'Aman sus kızım denilen süreç bitti’

  • kadın
  • 09:08 17 Şubat 2018
  • |
img

İSTANBUL - Cinsiyet eşitliği alanında akademik çalışmalar yürüten Araştırma Görevlisi Bahar Aldanmaz, cinsel taciz ve saldırıya karşı ses çıkaranların arttığını belirterek, “Görüp gözardı edilen, ‘Aman sus kızım’ denilen süreç bitti” dedi. 

Kadir Has Üniversitesi bünyesinde 2011 yılında kurulan Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları Araştırma Merkezi, cinsiyet eşitliği alanında disiplinler arası araştırma ve kurumsal değişimi hedefleyerek akademik çalışmalar yürütüyor. 
 
Çok sayıda projeye de imza atan merkezin amacı, kadının statüsünü yakından ilgilendiren eşitlik ve cinsiyet tartışmalarını yeniden gözden geçirmek. Feminist bir organizasyon olan merkez, sadece kadın ve erkek kimliğiyle sınırlı olmayan alanda LGBTİ bireyleri de önemsiyor. Toplumsal cinsiyet eşitliğini dönüşüm üzerinden var etmeye çalışan merkezde, öğrencilere hiçbir toplumsal norm olmadan kendilerini rahatça ifade edebilecekleri bir mekan imkanı da sağlıyor.
 
MERKEZDE PEKÇOK KONUDA ÇALIŞMA MEVCUT 
 
Böyle bir merkez kurmalarının amacını, “Türkiye'de toplumsal cinsiyet konusunda bilimsel çalışmalarının çok az olması” sözleriyle açıklayan Araştırma Görevlisi Bahar Aldanmaz, halihazırda devam eden 3 projeleri olduğunu belirtti. Aldanmaz, bu projelerin içeriğine ilişkin de şunları söyledi: “Avrupa’dan bizim dışımızda 6 üniversitenin katıldığı ve cinsiyet eşitliği aksiyon planı yaratmayı hedefleyen Toplumsal Cinsiyet Eşitliği İçin Sistematik Eylem adında bir çalışmamız oldu. Onun dışında Kadir Has Üniversitesi’nde akademik pozisyon olarak erkek ve kadın oranını araştırdığımız bir çalışmamız oldu. Gitgide profesörlüğe uzandıkça erkek oranının arttığını, doçent doktorlarda kadın sayısının çok daha fazla olduğunu ortaya koyduk. Türkiye’de maskülenlik ve feminenlik algısını araştırdığımız bir projemiz var. Bunların öncesinde yaptığımız ve basında da büyük ses getiren kürtaj araştırmamız mevcut. Türkiye’deki bütün devlet hastanelerini arayıp ‘kürtaj olmak istiyorum, olabilir miyim?’ diye sorduk. 10’ncu haftaya kadar legal; ama birçok devlet hastanesindeki doktorlar yapmak istemediği için de yapılmadığını gözlemledik. Aynı durum özel hastanelerde geçerli değil, çünkü para işin içine girince yapılabiliyor. Tamamen eşitsizliği sürdüren mevcut bir sistem. Üzerinde çalıştığımız en büyük konu flört şiddeti. Gençler arasındaki romantik ilişki çok konuşmak istemediğimiz bir şey çünkü. Sanki öyle bir şey yokmuş gibi; ama aslında ileride gördüğümüz birçok kadın cinayetinin belirtilerinin üniversite döneminde tanışıp flört eden kişilerde gözlemlediğimizi ve müdahale edersek sağlıklı bir ilişki algısını yaratabilirsek o şiddet eğilimlerinin azalabileceğini düşüyoruz. Bunun için bu konuda farkındalık yaratmak amacıyla 13 gönüllüden oluşan akran eğitimcisi yetiştiriyoruz.”
 
‘ÖĞRENCİLER İÇİN GÜVENLİ BİR ORTAM'
 
Merkezi aynı zamanda güvenli bir ortam olarak tanımlayan Aldanmaz, kendilerine ulaşan öğrencilerin aktarmak istediklerini rahatlıkla anlattığını söyledi. Aldanmaz, “Önceden yalnızca psikoloji okuyan öğrenci gelip bu alanda çalışıyordu; ama artık böyle değil. Artık eşitsizlikleri hayatında fark eden öğrenciler bize geliyor. Zaten bizim stajyer programımız da var. Dışarıdan öğrenciler de bizde staj yapabiliyor. Bu, öğrencilere farkındalık kazanmak ve çevresinde farkındalık yaratmasını amaçlayan bir proje” dedi. 
 
‘TOPLUMSAL CİNSİYETE DUYARLI YAZIM REHBERİ’
 
Aldanmaz, cinsiyet eşitliğini arttırmak için akademik araştırmayı desteklediklerini belirterek, “Burada çalışan herkesin spesifik alanı toplumsal cinsiyet. O yüzden aldığı eğitimler, okuduğu her şey bu uzmanlığı sosyal dönüşüm ve değişim için kullanmak temelli. İşte tam da merkez bunu amaçlıyor. Bizim kendi kendimize makale yazıyor olmamızın sosyal hayata fazla bir etkisi yok; ama öğrencilerle beraber yayılmasıyla sadece kendi içimizde bunu konuşmuyor olacağız. Herkes konuşacak ve farkında olacak. Mesela toplumsal cinsiyete duyarlı bir yazım rehberimiz var. Bu eşitsizliği dille çok fazla devam ettirdiğimizin farkında değiliz. ‘Adam gibi yap’ gibi ya da kullandığımız atasözü ve deyimler bu eşitsizliği farkında olmadan kanıksamamıza yol açan bir yol. Bizim için bu dili de değiştirmek çok önemli. Tavır olarak henüz değişmediyse de o kelimeyi kullanmıyor oluşu, bana birinin gelip ‘bayan’ dememesi gerektiğini bilmesi bir farkındalık. Bu yüzden de dil bizim için bir başlangıçtı. O rehber pratik olduğu için de biz işe yaradığını gördük” diye konuştu. 
 
MERKEZDE 8 MART ETKİNLİKLERİ DE YAPILACAK
 
Yılın 2 gününün kendileri için son derece önemli olduğunu ve bu kapsamda etkinlikler yaptıkları bilgisini de veren Aldanmaz, şöyle konuştu: “25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele Günü ve 8 Mart’ta mutlaka kampüs içinde bir şeyler yapmaya çalışıyoruz. Örneğin, 25 Kasım’da şiddete, tacize  uğrayan kadınlara hukuki olarak neler yapabileceklerini konuştuğumuz bir atölyemiz oldu. Bu 8 Mart’ta ise kampüs içerisinde öğrencilerle kuracağımız stantla çeşitli etkinlikler yapacağız. Bunlardan biri de daha önce de çalışmasını yaptığımız ve öğrencilerin destekleyeceği bir ‘ped havuzu’ oluşturmak. Sonrasında bunları erişimi zor olan yerlerde dağıtmayı hedefliyoruz.” 
 
‘YAŞANANLARA SESSİZ KALMAMALIYIZ’ 
 
Aldanmaz, yaşanan tüm baskı ve saldırılara karşı kadınların bu 8 Mart’ta da alanlarda olması gerektiğini söyleyerek, “Kendi hakkı için alanda olmak bile son derece önemli. Biz bütün kadınlar orada bulunmak zorundayız. Bu bir sorumluluk. Ayrımcılığın önlenmesi açısından da bu bir sorumluluk bence. Kendimizi de sorgulayarak yaşananlara sessiz kalmamak gerek” ifadelerini kullandı. 
 
‘CİNSEL SALDIRIYA KARŞI SES ÇIKARANLAR ARTTI’
 
Son yıllarda artan cinsel taciz ve saldırılara da dikkat çeken Aldanmaz, ortaya çıkan “tecavüz kültürü” algısına dair de şunları ifade etti: “Bu örnekler bu kadar basında yer almaya başladıysa farkındalık bunda etkili oldu diyebiliriz. Bunları görmek iğrenç tabi ki; ama gerçek buysa da bence sayı artmadı aksine susmayanlar ve ses çıkaranlar arttı. Görüp göz ardı edilen, ‘aman sus kızım’ denilen süreç bitti. Bu bizim hakkımız. Öte yandan Amerika’da başlatılan ‘Mee Too’kampanyası da bu durumların sıklıkla görülmesinde etkili oldu diyebiliriz. Özgecen Aslan cinayetinden sonra aynısını biz de yaptık; ama o kadar etkili olmadı. Dünyada da bahsettiğim bu farkındalık bu konuyu kabul etmemeyi arttırdı. O yüzden tam bir şey sebep oldu diyemiyorum. Benim görüşüm farkındalık ve artık susmamakla ilgili. Tecavüz kültürü ise bence bu hep vardı, yeni olan bir şey değil. Zaten ensest tecavüzler de hiçbir yer için yeni değil. Türkiye’de öncesinde bizim kültürümüzde susmaktı çözüm. ‘Sus, çünkü bir kadın olarak bu senin ayıbın, buna sen sebep oldu’nla büyütüldüğümüz için insan susmayı tercih ediyor, çünkü utanıyor. Buna dair sayısız örnek var Türkiye ve dünyada. Pek çok şeyin farkına varan kadınlar artık Türkiye’de bilinç ve kafa olarak çok güçlü. Detayına baktığımızda bence bu farkındalık artıyor.” 
 
‘TACİZDEN SONRASINI DA KONUŞABİLMELİYİZ’
 
Aynı zamanda yaşadıkları cinsel istismar ve saldırılardan kaynaklı travma yaşamış kişilerle de çalıştığını belirten Aldanmaz, buna dair gözlemlerini de, “Bunu konuşmak çok zor bir kere, herkese anlatılabilecek çok kolay bir şey değil. Taciz ve tecavüz sırasında evrimsel olarak geliştirilen bir yöntem olarak insan donuyor. Hiçbir şey yapamıyor ve söyleyemiyor, bilimsel olarak kanıtlanmış bir şey. Bizim vücudumuzun bulmuş olduğu bir defans mekanizması gibi. Burada önemli olan şu: Bu davalara bakan kişiler süreci bilmezlerse kişi üzerinde yaratılacak travma daha ağır olur. O yüzden bu alanda çalışan psikolog ve psikiyatrların bu etkileri biliyor olması lazım. Toplumsal cinsiyet bakış açısına sahip olması lazım. Sonrasında kişinin hayatına etkisini yok sayıyoruz. Sanki taciz olmuş bitmiş ve sonrasının ne olduğunu umursamıyoruz. Bence çok konuşmuyoruz. Biraz da bu konuda farkındalık yaratmamız lazım” sözleriyle dile getirdi.
 
Aldanmaz, son olarak merkezlerinin toplumsal cinsiyet eşitliğine duyarlı tüm kesimlere açık olduğunu söyleyerek, destek çağrısında bulundu. 
 
MA / Necla Demir