İktisatçı Sönmez: Nisan ayından itibaren fatura çok daha ağır olacak

img
İSTANBUL – İktidarın her seçim öncesi ekonomik anlamda bir takım vaatlerde bulunduğunu hatırlatan İktisatçı Mustafa Sönmez, seçimleri kaybetmemek için arada bir alt sınıfların ağzına bir parmak bal çaldığını belirterek, “2019’un Nisan ayından itibaren çok ağır bir fatura olarak toplumun önüne gelecek” dedi.
 
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), 2018 yılının Ekim ve Aralık verilerine göre, ekonomi son çeyrekte yüzde 3 daraldı. Üretim yöntemine göre dört dönem toplamıyla elde edilen yıllık büyüme ise 2018 yılında bir önceki yıla göre yüzde 2,6 arttı. Üretim yöntemine göre cari fiyatlarla Gayri Safi Yurt İçi Hasıla (GSYH), 2018 yılında bir önceki yıla göre yüzde 19,1 artarak 3 trilyon 700 milyar 989 milyon TL olarak gerçekleşti. GSYH’yi oluşturan faaliyetler incelendiğinde, 2018 yılında zincirlenmiş hacim endeksi olarak tarım sektörünün katma değeri yüzde 1,3, sanayi sektörü yüzde 1,1 arttı, inşaat sektörü ise yüzde 1,9 daraldı. Fakat TÜİK’in GSYH hesaplarken 2018 dolar kurunu 10 kuruş eksik alarak hesapladığı ortaya çıktı. İktisatçı Mustafa Sönmez, ekonomide yaşanan son gelişmeleri değerlendirdi.
 
‘KÜÇÜLME 2019’DA DA SÜRECEK’
 
Ekonominin 2018'in dördüncü çeyreğinde yüzde 3 küçülme yaşamasını sürpriz olarak görmediğini dile getiren Sönmez, TÜİK’in birtakım revizyonlara giderek büyüme rakamını 3’e getirdiğini söyledi. Sönmez devamla, “Tahminler en az yüzde 4’e yakındı. Bundan önceki çeyrekten başlayarak Türkiye ekonomisi üç çeyrektir inişe geçmiş durumda. 2019’da da bunun devam etme ihtimali var. Çünkü bunu tersine çevirecek bir rüzgâr yok. Yani talep yönünden bakarsak iç talep büzülmüş durumda. İçeride insanlar tüketemiyorlar. Çünkü gelirleri enflasyonun çok gerisinde kaldı. Kredi kullanma ise konusunda hem bankalar kredi vermiyor hem de faizler yüksek. İç talep büzüldüğü için geriye ihracat yani dış talep kalıyor. Ama dış talepte de Türkiye sanayisinin rekabet gücü çok zayıflamış durumda. Yabancılar eskisi gibi borç para vermeye, yatırım yapmaya gelmiyorlar. Türkiye’yi riskli buluyorlar. Dolayısıyla oradan da bir rüzgar gelmediği için bu küçülmenin 2019’un iki üç çeyreğinde devam etme ihtimali var” diye belirtti. 
 
‘İNSANLAR BORÇLANMADAN DA MAHRUM KALDI’
 
Toplumun alım gücünün 2007’deki alım gücü seviyesine kadar gerilediğini ifade eden Sönmez, enflasyonun son 15 yılda daha önce görünmeyen boyutlara çıktığını hatırlattı. İktidarın başta gıda olmak üzere enflasyonu kontrol edemediğini vurgulayan Sönmez, şöyle devam etti: “İktidar döviz fiyatlarını kontrol edemedi. Döviz fiyatlarından dolayı dışarıdan ithal edilen girdilerin maliyeti arttı. O maliyetler sanayi ürünlerine yansıdı. Sanayi ürünlerindeki maliyet de piyasaya yansıdı. Enflasyon yüzde 20 ila 25’lere çıktı. Fiyatlar bu kadar artmışken asgari ücreti sadece yüzde 20 arttırabildiler. Asgari ücretin dışında kalan kesimlerin ücretleri yeterince artamadı. Türkiye’de insanlar uzun yıllardır bütçelerini sadece gelir üzerinden değil borçlanarak yani geleceklerini borçlandırarak idame ettirmeye çalışıyorlar. Banka kredisi kullanma, kredi kartı üstünden ya da ihtiyaç kredisi olarak kaynak kullanmada da belli sınırlar olunca insanlar krizi iyice hissetmeye başladı. İnsanların hem reel olarak gelirleri geriledi hem de bunu takviye edecek borçlanmadan da yoksun kaldılar.” 
 
‘ZARARI YİNE HALK ÖDEYECEK’
 
İktidarın meyve ve sebze fiyatlarındaki artışı önleme adı altında açtıkları tanzim satış yerleri üzerinden şov yaptığına dikkat çeken Sönmez, “Hükümet ‘pahalılığa karşı mücadele ediyorum’ diyor ama koca koca çadırların içinde birkaç kasadan başka bir şey yok. Ama dışında çadırların üzerinde koca koca enflasyonla mücadele yazıyor. Bunların hepsi seçim şovu ve bunun da fiyatlara etkisi olduğu söylenemez. Kaldı ki burada ucuza satılmış sebze meyvenin ortaya çıkardığı zararlar da bütçeye yazıldı. Yani bu toplumdan tahsis edilecek. Fiyatlardaki artışın temel nedeni tarımın yılları bulan ihmalidir. Ondan sonra insanlara tarım ve hayvancılık yaptırmama üzerine izledikleri özellikle Güneydoğu’daki güvenlikçi politikalardır. Bütün bunların sonucunda Türkiye kendisini doyuramaz hale gelmiştir. Bu kadar derin nedenleri vardır” diye konuştu. 
 
‘İKTİDARIN DERDİ SEÇİMLER’
 
İktidarın her seçim öncesi ekonomik anlamda bir takım vaatlerde bulunduğunu sözlerine ekleyen Sönmez, şunları dile getirdi: “İktidarın derdi ekonomik kriz değil. Dertleri bundan sonraki durumlarının ne olacağıdır. Yani seçimleri kaybetmemektir. Seçimleri kaybetmemek için de arada bir alt sınıfların ağzına bir parmak bal çalıyor. İktidar seçimlerde bir kayba uğramak istemiyor. Hatta kayba uğramamak için bazı yapmaması gereken şeyleri de yapıyor. Dolayısıyla yaptıkları şey ekonomideki sorunları çözmek değil sorunların üstünü örtmektir. Yani sorunları kısa bir süreliğine halının altına süpürmektir. Bunlar 2019’un Nisan ayından itibaren çok ağır bir fatura olarak toplumun önüne gelecek.” 
 
‘16 MİLYAR DAHA AZ GÖRÜNECEKTİ’
 
TÜİK'in GSYH hesaplarken 2018 dolar kurunu 10 kuruş eksik hesaplamasına ilişkin de konuşan Sönmez, şunları söyledi: “TÜİK ‘Bizim bunda kötü bir niyetimiz yok. Biz her zaman bu yöntemi kullanırız. Geçmiş dönemlerde kullandığımız yöntemle ortaya çıkan dolar kurundan Merkez Bankası’yla hep başa baş gittiğini görmek mümkün. Bu defa farklı oldu. Çünkü bu defa biz ithalatı dikkate aldık. İthalatı yılın ilk yarısında yüksek, ikinci arısında düşüktü. Onun için böyle 10 kuruşluk bir ayrışma oldu. Bu kötü niyetten olmadı’ gibi sözlerle durumu açıklamaya çalışıyor. Kendine böyle bir gerekçe buluyor ama ben sonuca bakarım. Sonuçta eğer Merkez Bankası kuru kullanılsaydı milli gelir 16 milyar daha az görünecekti. Kişi başına gelir yaklaşık 300 dolar daha az görünecekti.”
 
MA / Ferhat Çelik