Hacay Yılmaz: Bu sistem Soma katliamıyla açık verdi

img
MANİSA - Soma Katlamı’nın sorumlularından Can Gürkan’ın serbest bırakılmasını muhalefet eksikliğine bağlayan dönemin Dev Maden-Sen Ege Bölge Temsilcisi Hacay Yılmaz, “Soma davası bir kez daha gösterdi ki adaleti işçi sınıfının mücadelesi kazanabilir” dedi. 
 
Türkiye tarihinin en korkunç işçi katliamlarından biri olan Soma’yı aylarca ocağın kapısından ve sokaklarından ayrılmayan dönemin Devrimci Maden Arama ve İşletme İşçileri Sendikası (Dev Maden-Sen) Ege Bölge Temsilcisi Hacay Yılmaz, katliamın sanıklarından Can Gürkan’ın serbest bırakılmasına tepki gösterdi. Yılmaz, katliamdan sonra bire bir tanıklık ettiği anları ve 301 madencinin ölümüne engel olamayan sendikal örgütlenmeyi değerlendirdi. 
 
Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumu’nun (TKİ) özelleştirme sürecini hatırlatan Hacay Yılmaz, özelleştirmenin işçi sağlığı ve iş güvenliğini ciddi oranda tehdit edecek bir yapıya sahip olduğunu dile getirdi. Yılmaz, madenlerde ağır koşullarda çalışan işçilerin bu durumdan en çok etkilendiğini belirterek, Soma’da sermaye-devlet ve mevcut Türkiye Maden İşçileri Sendikası birlikte çalıştığını vurguladı. Yılmaz, “Katliamdan sonra bu birliktelik birden bire ortaya çıkmış oldu. Bir tür Susurluk kazasıyla polis-mafya ilişkisinin ortaya çıkması gibiydi. Soma madeninde iş yeri temsilcisine kadar sendika adına her şeye karar veren patronlardı. Mahkeme sürecinde hazırlanan bütün bilirkişi raporları, bu üçlü birlikteliğin gizlediklerini ortaya koyuyordu ve kaza değil, göz göre göre gelen bir katliamın yaşandığına işaret ediyordu” diye anlattı. 
 
‘ÖZELLEŞTİRME VE TAŞERONLAŞTIRMANIN SONUCU’
 
Dev Maden-Sen olarak Soma’da çok uzun zamandan beri örgütlenme faaliyeti sürdürdüklerini dile getiren Yılmaz, 12 Eylül’den sonra, 1993 yılında Soma, Yatağan gibi büyük maden bölgelerinde çalışmaya başladıklarını ve önceliklerinin özelleştirmeye karşı mücadele olduğunu ifade etti. Yılmaz, “Biliyorduk ki özelleştirme ve taşeronlaştırmanın sonucu kaçınılmaz olarak bu katliamlar olacaktır. Çünkü özelleştirme ve taşeronlaştırma, kapitalizmin en barbar çalıştırma koşullarıdır. Bu propagandayla Soma’da sesimizi duyurabiliyorduk ama karşımızda devletle, patronlarla iç içe geçmiş bir sendika vardı ve bu yapıyı yıkabilecek gücü toparlayamadık maalesef” dedi. 
 
‘BAŞAT SORUN ÖZELLEŞTİRME’
 
13 Mayıs’ta, katliamın yaşandığı akşam Dev Maden-Sen Bölge Temsilcisi olarak orada olan Yılmaz, tanık olduğu anları şöyle dile getirdi: “Günlerce ocaklardan ayrılmadım. O gece dönemin Enerji Bakanı Taner Yıldız, idari binada oturup, hangi köye ne kadar cenaze gideceğinin taksimini yapar durumdaydı. HDP Milletvekillerinin de olduğu bir heyet olarak görüşmeye gittiğimizde öğrendiğimiz bilgilerle dünya kamuoyuyla paylaştık. Soma’nın başat sorunu özelleştirme ve taşeronlaştırma. Katliamdan sonra işçilerin ve demokratik kamuoyunun muazzam bir tepkisi oluşmuştu. Biz de sendika olarak hem bu katliamın nedenini bir kez daha kamuoyuyla paylaşmak hem de işçileri içinde bulundukları sendika-patron ilişkisinden kopararak, Dev Maden-Sen’de örgütlemeye çalışmıştık, çünkü işçiler sistemden kopmadığı müddetçe, o yapı var olduğu müddetçe katliamlar da devam edecek. Önceleri işçilerden gelen tepki, sendikamıza da yansıyordu ama gerek bizim hazırlık olamamamız, gerek baraj dayatması ciddi engele yol açtı. Propagandamızı yine madenlerin özelleştirilmemeli tekrar kamuya geri verilmesi, bütün işçilerin hakları saklı kalmak kaydıyla tekrar Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumu’na devredilmesi, işçi sağlığı ve iş güvenliği uygulamaları ve eğitimleri bağımsız bir komiteyle yapılması talepleri üzerinden tartışıyorduk. Bu taleplerimiz hala geçerli. Mevcut sendika bu taleplere o zamanda kayıtsız durumdaydı şimdi de kayıtsız durumda. Katliamdan sonra işçi sağlığı ve iş güvenliğiyle ilgili mevzuatta iyileştirmeler yaptıklarını söylüyorlar, kamuoyunu bu yanıltmasın, söyledikleri hiçbir şeyin pratikte, uygulamada bir geçerliliği yok.  Geçmişte de yasada katı kurallar vardı ama hiçbirine uyulmuyordu şimdi de öyle. Bu ancak bağımsız heyetlerin denetimleriyle gerçekleşebilir.” 
 
‘MUHALEFET OLSAYDI GÜRKAN HAK ETTİĞİ CEZAYI ALIRDI’ 
 
Katliamdan sonra işçilerin ve demokratik kamuoyunun büyüyen tepkisinin zamanla sönümlendiğine dikkat çeken Yılmaz, Can Gürkan’ı tahliye eden sürecin de bu aşamada gerçekleştiğini vurguladı. Yılmaz, sözlerini şöyle sürdürdü: “Can Gürkan’ın tahliyesi ‘Yeni katliamlar yapabilirsin’ demektir. Soma’da taleplerimiz gerçekleşmediği müddetçe yeni katliamlar kaçınılmazdır. İçinde bulunduğumuz nokta şöyle; Güçler ayrımı vs. deniliyor ya aslında adalet kavramı da güçlünün adalet sistemi olmuş oluyor. Sistem başından beri zaten böyle gidiyordu. Bu sistem Soma katliamıyla açık verdi, artık mızrak çuvala sığmıyordu mecburen kendi insanını yargıladı. Çünkü karşılarında toplumun tepkisi vardı. Muhalefet düştükçe, toplum gözünü Soma’dan ayırdıkça çuvalın yamanmasının önü açıldı ve bu kararı vermekte bahis görmediler. Bunun aksi olsaydı, katliamın ilk zamanlarında var olan muhalefet yapılıyor olsaydı, Can Gürkan hak ettiği cezayı alırdı. Burada adalet söz konusu değil, burada güçler konuşuyordu. Gürkan sermayenin kendi insanıydı, muhalefetin gücü geri çekildiği andan itibaren bu kararı verebildiler. Soma davası bir kez daha gösterdi ki adaleti işçi sınıfının mücadelesi kazanabilir.”
 
MA / Sevda Aydın