'Beyannamenin 70'inci yılında insanlık krizi yaşanıyor'

img
ANKARA - İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nin kabul edilmesi üzerinden 70 yıl geçti. TİHV Genel Sekreteri Metin Bakkalcı, 70 yılın sonunda dünya ve Türkiye'de insanlık krizi yaşandığını, krizden çıkışın ise insanların özne olduğunun yeniden hatırlanması ve sürece daha etkin müdahil olunmasından geçtiğini söyledi. 
 
Birleşmiş Milletler tarafından 1948 yılında kabul edilen ve birçok ülkenin imzacısı olduğu İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin ilkelerini savaş, bölgesel çatışma, göç ve ekonomik krizle beraber insanlığın gündelik yaşamında görmek giderek zorlaşıyor. Konuya dair konuşan Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Genel Sekreteri Metin Bakkalcı, Beyanname'nin İkinci Dünya Savaşı'nda yaşanan acılar sonrasında ortaya çıktığını ve “Bir daha asla” sloganıyla oluşturulduğunu hatırlattı. 
 
Bakkalcı, “Bu acıların bir daha yaşanmaması için yani insanların eşit, özgür, barış içinde yaşayabilmeleri için haklarla donatılmış bir ortamın oluşmasına işaret ediyor bu bildirge. Bunun esas önemi ise insanın onur ve değerinin haklarla tecelli etmesi ve bu haklarında hukuk çerçevesi içerisinde güvence altına alınmasını esas alıyor. Bugüne yani 70 yıl sonrasına baktığımızda bu kadar değerli bir zemini olan beyannamenin sadece ülkemiz açısından değil tüm dünya açısından da olağanüstü tahrip edildiğini görüyoruz" ifadelerini kullandı. 
 
'İNSANLIK KİRİZİ'
 
Dünyada insanlığın yaşadığı acıların derinleştiğini belirten Bakkalcı, "Dünyada hak sahibi olma hakkının bile insanların elinden alınıyor, ‘sen yoksun aslında sen bir hiçsin’ söyleminin insanlara kabul ettirmeye çalışılıyor. Biz buna 'insanlık krizi' diyoruz, sadece ülkemiz değil dünyada insanlık krizi hakim” dedi. 
 
‘YAŞAM HAKKI İHLALİ İNSANLIK KRİZİNDE TURNUSOL OLARAK ÖNÜMÜZDE’
 
Türkiye'de ise 2015 yılından sonra çatışmalı sürece tekrar dönülmesi ve AKP hükümetinin Ortadoğu'da savaş politikalarını sürdürmesi, insan haklarının yok sayılmasına neden oluyor. 2018 yılının son 11 ayında TİHV Dokümantasyon verilerine göre, yaşam hakkı ihlalleri şöyle: "Dur ihtarına uyulmadığı gerekçesiyle veya rastgele ateş açması sonucu 16 kişi, silahlı çatışmalar nedeniyle 185’i güvenlik gücü (asker, polis, korucu),  311’i militan, 33’ü sivil olmak üzere toplam 529 kişi, güvenlik güçlerine ait zırhlı araçların çarpması sonucu 7 kişi, mayın ve sahipsiz bomba vb. patlaması sonucu 2 kişi, cezaevlerinde en az 10, gözaltı yerlerinde ise biri trans kadın olmak üzere en az 5 kişi yaşamını yitirdi." 
 
Bakkalcı, "Dünyada ve Türkiye'de yaşanan insanlık krizinde yaşam hakkı ihlali turnusol kâğıdıdır" dedi. 
 
‘MİLYONLAR DENETİM ALTINDA’
 
Türkiye'de cezaevinde bulunanlar sayısı 260 bini aşmış durumda. Adalet Bakanlığı verilerine göre bu sayı 2005 yılında 59 bin 429'du. Türkiye’de tutuklu olmayıp, denetimli serbestlikten faydalanan kişi sayısı ise 430 bin civarında. TÜİK verilerine göre 1 Ocak-31 Aralık 2017 tarihleri arasında ceza infaz kurumlarına 215 bin 761 hükümlü giriş kaydı yapılmış, aynı tarihler arasında 193 bin 662 hükümlünün çıkış kaydı yaptı.  Cezaevlerinde yaşanan bu artışın için "korkunç" diyen Bakkalcı, ekledi: “Öyle bir makine ki bu her yıl 200 binden fazla insan cezaevine giriyor ve 200 bine yakın insan çıkıyor. Kocaman bir makine. Denetimli serbestlik verileri de korkunç tabloyu gösteriyor. Yani milyonlar doğrudan denetim altında.”
 
‘136 BİN İNSAN SİLAHLI ÖRGÜTE Mİ ÜYE?’
 
Tutuklu ve hükümlü sayısındaki artışın Türkiye'de ifade özgürlüğünün kısıtlanmasından kaynaklandığını belirten Bakkalcı, Terörle Mücadele Kanunu'na (TMK) da dikkat çekti. Bakkalcı, "Türkiye’deki terör kavramı ve TMK'nin, sıkıntılı olduğu uluslararası kuruluşlar tarafından da söyleniyor. Birilerinin keyfi olarak 'benim dışımda herkes teröristtir' anlayışı kabul edilemez. TMK kanununda 2013 yılında 10 bin insan yargılanırken iken 2017 yılında bu sayı 24 bin olmuş. ‘Silahlı örgüte üye olma’ maddesinden 2013 yılında 8 bin insana dava açılmışken, 2017 yılında 136 bin insana dava açılmış. Bu ülkede 136 bin insan silahlı örgüte mi üye” diye sordu,
 
‘TOPLANTI, GÖSTERİ VE YÜRÜYÜŞ HAKKI KALMADI’
 
Bakkalcı, “toplantı gösteri ve yürüyüş” hakkının da sürekli ihlal edildiğini belirterek, son 11 ayda barışçıl gösterilere 758 kez müdahale olduğunu aktardı. Bakkalcı, “Bu hakkın ihlal edilmesi adeta kurul olmuş. Ama keyfi olarak 'yapabilirsiniz' dendiğinde yapabiliyorsunuz" dedi.
 
‘DAHA ETKİN MÜDAHİL OLMALIYIZ’
 
"İnsanlık krizinden çıkış mümkün" Bakkalcı, “Yaşadıklarımız kader değildir ve önlenebilir. Normal insan aklı ve vicdanının anlayamadığı kötülükleri düşünenler bizi şiddetle, baskıyla nesne haline getirmeye çalışıyorlar. Ama bizler bu toplumun öznesiyiz ve daha etkin müdahil olmamız gerekiyor” dedi. 
 
MA / Berivan Altan