Kadın konferansı: Leyla Güven’in eylemi Kürt kadın mücadelesinin sonucudur 2018-12-01 19:14:18   DİYARBAKIR – HDP Kadın Meclisi ve TJA’nın düzenlediği konferansın sonuç bildirgesinde, PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin Ortadoğu’da krizlere neden olduğu vurgulanarak, DTK Eşbaşkanı Leyla Güven’in açlık grevi eyleminin Kürt kadın mücadelesinin sonucu olduğuna işaret edildi. Halkların Demokratik Partisi (HDP) Kadın Meclisi ve Özgür Kadın Hareketi’nin (TJA) “Örgütlülüğümüz özgürlüğümüzdür” şiarıyla Diyarbakır’da gerçekleştirdiği konferans sona erdi. Bölgeden ve Türkiye’den 500 delegenin katılımıyla gerçekleştirilen konferansta, yapılan değerlendirmeler ve yürütülen tartışmalar sonucunda hazırlanan sonuç bildirgesi açıklandı. Bildirge HDP Diyarbakır Milletvekili Saliha Aydeniz tarafından okundu. Konferansın sonuç bildirgesi şöyle: “Özgürlük mücadelesi yürüten kadınlar olarak, yüzyılın kaderinin belirlendiği zorlu yılları yaşamaktayız. Beş bin yıllık erkek egemen sisteme karşı eşitlik ve özgürlük mücadele değerlerini, kültürel değerlerini koruyarak bugünlere taşıyan ve demokratik siyasetin koşulsuz öncüsü olan bütün mücadeleci kadınları selamlıyoruz İmralı’da Sayın Öcalan’a uygulanan Mutlak tecridin kaldırılması için ve yükselen faşizme karşı açlık greviyle direnişe duran DTK Eşbaşkanı  Leyla Güven’in direnişi, Kürt kadın mücadelesinin yarattığı toplumsal değerlerin ve tarihsel birikimin sonucu olarak anlamlı ve onurludur. Bu direnişi ve cezaevlerinde başlayan açlık grevi direnişlerini selamlıyor, mücadeleyi yükseltme kararlılığımızı yineliyoruz. 21.yüzyıllın, devletsiz toplumların ve ezilenlerin mücadele yüzyılı olduğu tespiti,  Kürtlerin ve kadınların da yüzyılı olacağı hakikatini açığa çıkarmaktadır. Küresel sistem krizinin, mekân tuttuğu Ortadoğu’da, halkların özgürlük umudu kadın öncülüğündeki mücadelemizde somutlaşmaktadır. Yaşanan ve gelişecek olan her türlü gelişimin dünya sisteminin rengini de belirleyeceği açıktır. Kapitalist-devletçi uygarlığın başlattığı 3.dünya savaşı, Rojava özgününde derinleştirilmektedir. Beş bin yıldır devletçi sisteminin geliştirdiği kaos-kargaşanın, ilk geliştiği coğrafyada son demini yaşaması, tarihin ruhunun nasıl bir canlılığa da sahip olduğunu göstermektedir. Kadın öncülüğünde gelişen toplumsallığın karşı devrimi olan devletçi çizgi bugün Rojava’da demokratik modernite çizgisine öncülük eden kadınlara karşı savaşmaktadır. Nitekim derinleşen üçüncü dünya savaşında Rojava Kürdistanı’ndan başlayarak kuzey Suriye’ye yayılan halkların ve kadınların özgürlük talebi, Ortadoğu’nun demokratik kadın devrimine dönüşme imkânını yakalamış durumdadır. Tam da bu nedenle birçok güç bölge politikalarında Kürtlerin öncülüğünde gelişen demokratik modernite güçlerini, hesaba katmaya mecbur kalmıştır. Politik alanda, bugün insanlığın karşı karşıya olduğu büyük kaos-kriz halinin, erkek egemen zihniyetten kaynaklandığını, yani ideolojik yanının belirleyici olduğunu bir an bile unutmamalıyız.   Çünkü her bir uygulama ve karşı karşıya kaldığımız siyasetin dayandığı bir zihniyet ve düşünce yapısı bulunmaktadır. Söz konusu düşünme biçimi ve yapısının da cinsiyetçiliğe dayandığının bilincindeyiz. AKP ve iktidarı tam da böyle b ir cinsiyetçilikten beslenmekte ve bütün uygulamalarını bu temel üzerinden yürütmektedir.  Şu an şuursuz bir halde demokrasi güçleri, sosyalistler, solcular, aleviler, kadınlar, Kürtlere yani muhalif gördüğü herkese karşı aşırı reaksiyonel bir biçimde tepki örgütleyerek bir an önce bu kesimlerden kurtulmaya çalışmaktadır. Özellikle kadınlara dönük rol tanımlanması içine girerek, mücadele yürüten tüm kadınlara yönelmiş, evde, sokakta, cezaevlerinde, kamusal yaşamda, hukukta özcesi yaşamın olduğu her alanda özgür kadın kimliğine ve kadın kazanımlarına karşı adeta “savaş” açmıştır. Kadın siyasetçiler tutuklanmış, kadın kurumları kapatılmış, kadına yönelik şiddet ve çocuk istismarı artmış, kadın aleyhine  olan yasalara her geçen gün yenisi eklenmiştir. Bu bağlamda kadına yönelik düşünsel, bedensel ve ekonomik olarak en büyük saldırı ve sömürü AKP siyaseti tarafından yürütülmektedir. Tüm bunları dikkate alarak, önümüzdeki mücadele sürecinin öncelikli ve önemli görevleri de bizler açısından açığa çıkmaktadır. İktidarda olan ve her gün biraz daha kurumlaşan faşizme karşı etkili, radikal ve sonuç alıcı mücadeleyi tüm kadınlarla birlikte yürütmek temel önceliğimizdir. Yine tüm kurumlarımızda kadın mücadelesini geriye çeken, yok sayan anlayış ve zihniyetlerle de kadın bilinciyle radikal mücadele yürütmek, özgür eş yaşamı toplumsallaştırmak ve her alanda yaşamsallaştırmak kadınlar olarak önümüzdeki dönem  temel sorumluluklarımızdandır. Kürt halk önderi Sayın Öcalan a yönelik, 20 yıldır İmralı da yürütülen mutlak tecrit toplumsal sorunları derinleştirmiş, sorunları içinden çıkılmaz bir noktaya taşımıştır. Oysaki Sayın Öcalan, geliştirdiği demokratik ulus paradigması ile sadece Türkiye de değil, tüm Ortadoğu da çözümün yolunu ve yöntemini net olarak ortaya koymuştur. Bu açıdan Sayın Öcalan’ın özgür yaşam koşullarına kavuşması Ortadoğu halklarının ve bütün kadınlarının özgürleşmesi açısından elzemdir. Konferansımız, bu temelde Sayın Öcalan a uygulanan mutlak tecridin kırılması için başlatılan eylemsellikleri sahiplenmiş, daha da yükseltme kararlılığını yinelemiştir. Ortadoğu yeniden şekillendirilirken, yüzyıl önce dört parçaya ayrılan Kürdistan da ve dünyanın değişik coğrafyalarında mülteci olarak yaşamak zorunda bırakılan Kürtlerin yeni dönemde bir arada, ulusal birlik çerçevesinde durması her parçanın statüsü için önemlidir. Biz kadınlar olarak, Kürt ulusal birliğinin sağlanması ve kalıcılaşmasını ayrıca önemli buluyor, bu temelde aktif çalışmalar içinde olmayı Kürt Ulusal Kadın Kongresini toplamayı, yeni dönemde elzem görüyoruz. Demokratik ulusal birliğin sağlanması için, Ulusal Kongrenin bir an önce toplanması acildir ve bu temelde Kürdistani tüm halklar ve inançlara çağrıda bulunuyoruz. Biz TJA’lı  kadınlar köklü bir mücadele geleneğine sahibiz. Her kazanımıza büyük bedeller ödeyerek ulaştık. Örgütlülüğümüzü güçlendirirken, kurumsallaşmalarımızı yaratırken güçlü bir gelenekten geldiğimizden hareketle, Faşizmin ‘önce kadını vurun’ diyerek yapmayı hedeflediği kadın kırımına, şiddet ve tecavüze karşı daha güçlü örgütlenme iddiamızı konferansımız değerlendirmiş, önümüzdeki dönemde daha güçlü örgütlenmeyi temel strateji olarak açığa çıkarmıştır. Önümüzdeki dönem yerel seçimler yapılacaktır. ‘Yerel yönetimler toplumun direnen öz kimliğidir’ belirlemesi,  kadın-yerel yönetimler bağını daha da anlamlı kılıyor. Kadın toplumsallığın temel yaratım gücüdür. Bu açıdan yerel yönetim seçimleri biz kadınlar açısından başka bir anlam da ifade ediyor.  Başta eşbaşkanlık ve eşit temsiliyet olmak üzere bir çok kazanımı bu zeminde gerçekleştirdik. Ancak kazanımlarımız gaspçı kayyım rejimi tarafından tahrip edildi. O açıdan bu seçimlerde gaspçı rejimle hesaplaşma temellinde seferberlik ruhu ile örgütlenip, çalışmalarımızı yürüteceğimiz konferansımızca belirlenmiştir.”