Demirtaş: Türkiye yeni anayasa ve barışa odaklanmalı

img

ANKARA - Tutuklu yargılandığı davanın duruşmasında savunma yapan Selahattin Demirtaş, “Ben Öcalan’ın devreye girmesi gerektiğini halen düşünüyorum. Avukatları ile ve başka heyetlerle görüştürülmeli. Türkiye'de yerel seçimleri atlatmıştır, artık demokratikleşmeye, yeni anayasaya ve barışa odaklanmalıdır” dedi.

 
Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) önceki dönem Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın 142 yıl hapis cezası istemiyle yargılandığı ana davanın duruşması Ankara 19’uncu Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam ediyor. Edirne F Tipi Kapalı Cezaevi’nden Sincan Cezaevi Kampüsü’nde görülen ana davasına Ses Görüntü ve Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile bağlanan Demirtaş, duruşmanın öğleden sonraki oturumunda hakkında hazırlanan 29 No’lu Fezleke'ye ilişkin savunma yaptı. 
 
Demirtaş, hazırlanan fezlekenin özensiz hazırlandığına dikkat çekerek, şunları söyledi: “Deliller neymiş, Nusaybin Emniyet Müdürlüğü’nce gönderilen CD tutanağı, çözüm tutanağı, tespit tutanağı, olay tutanağı. Değerlendirme yapmış. Değerlendirme kısmını okuyorum. ‘24'üncü Dönem Milletvekilliği Genel seçimlerinde bağımsız milletvekili seçilen ve halen BDP Milletvekili olan yukarıda açık kimlik bilgileri yazılı şüpheli Ahmet Türk’ün 8 Aralık 2010 tarihinde ilçemize ziyaret amaçlı gelerek Mitani Kültür merkezinde toplanan yaklaşık 6 yüz kişilik kalabalığa Kürtçe olarak yaptığı konuşmada suçu ve suçluyu övmesi, halkı kin ve düşmanlığa sevk ettiği ve topluluk tarafından atılan sloganlarla terör örgütü propagandasına dönüşen etkinliği organize ettiği dosya kapsamındaki tüm delillerden anlaşılmıştır.’ Şimdi savcının yaptığı maddi hata düzeltilemeyecek bir hata değil. Fakat vahim olan şudur. Ahmet Türk BDP Mardin Milletvekilidir. Doğru. Şimdi değerlendirme kısmına bakın ‘BDP Hakkari Milletvekili olduğu.’ Yani savcı baya bir karıştırmış. Vahim olan kısmı TBMM’de görüşülmediği, tartışılmadığı için olduğu gibi tek bir oylamayla geçirildiği için de böylesi bir fezleke önümüze gelir. Sonradan Mardin Cumhuriyet Savcısı da muhtemelen fezlekeyi okumamış dikkate almamış. Benim fezlekemin birinci sayfasıyla Ahmet Türk’ün fezlekesinin dördüncü sayfası tek fezleke gibi işlem görmüş. Hem TBMM’de hem sonradan Nusaybin Savcılığı’nda, hem Mardin Savcılığı’nda. Mardin Savcılığı, Diyarbakır Savcılığı'na göndermiş. Diyarbakır Savcılığı da iddianame hazırlarken bile bunu okumaya tenezzül etmemiş ki biz burada okurken fark ediyoruz. Önemli değil. Bütün o vahim yasa dışılıklar karşısında çok önemli değil. Ben tutanağa geçeyim. Ne demişim bu konuşmada, onları konuşalım.”
 
Demirtaş, soruşturma savcısı Gözde Uzun’un da cemaat yapılanması kapsamında gözaltına alındığını ve hakkında soruşturma başladığını ifade ederek, “Ben başlatılmamış diye biliyordum. Tutuklu mu, ihraç mı, değil mi bilmiyorum. Suçlu mu suçsuz mu, onu da bilmiyoruz. Ama bu savcı da FETÖ’den soruşturma görmüş bir savcı” dedi.
 
‘ÖCALAN’LA ERDOĞAN TALİMATIYLA GÖRÜŞMELERİN OLDUĞU DÖNEMDİ’
 
2012 yılında Nusaybin’de yaptığı konuşmanın suç ve suçluyu övmek olarak değerlendirildiğini kaydeden Demirtaş, şöyle devam etti: “Mahkeme benim konuşmamı suçu ve suçluyu övmek olarak değerlendiriyor ama, o günlerde olan biten şuydu; devlet yetkilileri Öcalan ile, Erdoğan'ın talimatı doğrultusunda İmralı'da görüşüyordu. Bu görüşmeler henüz kamuoyuna yansımamıştı. Bazı arkadaşlarımız da açlık grevi yaparak, Öcalan ile görüşmelerin alenileşmesini istiyordu. Açlık grevindeki milletvekillerimiz başta olmak üzere tüm açlık grevi eylemcileriyle bire bir görüştük. Arkadaşlarımız, ‘Bizler siyasetçiyiz. Bizi kumpaslarla tutukladılar. Şimdi kan gövdeyi götürüyor dışarıda. Evet siyaset yapmamıza izin vermiyorlar ama biz ölümleri duyuracağız, kararlıyız. Müzakere başlayana kadar da geri adım atmayacağız’ diyorlardı. O dönemde parti genel merkezimiz, bu taleplerin hükümet tarafından dikkate alınması için kamuoyu oluşturma kararı aldı. Aynı tarihlerde Hükümetle de görüştük. Temel hedefimiz, Türkiye'yi barış sürecine evriltmekti.”
 
‘TIKANIKLIĞIN ÖNÜNÜ AÇMAYA ÇALIŞIYORDUK’
 
2012 yılında Adalet Bakanı olan Sadullah Ergin’in de çaba sarf ettiğini söyleyen Demirtaş, “Hakkını teslim etmek lazım. Örneğin Sincan Cezaevi'nde açlık grevinde olan tutukluları bizzat ziyaret etti. Yine o dönemde, Öcalan'ın kendi el yazısıyla Erdoğan'a gönderdiği bir mektup vardı. Bu mektup kamuoyuna yansımamıştı. Mektupta yeni bir barış süreci başlatmak istediğini, çok kararlı olduğunu, meselenin artık çözülmesi gerektiğini anlatmıştı. Biz de zaman geçirilmeksizin, açlık grevlerinde herhangi bir ölüm olmadan, konunun neticelendirilmesini istiyorduk. Hükümet ise açlık grevleri devam ettikçe bunu yapmayacağını belirtiyordu. Hükümet açlık grevleri baskısıyla adım atmayacağını belirtiyor, açlık grevi eylemcileri ise hükümet adım atmadan bırakmayacaklarını söylüyorlardı. Dolayısıyla bir sıkışıklık, bir tıkanıklık vardı. Bunun açmaya çalışıyorduk.
 
İDDİALAR SAVCI UYDURMASIDIR
 
Konuşmamda şiddete çağrı yoktur. Tam tersine kimse ölmesin diye, müzakereler başlasın diye herkesi meydan meydan mitinglere çağırdık. Direniş dediğimiz budur, zaten her yerde de bu direnişten söz ettik. En küçük bir şiddet de yaşanmadı, böyle bir suçlama da yok zaten. İddialar savcının uydurmasıdır. Savcı Cemaatten soruşturma geçirmiş. Kendisi yönlendirenler, ‘olası bir çözüm sürecinin önüne nasıl geçebiliriz’i tartışmışlar ve kendisini böyle yönlendirmişler.
 
MÜZAKERE OLSUN DEMEYİ SUÇ SAYMAK ŞİDDETİ TEŞVİKTİR ASIL
 
Siyasetçinin önünü tıkamak, söz söylemeyi suç saymak, ‘Sayın Öcalan’ demeyi terör propagandası saymak; barış süreci olsun, müzakere olsun demeyi terör propagandası saymak. Bunları yapmak şiddeti teşvik etmektir asıl. O gün 100 bin kişilik miting yapılmış. Benden başka en az 10 kişi konuşmuş. Ben de konuşmuşum. Aşağı yukarı aynı şeyleri ifade etmişiz. Konuşmacılar Sayın Öcalan demiş, müzakere olsun demiş ama bir tek bana fezleke hazırlanmış. İlginç değil mi? Ben partime eş genel başkan olduğumdan bu yana, kesintisiz bir şekilde birileri beni, yargı eliyle durdurabilmek için azami çaba sarf etti.”
 
Kendisinin ve diğer HDP’li siyasetçilerin bilerek hedef alındığını vurgulayan Demirtaş, “Neden Selahattin Demirtaş? Neden sadece Selahattin Demirtaş ile ilgili Emniyet rapor tuttu ve savcının önüne koydu? Halkımız nedenini biliyor. Kamuoyu nedenini biliyor. Hiç şüphem yok ki beni yargılayan üç hakim de en az benim kadar iyi biliyor. Ola ki Kürt sorununun barışçıl çözümünde Demirtaş, Kışanak, Yüksekdağ siyasi inisiyatif alıp da şiddeti sonlandıracak girişimlerde bulunmasınlar, bunu akıllarına bile getirmesinler diye yapılmış baskılardır. Bunlar bizi korkutma amaçlı olmanın ötesinde -korkmayacağımızı biliyorlardı- ‘siz silah bırakılsın diyorsunuz, müzakere olsun diyorsunuz ama biz sizi konuşturmayız, haberiniz olsun’ diyorlardı. Bunu bizi demiş olmuyor, PKK'ye vermiş oluyorlardı. Subliminal mesaj. ‘Ey PKK yöneticileri, bak biz sivil siyasetçiye bile siyaset yaptırmıyoruz, siz niye silahları bırakmayı düşünüyorsunuz ki’ demiş oluyorlardı. Peki ben bunları uyduruyor muyum? Hayır. Bu konuşmayı yaptıktan bir kaç ay sonra, İmralı çözüm süreci başladığında ben de bir kaç defa Kandil'e gittim. Silah bırakılması tartışmalarında bizzat bulundum. İkna etmek için saatlerce konuştuğum günler oldu. Bana şunu söylüyorlardı: İyi de, gece gündüz soruşturmaya tabi tutuluyorsunuz. Siz bize silah bırakın sivil siyaset yapılsın diyorsunuz da siz bile yapamıyorsunuz, bir nasıl yapacağız? Onlara şunu söyledim; siyaset zordur, biz bu zorlukları göze aldık. Silahları bırakmanızı istiyoruz. Bu fezlekeler, savaş devam etsin diye yapılanlardır” ifadesinde bulundu. 
 
‘BARIŞ SÜRECİ HESAPLAŞMASI YAPILIYOR’
 
“Mahkeme heyeti, şu anda yürüttüğü yargısal faaliyetin, barış sürecinin hesaplaşması olduğunu bilerek yargılamayı sürdürmelidir” diyen Demirtaş, “Barış süreci başarılı olsaydı o günden bugüne yaşanan hiçbir acı yaşanmayacaktı. Binlerce insanın canı kurtulurdu. Siyasetçinin işi, canların feda edilmesini izlemek değildir. Durdurmaktır, çözmektir. Biz bunu yapmaya çalıştık. Sırrı Süreyya Önder, hapiste. İdris Baluken, duruşma salonunun biraz ilerisinde, hapiste. Yüz yüze anlatmaya çalıştık. Hükümetin bilgisi ve çıkmış olan bir yasanın sağladığı güvenceyle bu görüşmeleri mi yapmak doğru yoksa pençe harekatı yapmak mı? Kimse ölmeden sonuç alınacaksa sorunu konuşarak, müzakere ederek çözmek daha erdemli bir tutum değil mi?” diye sordu.
 
 
‘ONURUMUZLA ÇÖZMEYE ÇALIŞTIK’
 
Siyasetçilerin güvenlik personeli, asker ve polis kanı canı üzerinden siyaset yapmasının doğru olmadığını söyleyen Demirtaş, ekledi: “Kürt siyasetçiler de Kürt gençlerinin kanı canı üzerinden siyaset yapamaz. Yapan alçaktır. Haysiyetsizdir. Biz onurumuzla çözmeye çalıştık. Yedi yıl sonra şimdi, savcı ve mahkeme bana soruyor, ‘Sen bunu yaparken niye Sayın Öcalan dedin? Dolayısıyla terör propagandası yaptın. Öcalan'a neden sayın dedin?’ Başka da bir şey yok.”
 
‘KİM BARIŞA DAİR İNİSİYATİF ÜSTLENİRSE ONA ON ADIM ATARIZ’
 
Öcalan’ın devreye girmesi gerektiğini bugün de düşündüğünü mahkeme de dile getiren Demirtaş, şöyle devam etti: “Bu fezlekede suçlandığım konuşmaya benzer içerikte bir konuşmayı 9 Ekim 2012 tarihinde Meclis grup toplantısında yaptım. 14 Şubat 2012 tarihinde yaptım. Orada da 'Sayın Öcalan ile görüşülmeli' dedim. Benzeri, 7 adet Meclis grup toplantısı konuşmam var. Bizler siyasetçiyiz. Siyaset söz üzerinedir. Söz söylerken, hitap şeklinden yola çıkarak terör propagandası yaptığımız şeklindeki iddialar yanlıştır. Ben de partim de hep barış için çalıştık. Bundan sonra da aynı düşünceleri kararlı bir şekilde savunacağımdan kimsenin şüphesi olmasın. Ben Öcalan’ın devreye girmesi gerektiğini halen düşünüyorum. Avukatları ile ve başka heyetlerle görüştürülmeli. PKK’ye çağrı yapılacaksa, çağrı yapmasına imkân sunulmalı. Kansız, silahsız, şiddetsiz, demokratik yol ve yöntemlerle sorun çözülmeli. Cumhurbaşkanı Erdoğan geçen gün şöyle bir açıklama yaptı: ‘Bize bir adım atana biz on adım atarız’ dedi. Bunu neyle ve kimle ilgili söylemiş olursa olsun, ben de buradan kendisine söylüyorum; kendisi demokratikleşme konusunda bir adım atarsa, biz de kendisine ve parlamento çatısı altındaki çalışmalarda on adım atarız. CHP, İYİ Parti, MHP başta olmak üzere, parlamento dışındaki partiler de dahil, demokratikleşme ve barış konusunda inisiyatif üstlenirlerse onlara da on adım atarız. Ben HDP adına söz söyleme hakkına, temsiliyetine sahip değilim ancak partimin de böyle düşüneceğinden kuşku duymuyorum. Biz önümüzdeki dönem siyasetini de yıllardır yaptığımız gibi barış siyaseti olarak sürdürmeye devam ederiz. 
 
'TÜRKİYE BARIŞA ODAKLANMALIDIR'
 
Yerel seçimler bitmiştir. Türkiye demokratikleşmeye, yeni anayasaya ve barışa odaklanmalıdır. HDP de, ben de, seçmenlerimiz de kim ki demokrasiden yana tutum alırsa onun yanında yer alma konusunda kararlı olacağız. Bütün partileri de, parlamentoyu da bu şekilde dikkatle izlemeye devam edeceğiz. Ne cumhur ittifakının, ne de millet ittifakının parçası değiliz. Demokrasinin yanındayız. Kim ki demokrasi konusunda samimi, ciddi, somut, hızlı adımlar atar ve yanında durursa, seçmenlerimizle birlikte oraya doğru on adım atarız."
 
Duruşma Demirtaş'ın savunmasıyla devam ediyor.
 
Demirtaş'ın katıldığı eylemler ve buralarda yaptığı konuşmalar gerekçe gösterilerek "toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasası'na muhalefet", "halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik", "halkı kanunlara uymamaya tahrik", "suç işlemeye tahrik" bunlarda var 43 yıldan 142 yıla kadar isteniyor.