Taşdemir: İmralı’nın kapısı aralandığında umut yükseliyor 2019-05-09 12:29:17 ANKARA - İmralı'da 2 Mayıs'ta yapılan görüşmeyle tecridin kalkmadığını belirten HDP Kadın Meclisi Sözcüsü Dilan Dirayet Taşdemir, "Tecridin kalkması Türkiye’nin barışı ve demokrasisi için çok önemlidir. Ne zaman İmralı’nın kapısı aralansa barışın demokrasinin özgürlüklerin savunulması için umudun yükseldiğini görüyoruz" dedi.  Halkların Demokratik Partisi (HDP) Kadın Meclisi Sözcüsü ve Ağrı Milletvekili Dilan Dirayet Taşdemir, partisinin Genel Merkezi’nde gündeme dair basın toplantısı düzenledi.Konuşmasına barış akademisyenlerinden Füsun Üstel'in aldığı ceza nedeniyle cezaevine girdiğini hatırlatarak başlayan Taşdemir, "Füsun Hoca cezaevi kapısında, ‘sözün bittiği yerde değiliz, tam da sözümüzü söyleyeceğimiz yerdeyiz’ dedi.  Evet, tam da faşizme karşı sözümüzü, sesimizi yükselteceğimiz yerdeyiz. Onların barış mücadelesini sahiplenmeye ve onların yanında olmaya çalışacağız” dedi. Taşdemir, “örgütlü kötülüğün” karşısında durmanın barışı getireceğini söyleyerek, barış mücadelesi yürüten bütün kadınları selamladı.    ‘KÜRTLERİ ÖLDÜRMEK CEZASIZLIKLA SONUÇLANIYOR’   14 Haziran tarihinde Lice’de zırhlı araç çarpmasıyla yaşamını yitiren Pakize Hazar'a ilişkin dün görülen dava duruşmasını hatırlatan Taşdemir, "Pakize Hazar'ı ezmekte yüzde 100 kusurlu bulunan panzerin sürücüsü, 3 yıl ceza aldı. Ama hakim bu cezayı sanığın üzerinde bırakacağı etkiye dayanarak 2 yıl 6 aya indirdi. 85 yaşında bir kadını katlediyorsunuz ama bunun karşısında aldığınız ceza 2 yıl 6 ay. Bu bizler açısından sadece bir trafik kazası değildir. Bu Kürtleri öldürmenin cezasızlıkla sonuçlanacağını bilmenin rahatlığıdır. Dolayısıyla mahkeme aldığı kararla bunu onaylamıştır. Dolayısıyla bu mahkeme bir kez daha trafik kazası adı altındaki katliamları benimsemiştir. Bu kararı bir kez daha kınadığımızı belirtmek isteriz” ifadesinde bulundu.    ‘BELEDİYELERDE FUHUŞA İKNA ODALARI KURMUŞLAR’   Kayyumların bir sömürge politikasıyla belediyelere üşüştüklerini belirten Taşdemir, “Son bir iki gündür sosyal medyada dönen bir haber var. Gerçekten aslında kayyım rejiminin de ne olduğunu bize net gösteriyor. Mardin Belediyesi'ne atanan bir polis memurunun bir kadını nasıl taciz ettiğini, Kürdistan’da kayyım rejiminin yarattığı yolsuzluk, çürümenin her gün bir örneği ile karşılaşıyoruz. Halkımızın iradesi gasp edildi, Kürtlerin kültürü ve tarihini hedef aldı. Halkımızın emeği, belediyelere gelen bütçe talan edildi, bir yol saltanatı kurdukları örnekleri ile karşı karşıyayız. Tıpkı 40 haremiler gibi belediyelerimizin başına üşüşenler belediyelerimizi talan ettiler. Ahlaksızlık ve yolsuzluk sadece halkın değerlerine karşı yaşanmadı. Başka bir ahlaksızlığı görüyoruz. Resmen belediyelerde fuhuşa ikna odaları kurulmuş, buralarda fuhuş teorileri yapılıyor. Yaşananlar basına kayıtları ile ifşa oldu" diye belirtti.    ‘X-RAY CİHAZLARINI FUHUŞUN ÖRGÜTLENDİĞİ YERLERE KOYUN’   Cizre ve Silopi belediyelerinin önüne konulan X-ray cihazlarla binaların ablukaya alınmaya çalışıldığını dile getiren Taşdemir şunları söyledi: “Kayyım rejiminin yansıması ve etkileri korunmaya ve devam ettirilmeye çalışılıyor. Sözde güvenlik gerekçesiyle İdil, Cizre ve Silopi belediyelerimiz abluka altına alındı. Belediyelerimizin güvenlik sorunu yoktur. Bu belediyeler halkın belediyeleridir ve halk ile birlikte yönetilmeye devam edilecektir. X-ray cihazlarını belediyelerimizin kapısına dikmek yerine fuhuşun örgütlendiği yerlerin kapısına bu cihazları yerleştirin. Siz buraların nereler olduğunu çok iyi biliyorsunuz.”    'SOKAKLARI KADINLAR İÇİN GÜVENLİ HALE GETİRİN'   Taşdemir, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Dolayısıyla bizim belediyelerimizin bir güvenlik sorunu yoktur. Bu ülkede güvenlik sorunundan bahsedilecekse kadınların ve çocukların güvenlik sorunu vardır. İstanbul’da 5 yaşındaki bir kız çocuğu tecavüze uğradı. Eğer güvenlik önlemi alacaksanız sokakları güvenli hale getirin, çocukları koruyun. Sokakları kadınlar için güvenli hale getirin. Birkaç gün önce metrobüste kalabalık bir ortamda bir kadın tacize uğradı. Kendi tacizcisini sosyal medya üzerinden teşhir etti ve bu şekilde gözaltına aldırabildi. Metrobüsleri ve sokakları kadınlar için güvenli hale getirin, belediyelerimizi değil. Her yıl en az 350-400 kadın erkek şiddeti sonucu yaşamını yitiriyor. Hatay'da 19 yaşındaki Berfin, sokak ortasında yüzüne kezzap atılarak ağır yaralandı. Berfin'i korumayan bir İçişleri Bakanlığı, belediyelerimizi ablukaya alıyor ve belediyelerimizi sözüm ona korumaya çalışıyor. Biz bu zihniyetin kadınları korumak gibi bir derdi olmadığını biliyoruz. Kadınlar dayanışarak birlikte örgütlenerek kendilerini de bu toplumu da koruyacaklardır.   'AÇLIK GREVİNDEKİLER BİR SUÇA DİKKAT ÇEKİYOR'   Ülkenin temel gündemlerinde biri de açlık grevleri. Sayın Öcalan şahsında somutlaşan tüm toplum ruhen, fikren, fiziken tecrit altına almaya çalışan bir zihniyet ile karşı karşıyayız. Bu tecrit sistemine karşı 6 aya yakındır Leyla Güven şahsında cezaevlerinde Hewler de Amed’de ve pek çok yerde başlayan açlık grevleri devam ediyor. Bu hukuki, meşru talep tamamıyla karşılanmadığı için 30 Nisan’dan bu yana açlık grevleri ölüm oruçlarına dönüştürüldü. Artık bu açlık grevlerinin bu ülkenin temel gündemi olması gerektiği, zamanla yarışmamız gereken bir noktada olduğunu ifade etmek isterim. Dolayısıyla tecrit bir insanlık suçudur. Bu suç işlenmeye devam ediliyor. Açlık grevinde olanlar bu suça dikkat çekiyor, tecridin sonlandırılması talebinde bulunuyor.    UMUT YÜKSELİYOR   Bildiğiniz gibi 2 Mayıs'ta 8 yılın ardından Sayın Öcalan ile avukatları kısa bir süre de olsa görüşebildiler. Elbette bu görüşme oldukça anlamı ve olumludur ama bu görüşmeyle tecridin tümüyle ortadan kalktığı, talepleri tümüyle yerine getirdiğini söylemek mümkün değil. Tecridin kalkması Türkiye’nin barışı ve demokrasisi için çok önemlidir. Ne zaman İmralı’nın kapısı aralansa barışın demokrasinin özgürlüklerin savunulması için umudun yükseldiğini görüyoruz. Dolayısıyla Sayın Öcalan ile yapılan görüşmede de bir kez daha açığa çıktı ki O'nun görüşleri, bu ülkenin barışı için  son derece önemlidir. Barışta ısrar etmenin, demokraside ısrar etmenin tecrit politikalarıyla mücadele etmekle nasıl bağlantılı olduğunu göstermiştir.   GÜVEN 183 GÜNDÜR DARBEYE DİKKAT ÇEKİYOR   Tecridin kırılmasını talep etmenin Türkiye demokrasiyle ne kadar önemli olduğu, Sayın Öcalan ile üzerinde uygulanan tecritte neden ısrar edildiğini ve neden bu tecridin kaldırılması gerektiği bir tarihsel gerçeklik olarak ortada duruyor. Bizler açısından bu tecrit sadece politik bir lidere uygulanmıyor, bu ülkenin demokrasisine, barışına, halkların bir arada yaşama umuduna uygulanıyor. Leyla Güven 183 gündür buna dikkat çekiyor. Yine milyonlar 20 yıldır tecrit kalksın derken tam da bu gerçekliği ifade ediyorlar. Tecridin Türkiye demokrasisine darbe olduğunu ifade ediyorlar.   BEYAZ TÜLBENTLİLER BAŞARACAK   Cezaevleri önünde beyaz tülbentleriyle annelerimiz direnirken buna dikkat çekmeye çalışıyorlar. Ama maalesef bu sesi, barış ve demokrasi  talebini duymak ve bir an önce adım atmak yerine annelerimiz yerde sürükleniyor, beyaz tülbent yasaklanmak isteniyor. Annelerin yanında olan, onlarla dayanışan kadın vekillerimiz hedef haline getiriliyor ve şiddete uğruyor. AKP bugün annelere hediye ettiği şey çocuklarının eriyen bedenleri. Annelerimizin beyaz tülbentleri ile yerlerden sürüklenmesi şiddettir. Bizler bu zulüm politikaları karşısında HDP Kadın Meclisi olarak annelere vereceğimiz en büyük hediye barış, demokrasi ve açlık grevindeki çocuklarının sesini yükseltmek ve bu mücadeleyi hep birlikte yükseltmek olacaktır. Beyaz tülbentliler bunu başaracak,  bu faşizm, bu örgütlü kötülük karşısında mutlaka barış, özgürlük ve demokrasiyi getirecektir."