‘Trump, Ukrayna ve Rojava’

img
HABER MERKEZİ - Yeni Yaşam gazetesi yazarlarından Mehmet Ali Çelebi, “Trump, Ukrayna ve Rojava” başlıklı yazısıyla Rusya ve ABD’nin Ukrayna’ya odaklanmasını fırsat bilen Ortadoğu’da Türkiye gibi ülkelerin yeni savaş cepheleri açabileceği yönündeki tehlikeye işaret etti. 
 
Yeni Yaşam gazetesi yazarlarından Mehmet Ali Çelebi, Donald Trump’un ABD’de yeniden başkan seçilmesi ve ardından ABD, Rusya ve Çin arasındaki çekişmelere odaklanan bir yazı kaleme aldı. 
Rusya ve ABD’nin Ukrayna’ya odaklanmasını fırsat yapıp Ortadoğu’da Türkiye gibi bazı ülkeler; Kürtler, Filistinliler ve Farslara karşı bazı cepler açmaya çalışacağı yönündeki tehlikeye dikkat çeken Çelebi’nin “Trump, Ukrayna ve Rojava” başlıklı yazısı şöyle: 
 
“Dünya yeniden şekilleniyor. ABD, Rusya, Çin arasında tek kutupluluktan çok kutupluluğa geçiş rekabeti, ticaret savaşları, bölgesel savaşlar, ittifak çelmeleriyle fırtınalı geçiyor. Yeni bir uluslararası ilişkiler mimarisi oluşmaktayken ülkeler ya NATO gibi ittifakları güçlendiriyor, ya yeni ittifaklar kuruyor. Bazen Afrika ülkelerinde olduğu gibi darbelerle yeni yönler çiziliyor. Kimi anlaşmalarla yeni saflaşmalara gidiliyor. BRICS’e 2024’te BAE, İran, Mısır, Etiyopya üye olunca 9 devletli oldu. 2023-2024’ye Finlandiya ve İsveç NATO üyesi olunca üye sayısı 32’ye yükseldi. Norveç’ten sonra Finlandiya üye olunca Rusya ile sınırdaş NATO ülkesi sayısı ikiye çıktı. ŞİÖ, Özbekistan, Pakistan, Hindistan’ı alıp İran’ı da 2024’te ekleyerek üye sayısını 9’a çıkardı. 57 üyeli İslam İşbirliği Teşkilatı ile 22 üyeli Arap Ligi bazı konularda inisiyatif geliştirmek için ortak lider zirveleri düzenliyor. Çin’e karşı Eylül 2021’de Avustralya, Birleşik Krallık ve ABD tarafından güvenlik, askeri, nükleer, yapay zeka, siber savaş alanlarında işbirliği mayalı AUCUS paktı oluşturuldu. Rusya; Mali, Nijer, Burkina Faso, Sudan, Libya, Orta Afrika Cumhuriyeti, Mozambik gibi kaos yaşanan ülkelerle ittifaklar kurdu. Temmuz 2023’te St. Petersburg’da Rusya-Afrika Zirvesi düzenlendi.
 
Türk Devletleri Teşkilatı (TDT), Orta Asya’da enerji, ticaret yollarını kontrol etmeyi, Ermenistan’ın güneyini koparıp Türkiye-Orta Asya birleştirmeyi, uzun vadede Rusya’nın, İran’ın Türki cumhuriyetler üzerindeki nüfuzunu kırmayı hedefliyor. Yine yıllarca X, W, Q harflerini kullanıyor diye Kürtlerin canına okunurken, bu harfleri de ekleyip dil-alfabe uyumu sağlamak için çaba sarf ediyor. 11. TDT Liderler Zirvesi’ni Bişkek’te 6 Kasım 2024’te gerçekleşti. Kutup İpek Yolu, Orta Koridor, Güney Koridoru, Rusya-İran Kuzey-Güney Koridoru, Hindistan-İsrail-Avrupa IMEC Koridoru, BAE-Suudi Arabistan-İsrail Koridoru, Ben Gurion Kanalı, Davud Koridoru, Basra-Şırnak-Londra’ya uzanan Kalkınma Yolu Koridoru üzerinden ittifaklar geliştiriliyor.
 
HALEP’E KARŞILIK KOBANÊ, MİNBİÇ
 
Ortadoğu’da da ülkeler bölgesel güç veya caydırıcı güç olma peşinde. Özellikle Bereketli Hilal, Altın Hilal, Heyva Zêrîn olarak adlandırılan bölgeler zapt edilmek, üniter yapılar hevesiyle halklar sürülmek isteniyor. Binlerce yıl önce yazılan Eski Ahit’te dahi geçen ve stratejik ağırlığını koruyan Bereketli Hilal, Altın Hilal, Heyva Zêrîn olarak adlandırılan alanı kontrol etmek hedef. Yani, Nil Nehri havzasından başlayıp Levant (Filistin, İsrail, Lübnan, Suriye, Ürdün) ile Kürdistan’dan, Zagros (Zayiya Roj) alanından Fırat ve Dicle Nehirleri arası anlamına gelen Mezopotamya’dan Basra Körfezi’ne kadar uzanan hilal… Bölgedeki en örgütlü halk olan Kürtlere karşı İran ve Suriye de kolonyal bir denkleme dahil edilmeye çalışılıyor. İsrail de NATO ülkelerinin desteğini almışken bölgenin en örgütlü halklarından Filistinlileri sürmek istiyor.
 
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 22 Nisan 2024 Bağdat’a düzenlediği ziyarette Hükümet Sarayı’nda Şiya Sudani başbakanlığındaki Irak, Katar ve BAE ile Kalkınma Yolu için dörtlü mutabakat zaptı imzalamıştı. Kalkınma Yolu’nun Heseke bölgesinden M4 otoyolu boyunca Halep-Lazkiye-Akdeniz’e de bağlama kartıyla Suriye yönetimine teklifler sunuldu. Kürtlerin Rojava’daki kazanımlarını havaya uçurmak, Kürt kentlerini insansızlaştırmak temel şart olarak sunuldu. Ki, Ergenekon blokunun, Kemalist askeri-sivil katmanların; cumhuriyeti peyderpey aşındırdığı halde AKP hükümetine destek olmasının temel şartı da Kürtlerin kazanımlarını yok etmek, Kürt dinamiklerini tasfiye etmekti. Yeter ki Hatay’dan Halep’e, Musul’a ve Kerkük’e kadar olan yerler ilhak edilebilsindi. MHP-Bahçeli’nin 2016’dan sonra koalisyon ortağı olmasının esas şartı da Kürt, sosyalist dinamikleri ezmekti.
 
Erdoğan 2024’ün yarattığı konjonktürden de yararlanmak istiyordu. 4 Ekim 2017’de İran’ı ziyaret edip İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani ile görüşmüş ve İran Devrim Muhafızları Komutanı Kasım Süleymani’nin Irak ordusu ve İran’ın Irak içinde silahlandırıp eğittiği Haşdi Şabi’yi harekete geçirmede uzlaşılmıştı. AKP-MHP koalisyonu; Kasım Süleymani’nin bu güçlere 16 Ekim 2017’de Kerkük ve çevre kentleri işgal ettirmesi, Federe Kürdistan sınırlarını yüzde 50 kadar daraltması gibi bir senaryoyu Rojava’da sahneye koymak hevesindeydi.
 
Konjonktürel gelişmelere göre hareket eden Biden ve Putin yönetimi de farklı hesaplarla Suriye hava sahasını açarak Türkiye’nin 23-27 Ekim 2024 arasında Rojava’ya hava saldırısına izin veriyordu.
 
(Biden, yönetimi, Türkiye’de silah fabrikalarından Ukrayna’ya silah ve SİHA akışının azalmasını istemiyordu. Biden 5 Kasım 2024 başkanlık seçimi öncesi, Türkiye üzerinden bazı pürüzler çıkmasını istemiyordu. Putin de hazırlandığı BRICS zirvesinin NATO ve ABD’ye karşı güçlü görüntü vermesini istiyordu. BRICS’te Erdoğan ile yapacağı 23 Ekim’deki görüşmenin de çalkantısız atlatılmasını istiyordu. Bu arada İslam ülkeleri riyakarlıklarını bir kez daha gösterdi, Gazze Savaşı nedeniyle defalarca BM Güvenlik Konseyi’ne başvurup İsrail’in saldırılarının tartışılmasını sağlarken, ölümleri, çocukları gösteren görüntülere rağmen Rojava’ya saldıran Türkiye için başvurmadılar. Basın açıklamaları dahi yapmadılar. Türkiye’deki kimi partiler de hükümet binaları önünde açıklama yapmaya gerek görmedi)
 
Bu kaotik uluslararası sistem içinde devleti ayakta tutan kompartmanlar, Erdoğan’ın Esad’a çağrılarına büyük umut bağlamıştı.
 
Erdoğan-Bahçeli yönetimi yüzbinlerce insan öldürüldükten, milyonlarca insan yerlerinden olduktan sonra Beşar Esad yönetimini düşüremeyince, “terörist”, “zalim”, “katil”, “diktatör” sözlerini unutup adeta yalvar-yakar hale gelmiş, basının karşısına çıktığı her seferinde Esad ile görüşmek istediğini söylüyordu. Erdoğan, Putin’i her gördüğünde, Şiya Sudani’yi her gördüğünde Esad ile randevu ayarlamasını istiyordu. “Ben hala Esed’den umutluyum. Bir araya gelip Suriye-Türkiye ilişkilerini inşallah yoluna koyalım diye hala umudum var” diyordu. (AA/13.11.2024)
 
Oysa ilk hedef Esad’ı düşürmek, İhvan-ı Müslümin yönetimi oluşturmaktı. Türkiye, Suriye, Ürdün, Filistin, Suudi Arabistan, Yemen, Mısır’a kadar bir Müslüman Kardeşler koridoru açmaktı. Hizbullah, savaşçılarının önemli kısmını Suriye’den İsrail’in saldırdığı Güney Lübnan’a çekince de iştahı artıp Halep’i SMO ve HTŞ’ye gösterdiler. Halep’e girme desteği karşılığında da bu güçleri ilk etapta Til Rifat, Minbiç ve Kobanê’ye sevketme hevesine kapıldı. Ancak, Ukrayna’ya silah vermeyi sürdüren Türkiye’ye Rusya’dan hava- kara sahası açma vizesi bu dönem çıkmayacak.
 
BİDEN’DAN SANSASYONEL HAMLE
 
Kuzeyde, Rusya ile Ukrayna hattında da aktörler ittifaklar kotarmak için cirit atıyor. Putin 24 yıl aradan sonra 18-19 Haziran 2024’te kalabalık heyetle Kuzey Kore’ye gidip Kapsamlı Stratejik Ortalık Anlaşması imzalamıştı. İki ülkenin savaş durumunda acil askeri yardım sağlamak için mevcut tüm araçları kullanmasını da kapsıyordu. Bunun sahaya yansıması görüldü ve Ukrayna’da ağır kayıp veren Rusya’ya 10 bini aşkın Kuzey Kore askeri taşındı. Rusya’nın cepheye taşıdığı Kuzey Kore askerleri 6 Kasım 2024’te çatışmalara girmeye başlayacaktı. Gelinen aşamada 24 Şubat 2022’de Putin’in başlattığı, Avrupa dengelerini ve Kürtleri de etkileyen Rusya-Ukrayna Savaşı 1000 günü aştı. Gözler bu savaşı 24 saatte bitireceğini vaat eden Donald Trump’a çevrildi. 24 saat elbet sembolik ama 24 haftada dahi çözemez. Trump bir dönem aradan sonra ikinci kez Beyaz Saray’a 20 Ocak 2025’te oturacak. ABD Başkanı Biden, Trump’ın dönemine 44 gün kala sansasyonel bir hamle yaptı ve
 
Ukrayna’ya verdikleri ATACMS gibi balistik füzelerin Rusya’nın her tarafında kullanılmasına izin verdi. (17 Kasım 2024)
 
III. DÜNYA SAVAŞI, NÜKLEER DOKTRİN
 
Nükleer, kimyasal, biyolojik başlık taşıyabiliyor balistik denen uzun menzilli füzeler kritik eşiktir.
 
300 km menzili olan ATACMS’a izin verilmesi sonrası Fransa ve İngiltere de kısıtlamayı kaldırdı. İngiltere Storm Shadow ve Fransız SCALP gibi balistik füzeler vermişti. Ukrayna’da Herson-Heniçesk, Lugansk ve Mariupol’de ATACMS’lar Ekim 2023’ten beri kullanılıyordu.
 
Rusya uzun süredir nükleer silah tehdidinde bulunuyordu. TV’lerde işaretlenmiş Avrupa başkentleri gösteriliyordu. Rusya karşı hamleyle Nükleer Doktrin’i 19 Kasım 2024’te güncelledi. Rusya Başkanı Putin, “Rusya Federasyonu’nun Nükleer Caydırıcılık Alanındaki Devlet Politikasının Temelleri” belgesini güncelleyip, risk halinde nükleer silah kullanımına izin verdi. Yeni doktrine göre askeri koalisyonda bulunan bir devletin Rusya’ya, hatta müttefiklerine saldırısı, koalisyon tarafından yapılmış sayılacak. Nükleer olmayan herhangi devletin, nükleer bir devletin desteğiyle Rusya’ya saldırısı, Rusya Federasyonu’na saldırı olarak değerlendirilecek. Yine konvansiyonel araçlarda topluca sınırı geçerse Rusya nükleere başvurabilecekti.  Polonya ve Litvanya arasındaki, Baltık Denizi’ne kıyıdaş Rusya’nın ‘exclave’ toprağı Kaliningrad’daki nükleer silahlar da kullanılabilecek. Kaliningrad’da 2016’da nükleer başlık takılabilen İskender füzeleri konuşlandırılmıştı. Bu 740 km menzili olan nükleer füzeler Berlin, Paris, Londra,  Roma gibi başkentleri vurabiliyordu. İmzaya NATO sürükleyicileri sert çıktı.
 
Putin’in imzasından saatler sonra Ukrayna ordusu 19 Kasım 2024 gecesi Rusya’nın Bryansk Bölgesi’ne 6 ATACMS füzesi fırlatıp başlangıç yaptı. 550 km menzilli Storm Shadow’lar da 20 Kasım gecesi Kursk hattına atıldı.
 
Rusya Güvenlik Konseyi Başkan Yard. Dmitri Medvedev (2008-2012 arası Devlet Başkanı), X’ten şunları yazdı saldırı günü: “Rusya’nın yeni nükleer doktrinine göre, ülkemize ateşlenen füzeler NATO tarafından Rusya’ya yapılmış bir saldırı olarak değerlendirilebileceği anlamına gelir. Rusya, buna karşılık olarak Kiev’e ve NATO’nun kritik tesislerine kitle imha silahlarıyla karşılık verebilir. Bu da 3. Dünya Savaşı anlamına gelir.” (Euronews Türkçe /19.11.2024)  Yani Putin ve Medvedev, gözümüzü kırpmadan milyonlarca sivili nükleerle yok edebiliriz diyordu.
 
TRUMP’TAN HABERSİZ Mİ?
 
Bu kaosu derinleştirecek hamleler nasıl ortaya çıkmıştı? Ukrayna ordusu 6 Ağustos 2024’te dünyayı şaşırtarak hem ordu ve silah sağlayan ülkelerin motivasyonunu katlamak, yeni umut verip silah satışını hızlandırmak, müzakerede koz yapmak için Rusya toprağı Kursk’u ele geçirmişti. Kısmi seferberlik ilan edip genç toplayan, Kafkas halklarından asker devşiren, Wagner gibi paramiliter güçleri kullanan Rusya’ya bunlar yetmemişti. Kuzey Kore’den asker getirmiş, denge değiştirmeye çalışıyordu. Rusya, son haftalarda Ukrayna’nın başkenti Kiev’e ağır füze saldırıları yapıyordu. Yine Rusya 16 Kasım’ı 17 Kasım’a bağlayan gün Ukrayna’ya Tsirkon, İskender, Kinjal gibi balistik ve aero-balistik 120 füze ve 90 İHA atmıştı. Bu ağustos ayından beri en yoğun saldırı dalgasıydı.
 
Trump seçilince Ukrayna, bıçağın kemiğe dayanacağını düşünüyordu. Ancak, ATACMS izninin Trump’tan habersiz olduğunu düşünmüyorum. Trump ve ekibi de geçiş dönemi için Biden ile görüşüyordu. Putin’in de Erdoğan gibi umut bağladığı Trump kendisi dönemi yerine, zaten iştahlı olan Biden döneminde başlatılmasına yol verdi. Aksi olsa karakteri biliniyordu, kıyameti koparırdı. Trump ilişkilerde uzmanı olduğu emlakçılık gibi gelir-gider hesabı yaparken SIPRI raporları ortadaydı. Savaşlarda ABD’nin silah ihracatı Avrupa ve Ortadoğu’ya artmıştı. Avrupa ülkelerinin tehlikeye gireceği argümanı da Trump’ın belirlediği kabinesi için ikna edici.
 
Son aylarda bazı yeni yerler alan Rusya durdurulmak isteniyordu. Kiev’in müttefiklere sunduğu 2025 Planı realize edilmek isteniyordu. Yine Trump’ın başlatmak istediği Rusya ile müzakereler öncesi el yükseltilecekti. Yine Gazze ve Ukrayna savaşı mühimmat stoklarını eritmişti. Erimeyi yavaşlatmak için Rus ordusuna ağır kayıp verdirilmek isteniyordu. Rusya içine düşen füzelerin Rusya kentlerinde siviller içinde korku yayması, Kremlin üzerinde savaşı bitirme yönünde baskı oluşturması hedeflerdendi.
 
Önceki aylarda balistik füzelere izin vermenin NATO’nun savaşa doğrudan katılımı anlamına geleceğini, çatışmanın doğasını önemli ölçüde değiştireceğini söyleyen Putin yönetimi 21 Kasım tv konuşmasında yaptığı gibi “Küresel savaş kapıda” propagandasıyla iktidarını perçinlemeye çalışacak. İlk kez nükleer başlık taşıma kapasitesi olan Oreşnik adlı kıtalararası balistik füzeyi 21 Kasım’da Dinipro’ya atmasının ardışıkları görülebilir. (Ukrayna laboratuar gibi görülüyordu. Putin TV konuşmasında Oreşnik’i ilk kez test ettiklerini söylüyordu)
 
Rusya’nın Kafkasya cumhuriyetlerinde de hareketlenmeler olabilir. Sömürgelerdeki Kafkasya gençlerini cepheye daha fazla taşımada zorlanabilir. Putin, Donetsk, Luhansk’taki Rus nüfusun haklarını Ukrayna’ya savaş aaçma gerekçesi yaparken Kafkasya cumhuriyetleri ve Oblastarında (Çeçenistan, Adıgey, Karaçay, Kabardey, İnguşetya, Osetya, Dağıstan gibi) Çarlık dönemini aratmayan baskıyı, sömürgeciliği, mezalimi sürdürmesi ciddi handikap.
 
KÜRTLERLE İTTİFAK GELİŞTİRME YARIŞI
 
Peki bu kaotik yol Rusya’nın nükleer silah kullanımına vardırılır mı? Gözler Çin’de. Ancak Çin doğrudan girmez. Savaş küreselleşirse Rusya da Çin’in doğrudan kendisi için savaşa gireceğine inanmıyor. Çin, Rusya ve ABD yıprandıkça daha çok öne çıkmak istiyor. Bu Rusya için fren. Yine Rusya, Moskova’nın da yok edilmesi anlamına geleceği düşüncesiyle de nükleere başvurulmaz. Yani başka ülkelere yayılmaz savaş. Ancak tırmanış Ortadoğu ülkeleri ve halklarını etkileyecek. Rusya ve ABD’nin Ukrayna’ya odaklanmasını fırsat yapıp Ortadoğu’da Türkiye gibi bazı ülkeler; Kürtler, Filistinliler ve Farslara karşı bazı cepler açmaya çalışacak. Suriye’de artacak Rusya-İran çekişmesi İsrail’e yarayacak. Türkiye’ye de taşırılmak istenen kadını köleleştirmiş teokratik İdlib modeli aktörlerin artan çekişmesiyle çökecektir. Lakin birçok ülke Ortadoğu’daki bütün savaşlardan güçlenerek çıkan, Taliban’vari, DAİŞ’vari (IŞİD) cihadist yapıların tahakkümüne karşı ekolojik, özgürlükçü komünler kuran Kürtlerle ittifak geliştirme yarışına girecek.”