Dr. Yiğiter: KHK’liler adeta yurttaş statüsünden çıkarıldı

img
İZMİR - İzmir Barosu tarafından düzenlenen panelde konuşan KHK ile ihraç edilen Dr. Cenk Yiğiter, çalışma hakkının ellerinden alınan KHK’lilerin adeta yurttaş statüsünden çıkartıldıklarını söyledi. 
 
İzmir Barosu, "İnsan hakları savunucuları, insan haklarını mücadelesinin sorunlarını konuşuyor" başlıklı bir panel düzenledi. Baronun Konferans Salonu’nda düzenlenen panele konferansa konuşmacı olarak ise, Kanun Hükmünde Kararname’yle (KHK) ihraç edilen akademisyenler Dr. Cenk Yiğiter, Prof. Dr. Nilgün Toker ve Prof. Dr. Cem Terzi katıldı. 
 
YİĞİTER: NAZİ HUKUKU UYGULANIYOR
 
Yaptığı konuşmada kendisi de KHK ile ihraç edilmiş biri olarak, çıkarılan yasalarla KHK'lilerin hiçbir şekilde kamu görevlisi olmayacakları üzerinde duran Cenk Yiğiter, bu durumu “Nazi hukuku”na benzetti.
 
Yiğiter, “Bu durum biz KHK’lilerin artık bir şekilde yurttaş statüsünden çıkartılmaya başlandığının bir göstergesidir. Suçu çok açık olan ve yargı kararıyla kesinleşmiş bir yurttaşa verilen hizmet, bir KHK'liye verilmiyor. Türkiye'de KHK'lilik hikâyesi çok fazla mağduriyet üzerinden anlatılıyor. İnsanların mağdur oldukları doğrudur. Şimdi KHK'liler dışında yeni bir grup var. Güvenlik soruşturmasından geçemeyen insanlar. Bu soruşturmanın hangi esas ve usule göre yapıldığı belli değil. Hukuka ve insan haklarına aykırı bu soruşturmalar, fişlemelere göre yapılıyor.  Güvenlik soruşturmasından geçemeyen kişiler de kamuda çalışamıyor. KHK ve güvenlik soruşturmalarıyla insanların çalışma hakları ellerinden alınıyor. Bu durum da biz KHK’lilerin yurttaş statüsünden çıkarıldığının açık bir göstergesidir" dedi.   
 
TOKER: KHK’LİLERİ MÜLTECİLERE BENZETİYORUM
 
İhraçlar ile birlikte farklı politik görüşte olan kişilerin sivil ölüme mahkum edildiğini söyleyen Prof. Dr. Nilgün Toker de, bir insanın insan olmaktan kaynaklı haklarının elinden alınması durumunda o kişinin insan olmaktan çıktığını ifade etti. 
 
Toker şöyle devam etti: “Biz ölü ilan edilmiş olabiliriz ama bizi ölü ilan edenler de başka bir ölümün içindedir. Sivil ölümün çağdaş dünyadaki anlamı herhangi bir kişinin haklarının sınırlandırılmasıdır. Bu yüzden kendimizi mültecilere benzetiyorum. Sivil ölüm mültecilik statüsü de kazanmamış ve sığındıkları yerde hiçbir sivil hakka sahip olmamış vatansız kalmış olanlardır. Nasıl mülteciler vatansız kaldıysa KHK’liler kendi yurtlarında vatansız kaldılar. Vatandaş olmanın temel haklarından biri 1789’dan beri çalışma hakkıdır. Basit bir hak değildir. Cumhuriyet rejimlerinde kendini yaşamını sürdürme gücüne sahip olma hakkıdır.” 
 
TERZİ: GÖREVİMİZ TOPLUMUN ÖZGÜRLEŞMESİ İÇİN BİLGİ ÜRETMEKTİR
 
Prof. Dr. Cem Terzi ise, toplumun hakikati yaşama hakkının var olduğunu ancak Türkiye’den bunun insanların elinden alındığını söyledi. Bir toplum hakikatten uzak ise akademisyenin ve bilimcisinin de hakikaten uzak kalacağını dile getiren Terzi, "Hakikat geçmiş ile gelecek ilişkisini çok iyi anlatan bir şeydir. Hakikati dile getirmek çok önemlidir. Tarihe baktığımızda aydınların ve bilim insanların sorumluğu vardır. Hakikati söylemek her zaman risklidir. Hakikati söyleyeninde bir ahlaki nitelikte olması gerekiyor. Bizi ahlaklı kılan en büyük şey de cesarettir. 21’inci yüzyılda hakikati anlatmak kolay bir şey değildir. Bizlere verilen görev toplumun özgürleşmesi için bilgi üretmektir. Bizim üniversitemiz, akademik dünyamız çok kavruk, yüzeysel ve sığdır. Bu toplum maalesef bu kurumlardan ve insanlardan özgürleşmek adına yeterli bir desteği alamamıştır” ifadesinde bulundu. 
 
Sunumların ardından "Sivil toplum kuruluşu ve insan hakları aktivistleri konuşuyor" ve "İnsan hakları mücadelesinin hukuki boyutu" başlıkları altında tartışmalar yürütüldü.