Kadın işçiler: Krizi daha fazla hisseder olduk

img

KOCAELİ – Ekonomik krizle baş etmenin yollarını arayan kadın işçilerden Zübeyde Çataltepe, "Yaşanan kadın şiddetinin krizden bağımsız düşünmemek lazım" derken, Tuğba Acar ise "Krizi hane içerisinde daha fazla hisseder olduk" dedi.

İş yaşamında mobbing ve tacizle sıklıkla karşılaşan ve sermaye için ucuz işgücü olarak görülen kadınlar, tüm bunlarla mücadele etmenin yanı sıra ağırlaşan ekonomik krizle baş etmenin yollarını arıyor. Dezavantajlı ve zorlu koşullara rağmen Kocaeli Gebze Organize Sanayi Bölgesi'nde (GOSB) faaliyet gösteren fabrikalarda çalışan kadınlar, emek mücadelesini ve krizin etkilerini anlattı. 
 
Fabrikada 15 yıldır çalışan işçilerden Zübeyde Çataltepe, her bölümün kendine özgü zorlukları olduğunu belirterek, “3 vardiya olması büyük sıkıntı. Sağlık problemimden kaynaklı gündüz çalışıyorum ama 3 vardiya çocuklu kadınlar için büyük bir sıkıntı. Toplumun erkek egemenliğinden kaynaklı evde bütün yük ve sorumluluk zaten kadına kalıyor. Çocuğum küçükken ve 3 vardiya çalışırken bakımı konusunda müthiş sıkıntılar yaşadım. Zaman ayıramıyordum. Sağlık problemleri yaşamaya başladım. Elimden sinir sıkışmasından ameliyat oldum. Sürekli ayakta çalışmak ve iş ayakkabısından dolayı geçen sene de kemik çıkıntısından ameliyat olmuştum. 8 saat boyunca sürekli ayakta çalışıyoruz. Sabit çalıştığımız için de fabrikada çalışan işçilerin büyük bir bölümünde boyun ve bel fıtığı gibi meslek hastalıkları çıkıyor” dedi. 
 
‘ŞİDDET KRİZDEN BAĞIMSIZ DEĞİL’
 
Herkes gibi kendisinin de yaşanan ekonomik krizden etkilendiğini dile getiren Çataltepe, “Kızımın taleplerini karşılamakta sıkıntı yaşıyoruz. Geçen hafta bana ‘hani birkaç ay sıkıntı yaşayacaktık, bu sıkıntılı süreç geçmedi mi? Ekonomik kriz diyoruz da her şeye zam var da anne maaşına zam yapılmadı mı?’ dedi. Bu örnek bile her şeyi anlatmak için yeterli bence. Asgari ücreti zaten yeterli bulmuyorum. En az 3 bin 5 yüz olması lazım. Aldığım maaş hiç yetmiyor. 15 yıllık eleman olarak yaptığım işe göre emeğimin karşılığını kesinlikle almıyorum" diyerek, son süreçte kadınlara yönelik artış gösteren şiddeti de ekonomik krizden bağımsız düşünmemek gerektiğini ifade etti. 
 
‘EMEK SÖMÜRÜSÜ EN FAZLA KADINLAR YAŞIYOR’
 
İş hayatında emek sömürüsünün en fazla kadınlar üzerinde hissedildiğini de dile getiren Çataltepe, “Eşit işe eşit ücret talebini kadınlar hala yaşıyor ve özelde iş yaşamında kadın erkek eşitsizliğini görmek mümkün. Eşitliği evde sağlarsak genel hayatta da sağlarız diye düşüyorum” diye konuştu.
 
‘İŞSİZ KALMA KORKUSU İNSANLARI ETKİLEMEKTE’
 
15 yıldır çalıştığı fabrikada temel zorluğun bilek gücü ile çalışmaktan kaynaklı yaşadığı hastalıklar olduğunu ifade eden Fatma Doğan da, elinde kis çıkması yüzünden ameliyat olmak zorunda kalan işçilerden. Doğan, işin bu zorluklarının yanı sıra bir de krizle baş etmenin yollarını aradıklarını belirterek, şunları söyledi: “Ekonomik koşullar çok kötü. İşsiz kalma korkusu insanları fazlasıyla etkilemekte. Kriz işyerlerinde daha büyük bir etken. Küçülmeye gidiyoruz adı altında işten çıkarmalar ya da kendiliğinden işten çıkmalar yaşanıyor. Ben kiracıyım. Aldığım maaş asgari ücretin bir tık üstü. Her şeyin dehşet pahalı olmasının zorluklarını yaşıyorum. Okula giden kızım var. Bunun üstesinden gelmek çok zor. Aldığımız maaş bunun için yeterli değil. Asgari ücret iki bin 20 TL ama ekmek oldu 3 TL. Gidip bir kilo biber almak isteseniz 9 TL. Bununla geçinmek mümkün mü? Tabii ki değil. Buna kiracı olmayı eklediğinizde ise geçinmek büyük problem.”  Doğan, devamla, “Bu sürecin atlatılması için derhal iktidarın değişmesi lazım. Mevcut yönetim çok kötü ve Türkiye çok kötüye gidiyor” dedi.
 
‘PSİKOLOJİK BASKIYA MARUZ KALAN DA BİZLERİZ’
 
Kadınların çok zor koşullarda çalıştığını ve bunun en zor olanının ise gece vardiyasında çalışmak olduğunu kaydeden işçilerden Dilek Çiçek, “Gece çok soğuk oluyor. Sevkiyat kapılarının orada çalışıyoruz. Dambur kaldır, koliye at bunlar güç isteyen işler. Buna bağlı olarak da psikolojik baskıya maruz kalan bizleriz. Daha önce çalıştığım işyerlerinde çok daha fazla karşılaştım. Buradaki fabrikada sendikalı olduğumuz için biraz daha iyi. Bu açıdan bakıldığında ise kadınların sendikal alanda verdiği mücadele bence yeterli değil” diye konuştu.  
 
‘KRİZ HANEME ÇOK KÖTÜ YANSIDI’
 
Krizin hanesine çok kötü yansıdığından da dert yanan Çiçek, tepkisini şöyle dile getirdi: “Bugün asgari ücret iki bin 20 lira, kiralar 800-900 lira. Kiraya mı vereceksin, yiyecek misin? Etin kilosu ne kadar? Çocuklarıma günlük 15 lira veriyorum. Tek kişi çalışsa ne alabilirsin? Mecbur çalışmak zorundayız. Borçlarım var ödeyemiyorum. Markete gidiyorsun bir ürün bir hafta 10 lira, öbür hafta gittiğinde 17,5 lira olmuş. Her şeye zam, poşetlere bile zam geldi. Pazara gittiğimde 2 kilo domates alıyorsam bir kilo almaya başladım. 100 lira ile gidiyorsun, eve geldiğinde 3- 4 poşet ancak. Bunları düşünmek zorunda kalan yine kadın. Ücretsiz emek sarf ediyoruz. Eşim bana yardımcı oluyor ama olmayan bir sürü kişi var. Hem burada çalışıyorsun hem evde çalışıyorsun.” 
 
‘ÇOCUKLARIMA VAKİT AYIRAMIYORUM’
 
Fabrika dışındaki diğer özel hayatında da zorluklar yaşadığını ve tek başına çalışan bir kadın olarak 2 çocuğa baktığını anlatan Arzu Öztürk de, şunları ifade etti: “Vardiyalı çalıştığım için çocuklarıma vakit ayıramıyorum. Montaj bölümünde çalışıyorum. Zaman zaman psikolojik baskıya, mobbinge maruz kaldığımız oluyor. İki çocuğun masrafları, kirada oturuyor olmam maddi olarak beni çok etkiliyor. Geçimimi sağlamak noktasında sıkıntı yaşıyorum. Ucu ucuna yetiştiriyoruz.” Sendikayla bu fabrikada tanıştığını da vurgulayan Öztürk, “sendikanın bana sağladığı yararlar elbette var. İşçi olarak beni motive ediyor. Daha önce sendikasız işlerde de çalıştım. Kendime güvenim olduğunu ve aradaki farkı da görebiliyorum” dedi.
 
‘HEM EVDE HEM FABRİKADA ÇALIŞIYORUM’
 
Fabrikada 6 yıldır çalışan işçilerden Tuğba Acar ise, hem evde hem de fabrikada çalışmaktan kaynaklı iki kat yorulduğunu söyledi. Montaj operatörü olarak çalıştığı fabrikada neyle karşılaşılması gerekiyorsa bütün sorunlarla karşı karşıya kaldığını da belirten Acar, yaşadığı zorluklara dair de şunları söyledi: “Krizi son zamanlarda hane içerisinde çok fazla hisseder olduk. Her şey çok pahalandı ve alım gücümüz düştü. Ev kredisi ödüyorum, kiracıdan beter durumdayım. Bu süreç beni daha da borçlandırdı. Şuan iki kişi çalışmamış olsam bunun altından kalkmak mümkün değil. Çocuğum da var. Burada ayrı evde ayrı çalışıyorum. Gece vardiyasında çok zorlanıyorum ama çalışmaya mecburum. Geçimimi sağlamakta çok zorlanıyorum. Asgari ücreti de yetersiz buluyorum. Pazar market pahalı. İşçi olarak ben çok zorlanıyorum. İşçiler yettirmeye çalışıyor. O parayı başkalarına verelim geçinebiliyorlar mı?”
 
‘KADINLAR SENDİKAL ÖRGÜTLÜLÜKTE GÖREV ALSIN’
 
İş yaşamında kadınların karşılaştıkları sorunların hep aynı olduğunu da dile getiren Acar, kadınların sendikal örgütlülük konusunda daha fazla görev alması gerektiğini söyledi. Acar, sözlerini şöyle tamamladı: “Kadının ayakları üzerinde durması çok önemli. Ekonomik özgürlüğünü elde etmesi ayrı önemde. Bir şey alacaksın birilerinin eline bakmamış olursun. Bu hem evde hem de kadının toplumdaki yeri açısından son derece önemli.”
 
MA / Necla Demir