‘Türkiye’de mülteci kadınlar için uygun koşullar yok’

  • kadın
  • 11:10 16 Şubat 2018
  • |
img

ANKARA - Türkiye’de mülteci kadınların yaşadığı zorluklara dikkat çeken Ürdün Şiddete Karşı Kadınlar Derneği Başkanı Kholoud Khraıs, “Türkiye’de gezdiğim mülteci kamplarında özellikle kadınlar için uygun koşulların olmadığını gördüm” dedi.

Ortadoğu’da gelişen savaş politikalarının doğurduğu şiddetten en fazla kadın ve çocuklar etkileniyor. Kendi ülkelerindeki savaştan kaçarak başka ülkelerde mülteci konumunda yaşamak zorunda kalan kadın ve çocuklar şiddette en çok maruz bırakılan kesimlerin başında geliyor. 
 
Suriye ve Irak’taki çatışmalı ortamdan kaçarak Ürdün’e sığınan mülteci kadınların hakları ve ülkelerindeki kadına yönelik şiddete karşı çalışma yürüten Ürdün Şiddete Karşı Kadınlar Derneği Başkanı Kholoud Khraıs, kadınların maruz kaldığı şiddet ve bu şiddete karşı verdikleri mücadeleyi anlattı. 
 
'ŞİDDETE KARŞI CİDDİ MÜCADELE VERİYORUZ’
 
Kadınların en çok aile içi şiddete maruz kaldığını dile getiren Khraıs, “Kadınlara, aile bireyleri özellikle baba tarafından gerçekleşen şiddet oranı yüksek. Ürdün’de özellikle fiziksel şiddet çok yaygın. Her ne kadar ilk derecede olmazsa da kadınlar iş yerlerinde mobbinge fazlaca maruz kalıyor. Şiddete uğrayan kadınlar bize geldiklerinde onlara psikolojik ve hukuki destek sunuyoruz ve bu konuda raporlar hazırlıyoruz. Sonra bu raporları gerekli yerlere iletiyoruz. Hukuki süreci takip ediyoruz. Eğer avukat tutamayacak durumda olanlar varsa onlara avukat sağlıyoruz. Kadına yönelik şiddeti engellemek için ciddi bir mücadele veriyoruz. Bu toplumsal bir sorun olduğu için Ürdün hükümeti bir takım düzenlemelerde bulundu. Bu yasal düzenlemelerden sonra özellikle son birkaç yılda bu konuda bir gerileme olduğunu görüyoruz. Şiddete maruz kalan kadınlar için doğrudan şiddet hattı oluşturuldu. Maruz kaldığı şiddeti güvenlik güçlerine en hızlı bir şekilde aktarabiliyor” diye konuştu. 
 
'DAİŞ ÇOCUKLARI CANLI KALKAN OLARAK KULLANDI’
 
Savaş ve çatışmalı ortamın yarattığı şiddete maruz kalan kadın ve çocuklara örnek olarak 2014’te DAİŞ tarafından Şengal’de Êzidî kadın ve çocuklara yapılanları hatırlatan Khraıs, sözlerine şöyle devam etti: “Êzidî kadınlar, DAİŞ tarafından köle ve cariye olarak kullanıldı, her türlü işkence, tecavüz ve insanlık dışı uygulamalara maruz kaldı. Küçük kız çocukları hamile kaldı, birçok kadın psikolojik tramva yaşadı ve intihar etti. DAİŞ, bazı kadınların çocuklarını silah zoruyla kendi saflarına aldı. Ve o çocukları Kobanê’de Kürt savaşçılara karşı canlı kalkan olarak kullandı. Suriyelilerin çocuklarını da canlı kalkan yaptı DAİŞ. Bu şiddetin sonuçlarını kadınlar ve çocuklar yaşıyor.”
 
'TÜRKİYE’DE MÜLTECİ KADINLAR İÇİN UYGUN KOŞULLAR YOK’
 
Türkiye’de yaşayan mülteci kadınları da ziyaret ettiğini kaydeden Khraıs, Türkiye’de mültecilerin kötü koşullarda yaşadığını söyledi. Khraıs, “Yanlarına hiçbir şey almadan gelmiş insanlarla karşılaştım. Türkiye’de ki bazı insanlar onlara kapılarını açtı, ekmeğini paylaştı. Ama tanık olduğum sahneler oldu. Türkiye’de gezdiğim mülteci kamplarında özellikle kadınlar için uygun koşulların olmadığını gördüm. Bir kadının doğumuna şahit oldum ve doğum yapacağı sağlık koşulları yoktu. Olduğu yerde halının üzerine doğum yapmıştı. Ekonomik durumları çok kötü ve ekonomik katkıya ihtiyaçları var. Kadınların psikolojik olarak ciddi desteğe ihtiyacı var. Çünkü fiziksel ve cinsel şiddete maruz kalmıştı kadınlar. Ya da çocukları anneleri veya babaları gözleri önünde öldürülmüştü. Uluslararası bir dayanışmayla ancak bu sorunlar giderilebilir” ifadelerini kullandı. 
 
'KADIN TOPLUMUN KENDİSİ’ 
 
Kadına yönelik şiddete karşı ciddi yasal düzenlemelerin yapılması gerektiğini sözlerine ekleyen Khraıs, bu konuda medyanın da önemli rol üstlendiğine dikkat çekti. Khraıs, “Kadınlara bütün hakları verilmelidir. Toplumun yarısını kadınlar oluşturuyor, geri kalanını da kendisi doğuruyor zaten. Dolayısıyla aslında kadın toplumun kendisi demektir. Medyanın sadece kadını mutfakta göstererek ya da sadece belli alanlara sıkıştıracak bir imaj çabası içinde olmaması gerekiyor. Tam tersine kadının toplumun her alanında aktif yer alan bir özne olduğunu ortaya koymalı ve medya bu konuda bilinçli bir rol oynamalıdır” diye konuştu.
 
MA / Diren Yurtsever