'Siyasi tutukluların kapsam dışında bırakması eşitlik ilkesine aykırı'

img
İZMİR - ÖHD İzmir Şubesi Eşbaşkanı Mazlum Demirbağ, 3’üncü Yargı Paketi ile Meclis’e getirilmesi beklenen infaz düzenlemesinde siyasi tutukluların kapsam dışında bırakılmasının, ‘eşitlik ilkesi’ne aykırı olacağını söyledi.
 
Koronavirüs (Kovid-19) salgınıyla cezaevlerinin risk haline dönüşmesi sonucu AKP hükümeti tarafından hazırlanan yeni bir infaz düzenlemesinin yer alacağı 3’üncü Yargı Paketi’nin, önümüzdeki hafta Meclis’e getirilmesi bekleniyor. Kamuoyunda “af” beklentisine yol açsa da hükümetten doğru yapılan açıklamalar ve yine hükümete yakın gazetecilerce paylaşılan bilgilere göre, siyasi tutuklular hazırlanan infaz düzenlemesinde kapsam dışında bırakılacak.
 
‘EŞİTLİK İLKESİ’NE AYKIRI OLUR’
 
Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) İzmir Şubesi Eşbaşkanı Mazlum Demirbağ, yapılan açıklamalar ve yansıyan bilgiler üzerinde infaz indirimini de içeren 3’üncü Yargı Paketi’ni değerlendirdi. Türkiye’de en korunaksız yerin cezaevleri olduğunu söyleyen avukat Demirbağ, hükümetin salgının cezaevlerine sıçraması durumunda alınacak tedbirler konusunda bir hazırlığının olmadığını belirtti. Tutukluların beslenme, temizlik, tıbbi tedaviye ulaşmada son derece dezavantajlı durumda olduğunu dile getiren Demirbağ, giderek yayılan koronavirüsü salgını dolayısıyla tutukların ciddi anlamda risk altına olduğunu ifade etti.
 
Fakat hazırlanan ve üzerinde çalışılan infaz düzenlemesine bakıldığında, Türkiye’de ifade özgürlüğü kapsamına giren en ufak şeyler bahane edilerek tutuklanan kişilerin af ve ceza indirimine tabi tutulmaması durumunun söz konusu olduğunu söyleyen avukat Demirbağ, sadece adli suçluları kapsayan bir af tasarısının ‘eşitlik ilkesi’ne aykırı olacağını vurguladı.
 
‘PAKET, HERKESİ KAPSAMALI’
 
Demirbağ, “Hükümetin sanki şöyle bir bakış açısı var; ‘adlileri çıkarayım, geriye kalanlar ölürse de ölsün, umurumda değil’. Kimdir bunlar; Selahattin Demirtaş, Osman Kavala, HDP’nin tutuklu belediye eşbaşkanları, milletvekilleri ve diğer siyasi tutuklular… Bu yüzden eğer bir paket gelecekse herhangi bir ayrım gözetilmeden herkesi kapsamalıdır” ifadelerini kullandı. Av. Demirbağ, Adalet Bakanlığı’nın cezaevlerinde virüs salgını dolayısıyla yaşanabilecek ölümlerden sorumlu olmaması için 3’üncü Yargı Paketi’nin siyasi tutukluları da kapsaması gerektiğini de kaydetti.
 
‘DÜŞMAN CEZA HUKUKU DİYORUZ’
 
2016 yılında yaşanan darbe girişiminden sonra hükümetin demokrasi ve hukuku askıya aldığını ifade eden Demirbağ, şunları söyledi: “Devlet, 2016’dan sonra Kürtlere, sosyalistlere, solculara, işçilere kadınlara şunu dedi; ‘Benim aslında bir anayasam var ve ben bunu anayasayı rafa kaldırıyorum. Herkes benim için terörist olabilir ve ben bunlar yargı eliyle cezaevine attırabilirim.’ Ardından böyle bir politika geliştirdi. Bu yargı paketi de eşitsizlik politikasının bir devamıdır. Oturma eylemi yapmak isteyen Kürt halkına, basın açıklaması düzenleyen bir işçiye ve ‘kadın cinayetlerini durdurmak istiyoruz’ diyen isteyen kadınları Terörle Mücadele Kanunu kapsamında değerlendirip, bunları cezaevine atacaksınız, sonra da dönüp bu insanları ceza indirimine tabi tutmayacaksınız. Biz buna literatürde düşman ceza hukuku diyoruz.” 
 
Cezaevindeki tutukluların sağlık sorunlarının çok daha hassas bir şekilde ele alınması gerektiğini vurgulayan Demirbağ, “Cezaevlerinde çok ciddi sıkıntılar yaşanmadan tedbirlerin alınması gerekiyor. Barolar ve Cumhuriyet Başsavcıları ile birlikte cezaevlerinin denetlemesi gerekiyor. Tutukluların sağlık ve hijyen durumu yerinde incelenerek acilen tutuklu yakınları ve kamuoyuna bilgilendirilmesi gerekiyor” dedi. 
 
MA / Esra Solin Dal