Dink anmasında 'Öldür diyen yargılansın' dediler

img
İSTANBUL – Hrant Dink için vurulduğu yerde düzenlenen anmaya katılan binler, “Öldür diyen yargılansın” sloganı attı. 1948 yılında öldürülen yazar ve şair Sebahattin Ali’nin kızı Filiz Ali, yaptığı açıklamada “Sevgili Hrant, yine de o kadar umutsuz değiliz. Susmayanlar var, hala buradayız, bir yere gitmiyoruz, vazgeçmiyoruz” dedi.
 
Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink, katledilişinin 12’nci yılında vurulduğu yerde anıldı. Şişli Halaskargazi Caddesi üzerinde yer alan Agos Gazetesi’nin eski binası önünde yapılan anmada “Öldür diyenler yargılansın” sloganları yükseldi. Anmada Diyarbakır’da katledilen Tahir Elçi’nin fotoğrafları da taşındı. 
 
KAVALA’NIN MESAJI OKUNDU
 
Anmada bir yılı aşkın süredir Silivri Cezaevi’nde tutuklu bulunan iş insanı Osman Kavala’nın gönderdiği mesajı, Hrant’ın arkadaşlarından Asena Günal okudu. Kavala’nın  mesajı şu şekilde: 
 
“Silivri’de olduğum için bir kez daha Hrant’ın anmasına katılamıyorum. Yüreğim orada olsa da Hrant’ın ailesini ve arkadaşlarını görememek benim için çok büyük bir üzüntü. Uzakta kalınca bizden ayrıldığı yerde Hrant için adalet talep etmenin önemimi daha güçlü hissediyorum. Hrant’ın içimizi ısıtan sesini duyduğumuzda adaletsizlikleri ve kıyımları bir kez daha hatırlıyoruz. Hukuka saygılı devletin vatandaşı olmamın onurunu hissetmek istiyoruz. Hrant’ın öldürülmesi, bir çocuğun katile dönüşmesinin nasıl önlenebileceğini düşündürüyor. Her 19 Ocak’ta hukuksuzluğa direnmek, onurlu bir yaşam için toplanıyoruz. Bunlar için Hrant’la bir olacağız, ondan güç alacağız.”
Kavala’nın mesajın ardından Hrant’ın ses kaydı dinletildi. Sarı Gelin ezgisinin sürekli çalındığı anmada açıklamayı Hrant’ın Arkadaşları’ndan yazar Sabahattin Ali’nin kızı Filiz Ali yaptı.
 
HRAN DİNK’E SESLENDİ
 
Filiz Ali, sözlerine “12’nci kez, seni aramızdan alan karanlığa karşı, senin ve ailenin yanında durmak için, ellerinle kurduğun, büyüttüğün gazeten Agos’un önündeyiz. Bizi acılarda akraba edenlerin kurdurduğu ve ne yazık ki her geçen gün büyüyen geniş ailemizin en eski üyelerinden biri olarak sesleniyorum bugün sana” diyerek başladı.
 
Ardından “Babam Sabahattin Ali, 1948 yılında, karlı bir sabahta, benim ve annemin birkaç poz fotoğrafını çektikten sonra, Ankara’dan İstanbul’a doğru yola çıktı, bir daha geri dönmedi” diyen kızı, devamında “Gözaltında kaybedilen ve akıbetini hala bilemediğimiz babam ne yazık ki bu ülke tarihinin ne ilk ne de son kaybı oldu. Babamı ‘milli hislerle galeyana geldiği için’ öldürdüğünü söyleyen katilin, seni öldüren ve sonrasında bayrağın önünde poz veren katilden farkı yoktu. Sabahattin Ali 70 yıldır kayıp. Olayın iç yüzü, bugüne kadar gelmiş geçmiş iktidarlar tarafından ısrarla aydınlatılmadı, tıpkı iktidarın seni öldürenlerin ‘Ankara’nın karanlık dehlizlerinde kaybolmasına izin vermeyeceğiz’ demesine rağmen, cinayeti aydınlatmamış olması gibi…” ifadelerini kullandı. 
 
‘TEDAVİ EDİLEMEYECEK YARALAR AÇILDI’
 
Sabahattin Ali gibi tanınmış, sevilen bir yazarın hunharca öldürülmesinin yarattığı dehşet ve korkunun, toplumu suskunluğa sevk etiğinin altını çizen Filiz Ali, “Öte yandan her türlü muhalefeti sindirmeyi vazife bilen karanlık güçlere de cesaret veriyor. Her on yılda bir tekrarlanan askeri darbeler ile karanlık güçler denen, aslında içimizden birileri, diğerlerini yok etmeye devam ettiler. Öldürülen gazeteciler, yazarlar, sanatçılar, bilim insanlarının ardından toplumda gitgide derinleşen ve hiçbir biçimde tedavi edilemeyecek yaralar açıldı” diye konuştu.
 
‘GENİŞ AİLEMİZ DURMAKSIZIN BÜYÜDÜ’
 
“Geniş ailemiz 1948’den 2007’ye kadar ne yazık ki durmaksızın büyüdü” diyen Ali konuşmasının devamında şunları söyledi: 
 
“Seni kaybetmemizin ardından da hız kesmediler. Sadece Ocak ayı, onca canımızı anımsatıyor bize. Onat Kutlar, Metin Göktepe, Uğur Mumcu, Muammer Aksoy bize Ocak soğuğundan bakıyorlar, bugün burada bizimleler. Yasemin Cebenoyan Aralık’tan bakıyor bize. Şubat’ın ayazında Abdi İpekçi var.
 
Babam ‘kayıptır’ dedim, Cumartesi Anneleri/İnsanları 1995 yılından beri Galatasaray Meydanı’nda babamın, 1915, 24 Nisan’ında İstanbul’da gözaltına alınarak trenlere bindirilen Ermeni aydınlarının, 70’lerden beri Türkiye’de kaybedilen yüzlerce insanın akıbetini soruyorlar, Türkiye tarihine bir hakikat meydanı armağan eden bu insanlar kar kış, saldırı, gözaltı dinlemeden on yıllardır kayıplarını sormaya devam ediyorlar. Soruları gelmiş geçmiş iktidarlar tarafından yanıtlanmadı, kayıpları bulunmadı.
 
CUMARTESİ ANNELERİ ARTIK MEYDANDA DEĞİL 
 
Sana geçtiğimiz yıldan iyi haberler vermek isterdim ama ne yazık ki veremiyorum. Yazarlar, kültür insanları, siyasetçiler, gazeteciler hapiste, haklarında iddianame bile hazırlanmadan, neden olduğunu bilmeksizin cezaevinde aylarını, yıllarını geçiriyorlar. Uluslararası mahkeme kararları hiçe sayılıyor, imzacısı olduğumuz sözleşmelere uyulmuyor, hukuksuz bir hukukla insanlar özgürlüklerinden mahrum bırakılıyor. Kayıplarımız bulunmadığı, bir mezardan mahrum bırakıldığımız yetmezmiş gibi, geçtiğimiz yıl Cumartesi Meydanı’na yapılan saldırılara tanıklık ettik, Cumartesi Anneleri/İnsanları artık meydanlarında değil, ara sokaklarda toplanıp soruyorlar kayıplarının akıbetini.
 
TOPLUM PASİFİZE EDİLMİŞ
 
Babamın kaybedilmesinden 70 yıl sonra gelinen noktada toplum, toptan pasifize edilmiş, her türlü haksızlık, hukuksuzluk, cinayet ve dehşeti kanıksamış durumda. Ne var ki güneşin her sabah doğması kadar doğal ve değişmez bir gerçek var evrende. Hafıza. İnsan hafızası kaybolan, kaybedilen, yok edilen, yakılan, parçalanan değerlerimizi unutmaz. Onlar, bu kayıp değerler hiç umulmadık bir yerde, umulmadık şekilde toplumun karşısına çıkar ve ‘Susmaktan hiç utanmadınız mı?’ diye sorar.
 
UMUTSUZ DEĞİLİZ BURADAYIZ
 
Sevgili Hrant, yine de o kadar umutsuz değiliz. Susmayanlar var, hala buradayız, bir yere gitmiyoruz, vazgeçmiyoruz. Seni öldürdüklerinde henüz çocuk olanlar bugün burada, aramızda, öldürülmenizin peşine düşüyorlar, soru soruyorlar, susmuyorlar. Sizler, kaybettiğimiz bütün değerlerimiz, bize Ocak ayazında bakarken, biz burada, her yıl gençleşen kalabalıklarla vazgeçmiyoruz demeye devam ediyoruz. Umut burada! Bu topraklar, bu ülke bizim!”
 
Açıklamanın ardından anma, “Hrant için adalet için”, “Hepimiz Hrant’ız hepimiz Ermeni’yiz” sloganları ile son buldu.