kadın eksenli toplumsallığın kutsandığı bir dönemi temsil etmekte ve ana tanrıçanın ismi Ninhursag, Star, İştar, Kubaba, Kibele, Hepat, İsis, Afrodit veya İnanna olarak her coğrafyada değişse de özünde kadın eksenli kültürü temsil etmektedir. 
 
İŞTAR’IN ARDILLARINDAN SEMİRAMİS’İN MİRASINI TAŞIYAN MUSUL
 
Tıl Xalaf’tan sonra DAİŞ’in saldırdığı yerlerden biri de Musul’dur. Musul aynı zamanda Semiramis’in yaşadığı topraklar ve kurduğu uygarlık olarak da ayrı bir öneme sahiptir. Musul kelime olarak da “tevn” yani dokuma tezgahı anlamına gelmektedir. Milattan önceki yıllarda Musul bölgesinin de içinde bulunduğu Mezopotamya bölgesinde Asur ve Babil gibi çok önemli uygarlıklar kurulmuştur. Babil döneminde yaşadığı rivayet edilen Semiramis’te bu tarihsel dokuya ismini veren bir kültürü temsil etmektedir. Semiramis Mezopotamya’nın yukarısında yaşayan surların kraliçesidir ve ismi İştar’ın isimlerinden biridir. Semiramis, erkek egemenliğinin kurulduğu ancak ana tanrıça inancının da yok olmamak için direndiği çağların, sembol kişiliğidir. DAİŞ 2014 yılında Ninova Arkeoloji Müzesinde yer alan ve bu döneme ait eserlerinde bulunduğu binlerce heykel, kabartma ve diğer eserlere büyük zarar vermiştir. 
 
ZENUBYA’NIN KENTİ PALMİRA’DA DAİŞ’İN HEDEFLERİ ARASINDAYDI
 
Demokratik uygarlığın bilimi olarak Jineolojî devletli uygarlığın güçlü bir hafızasının olduğunun ve hiçbir şeyin tesadüf olmadığının tarihi bilincini esas almaktadır. Bunun örneklerinden biri de kadın kültürünü farklı yöntemlerle taşıyan kadınlardan olan Zenubya’dır. Suriye toprakları üzerinde önemli bir geçiş noktası olmasından kaynaklı Palmira, Roma dahil olmak üzere bütün işgalci güçlerin talanı ile karşı karşıya kalmıştır. 2015 yılında Palmira’ya saldıran DAİŞ’in burada bulunan 2 bin yıllık El Lat Aslan heykelini parçalaması ve Bel tapınağını yıkması da dikkat çekici bir örnektir. Efrîn’de 26 Ocak’ta bombalanan Êndara tapınağında bulunan Aslan heykeli ile Palmira’da yıkılan El Lat Aslanı arasında nasıl bir bağ olduğu araştırılmayı beklemekle birlikte bunun da bir tesadüf olmadığı aşikardır. 
 
KUBABA’NIN KENTİ KOBANÊ
 
Kobanê’nin tarihsel toplumsal dokusu M.Ö. 1300 yıllarında Kobanê’nin de içinde bulunduğu Cerablus ve Bab’ı da içeren Kargamış uygarlığından izler taşımaktadır. Neolitik kültürün ana tanrıçalarından olan ve sonrasına Kibele olarak Anadolu’ya geçen Ana Tanrıça Kubaba kültürünün ev sahipliğini yapmış olması muhtemeldir. Doğu ile batı arasındaki geçiş noktasının üzerinde bulunan Kobanê’nin coğrafi öneminin yanı sıra bir de böylesi bir yönü bulunmaktadır. Özellikle Tişrin’de bulunan veriler, yine Girê İnanna (İnanna Tepesi) ve Şikefta Keçika (Kızlar Mağarası) gibi yerler bu verilerin daha fazla araştırılması gereğini ortaya koymaktadır. 
 
KADIN DİRENİŞ DAMARININ KORUNDUĞU KENT: ŞENGAL
 
Şengal’de demokratik uygarlığın bir kadın kültürü uygarlığı olduğuna dair ulaşılan veriler sözlü kültür ile korunan verilerdir. Yaşamlarını doğayla birlik örgütleyen bu kentte doğal toplumdan uygarlığa geçiş sırasında direnişi tercih eden kadın kimliklerinin olması dikkat çekiyor. Bu kimliklerden Pîra Fat Ana, Tanrıça kültürünü İştar’ın temsilini yapan kadınlardan biridir.  Sitiya Es, Piri Libne, Xatuna Fexra, kırk kadın, Sitiya Nisran en dikkat çeken isimler oluyor. Her birisi ayrı bir direniş öyküsünü temsil ediyor. 
 
PUDUHEPA’NIN İZLERİNİ TAŞIYAN EFRİN 
 
Neolitik toplumun temel kültürlerinden olan İştar kültürünün izlerini taşıyan Efrîn, aynı zamanda Doğu Aryen kültürlü topluluk olan Hurri ve Mittanilere dair de önemli izler taşımaktadır. M.Ö. 17. yüzyıl sonrası bilinen bu halklar Kizzuwatna ve Mittani devletlerini kurmuşlardır. Puduhepa, M.Ö. 13. yüzyılda yaşamıştır. Babası Kizzuwatna da, Lawanzantiya’lıdır (Elbistan’a yakın bir yer olduğu tahmin edilmektedir). Lawazantiya'nın İştar/Sauşga  kenti olduğu tarihi kaynaklarda geçmektedir. Puduhepa kendini Hurri Tanrıçası Hepat'ın hizmetkârı olarak görmektedir. Puduhepa Hatti ve memleketi Kizzuwatna’da Hurri din ve kültürüne ait var olan tüm yazılı tabletleri kopya ettirmiş, Hattuşa’da özel bir Kizzuwatna arsivi, kütüphanesi kurmuştur. Kizzuwatna ve Mitanni devletleri, M.Ö. 12. yüzyıl sonrası Batıdan gelen Batı Aryan soylu “Ege Halkları Göçlerine” kadar bölgedeki siyasal egemenliklerini 500 yıl korumuşlardır. Bu nedenle bölgedeki bir çok yerel isimler de Efrîn ismide dahil olmak üzere bu Doğu Ariyaca etimolojik geçmiş vardır. Puduhepa’nın adı Hurricedir. Pudu kelimesi henüz adı bilinmeyen Hurice bir fiil kök olup, Hepa ise Hurilerin baş tanrıçası Hepat’ın adını ihtiva etmektedir. Efrîn’de bu dönemlerin hepsine dair veriler diğer dosyalarımızda ayrıntılarıyla işlenecektir. 
 
Yarın: Özü biçime suret olan bir kent Efrin, her nahiyesi İştar mirasının bir hikayesini korur, Raco’da Kevirê Bûkê, Mabeta’da sadece kadınların konuştuğu dil, Bilbilê’de Kızlar Vadisi, Kızlar Kalesi, Kızlar Mağarası.
 
MA / Nagihan Akarsel